17 Eylül 2018 Pazartesi

ŞEKER HASTALIĞI VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLER TAVSİYE EDİLEN BİTKİSEL KARIŞIMLAR


ŞEKER HASTALIĞI VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLER TAVSİYE EDİLEN BİTKİSEL KARIŞIMLAR

Belirtileri: Halsizlik, deri kaşıntıları, idrarda artma, ağız içi mukozasında kuruma, aşırı su içme ihtiyacı, bazen aşırı iştah, bulantı, sindirim bozuklukları, zayıflama vs.
Hastalığın değişik tipleri vardır:
-Genç tipi şeker hastalığı, bedendeki insülin eksikliğinden kaynaklanır. İnsülin alımı ve perhiz gerektirir.
-Erişkin tipi şeker hastalığı, genelde orta yaşlarda görülür. Bedendeki insülin düzeyi yüksek, normal veya düşüktür. Genelde fazla kilolu kişilerde görülür. İnsülin alımına gerek yoktur. Perhiz ve ağızdan alınan ilaçlar gerektirir.
-İkincil şeker hastalığı, pankreas veya başka bir organın işlev bozukluğundan kaynaklanır. Perhiz ve hasta organın tedavisini gerektirir.
-Belirtisiz şeker hastalığı, pek çok nedenden kaynaklanır. Perhiz gerektirir.
Etkiler: Hastalığın gidişi çok sinsi ve değişken olduğu için, başlangıç aşamasında saptanması çok zordur. Hastalığın saptanmasının gecikmesi halinde ise, bazı organlarda bozukluklar görülmeye başlar. Bunlar, sindirim sistemi, dolaşım sistemi, üreme organları, sinir sistemi ve duyu organları olarak sıralanabilir.
-Sindirim sistemi bozukluklarında, ağız içi ve dişeti iltihaplanmaları sıklıkla görülür. Dil şiş görünümlüdür, soluk kötü kokar, iştah azalır ve genelde kabızlık vardır.
-Dolaşım sistemi bozukluklarında, öncelikle gözdeki ağtabakada, böbreklerde, çevrel atardamarlarda ve kalpteki koroner atardamarlarda doku değişiklikleri (lezyonlar) görülür.
-Üreme organları bozukluklarında, erkekte genç yaşta iktidarsızlık, kadında ağrılı adet görme ve erken menopoz görülebilir.
-Sinir sistemi bozukluklarında, şiddetli halsizlik, uyuşukluk ve ruhsal çöküntü görülür. Ayrıca, ani kan basıncı düşmesi, idrar dışkılamada zorluk, bacaklarda ağrı ve karıncalanma görülebilir.
-Duyu organları bozukluklarında, öncelikle gözde doku değişiklikleri görülür. Ayrıca, ağtabakada kanama ve iltihaplanma sonucunda, ağır komplikasyonlar da görülebilir.
Önlemler: Çok ciddiye alınması gereken bu hastalığın sürekli olarak doktor kontrolünde tutulması gerekir. Uzman doktor, izlenmesi gereken tedavi biçimi ve uyulması gereken genel kurallar hakkında ayrıntılı bilgiyi hastaya verecektir. Hasta, öncelikle bu kurallara uymalı, eğer ayrıca doğal kaynaklı yöntemlerle de bazı rahatlamalar sağlayabileceğine inanıyorsa, önce doktorunun onayını almalıdır.
Şeker hastaları ekmeği ve pirinci çok az tüketmelidir. Çünkü ekmeğin Yüzde 92 si pirincin yüzde72 si şekerdir. Ailesinde şeker olanlar da Bu besini çok dikkatli tüketmelidir. Patetese de dikkat etmelidir.

ŞEKER HASTALARINA  FAYDA SAĞLAYABİLECEK BİTKİ KÜRLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Şeker Hastalığı İçin Mucizevi Bitki "Tarçın"
Anderson, MHCP maddesinin sadece kandaki şeker düzeyini değil, kandaki yağ ve kolesterol miktarını da düşürdüğünü ifade etti. Bilim adamları, şeker hastalarına günde 6 gram kadar çekilmiş tarçını yemeklere karıştırmayı önerdi. 2. tip şeker hastalığında, vücut ensülin hormonunu yeterli miktarda üretiyor, fakat bu hormona tepki vermiyor ve kandaki fazla şeker miktarını almayarak kanda bırakıyor. ŞEKER YERİNE TARÇIN
Rosenfeld'e göre diyabeti önlemek için şekerden kaçarken, mutfağımızda bulunan bir baharattan faydalanabiliriz. Şeker yerine kullanılabilecek ve kandaki şeker seviyesini düşürecek olan baharat tarçın. Günde yarım çay kaşığı alınan tarçın kandaki glükozu yüzde 30 azaltıyor, kolesterolü düşürüyor, kan yağlarını azaltıyor. Bu yüzden Rosenfeld, çay ve kahveye bir tutam tarçın eklemeyi öneriyor.
-Çiğ lahana ve kuru soğan bolca tüketilmelidir. Lahana salata biçiminde, istenirse soğanla da karıştırılarak üzerine zeytin yağ ve limon sıkılarak yenebilir. Ayrıca, çiğ lahana mutfak robotundan geçirilerek, özsuyu günde 1-2 bardak içilebilir.
-Isırganotu çayı, günde 2-3 bardak, öğün aralarında, tatlandırılmadan içilir.
-Adaçayı, günde 1-2 bardak, öğün aralarında, tatlandırılmadan içilir.
-Fasulye kabuğu çayı, günde 2-3 bardak, aç karnına, tatlandırılmadan içilir.
Bitki karışımı çayı: Ceviz yaprağı, zeytin yaprağı, kara dut yaprağı, kara üzüm yaprağı, böğürtlen yaprağı, ısırganotu ve yulaf bitkisi, kurutulmuş ve ince kıyılmış olarak, eşit oranda karıştırılır. 2-3 çay kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak çay, aç karnına, tatlandırılmadan içilir. İki haftalık bir kürden sonra  bir hafta ara verilir ve aynı küre yeniden başlanır.
Bu karışım için ille de tüm bitkilerin bir araya getirilmesi gerekmez. Hatta, bitkiler tek olarak da kullanılabilir.

1 lt. sıcak suya 20g. Mersin yaprağı konup 5-10 dakika demlenir ve gün boyu içilir.
250g. servi kozalağı, 250g. pelinotu ve 100g. melisa 2.5lt. alkole konur. Hava almayan bir kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 üğün, aç karna, 1 kahve fincanı suya 8-10 damla damlatılarak içilir.
Her öğün tok olarak bir çay bardağı  dört ay boyunca kekik suyu içmelidir.
Şeker hastalığı: okaliptus, bahar ve karabaş lavanta aromatik suyu ile birlikte kekik suyu içilir.
Üç yemek kaşığı ezilmiş yulaf tanesi bir su bardağı kaynar suda bırakılır. On dakika sonra az miktarda bal ilave edilerek içilir.  Bu cay organ kireçlenmesine zihni yorgunluğa  çok iyi gelir.
Ayrıca bir avuç inçe yulaf samanı Yarım litre su içeresinde yarım saat kaynatılır elde edilen mayiden sabah Akşam birer su bardağı içilir. Bu çay pankreasın çalışmasını düzenler. Bu çay insülin yerini alabilecek durumdadır.
Şeker hastalığının iyileşmesi: üç ölçü su karanfili, bir ölçü böğürtlen Ve çoban üzümü (yaban mersini) yaprağı, üç ölçü beşparmak otu İki ölçü kurutulmuş taze fasulye kabuğu  ince kıyılarak çok iyi karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı bitki orta boy bir su bardağı dolusu kaynar Suyla haşlanır. Ve 3 dakika demlendikten sonra süzülür. Günlük 2 –3 litre yayılarak içilir. Çoban üzümü yaprakları meyvelerinin olgunlaşmasından önce toplanmalıdır.
Şeker için çiğ lahana öz suyu veya taze havuç yemek, ekmek üstüne Yenen soğan ve sarımsak da iyi gelir.

Başka bir halk ilacı: dört yemek kaşığı dolusu çoban üzümü yaprağı 2 litre suda 8-10 saat bekletilir sonra bu miktarın yarısı kaynatılır öteki soğuk yarısı ile karıştırılır.  Bu sıvıdan günde  3 orta boy bardak içilir.
Eğir kökü tüm pankreas hastalıklarına iyi gelir.
Ökseotu bütün pankreas hastalıklarına iyi geldiğine göre şekere de çok iyi gelmektedir.
Başlangıçta 2- 3 hafta boyunca 3bardak daha Sonra 2 bardak ve daha sonrada 1 bardak çay içilmelidir.
a.  Tunus Baklası ( çemen ) : İki bardak suya 1 kaşık çemen konur ve orta ateşte pişirilerek sabah kahvaltısından önce içilir.
b.  Yulaf : Yemeklerden önce veya iki yemek arası, günde 3-4 bardak salep şeklinde, 1 bardak suya 1 kaşık yulaf unu katarak, orta ateşte pişirip içmelidir.
c.  Mersin Yaprağı : 1 litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay bardağı içilir.
d.  Okaliptus : 1 litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay bardağı içilir.
e.  Karadut Yaprağı : 1 çay bardağı sıcak suya, 1 tatlı kaşığı hulasası konur. Yemeklerden önce içilir.
f.  Ceviz Yaprağı : 1 litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay bardağı içilir.
g.  Zeytin Yaprağı : 30 g. yaprak ince kıyılıp, 1 litre suya atılır, 2 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden önce 1 çay bardağı içilir.
h.  Ardıç Tohumu : 30 g. ardıç, 1 litre suya atılır, 10 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden sonra 3-4 çay bardağı içilir.
i.   Böğürtlen
j.  Adaçayı
k.  At kuyruğu (kırkkilit otu)
Bitkilerle yapılan tedavilerin yararlı olabilmesi için, yukarıdaki tedavi şekillerinin en az 2-3 ay sürekli uygulanması gerekir.
DİYABETE KARŞI KAHVE
KİTAP genel kanının aksine kahvenin diyabet riskini düşürdüğünü ileri sürüyor. Yapılan son araştırmalara göre günde 3-4 fincan şekersiz filtre kahve içmek diyabet riskini yüzde 29 azaltıyor. Miktar arttıkça yarar da artıyor! Günde 10 fincan kahve içen kadınların diyabet riski yüzde 79 azalıyor.
DR AHMET MARANKİDEN ŞEKER HASTALIĞI İÇİN KURUSOĞAN VE KURU FASULYE KÜRÜ
Diyabet hastalığı olarak bilinen şeker hastalığına faydalı olan bitkiler, kuru soğan ve kuru fasulyedir.
KURU SOĞAN KÜRÜ : Kuru soğanı kabuklarıyla birlikte, sirkeli suda bekletin.  Arkasından kaynamakta olan sirkesiz suyun içne, soağnı atıp kaynatın. suyunu için. Posasını da yiyin.
KURU FASULYE KÜRÜ : 10 adet kuru fasulyeyi, kaynayan suyun içine atıp, 3 taşım kaynatın. Suyunu için. Şeker hastalığına ve sindirim sistemne iyi gelir.

ŞEKER HASTALIĞI KEKİK VE CEVİZ
Kekik ve ceviz diyabeti yeneriz
İnsülin hormonunun yeterince üretilmemesi ya da hücrelere dağılımın yapılamaması şeker hastalığını ortaya çıkarıyor. Uzmanlar, bu dertten muzdarip olanlara kekik çayı ile günlük 5 adet ceviz öneriyor.
 Vücuttaki insülin hormonunun yeterince üretilmemesinden ya da var olan insülinin etki gösterememesinden, gerekli hücrelere dağılımın yapılamamasıyla şeker hastalığı (diyabet) ortaya çıkıyor. Uzmanlar, diyabet riski taşıyan ve rahatsızlığa bulunanlara doktor kontrolü ile beraber bitkisel tedavileri öneriyor. İşte bazıları:
Kekiği sıcak suyun içine atın. 10 dakika bekleyin. Daha sonra süzüp için.
Hastalığın tedavisinde her gün 5 adet ceviz tüketilmelidir.
100 gram kadar çam sakızı, 100 gr çörek otu, 100 gr arpa ve buğday, 4 fincan su ile birlikte karıştırıp kaynatın. Karışımı dört gün için.
İk i bardak su içerisine bir kaşık kadar çemen ekleyin. Kısık ateşte pişirin. Kahvaltısından önce için.
Bir litre kaynar su içerisine bir yemek kaşığı mersin yaprağı koyun. 15 dakika kaynatın. Demledikten sonra süzün. Yemeklerden önce bir bardak için.
Bir çay bardağı sıcak su içerisine bir tatlı kaşığı karadut yaprağı, hulasası koyun. Yemeklerden önce birer bardak tüketin.
Böğürtlen, ada çayı ve atkuyruğu diğer bitkisel önerilerden bazılarıdır.
Ayrıca bitkisel çaylardan zeytin yaprağı çayı da önerilir.
Çörek otu çok faydalıdır.
1 çorba kaşığı yaban mersini yaprağını 2 bardak suyun içine atın. 4-5 dakika kadar kaynatın. Yemeklerden 15 dakika önce yarım bardak için.
Kuşburnu çayı içmek de diyabete karşı fayda sağlar.
Karahindiba bitkisi de şeker hastaları için oldukça faydalıdır.
Taze fasulye, ıspanak ve enginar gibi yeşil sebzeleri de tüketmek oldukça fayda sağlayacaktır.
Ardıç toh umu: 30 gr. ardıç, 1 litre suya atılır, 10 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden sonra 3-4 çay bardağı içilir.
YULAF UNU KARIŞIMI
 Yulaf unu da bu hastalık için çok faydalıdır. 1 bardak suyun içine 1 yemek kaşığı yulaf unu katın. Hafif koyulaşıncaya kadar kaynatın. Yemeklerden önce günde 3 kez bu yulaflı karışımı için.
Keten tohumu da bu hastalığa karşı iyi gelen bitkiler arasındadır. 1 çorba kaşığı keten tohumunu iki bardak suda kaynatın. Yemeklerden önce günde iki kez yarım bardak kaynayan bu sudan için.
BAHARAT TÜKETİN
 Şeker hastalığının bir beslenme hastalığı olduğu unutulmamalıdır. Bu kapsamda hastaların dengeli ve düzenli bir biçimde beslenme alışkanlığı edinmesi, yağ, protein ve karbonhidrat dengesini doğru şekilde sağlaması gerekmektedir. Yağsız ürünler tüketmeye özen gösterilmeli, bol miktarda sebze tüketilmelidir. Özellikle lahana, tere, soğan, marul, salatalık ve turp tüketimi tavsiye edilmektedir. Bol miktarda baharat tüketimi tavsiye edilmektedir. Ancak dengeli ve düzenli tüketim gerçekleştirilmelidir. Baharat tüketimi, salgı bezlerinin daha aktif olarak çalışmasını sağlamaktadır.
FAYDASI ÇOK
 Kekik potasyum, demir, magnezyum, kalsiyum, manganez ve selenyum mineralleri ile B grubu C, A, K, E vitaminleri, beta karoten, ve folik asit gibi
vitaminlerin kaynağıdır.
SAĞLIKLI BESLENMENİN ALTIN KURALLARI:
§  Şeker ve şekerli yiyeceklerden sakınınız
Şeker ve şekerli yiyecek ve içeceklerin kalorisi çok yüksektir. Vitamin ve mineral içermezler ve ayrıca diş çürüklerine neden olurlar.
Şeker ve şekerli yiyecekler, barsaklardan hızlı emilirler ve kan şekerini çok çabuk yükseltirler. Şeker, tatlılar, tahin helvası, bal,reçel, pekmez, marmelat, şurup, kek, turta, pasta, kurabiye vb. yiyecekler, kan şekerinizi hızla yükselteceğinden, beslenme planınızda yer almaması gereken yiyeceklerdir. Bu tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara "BASİT KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.
1 kutu meşrubatta 10 çay kaşığı şeker olduğunu biliyor muydunuz?
Nişastalı yiyecekler, barsaklardan daha yavaş emilir ve kan şekerinizi daha yavaş ve kontrollü yükseltirler. Un,ekmek, pilav, makarna, çorba, hamur işleri,meyve, sebze, süt, yoğurt gibi yiyeceklerde de karbonhidrat vardır. Kan şekerini daha yavaş yükselten bu tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara ise "KOMPLEKS KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.
Günlük enerji ihtiyacımızın yarısından fazlası (%50-60'ı), karbonhidratlardan sağlanmalıdır.
§  Posalı yiyecekleri tercih ediniz
Posa, bitkisel yiyeceklerde bulunan karbonhidratların, sindirim sisteminde parçalanmayan kısımlardır. Meyveler, sebzeler, tahıllar, kepek ve kurubaklagillerde posa vardır.
Yiyeceklerdeki posa 2 çeşittir:
Suda çözünebilir posa; sebzeler, yulaf, kurubaklagiller ve meyvelerde bulunur.
Suda çözünemeyen posa; kepek, kepekli ekmek, tam buğday unu (esmer un), bulgur, rafine edilmemiş pirinçte vardır.
Çözünebilir posa yönünden zengin olan bezelye, kurufasulye, barbunya, nohut, mercimek ve yulaf gibi yiyecekler, yemekten sonra kan şekerinin daha yavaş yükselmesini sağlar ve kan yağlarının düşürülmesine yardımcı olurlar.
Posa yönünden zengin yiyecekler, aynı zamanda kabızlığın ve bazı barsak hastalıklarının önlenmesinde de etkilidirler.
§  Glisemik indeksi düşük yiyecekleri tercih ediniz
Her yiyeceğin, yemek sonrası kan şekerini yükseltme hızları farklıdır. Bu, yiyeceklerin, kan şekerini yükseltme hızlarına "glisemik indeks" adı verilir. Genellikle posalı yiyeceklerin glisemik indeksleri düşüktür. Kurufasulye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut, portakal gibi yiyeceklerin glisemik indeksleri düşük; beyaz ekmek, patates, pirinç, havuç, muz, kavun ve üzümün glisemik indeksleri ise yüksektir. Glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler, kan şekerini hızla yükseltirler. Kurutulmuş meyveler de (kuru üzüm, kuru kayısı, kuru erik) kan şekerinizi hızlı yükseltirler. Bu nedenle, diyetinizde, kurutulmuş meyvelere ve glisemik indeksi yüksek olan diğer yiyeceklere daha az yer veriniz.

§  Önerilenden fazla miktarlarda protein almayınız
Et, balık, tavuk, süt, yoğurt, peynir, yumurta ve kurubaklagil gibi yiyecekler protein yönünden zengindirler. Protein, vücuttaki doku ve hücrelerin yapıtaşı olduğundan, diyetle mutlaka alınması gereken bir besin ögesidir. Proteinden zengin olan yiyeceklerin, aynı zamanda yağdan da zengin olduğu ve bu nedenle kalorilerinin yüksek olduğu unutulmamalıdır. Protein, fazla alındığında yağa dönüşüp vücutta depolanırlar ve kalsiyum gibi bazı minerallerin emilimini engelleyerek bu minerallerin vücutta kullanılmadan idrarla atılmasını sağlarlar. Ayrıca, aşırı protein böbreklerin yükünü artırarak bazı böbrek hastalıklarının oluşumuna yol açabilir. Proteinli yiyecekler, kan şekerini yükseltmezler, fakat ihtiyacın üzerinde alındıkları zaman, diyabete özgü bir bozukluğa, böbrek bozukluğuna yol açabilirler. Günlük protein ihtiyacımız ortalama olarak vücudumuzun kilosu başına 1 gram olarak hesplanabilir (60 kg ağırlığındaki bir kişinin protein ihtiyacı 60 gramdır). Yiyeceklerimizde bulunan her 1 gram protein, 4 kalorilik enerji sağlar.
§  Az yağ tüketiniz ve uygun yağı seçiniz, kolesterollü yiyeceklerden sakınınız
Yağsız bir sağlıklı beslenme düşünülemez. Çünkü yağların vücudumuzun çalışabilmesi için önemli görevleri vardır. Yağlar vücudun enerji deposudurlar, hücre zarlarının yapısında bulunurlar, hormonların çalışması için gereklidirler, vücut sıcaklığının düzenlenmesini sağlarlar. Vücut yağları, kalp, sinirler ve böbrekler gibi organların çevrelerini sararak zedelenmelerini önlerler. Yiyeceklerimizdeki yağlar vücudumuzda yapılamayan, yiyeceklerle almamız gereken zorunlu yağ asitlerini içerirler ve yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin sindirimi ve emilimi için gereklidirler. Vücudumuz için bu kadar yararlı olan yağların, belirli ölçülerde tüketilmesi gerekir. Çünkü; fazla miktarlarda alınan yağlar, kan yağlarının ve kolesterolün yükselmesine neden olarak, kalp-damar hastalığı ve hipertansiyon riskini artırırlar ve bazı kanser türlerinin oluşmasına neden olurlar. Tereyağı, margarin, sıvı yağ, yağlı etler, süt ve süt ürünleri, kuruyemişler gibi yiyecekler, yağ içerirler. Kek, kurabiye, pasta gibi yiyeceklerde de yağ bulunur. Diyetin yağ içeriği, siz diyabetlilerde ve özellikle kilo vermek isteyenlerde çok sıkı kontrol edilmelidir. Yiyeceklerde bulunan yağların kalorisi çok yüksektir. 1 gramı 9 kalori verir.
Sağlıklı bir yaşam için az miktarlarda yağa ihtiyaç vardır.
3 tip yağ bulunur:
Doymuş yağlar,
Tekli doymamış yağlar,
Çoklu doymamış yağlar.
Doymuş yağlar, oda sıcaklığında katı haldedir. Doymuş yağlar, özellikle hayvansal kaynaklı yiyeceklerde,yağlı et, kuyruk yağı,iç yağı, tereyağı, peynir, mayonez, tam yağlı süt ve diğer süt ürünlerinde ve katılaştırılmış bitkisel margarinlerde bulunur. Bu tür yiyecekler,belirli ölçülerde diyetinizde varsa, günlük doymuş yağ hakkınızı kullanmış olursunuz. Ayrıca, tereyağı, margarin gibi katı yağ yemenize gerek yoktur. Doymuş yağlar fazla alındığı takdirde, kan yağlarınızın (kolesterol ve trigliserid vb.) yükselmesine neden olabilir.
Tekli doymamış yağlara örnek olarak; zeytinyağını ve fındıkyağını verebiliriz. Ayrıca, zeytin ve fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler de tekli doymamış yağ açısındanzengindirler. Tekli doymamış yağlar, kan kolesterolünü düşürürler. Diyabetli kişiler, kalp-damar hastalığı açısından tehlike oluşturan kolesterollerini yükseltmemek için, yemeklerini zeytinyağı ile pişirmelidirler.
Çoklu doymamış yağ içeren ayçiçek, soya yağı gibi bitkisel sıvı yağların da yemeklerinizde, her gün belirli ölçülerde bulunması gerekir. En iyisi zeytinyağı ile bitkisel sıvı yağı yarı yarıya karıştırıp her yemekte bu karışım yağı kullanmanızdır. Eğer zeytinyağının o kendine has özel kokusundan hoşlanmıyorsanız, size sağlıklı yağ için başka bir seçenek sunabiliriz. 2 kg fındık yağı + 1 kg ayçiçek yağından oluşan karışımı da sağlıklı yaşayabilmeniz için kullanabilirsiniz
Şeker hastası olan ve gece uykusunda nefes darlığı cekenlere;
Gece uykusunda ani nefes darlığına beyaz lahana kürü çok etkilidir.  750 -800 gram kaynamakta olan suya yaprağı parçalanmamış  8 yaprak konur ağzı kapalı olarak on dakika haşlanır.  Ilık su  ac karnına   yemeklerden bir saat sonra bir buçuk su bardağı olarak icilir. Bu uygumla her gün  taze olarak uygulanır. Altı gün devam edilir.  Günde üç defa icilir.  Yılda bu uygulama üç dört kez uygulanabilir. 
                       ŞEKER HASTALIĞI                                      
Şeker hastalığı başta kalp, beyin, böbrek ve göz olmak üzere doku ve organların çoğunda tahribat yapar. Yaptığı tahribatın değişmez iki özelliği vardır: Bir, yavaş ama içten içe olması, iki kararlı, kalıcı ve ilerleyici bir süreç göstermesi...
Gizli şekeri olanlarda sık görülen bazı sorunlar var: Göbek-karın bölgesinden şişmanlama, iyi kolesterol HDL’de azalma, trigliserid düzeyinde yükselme, ürik asidin fazlalaşması ve hipertansiyon eğilimi bunların en önemlileri.
Eğer gizli şekere bu sorunlar da eşlik ediyorsa, koroner kalp hastalığı ve kalp krizine yakalanma ihtimali neredeyse açık diyabet oranına yaklaşabilir (Gizli şekerde normalde 1,5-2 kat olan bu risk, bu durumlarda diyabetlilerde olduğu gibi dört kat kadar artabiliyor).
Bilhassa refah toplumunun en önemli sağlık sorunları arasında sayılan “ölümcül dörtlü” veya “mahşerin dört atlısı” bir arada bulunduğunda (göbek-karın bölgesinden şişmanlama, kan şekerinde yükselme, kan yağ dengesinde bozulma ve yüksek tansiyon) kalp krizi ve felç riski daha da artar.
Son yıllarda bu tahribatın “prediyabet” veya “gizli şeker” döneminde de ortaya çıkabileceği anlaşıldı ki, bu önemli bir gelişmedir. Eskiden “latan diyabet” olarak da adlandırılan “gizli şeker” evresine son yıllarda daha çok önem verilmesinin nedeni de budur.
Gizli şekerin açık şekere dönüşme süresi kişiden kişiye değişirse de bu dönem ortalama on yıl kadar sürüyor. Karın-göbek bölgesinden kilo alma, karbonhidratlardan (şeker, un, nişasta) zengin beslenme ve hareketsizlik gibi önemli hatalar yapılınca süre daha da kısalıyor, bir-iki yıla inebiliyor. Daha da kötüsü, şeker hastalığı ortaya çıkmadan siz çok erken yaşlarda kalp damar hastalığına yakalanabiliyorsunuz.
Özellikle göbekli, düşük HDL kolesterollü veya hipertansiyonlu biriyseniz süreç bu yönde işliyor. Bu nedenle de süreci daha bu aşamadayken ciddiye almak ve önemli bir sağlık sorunu kabul edip çözmek şart!
Diyabet önleme
Ne iyi ki son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda elde edilen bazı bulgular size iyi haberler vermemizi sağladı: Gizli şeker hastalığının açık şeker hastalığı haline gelmesini önlemek mümkün olabiliyor. Özellikle “Joslin Klinik” ve Harvard Üniversitesi’nin diğer hastanelerinde yapılan araştırmalarda iyi planlanmış bir “diyabet önleme programı” sayesinde gizli şeker hastalığının açık şekere dönüşmesinin ciddi oranda engellenebileceği anlaşıldı.
Bunu başarmak için yapılması gerekenler son derece uygulanabilir önlemler:
Fazla kiloları vermek, sağlıklı bir beslenme planına uymak, düzenli aktivite alışkanlığı edinmek yeterli. Böyle bir planı deneyimli bir uzman grubuyla birlikte uyguladığınızda şeker hastalığına yakalanma olasılığını sonsuza kadar ertelemeniz mümkün.

Gizli şeker tanısı nasıl konuyor sorusunun yanıtına gelince... Bunun için açlık ve tokluk kan şekerlerinize baktırmanız yetiyor. Eğer açlık kan şekeriniz 100-125 aralığında, tokluk kan şekeriniz 140-199 aralığında ise gizli şekerinizin olduğunu düşünebilirsiniz. Eğer kan şekeriniz açlıkta 120 altı, toklukta 199 ve üstü ise sizde açık şeker, yani orta yaş diyabeti (tip2 diyabet) var, yani yetişkin yaş şeker hastalığı başlamış demektir. Tanıyı daha da kesinleştirmek için işin uzmanı bir merkezde etraflıca değerlendirilmeniz, belki de bir şeker yükleme testi yaptırmanız gerekiyor.

Kimler risk altında
Gizli şeker ihtimali sizde de var mı? Açlık ve tokluk şekeri değerlendirmelerini –ve mümkünse insülin ölçümlerini- kimlerin yaptırması lazım? Ailesinde ve çok yakın akrabalarında şeker hastalığı bulunanlar, kilo fazlalığı veya şişmanlık sorunu yaşayanlar, özellikle bel çevresi genişliği ile birlikte (erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm.yi geçenler) kilo alanlar, bel çevresi oranının kalça çevresine oranı 0,8’i geçenler ya da beden kitle indeksi 26’nın üzerinde olanlar, gebelik şekeri sorunu yaşayanlar ve mümkünse iyi kolesterolü az, trigliseridi yüksek bulunanlar, hipertansiyonlular ile gut hastalarının bu testleri yaptırmalarında fayda var.
Birçoğumuz farkına varmadan gizli diyabetle yaşıyoruz. Yine birçoğumuz sorunu fark etsek bile önemini bilmiyoruz. Oysa özellikle damar sağlığını korumanın yolu her şeyden önce “şeker-insülin-kolesterol-trigliserid-kan basıncı” dengesini korumaktan geçiyor. Bu nedenle yıllık sağlık taramalarında mutlaka “tokluk şekeri” analizi de yaptırmalısınız. Gizli şekeri erken fark etmenin en kolay yolu bu.
Gizli şekerin belirtileri

Şeker hastalığının bu erken döneminde de bazı işaretler vardır. Bunların en önemlileri kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan “hipoglisemik belirtiler” grubudur. Yemeklerden sonra belirginleşen yorgunluk hali, ağır yemekleri takiben daha çok hissedilen uyuklama, terleme, bitkinlik gibi sorunlar, özellikle baş, boyun bölgesinde tekrarlayan terleme atakları, bir türlü anlam verilemeyen öfke nöbetleri, ani parlamalar, sinirlilik, sık tekrarlayan enfeksiyonlar bu işaretlerin en sık karşılaşılanlarıdır.
Prof. Dr. M. Emel Alphan
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Sağlıksız ve uygun olmayan bir beslenme, diyabetli kişinin kan şekerini ve kan yağlarını yükseltir. Egzersiz ve ilaçlar (insülin ve ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçlar) ise, kan şekeri ve kan yağlarını düşürür. Bu üç temel unsurun dengede tutulması, diyabetinizin iyi tedavi edilmesini sağlar.
Diyabetin tedavisinde, beslenmenin üç temel amacı vardır.
1- Kan şekeri ve kan yağlarınızın normal düzeylerde kalmasını sağlayınız.
Yediğiniz yiyecekleri, egzersizi ve pankreasınızdan salgılanan insülininizi dengede tutmayı öğrenmelisiniz. Böylece, kan şekerinizi ve kan yağlarınızı (kolesterol ve trigliserid ) normale yakın düzeyde tutmak mümkün olabilecektir.
Vücudunuzdaki insülin miktarına (vücudunuzdan salgılansın veya enjeksiyonla yapın) uygun miktarlarda yemek yemeniz, son derece önemlidir.
Kan şekerinizin, normal sınırlar içinde kalmasını sağlamak; kan şekeri yüksekliğinin (hiperglisemi) bir sonucu olan ketoasidoz veya diyabetik koma, ya da kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) gibi sorunları yaşamamak için gereklidir.
Kan şekerinizin normal sınırlar içinde kalması (70-110 mg./dl.), kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak, diyabetle ilgili belirtileri yok edecek ve daha da önemlisi, diyabetle ilgili olarak ortaya çıkabilecek organik bozuklukların oluşmasını azaltacak veya tamamen önleyecektir.
Kan şekerinizi, şeker ölçme aletleri ile takip etmeniz, diyabetinizin nasıl seyrettiğini göstermesi açısından son derece önemlidir. Böylece siz, bazı yiyeceklerin veya bazı egzersizlerin, kan şekerinizi nasıl etkilediğini görebilirsiniz. Kan şekerinizi, "stick" ve "test stripleri"ni kullanarak ölçebilirsiniz. Kan şekerinizi takip etmeniz ve bunu kaydetmeniz, diyabet tedavinize ve beslenme planınıza yön verecektir.
Beslenme planınızda, yağların kısıtlanması da önemlidir. Çünkü, kan yağlarının yüksekliği, kalp-damar hastalığına yakalanma riskinizi arttırır. Diyabeti olan kişiler, diğer kişilerden çok daha fazla kalp-damar hastalığına yakalanma riski taşırlar.
2- İdeal ağırlığınıza ulaşınız ve bunu koruyunuz.
Enerji ihtiyacınızın belirlenmesi ve buna uygun beslenmeniz, ideal ağırlığınıza ulaşmanızı ve bu ağırlığı korumanızı sağlayacaktır. Enerji ihtiyacınız, boyunuza, yaşınıza, cinsiyetinize, hareketlilik (aktivite) düzeyinize göre hesaplanır.
İhtiyacınız kadar enerji almak, aşağıdaki sebepler için de önemlidir:
§  İhtiyacınızın üzerinde enerji alarak, kilo almak, diyabetinizin kötüleşmesine, kalp hastalığı ve yüksek tansiyon (hipertansiyon) oluşmasına neden olacaktır. Uygun ağırlıkta olduğunuz zaman, vücudunuzdan salgılanan insülinin veya kullandığınız insülinin etkisi artacaktır.
§  İhtiyacınızın altında enerji almanız da, bazı sorunlara yol açabilir. Tip I diyabetliler, yaşlarına uygun büyüme ve gelişmelerini tamamlayabilmek için, yeterli kalori ve besin ögelerini almak zorundadırlar. Gebe ve emziren kadınlar da, hem kendi yaşamlarını sürdürecek, hem de bebeklerinin gelişimini sağlayabilecek yeterlilikte enerji ve besin ögelerini almalıdırlar.
§  İnsülin kullanan diyabetli kişiler, belirli zamanlarda yeterli ölçüde besini almak zorundadırlar. Eğer yeterli besin alamazlarsa, kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) oluşur.
Egzersiz yararlı mıdır?
Evet, doğru bir beslenme ile birlikte egzersiz de çok önemlidir. Kilo verebilmek, kan şekerinizi ayarlayabilmek için, egzersiz yardımcıdır. Egzersiz, kan damarlarınız ve kalbiniz için de yararlıdır. Aktivitenizi, yürüyerek, bisiklete binerek veya asansör yerine merdivenleri kullanarak artırabilirsiniz. Eğer bir egzersiz programına başlamak istiyorsanız, öncelikle kalbinizi kontrol ettirmeniz gereklidir.
Eğer diyabete özgü birtakım sorunlarınız varsa (göz, böbrek, tansiyon yüksekliği vb.) veya romatizma ve kemik erimesi (osteoporoz) gibi hastalıklarınız varsa, egzersiz konusunda dikkatli olunuz.
Egzersiz yaparken nelere dikkat edilmelidir?
§  Egzersiz öncesi, kan şekerinizin 100mg./dl.'nin üzerinde, 240 mg./dl.'nin altında olmasına dikkat ediniz.
§  Egzersizi, öğünlerden (ara veya ana öğün) 1-1,5 saat sonra yapınız.
§  Egzersiz öncesi ve sonrasında kan şekerinizi ölçünüz ve eğer 100mg./dl.'nin altında ise, öğününüze karbonhidratlı yiyeceklerden ilave ediniz (1 bardak meyve suyu).
§  Egzersizi, yaptığınız bin önceki insülinin etkisinin en yüksek olduğu dönemde yapmayınız.
§  Yapacağınız egzersizin türüne göre, egzersizin etkili olduğu organlara insülin enjeksiyonu yapmayınız (örneğin; yürüyüş ya da koşu sırasında, bacak kasları kullanılacağından, insülin enjeksiyonunuzu kolunuza veya karın bölgenize yapınız).
§  Yapacağınız egzersizin türü ve süresini ve ek yiyecek gerekip gerekmediğini, beslenme uzmanınızla mutlaka konuşunuz.

Diyabet Körlüğe Neden Olabiliyor
Diyabet, Türkiye' de bilinen 2.5 milyon, bilinmeyenlerle birlikte 5 milyon insanı etkileyen bir sağlık sorunu.
ıÜüPankreastan salgılanan insülin hormonunun, tamamen ya da kısmen eksikliğine bağlı olarak gelişen diyabet, kan şekeri yüksekliği ile kendini gösteriyor. Kalıtım, şişmanlık,hareketsizlik ve yüksek tansiyon hastalığı diyabete yakalanma riskini artırıyor. Çok susama, idrara çıkma, acıkma, kilo kaybı ve yorgunluk hastalığın en iyi bilinen belirtileri.
Diyabetin düzenli tedavisi son derece önemli. Aksi halde hastaların göz sağlığı da olumsuz etkileniyor. Hastalarda göz tansiyonu, katarakt ve gözün arka damarlarında kanama gibi sorunlar gözleniyor. Özellikle insülin kullanan hastalarda gözle ilgili sorunlar daha sık görülüyor.
Damarları etkiliyor.
Acıbadem Hastanesi Bakırköy Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Solmaz Akar, diyabetin gözün ağ tabakasındaki (retina) damar sistemini etkileyen bir hastalık olduğunu, çoğunlukla küçük damarları tuttuğunu belirtiyor ve "Ancak büyük damarları da etkileyebilir. Ufak damarlarda meydana gelen tıkanmalar retinada yetersiz beslenmeye (hipoksi) neden olur ve retinada oksijenlenmeyi artırmaya yönelik yeni damar gelişimi başlar. Bu bölgeler, tedavi edilmediği takdirde de retinada veya göz içinde kanamalara neden olur" diyor.
Diyabetin tipleri
İki tip diabet var. Tip 1 çocukluk yaşında, tip 2 ise erişkin yaşında özellikle 50-70 yaş grubunda ortaya çıkıyor. Birincisine insüline bağımlı, diğerine insüline bağımlı olmayan tip adı veriliyor. Prof. Dr. Akar"Tip 1 de diyabetik retinopati görülme sıklığı yüzde 40 , tip 2 de yüzde 20'dir. Diyabetik retinopati 20-65 yaş arasındakilerde görülen körlüğün başta gelen nedenidir" diyor ve şöyle devam ediyor:
"30 yaşından önce diabet tanısı konmuş kişilerde, diyabetik retinopati görülme sıklığı tanı konmasından 10 yıl sonra yüzde 50, 30 yıl sonra yüzde 90'dır. Diyabet tanısı konmasından 5 sene içinde ve ergenlikten önce çok seyrek ortaya çıkar. Erişkinlerdeki diyabette ise, gözün arka bölümünü (retina) olduğu gibi ön kısmı da etkilenebilir. Diyabetik hastalarda katarakt daha sıktır ve gerektiği halde tedavi edilmemiş hastalarda göz tansiyonu (glokom) meydana gelebilir. Bu olgularda görme kaybı kaçınılmazdır, ancak gerektiği zaman tedavilerin uygulandığı olgularda günümüz teknolojileri ile görme kaybı minimumdur. "
Gözdeki belirtiler
Diyabetik retinopati, başlangıçta hastanın fark edebileceği bulgu vermeyebiliyor. Genellikle diyabeti nedeni ile göz kontrolü altında olduğu için hekim tarafından tanı konuluyor, gerekiyorsa tedavi ediliyor. Bulgu verenler ise görme noktasının tutulduğu ve kanamaların başladığı hasta grubunu oluşturuyor. Prof. Dr. Akar hastaların genellikle görme azalması, eğri görme veya görmenin tümünün kaybolmasından yakındıklarını söylüyor.
Tanı ve tedavi
Tanı için öncelikle hastanın gözünün retina tabakası inceleniyor. Bunun için özel lensler kullanılıyor. Eğer diyabetik retinopati bulguları mevcut ise retina damarlarının muayenesinin anjiyografi ile tamamlandığını belirten Prof. Dr. Solmaz Akar sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Anjiyografi de, tıkalı damar ve yeni damar oluşumu saptanırsa yapılacak lazer tedavisi hastanın görmesini koruyacaktır. Göz içi kanama mevcut ise ultrasonografi uygulayarak gözün arka bölümünü durumu incelenir ve ameliyata alınır. Gözde retina damarlarında tıkanıklıklar veya yeni damar gelişimi saptanır ise hastaya acil olarak laser tedavisi uygulanmalıdır. Bu tedavi gözde tıkalı olan bölgedeki oksijen ihtiyacını karşılamak için gelişen anormal damarların oluşumuna dolayısı ile kanamalara ve gözün kaybına engel olacaktır. Lazer tedavisi, görmenin azalmasını önler. Diyabetik retinopatinin ilerlememiş olgulardaki tedavisi, gerektiğinde gereken dozlarda uygulanan lazerdir. Bir defa lazer uygulanmış bölgeye tekrar uygulanma. İlave lazer tedavisi, yeni bölgelerin tedavisi şeklindedir. Günümüzde artık çok ilerlemiş, hatta görme derecesi ışık hissine kadar düşmüş gözlere de görme sağlamak mümkündür. Vitrektomi dediğimiz ileri mikrocerrahi yöntemi ile göz içine girerek hasar veren dokuları temizleyip tekrar hastalara görme kazandırıyoruz."
Diyabet hastalarına öneriler
Zamanında laser ya da ameliyatla yapılan tedavi ile diyabetin verdiği zarar ortadan kaldırılıp ileriye dönük önlem alınabiliyor. Hasta ne kadar kontrol altında kalır ve tedavilerini yaptırır ise istenilen sonuca ulaşma şansı da artıyor. En önemli faktörün hastanın diyabetini kontrolünü yapan hekim ile göz hekiminin işbirliği olduğunu söyleyen Prof. Dr. Solmaz Akar şöyle konuşuyor:
"Görmeyi koruma açısından diyabetin kontrolü ve önerdiğimiz sürelerle bize başvurması bize büyük yardım olacaktır. Diyabetik kontrolü, göz bulgularının ortaya çıkması açısından önemlidir. İyi kontrollü metabolik kontrol düzeyinde diyabetik retinopatinin ortaya çıkma ihtimali ortadan kalkmasa bile, bu süre çok daha uzun olup hastalık daha hafif seyretmektedir. Bu arada diyabetle birlikte hamilelik, hipertansiyon, böbrek sorunlarının diyabetik retinopatiyi şiddetlendirdiğini unutmamak gerekiyor. Diyabetik bir hasta, diyabetinin ve gözdeki bulgularına göre hekiminin ayarlayacağı 3 ay-1 yıl gibi süre aralıkları ile kontrole gitmelidir."

ŞEKER HASTALIĞINDAN KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER?
Hekiminizin diyet, egzersiz ve ilaç önerilerini aynen uygulayın.
Kan şekeri düzeyinizi düzenli olarak ölçün veya ölçtürün ve kaydedin.
Sigara içiyorsanız bırakın.
Diyabetin uzun dönemde ortaya çıkan komplikasyonları konusunda mümkün olduğunca fazlaca bilgi edinin. Sık sık tansiyonunuzu kontrol edin; yüksekse düşürmek için ne yapmanız gerektiğini öğrenin ve verilen tedaviyi aynen uygulayın.
Her yıl tam bir göz muayenesinden geçin.
Böbrek hasarına ait belirtiler açısından kanınızda ve idrarınızda gerekli testleri yaptırın. Sonuçların ne anlama geldiğini, böbreklerinizi korumak için neler yapmanız gerektiğini öğrenin.
Kan yağlarınızı ölçtürün; yüksekse nasıl düşürüleceğini öğrenin ve verilen diyet, egzersiz ve tedaviyi aynen uygulayın.
Sinir hasarına ait yakınmalar (el ve ayaklarda karıncalanma ve yanma hissi, his azalması gibi) varsa, doktorunuza mutlak söyleyin.
Ayaklarınızı ve derinizi hergün kontrol edin. Herhangi bir sorun varsa, hemen tedavi edilmesini sağlayın.
Gebe iseniz veya gebe kalmayı planlıyorsanız hemen doktorunuzu görün. Kan şekerinizin gebelik öncesinde ve sırasında normale yakın değerlerde devam ettirilmesi hem sizin, hem de bebeğinizin karşılaşabileceği riskleri azaltır.

DİABET TEDAVİSİ

Diabet tedavisinin iki temel yolu vardır. Diabeti kontrol altına almak ve yan etkilerini önleyebilmek. Kanda glikozun artması kanın akışkanlığını azaltır. Kılcal damarların ve hücrelerin beslenmesi bu nedenle aksar. Diabet hastalarında dokuların beslenememesinden kaynaklanan doku ölümleri kendini diabetik ayak gibi iyileşmesi zor ikincil sorunlara neden olur. Ayakta çıkan bu yaralarda, zaten doku beslenmesinin kötü olması nedeniyle, iyileşme süreci oldukça uzar. Bu nedenle diabetli kişilerin ayakkabı seçimlerinde, keskin aletlerle yapılan işlerde ve enfeksiyon nedenli yaraların bakımında oldukça dikkatli olmaları gerekmektedir. Ancak diabetin kalıcı bir tedavisi yoktur, sadece kontrol altına alınabilir.
Her iki tip diabet hastalığı da kalp rahatsızlıkları, kalp krizleri, körlük, karaciğer hasarları veya sinir sistemi bozuklukları gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Kan şekerinin kontrol altına alınması bu kötü sonuçlardan korunmamızı sağlar.
Tedavi şekli diabetin tipine göre değişiklik gösterir. Her iki tipte de düzenli diet önemli bir role sahiptir. Kan şekerini belli sınırlarda tutmak için doktor tavsiyesinde uyulması gereken dietler vardır. Diabet hastalarının düzensiz beslenmeleri kan şekerinin ya çok düşmesine (hipoglisemi) ya da çok artmasına (hiperglisemi) neden olur. Diabet hastaları günün belirli saatlerinde kan örnekleri alarak şeker kontrolünü kendi kendilerine yapabilirler. Hatta bazı durumlarda idrar testi bile yeterli bir sonuç yaratabilir.
DİABET HASTALARI NELERE DİKKAT ETMELİ?
Diabet hastaları kilolarına da dikkat etmek zorundadırlar. Yürüyüş, yüzme, bisiklet ve bunlara benzeyen hafif egzersizler vücuttaki kiloyu ideal bir seviyede tutar ve kandaki şeker oranının istenilen seviyelere ulaşmasına yardımcı olur.
Bunun yanında sigara tüketimi ve alkol, diabet hastalığı için tehlikeli etkenlerdir. Diabet hastası kesinlikle sigara içmemelidir. Alkol ise belirli sınırlar dahilinde tüketilebilir. Örneğin diabet hastası aç karnına alkol aldığında hipoglisemi riski artar.
Diabet, sağlıklı bir diyetle kontrol altına alınabilir. Alınan besinlerin yağ oranı düşük olmalı ve lifli besinler( meyve ve sebzeler) seçilmelidir. Şeker kesinlikle tüketilmemeli, çikolata, pasta ve benzeri şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. Tüm bunlara bağlı olarak yapılan diyetteki tuz oranı da azaltılmalıdır. Tuz kan basıncını yükselteceğinden, kalp rahatsızlıklarına sebep olabilir.

Kan basıncı ve tansiyon sık zaman aralıkları ile ölçülmeli ve 140/80 oranının altında olmalıdır. Yüksek kolestrol, damarlar ve kalp için risk taşıdığından, kan kolesterol seviyesi normal sınırlarda tutulmalı, gerekli kontroller düzenli aralıklarla yapılmalıdır.

HİPOGLİSEMİ
Hipoglisemi, kandaki şeker oranının normal sınırların altına düşmesi durumudur. Hipo insülin enjeksiyonundan sonra, ağız yoluyla alınan diabet ilaçlarından sonra, gerekli bir öğünün alınmamaması durumunda veya ağır bir egzersizden sonra oluşabilir.
Belirtileri yorgunluk, titreme, terleme, açlık ve çeşitli rahatsızlıklardır. Bu durum az oranda şeker alınması ile giderilebilir. Kandaki şeker oranı yüksek sınırlara kadar düştüyse kişiye acilen sıvı şekilde şekerli içecekler verilmelidir. Bazı durumlarda kişinin bilinci kaybolabilir. Acilen glukagon enjekte edilmeli ve kandaki glikoz oranı artırılmalıdır.
Diabet hastaları üzerlerinde hastalıkları ile ilgili bilgiler içeren bir kart taşımalıdırlar. Bu kartta kişinin diabet tipi, ilk yardım koşulları ve doktoru hakkında bilgiler bulunmalıdır.
Hasta aşırı susuzluk çekiyor, sık idrara çıkıyor ve yorgunluktan şikayet ediyor ise bu kandaki glikoz oranının artığının(hiperglisemi) bir göstergesi olabilir. Vücutta su kaybı artacağından dolayı hastalık tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Böyle durumlarda hasta acilen hastaneye kaldırılmalı ve doktor kontrolüne alınmalıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder