ŞEKER HASTALIĞI VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLER TAVSİYE EDİLEN
BİTKİSEL KARIŞIMLAR
Belirtileri: Halsizlik, deri
kaşıntıları, idrarda artma, ağız içi mukozasında kuruma, aşırı su içme
ihtiyacı, bazen aşırı iştah, bulantı, sindirim bozuklukları, zayıflama vs.
Hastalığın değişik
tipleri vardır:
-Genç tipi şeker
hastalığı, bedendeki insülin eksikliğinden kaynaklanır. İnsülin alımı ve perhiz
gerektirir.
-Erişkin tipi şeker
hastalığı, genelde orta yaşlarda görülür. Bedendeki insülin düzeyi yüksek,
normal veya düşüktür. Genelde fazla kilolu kişilerde görülür. İnsülin alımına
gerek yoktur. Perhiz ve ağızdan alınan ilaçlar gerektirir.
-İkincil şeker
hastalığı, pankreas veya başka bir organın işlev bozukluğundan kaynaklanır.
Perhiz ve hasta organın tedavisini gerektirir.
-Belirtisiz şeker
hastalığı, pek çok nedenden kaynaklanır. Perhiz gerektirir.
Etkiler: Hastalığın
gidişi çok sinsi ve değişken olduğu için, başlangıç aşamasında saptanması çok
zordur. Hastalığın saptanmasının gecikmesi halinde ise, bazı organlarda
bozukluklar görülmeye başlar. Bunlar, sindirim sistemi, dolaşım sistemi, üreme
organları, sinir sistemi ve duyu organları olarak sıralanabilir.
-Sindirim sistemi
bozukluklarında, ağız içi ve dişeti iltihaplanmaları sıklıkla görülür. Dil şiş
görünümlüdür, soluk kötü kokar, iştah azalır ve genelde kabızlık vardır.
-Dolaşım sistemi
bozukluklarında, öncelikle gözdeki ağtabakada, böbreklerde, çevrel
atardamarlarda ve kalpteki koroner atardamarlarda doku değişiklikleri
(lezyonlar) görülür.
-Üreme organları
bozukluklarında, erkekte genç yaşta iktidarsızlık, kadında ağrılı adet görme ve
erken menopoz görülebilir.
-Sinir sistemi
bozukluklarında, şiddetli halsizlik, uyuşukluk ve ruhsal çöküntü görülür.
Ayrıca, ani kan basıncı düşmesi, idrar dışkılamada zorluk, bacaklarda ağrı ve
karıncalanma görülebilir.
-Duyu organları
bozukluklarında, öncelikle gözde doku değişiklikleri görülür. Ayrıca,
ağtabakada kanama ve iltihaplanma sonucunda, ağır komplikasyonlar da
görülebilir.
Önlemler: Çok ciddiye alınması gereken bu hastalığın sürekli olarak doktor
kontrolünde tutulması gerekir. Uzman doktor, izlenmesi gereken tedavi biçimi ve
uyulması gereken genel kurallar hakkında ayrıntılı bilgiyi hastaya verecektir.
Hasta, öncelikle bu kurallara uymalı, eğer ayrıca doğal kaynaklı yöntemlerle de
bazı rahatlamalar sağlayabileceğine inanıyorsa, önce doktorunun onayını
almalıdır.
Şeker hastaları
ekmeği ve pirinci çok az tüketmelidir. Çünkü ekmeğin Yüzde 92 si pirincin
yüzde72 si şekerdir. Ailesinde şeker olanlar da Bu besini çok dikkatli
tüketmelidir. Patetese de dikkat etmelidir.
ŞEKER HASTALARINA
FAYDA SAĞLAYABİLECEK BİTKİ KÜRLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Şeker Hastalığı İçin
Mucizevi Bitki "Tarçın"
Anderson, MHCP
maddesinin sadece kandaki şeker düzeyini değil, kandaki yağ ve kolesterol
miktarını da düşürdüğünü ifade etti. Bilim adamları, şeker hastalarına günde 6
gram kadar çekilmiş tarçını yemeklere karıştırmayı önerdi. 2. tip şeker
hastalığında, vücut ensülin hormonunu yeterli miktarda üretiyor, fakat bu
hormona tepki vermiyor ve kandaki fazla şeker miktarını almayarak kanda
bırakıyor. ŞEKER YERİNE
TARÇIN
Rosenfeld'e göre
diyabeti önlemek için şekerden kaçarken, mutfağımızda bulunan bir baharattan
faydalanabiliriz. Şeker yerine kullanılabilecek ve kandaki şeker seviyesini
düşürecek olan baharat tarçın. Günde yarım çay kaşığı alınan tarçın kandaki
glükozu yüzde 30 azaltıyor, kolesterolü düşürüyor, kan yağlarını azaltıyor. Bu
yüzden Rosenfeld, çay ve kahveye bir tutam tarçın eklemeyi öneriyor.
-Çiğ lahana ve kuru
soğan bolca tüketilmelidir. Lahana salata biçiminde, istenirse soğanla da
karıştırılarak üzerine zeytin yağ ve limon sıkılarak yenebilir. Ayrıca, çiğ
lahana mutfak robotundan geçirilerek, özsuyu günde 1-2 bardak içilebilir.
-Isırganotu çayı,
günde 2-3 bardak, öğün aralarında, tatlandırılmadan içilir.
-Adaçayı, günde 1-2
bardak, öğün aralarında, tatlandırılmadan içilir.
-Fasulye kabuğu
çayı, günde 2-3 bardak, aç karnına, tatlandırılmadan içilir.
Bitki karışımı çayı:
Ceviz yaprağı, zeytin yaprağı, kara dut yaprağı, kara üzüm yaprağı, böğürtlen
yaprağı, ısırganotu ve yulaf bitkisi, kurutulmuş ve ince kıyılmış olarak, eşit
oranda karıştırılır. 2-3 çay kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla
haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak çay, aç
karnına, tatlandırılmadan içilir. İki haftalık bir kürden sonra bir hafta ara verilir ve aynı küre yeniden
başlanır.
Bu karışım için ille
de tüm bitkilerin bir araya getirilmesi gerekmez. Hatta, bitkiler tek olarak da
kullanılabilir.
1 lt. sıcak suya
20g. Mersin yaprağı konup 5-10 dakika demlenir ve gün boyu içilir.
250g. servi
kozalağı, 250g. pelinotu ve 100g. melisa 2.5lt. alkole konur. Hava almayan bir
kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 üğün, aç karna, 1 kahve fincanı suya 8-10
damla damlatılarak içilir.
Her öğün tok olarak
bir çay bardağı dört ay boyunca kekik
suyu içmelidir.
Şeker hastalığı:
okaliptus, bahar ve karabaş lavanta aromatik suyu ile birlikte kekik suyu
içilir.
Üç yemek kaşığı
ezilmiş yulaf tanesi bir su bardağı kaynar suda bırakılır. On dakika sonra az
miktarda bal ilave edilerek içilir. Bu
cay organ kireçlenmesine zihni yorgunluğa
çok iyi gelir.
Ayrıca bir avuç inçe
yulaf samanı Yarım litre su içeresinde yarım saat kaynatılır elde edilen
mayiden sabah Akşam birer su bardağı içilir. Bu çay pankreasın çalışmasını
düzenler. Bu çay insülin yerini alabilecek durumdadır.
Şeker hastalığının
iyileşmesi: üç ölçü su karanfili, bir ölçü böğürtlen Ve çoban üzümü (yaban
mersini) yaprağı, üç ölçü beşparmak otu İki ölçü kurutulmuş taze fasulye
kabuğu ince kıyılarak çok iyi
karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı bitki orta boy bir su bardağı dolusu kaynar
Suyla haşlanır. Ve 3 dakika demlendikten sonra süzülür. Günlük 2 –3 litre
yayılarak içilir. Çoban üzümü yaprakları meyvelerinin olgunlaşmasından önce
toplanmalıdır.
Şeker için çiğ
lahana öz suyu veya taze havuç yemek, ekmek üstüne Yenen soğan ve sarımsak da
iyi gelir.
Başka bir halk
ilacı: dört yemek kaşığı dolusu çoban üzümü yaprağı 2 litre suda 8-10 saat
bekletilir sonra bu miktarın yarısı kaynatılır öteki soğuk yarısı ile
karıştırılır. Bu sıvıdan günde 3 orta boy bardak içilir.
Eğir kökü tüm
pankreas hastalıklarına iyi gelir.
Ökseotu bütün
pankreas hastalıklarına iyi geldiğine göre şekere de çok iyi gelmektedir.
Başlangıçta 2- 3
hafta boyunca 3bardak daha Sonra 2 bardak ve daha sonrada 1 bardak çay
içilmelidir.
a. Tunus Baklası ( çemen ) : İki bardak suya 1
kaşık çemen konur ve orta ateşte pişirilerek sabah kahvaltısından önce içilir.
b. Yulaf : Yemeklerden önce veya iki yemek
arası, günde 3-4 bardak salep şeklinde, 1 bardak suya 1 kaşık yulaf unu
katarak, orta ateşte pişirip içmelidir.
c. Mersin Yaprağı : 1 litre kaynar suya, 1 yemek
kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay
bardağı içilir.
d. Okaliptus : 1 litre kaynar suya, 1 yemek
kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay
bardağı içilir.
e. Karadut Yaprağı : 1 çay bardağı sıcak suya, 1
tatlı kaşığı hulasası konur. Yemeklerden önce içilir.
f. Ceviz Yaprağı : 1 litre kaynar suya, 1 yemek
kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay
bardağı içilir.
g. Zeytin Yaprağı : 30 g. yaprak ince kıyılıp, 1
litre suya atılır, 2 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür.
Yemeklerden önce 1 çay bardağı içilir.
h. Ardıç Tohumu : 30 g. ardıç, 1 litre suya
atılır, 10 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden sonra
3-4 çay bardağı içilir.
i. Böğürtlen
j. Adaçayı
k. At kuyruğu (kırkkilit otu)
Bitkilerle yapılan
tedavilerin yararlı olabilmesi için, yukarıdaki tedavi şekillerinin en az 2-3
ay sürekli uygulanması gerekir.
DİYABETE KARŞI KAHVE
KİTAP genel kanının
aksine kahvenin diyabet riskini düşürdüğünü ileri sürüyor. Yapılan son
araştırmalara göre günde 3-4 fincan şekersiz filtre kahve içmek diyabet riskini
yüzde 29 azaltıyor. Miktar arttıkça yarar da artıyor! Günde 10 fincan kahve
içen kadınların diyabet riski yüzde 79 azalıyor.
DR AHMET MARANKİDEN
ŞEKER HASTALIĞI İÇİN KURUSOĞAN VE KURU FASULYE KÜRÜ
Diyabet hastalığı
olarak bilinen şeker hastalığına faydalı olan bitkiler, kuru soğan ve kuru
fasulyedir.
KURU SOĞAN KÜRÜ :
Kuru soğanı kabuklarıyla birlikte, sirkeli suda bekletin. Arkasından kaynamakta olan sirkesiz suyun
içne, soağnı atıp kaynatın. suyunu için. Posasını da yiyin.
KURU FASULYE KÜRÜ :
10 adet kuru fasulyeyi, kaynayan suyun içine atıp, 3 taşım kaynatın. Suyunu
için. Şeker hastalığına ve sindirim sistemne iyi gelir.
ŞEKER HASTALIĞI KEKİK VE CEVİZ
Kekik ve ceviz
diyabeti yeneriz
İnsülin hormonunun
yeterince üretilmemesi ya da hücrelere dağılımın yapılamaması şeker hastalığını
ortaya çıkarıyor. Uzmanlar, bu dertten muzdarip olanlara kekik çayı ile günlük
5 adet ceviz öneriyor.
Vücuttaki insülin hormonunun yeterince
üretilmemesinden ya da var olan insülinin etki gösterememesinden, gerekli
hücrelere dağılımın yapılamamasıyla şeker hastalığı (diyabet) ortaya çıkıyor.
Uzmanlar, diyabet riski taşıyan ve rahatsızlığa bulunanlara doktor kontrolü ile
beraber bitkisel tedavileri öneriyor. İşte bazıları:
Kekiği sıcak suyun
içine atın. 10 dakika bekleyin. Daha sonra süzüp için.
Hastalığın
tedavisinde her gün 5 adet ceviz tüketilmelidir.
100 gram kadar çam
sakızı, 100 gr çörek otu, 100 gr arpa ve buğday, 4 fincan su ile birlikte
karıştırıp kaynatın. Karışımı dört gün için.
İk i bardak su
içerisine bir kaşık kadar çemen ekleyin. Kısık ateşte pişirin. Kahvaltısından
önce için.
Bir litre kaynar su
içerisine bir yemek kaşığı mersin yaprağı koyun. 15 dakika kaynatın.
Demledikten sonra süzün. Yemeklerden önce bir bardak için.
Bir çay bardağı
sıcak su içerisine bir tatlı kaşığı karadut yaprağı, hulasası koyun.
Yemeklerden önce birer bardak tüketin.
Böğürtlen, ada çayı
ve atkuyruğu diğer bitkisel önerilerden bazılarıdır.
Ayrıca bitkisel
çaylardan zeytin yaprağı çayı da önerilir.
Çörek otu çok
faydalıdır.
1 çorba kaşığı yaban
mersini yaprağını 2 bardak suyun içine atın. 4-5 dakika kadar kaynatın. Yemeklerden
15 dakika önce yarım bardak için.
Kuşburnu çayı içmek
de diyabete karşı fayda sağlar.
Karahindiba bitkisi
de şeker hastaları için oldukça faydalıdır.
Taze fasulye,
ıspanak ve enginar gibi yeşil sebzeleri de tüketmek oldukça fayda
sağlayacaktır.
Ardıç toh umu: 30
gr. ardıç, 1 litre suya atılır, 10 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve
süzülür. Yemeklerden sonra 3-4 çay bardağı içilir.
YULAF UNU KARIŞIMI
Yulaf unu da bu hastalık için çok faydalıdır.
1 bardak suyun içine 1 yemek kaşığı yulaf unu katın. Hafif koyulaşıncaya kadar
kaynatın. Yemeklerden önce günde 3 kez bu yulaflı karışımı için.
Keten tohumu da bu
hastalığa karşı iyi gelen bitkiler arasındadır. 1 çorba kaşığı keten tohumunu
iki bardak suda kaynatın. Yemeklerden önce günde iki kez yarım bardak kaynayan
bu sudan için.
BAHARAT TÜKETİN
Şeker hastalığının bir beslenme hastalığı
olduğu unutulmamalıdır. Bu kapsamda hastaların dengeli ve düzenli bir biçimde
beslenme alışkanlığı edinmesi, yağ, protein ve karbonhidrat dengesini doğru
şekilde sağlaması gerekmektedir. Yağsız ürünler tüketmeye özen gösterilmeli,
bol miktarda sebze tüketilmelidir. Özellikle lahana, tere, soğan, marul,
salatalık ve turp tüketimi tavsiye edilmektedir. Bol miktarda baharat tüketimi
tavsiye edilmektedir. Ancak dengeli ve düzenli tüketim gerçekleştirilmelidir.
Baharat tüketimi, salgı bezlerinin daha aktif olarak çalışmasını sağlamaktadır.
FAYDASI ÇOK
Kekik potasyum, demir, magnezyum, kalsiyum,
manganez ve selenyum mineralleri ile B grubu C, A, K, E vitaminleri, beta karoten,
ve folik asit gibi
vitaminlerin
kaynağıdır.
SAĞLIKLI BESLENMENİN ALTIN KURALLARI:
§ Şeker ve şekerli yiyeceklerden sakınınız
Şeker ve şekerli
yiyecek ve içeceklerin kalorisi çok yüksektir. Vitamin ve mineral içermezler ve
ayrıca diş çürüklerine neden olurlar.
Şeker ve şekerli
yiyecekler, barsaklardan hızlı emilirler ve kan şekerini çok çabuk
yükseltirler. Şeker, tatlılar, tahin helvası, bal,reçel, pekmez, marmelat,
şurup, kek, turta, pasta, kurabiye vb. yiyecekler, kan şekerinizi hızla
yükselteceğinden, beslenme planınızda yer almaması gereken yiyeceklerdir. Bu
tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara "BASİT KARBONHİDRATLAR"
adını veriyoruz.
1 kutu meşrubatta 10
çay kaşığı şeker olduğunu biliyor muydunuz?
Nişastalı
yiyecekler, barsaklardan daha yavaş emilir ve kan şekerinizi daha yavaş ve
kontrollü yükseltirler. Un,ekmek, pilav, makarna, çorba, hamur işleri,meyve,
sebze, süt, yoğurt gibi yiyeceklerde de karbonhidrat vardır. Kan şekerini daha
yavaş yükselten bu tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara ise
"KOMPLEKS KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.
Günlük enerji
ihtiyacımızın yarısından fazlası (%50-60'ı), karbonhidratlardan sağlanmalıdır.
§ Posalı yiyecekleri tercih ediniz
Posa, bitkisel
yiyeceklerde bulunan karbonhidratların, sindirim sisteminde parçalanmayan
kısımlardır. Meyveler, sebzeler, tahıllar, kepek ve kurubaklagillerde posa
vardır.
Yiyeceklerdeki posa
2 çeşittir:
Suda çözünebilir
posa; sebzeler, yulaf, kurubaklagiller ve meyvelerde bulunur.
Suda çözünemeyen
posa; kepek, kepekli ekmek, tam buğday unu (esmer un), bulgur, rafine edilmemiş
pirinçte vardır.
Çözünebilir posa
yönünden zengin olan bezelye, kurufasulye, barbunya, nohut, mercimek ve yulaf
gibi yiyecekler, yemekten sonra kan şekerinin daha yavaş yükselmesini sağlar ve
kan yağlarının düşürülmesine yardımcı olurlar.
Posa yönünden zengin
yiyecekler, aynı zamanda kabızlığın ve bazı barsak hastalıklarının önlenmesinde
de etkilidirler.
§ Glisemik indeksi düşük yiyecekleri tercih
ediniz
Her yiyeceğin, yemek
sonrası kan şekerini yükseltme hızları farklıdır. Bu, yiyeceklerin, kan
şekerini yükseltme hızlarına "glisemik indeks" adı verilir.
Genellikle posalı yiyeceklerin glisemik indeksleri düşüktür. Kurufasulye,
nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut, portakal gibi yiyeceklerin
glisemik indeksleri düşük; beyaz ekmek, patates, pirinç, havuç, muz, kavun ve
üzümün glisemik indeksleri ise yüksektir. Glisemik indeksi yüksek olan
yiyecekler, kan şekerini hızla yükseltirler. Kurutulmuş meyveler de (kuru üzüm,
kuru kayısı, kuru erik) kan şekerinizi hızlı yükseltirler. Bu nedenle,
diyetinizde, kurutulmuş meyvelere ve glisemik indeksi yüksek olan diğer
yiyeceklere daha az yer veriniz.
§ Önerilenden fazla miktarlarda protein
almayınız
Et, balık, tavuk,
süt, yoğurt, peynir, yumurta ve kurubaklagil gibi yiyecekler protein yönünden
zengindirler. Protein, vücuttaki doku ve hücrelerin yapıtaşı olduğundan,
diyetle mutlaka alınması gereken bir besin ögesidir. Proteinden zengin olan
yiyeceklerin, aynı zamanda yağdan da zengin olduğu ve bu nedenle kalorilerinin
yüksek olduğu unutulmamalıdır. Protein, fazla alındığında yağa dönüşüp vücutta
depolanırlar ve kalsiyum gibi bazı minerallerin emilimini engelleyerek bu
minerallerin vücutta kullanılmadan idrarla atılmasını sağlarlar. Ayrıca, aşırı
protein böbreklerin yükünü artırarak bazı böbrek hastalıklarının oluşumuna yol
açabilir. Proteinli yiyecekler, kan şekerini yükseltmezler, fakat ihtiyacın
üzerinde alındıkları zaman, diyabete özgü bir bozukluğa, böbrek bozukluğuna yol
açabilirler. Günlük protein ihtiyacımız ortalama olarak vücudumuzun kilosu
başına 1 gram olarak hesplanabilir (60 kg ağırlığındaki bir kişinin protein
ihtiyacı 60 gramdır). Yiyeceklerimizde bulunan her 1 gram protein, 4 kalorilik
enerji sağlar.
§ Az yağ tüketiniz ve uygun yağı seçiniz,
kolesterollü yiyeceklerden sakınınız
Yağsız bir sağlıklı
beslenme düşünülemez. Çünkü yağların vücudumuzun çalışabilmesi için önemli
görevleri vardır. Yağlar vücudun enerji deposudurlar, hücre zarlarının
yapısında bulunurlar, hormonların çalışması için gereklidirler, vücut
sıcaklığının düzenlenmesini sağlarlar. Vücut yağları, kalp, sinirler ve
böbrekler gibi organların çevrelerini sararak zedelenmelerini önlerler.
Yiyeceklerimizdeki yağlar vücudumuzda yapılamayan, yiyeceklerle almamız gereken
zorunlu yağ asitlerini içerirler ve yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin
sindirimi ve emilimi için gereklidirler. Vücudumuz için bu kadar yararlı olan
yağların, belirli ölçülerde tüketilmesi gerekir. Çünkü; fazla miktarlarda
alınan yağlar, kan yağlarının ve kolesterolün yükselmesine neden olarak,
kalp-damar hastalığı ve hipertansiyon riskini artırırlar ve bazı kanser
türlerinin oluşmasına neden olurlar. Tereyağı, margarin, sıvı yağ, yağlı etler,
süt ve süt ürünleri, kuruyemişler gibi yiyecekler, yağ içerirler. Kek,
kurabiye, pasta gibi yiyeceklerde de yağ bulunur. Diyetin yağ içeriği, siz
diyabetlilerde ve özellikle kilo vermek isteyenlerde çok sıkı kontrol
edilmelidir. Yiyeceklerde bulunan yağların kalorisi çok yüksektir. 1 gramı 9
kalori verir.
Sağlıklı bir yaşam
için az miktarlarda yağa ihtiyaç vardır.
3 tip yağ bulunur:
Doymuş yağlar,
Tekli doymamış
yağlar,
Çoklu doymamış
yağlar.
Doymuş yağlar, oda
sıcaklığında katı haldedir. Doymuş yağlar, özellikle hayvansal kaynaklı
yiyeceklerde,yağlı et, kuyruk yağı,iç yağı, tereyağı, peynir, mayonez, tam
yağlı süt ve diğer süt ürünlerinde ve katılaştırılmış bitkisel margarinlerde
bulunur. Bu tür yiyecekler,belirli ölçülerde diyetinizde varsa, günlük doymuş yağ
hakkınızı kullanmış olursunuz. Ayrıca, tereyağı, margarin gibi katı yağ
yemenize gerek yoktur. Doymuş yağlar fazla alındığı takdirde, kan yağlarınızın
(kolesterol ve trigliserid vb.) yükselmesine neden olabilir.
Tekli doymamış
yağlara örnek olarak; zeytinyağını ve fındıkyağını verebiliriz. Ayrıca, zeytin
ve fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler de tekli doymamış yağ
açısındanzengindirler. Tekli doymamış yağlar, kan kolesterolünü düşürürler.
Diyabetli kişiler, kalp-damar hastalığı açısından tehlike oluşturan
kolesterollerini yükseltmemek için, yemeklerini zeytinyağı ile pişirmelidirler.
Çoklu doymamış yağ
içeren ayçiçek, soya yağı gibi bitkisel sıvı yağların da yemeklerinizde, her
gün belirli ölçülerde bulunması gerekir. En iyisi zeytinyağı ile bitkisel sıvı
yağı yarı yarıya karıştırıp her yemekte bu karışım yağı kullanmanızdır. Eğer
zeytinyağının o kendine has özel kokusundan hoşlanmıyorsanız, size sağlıklı yağ
için başka bir seçenek sunabiliriz. 2 kg fındık yağı + 1 kg ayçiçek yağından
oluşan karışımı da sağlıklı yaşayabilmeniz için kullanabilirsiniz
Şeker hastası olan
ve gece uykusunda nefes darlığı cekenlere;
Gece uykusunda ani
nefes darlığına beyaz lahana kürü çok etkilidir. 750 -800 gram kaynamakta olan suya yaprağı
parçalanmamış 8 yaprak konur ağzı kapalı
olarak on dakika haşlanır. Ilık su ac karnına
yemeklerden bir saat sonra bir buçuk su bardağı olarak icilir. Bu
uygumla her gün taze olarak uygulanır.
Altı gün devam edilir. Günde üç defa
icilir. Yılda bu uygulama üç dört kez
uygulanabilir.
ŞEKER HASTALIĞI
Şeker hastalığı
başta kalp, beyin, böbrek ve göz olmak üzere doku ve organların çoğunda
tahribat yapar. Yaptığı tahribatın değişmez iki özelliği vardır: Bir, yavaş ama
içten içe olması, iki kararlı, kalıcı ve ilerleyici bir süreç göstermesi...
Gizli şekeri
olanlarda sık görülen bazı sorunlar var: Göbek-karın bölgesinden şişmanlama,
iyi kolesterol HDL’de azalma, trigliserid düzeyinde yükselme, ürik asidin
fazlalaşması ve hipertansiyon eğilimi bunların en önemlileri.
Eğer gizli şekere bu
sorunlar da eşlik ediyorsa, koroner kalp hastalığı ve kalp krizine yakalanma
ihtimali neredeyse açık diyabet oranına yaklaşabilir (Gizli şekerde normalde
1,5-2 kat olan bu risk, bu durumlarda diyabetlilerde olduğu gibi dört kat kadar
artabiliyor).
Bilhassa refah
toplumunun en önemli sağlık sorunları arasında sayılan “ölümcül dörtlü” veya
“mahşerin dört atlısı” bir arada bulunduğunda (göbek-karın bölgesinden
şişmanlama, kan şekerinde yükselme, kan yağ dengesinde bozulma ve yüksek
tansiyon) kalp krizi ve felç riski daha da artar.
Son yıllarda bu
tahribatın “prediyabet” veya “gizli şeker” döneminde de ortaya çıkabileceği
anlaşıldı ki, bu önemli bir gelişmedir. Eskiden “latan diyabet” olarak da
adlandırılan “gizli şeker” evresine son yıllarda daha çok önem verilmesinin
nedeni de budur.
Gizli şekerin açık
şekere dönüşme süresi kişiden kişiye değişirse de bu dönem ortalama on yıl
kadar sürüyor. Karın-göbek bölgesinden kilo alma, karbonhidratlardan (şeker,
un, nişasta) zengin beslenme ve hareketsizlik gibi önemli hatalar yapılınca
süre daha da kısalıyor, bir-iki yıla inebiliyor. Daha da kötüsü, şeker
hastalığı ortaya çıkmadan siz çok erken yaşlarda kalp damar hastalığına
yakalanabiliyorsunuz.
Özellikle göbekli,
düşük HDL kolesterollü veya hipertansiyonlu biriyseniz süreç bu yönde işliyor.
Bu nedenle de süreci daha bu aşamadayken ciddiye almak ve önemli bir sağlık
sorunu kabul edip çözmek şart!
Diyabet önleme
Ne iyi ki son
yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda elde edilen bazı bulgular size iyi
haberler vermemizi sağladı: Gizli şeker hastalığının açık şeker hastalığı
haline gelmesini önlemek mümkün olabiliyor. Özellikle “Joslin Klinik” ve
Harvard Üniversitesi’nin diğer hastanelerinde yapılan araştırmalarda iyi
planlanmış bir “diyabet önleme programı” sayesinde gizli şeker hastalığının açık
şekere dönüşmesinin ciddi oranda engellenebileceği anlaşıldı.
Bunu başarmak için
yapılması gerekenler son derece uygulanabilir önlemler:
Fazla kiloları
vermek, sağlıklı bir beslenme planına uymak, düzenli aktivite alışkanlığı
edinmek yeterli. Böyle bir planı deneyimli bir uzman grubuyla birlikte
uyguladığınızda şeker hastalığına yakalanma olasılığını sonsuza kadar
ertelemeniz mümkün.
Gizli şeker tanısı
nasıl konuyor sorusunun yanıtına gelince... Bunun için açlık ve tokluk kan
şekerlerinize baktırmanız yetiyor. Eğer açlık kan şekeriniz 100-125 aralığında,
tokluk kan şekeriniz 140-199 aralığında ise gizli şekerinizin olduğunu
düşünebilirsiniz. Eğer kan şekeriniz açlıkta 120 altı, toklukta 199 ve üstü ise
sizde açık şeker, yani orta yaş diyabeti (tip2 diyabet) var, yani yetişkin yaş
şeker hastalığı başlamış demektir. Tanıyı daha da kesinleştirmek için işin
uzmanı bir merkezde etraflıca değerlendirilmeniz, belki de bir şeker yükleme
testi yaptırmanız gerekiyor.
Kimler risk altında
Gizli şeker ihtimali
sizde de var mı? Açlık ve tokluk şekeri değerlendirmelerini –ve mümkünse
insülin ölçümlerini- kimlerin yaptırması lazım? Ailesinde ve çok yakın
akrabalarında şeker hastalığı bulunanlar, kilo fazlalığı veya şişmanlık sorunu
yaşayanlar, özellikle bel çevresi genişliği ile birlikte (erkeklerde 102,
kadınlarda 88 cm.yi geçenler) kilo alanlar, bel çevresi oranının kalça
çevresine oranı 0,8’i geçenler ya da beden kitle indeksi 26’nın üzerinde
olanlar, gebelik şekeri sorunu yaşayanlar ve mümkünse iyi kolesterolü az, trigliseridi
yüksek bulunanlar, hipertansiyonlular ile gut hastalarının bu testleri
yaptırmalarında fayda var.
Birçoğumuz farkına
varmadan gizli diyabetle yaşıyoruz. Yine birçoğumuz sorunu fark etsek bile
önemini bilmiyoruz. Oysa özellikle damar sağlığını korumanın yolu her şeyden
önce “şeker-insülin-kolesterol-trigliserid-kan basıncı” dengesini korumaktan
geçiyor. Bu nedenle yıllık sağlık taramalarında mutlaka “tokluk şekeri” analizi
de yaptırmalısınız. Gizli şekeri erken fark etmenin en kolay yolu bu.
Gizli şekerin
belirtileri
Şeker hastalığının
bu erken döneminde de bazı işaretler vardır. Bunların en önemlileri kan
şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan “hipoglisemik belirtiler” grubudur.
Yemeklerden sonra belirginleşen yorgunluk hali, ağır yemekleri takiben daha çok
hissedilen uyuklama, terleme, bitkinlik gibi sorunlar, özellikle baş, boyun
bölgesinde tekrarlayan terleme atakları, bir türlü anlam verilemeyen öfke
nöbetleri, ani parlamalar, sinirlilik, sık tekrarlayan enfeksiyonlar bu
işaretlerin en sık karşılaşılanlarıdır.
Prof. Dr. M. Emel
Alphan
Beslenme ve Diyet
Uzmanı
Sağlıksız ve uygun
olmayan bir beslenme, diyabetli kişinin kan şekerini ve kan yağlarını
yükseltir. Egzersiz ve ilaçlar (insülin ve ağızdan alınan şeker düşürücü
ilaçlar) ise, kan şekeri ve kan yağlarını düşürür. Bu üç temel unsurun dengede
tutulması, diyabetinizin iyi tedavi edilmesini sağlar.
Diyabetin
tedavisinde, beslenmenin üç temel amacı vardır.
1- Kan şekeri ve kan
yağlarınızın normal düzeylerde kalmasını sağlayınız.
Yediğiniz
yiyecekleri, egzersizi ve pankreasınızdan salgılanan insülininizi dengede
tutmayı öğrenmelisiniz. Böylece, kan şekerinizi ve kan yağlarınızı (kolesterol
ve trigliserid ) normale yakın düzeyde tutmak mümkün olabilecektir.
Vücudunuzdaki
insülin miktarına (vücudunuzdan salgılansın veya enjeksiyonla yapın) uygun
miktarlarda yemek yemeniz, son derece önemlidir.
Kan şekerinizin,
normal sınırlar içinde kalmasını sağlamak; kan şekeri yüksekliğinin
(hiperglisemi) bir sonucu olan ketoasidoz veya diyabetik koma, ya da kan şekeri
düşüklüğü (hipoglisemi) gibi sorunları yaşamamak için gereklidir.
Kan şekerinizin
normal sınırlar içinde kalması (70-110 mg./dl.), kendinizi iyi hissetmenizi
sağlayacak, diyabetle ilgili belirtileri yok edecek ve daha da önemlisi,
diyabetle ilgili olarak ortaya çıkabilecek organik bozuklukların oluşmasını
azaltacak veya tamamen önleyecektir.
Kan şekerinizi,
şeker ölçme aletleri ile takip etmeniz, diyabetinizin nasıl seyrettiğini
göstermesi açısından son derece önemlidir. Böylece siz, bazı yiyeceklerin veya
bazı egzersizlerin, kan şekerinizi nasıl etkilediğini görebilirsiniz. Kan
şekerinizi, "stick" ve "test stripleri"ni kullanarak
ölçebilirsiniz. Kan şekerinizi takip etmeniz ve bunu kaydetmeniz, diyabet
tedavinize ve beslenme planınıza yön verecektir.
Beslenme planınızda,
yağların kısıtlanması da önemlidir. Çünkü, kan yağlarının yüksekliği,
kalp-damar hastalığına yakalanma riskinizi arttırır. Diyabeti olan kişiler,
diğer kişilerden çok daha fazla kalp-damar hastalığına yakalanma riski
taşırlar.
2- İdeal ağırlığınıza
ulaşınız ve bunu koruyunuz.
Enerji ihtiyacınızın
belirlenmesi ve buna uygun beslenmeniz, ideal ağırlığınıza ulaşmanızı ve bu
ağırlığı korumanızı sağlayacaktır. Enerji ihtiyacınız, boyunuza, yaşınıza,
cinsiyetinize, hareketlilik (aktivite) düzeyinize göre hesaplanır.
İhtiyacınız kadar
enerji almak, aşağıdaki sebepler için de önemlidir:
§ İhtiyacınızın üzerinde enerji alarak, kilo
almak, diyabetinizin kötüleşmesine, kalp hastalığı ve yüksek tansiyon
(hipertansiyon) oluşmasına neden olacaktır. Uygun ağırlıkta olduğunuz zaman,
vücudunuzdan salgılanan insülinin veya kullandığınız insülinin etkisi
artacaktır.
§ İhtiyacınızın altında enerji almanız da, bazı
sorunlara yol açabilir. Tip I diyabetliler, yaşlarına uygun büyüme ve
gelişmelerini tamamlayabilmek için, yeterli kalori ve besin ögelerini almak
zorundadırlar. Gebe ve emziren kadınlar da, hem kendi yaşamlarını sürdürecek,
hem de bebeklerinin gelişimini sağlayabilecek yeterlilikte enerji ve besin
ögelerini almalıdırlar.
§ İnsülin kullanan diyabetli kişiler, belirli
zamanlarda yeterli ölçüde besini almak zorundadırlar. Eğer yeterli besin alamazlarsa,
kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) oluşur.
Egzersiz yararlı
mıdır?
Evet, doğru bir
beslenme ile birlikte egzersiz de çok önemlidir. Kilo verebilmek, kan
şekerinizi ayarlayabilmek için, egzersiz yardımcıdır. Egzersiz, kan
damarlarınız ve kalbiniz için de yararlıdır. Aktivitenizi, yürüyerek, bisiklete
binerek veya asansör yerine merdivenleri kullanarak artırabilirsiniz. Eğer bir
egzersiz programına başlamak istiyorsanız, öncelikle kalbinizi kontrol
ettirmeniz gereklidir.
Eğer diyabete özgü
birtakım sorunlarınız varsa (göz, böbrek, tansiyon yüksekliği vb.) veya
romatizma ve kemik erimesi (osteoporoz) gibi hastalıklarınız varsa, egzersiz
konusunda dikkatli olunuz.
Egzersiz yaparken
nelere dikkat edilmelidir?
§ Egzersiz öncesi, kan şekerinizin 100mg./dl.'nin
üzerinde, 240 mg./dl.'nin altında olmasına dikkat ediniz.
§ Egzersizi, öğünlerden (ara veya ana öğün)
1-1,5 saat sonra yapınız.
§ Egzersiz öncesi ve sonrasında kan şekerinizi
ölçünüz ve eğer 100mg./dl.'nin altında ise, öğününüze karbonhidratlı yiyeceklerden
ilave ediniz (1 bardak meyve suyu).
§ Egzersizi, yaptığınız bin önceki insülinin
etkisinin en yüksek olduğu dönemde yapmayınız.
§ Yapacağınız egzersizin türüne göre,
egzersizin etkili olduğu organlara insülin enjeksiyonu yapmayınız (örneğin;
yürüyüş ya da koşu sırasında, bacak kasları kullanılacağından, insülin
enjeksiyonunuzu kolunuza veya karın bölgenize yapınız).
§ Yapacağınız egzersizin türü ve süresini ve ek
yiyecek gerekip gerekmediğini, beslenme uzmanınızla mutlaka konuşunuz.
Diyabet Körlüğe
Neden Olabiliyor
Diyabet, Türkiye' de
bilinen 2.5 milyon, bilinmeyenlerle birlikte 5 milyon insanı etkileyen bir
sağlık sorunu.
ıÜüPankreastan
salgılanan insülin hormonunun, tamamen ya da kısmen eksikliğine bağlı olarak
gelişen diyabet, kan şekeri yüksekliği ile kendini gösteriyor. Kalıtım,
şişmanlık,hareketsizlik ve yüksek tansiyon hastalığı diyabete yakalanma riskini
artırıyor. Çok susama, idrara çıkma, acıkma, kilo kaybı ve yorgunluk hastalığın
en iyi bilinen belirtileri.
Diyabetin düzenli
tedavisi son derece önemli. Aksi halde hastaların göz sağlığı da olumsuz
etkileniyor. Hastalarda göz tansiyonu, katarakt ve gözün arka damarlarında
kanama gibi sorunlar gözleniyor. Özellikle insülin kullanan hastalarda gözle
ilgili sorunlar daha sık görülüyor.
Damarları etkiliyor.
Acıbadem Hastanesi
Bakırköy Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Solmaz Akar, diyabetin gözün ağ
tabakasındaki (retina) damar sistemini etkileyen bir hastalık olduğunu,
çoğunlukla küçük damarları tuttuğunu belirtiyor ve "Ancak büyük damarları
da etkileyebilir. Ufak damarlarda meydana gelen tıkanmalar retinada yetersiz
beslenmeye (hipoksi) neden olur ve retinada oksijenlenmeyi artırmaya yönelik
yeni damar gelişimi başlar. Bu bölgeler, tedavi edilmediği takdirde de retinada
veya göz içinde kanamalara neden olur" diyor.
Diyabetin tipleri
İki tip diabet var.
Tip 1 çocukluk yaşında, tip 2 ise erişkin yaşında özellikle 50-70 yaş grubunda
ortaya çıkıyor. Birincisine insüline bağımlı, diğerine insüline bağımlı olmayan
tip adı veriliyor. Prof. Dr. Akar"Tip 1 de diyabetik retinopati görülme
sıklığı yüzde 40 , tip 2 de yüzde 20'dir. Diyabetik retinopati 20-65 yaş
arasındakilerde görülen körlüğün başta gelen nedenidir" diyor ve şöyle
devam ediyor:
"30 yaşından
önce diabet tanısı konmuş kişilerde, diyabetik retinopati görülme sıklığı tanı
konmasından 10 yıl sonra yüzde 50, 30 yıl sonra yüzde 90'dır. Diyabet tanısı
konmasından 5 sene içinde ve ergenlikten önce çok seyrek ortaya çıkar.
Erişkinlerdeki diyabette ise, gözün arka bölümünü (retina) olduğu gibi ön kısmı
da etkilenebilir. Diyabetik hastalarda katarakt daha sıktır ve gerektiği halde
tedavi edilmemiş hastalarda göz tansiyonu (glokom) meydana gelebilir. Bu
olgularda görme kaybı kaçınılmazdır, ancak gerektiği zaman tedavilerin
uygulandığı olgularda günümüz teknolojileri ile görme kaybı minimumdur. "
Gözdeki belirtiler
Diyabetik
retinopati, başlangıçta hastanın fark edebileceği bulgu vermeyebiliyor.
Genellikle diyabeti nedeni ile göz kontrolü altında olduğu için hekim
tarafından tanı konuluyor, gerekiyorsa tedavi ediliyor. Bulgu verenler ise
görme noktasının tutulduğu ve kanamaların başladığı hasta grubunu oluşturuyor.
Prof. Dr. Akar hastaların genellikle görme azalması, eğri görme veya görmenin
tümünün kaybolmasından yakındıklarını söylüyor.
Tanı ve tedavi
Tanı için öncelikle
hastanın gözünün retina tabakası inceleniyor. Bunun için özel lensler
kullanılıyor. Eğer diyabetik retinopati bulguları mevcut ise retina
damarlarının muayenesinin anjiyografi ile tamamlandığını belirten Prof. Dr.
Solmaz Akar sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Anjiyografi
de, tıkalı damar ve yeni damar oluşumu saptanırsa yapılacak lazer tedavisi
hastanın görmesini koruyacaktır. Göz içi kanama mevcut ise ultrasonografi
uygulayarak gözün arka bölümünü durumu incelenir ve ameliyata alınır. Gözde
retina damarlarında tıkanıklıklar veya yeni damar gelişimi saptanır ise hastaya
acil olarak laser tedavisi uygulanmalıdır. Bu tedavi gözde tıkalı olan
bölgedeki oksijen ihtiyacını karşılamak için gelişen anormal damarların
oluşumuna dolayısı ile kanamalara ve gözün kaybına engel olacaktır. Lazer
tedavisi, görmenin azalmasını önler. Diyabetik retinopatinin ilerlememiş
olgulardaki tedavisi, gerektiğinde gereken dozlarda uygulanan lazerdir. Bir
defa lazer uygulanmış bölgeye tekrar uygulanma. İlave lazer tedavisi, yeni
bölgelerin tedavisi şeklindedir. Günümüzde artık çok ilerlemiş, hatta görme
derecesi ışık hissine kadar düşmüş gözlere de görme sağlamak mümkündür.
Vitrektomi dediğimiz ileri mikrocerrahi yöntemi ile göz içine girerek hasar
veren dokuları temizleyip tekrar hastalara görme kazandırıyoruz."
Diyabet hastalarına
öneriler
Zamanında laser ya
da ameliyatla yapılan tedavi ile diyabetin verdiği zarar ortadan kaldırılıp
ileriye dönük önlem alınabiliyor. Hasta ne kadar kontrol altında kalır ve
tedavilerini yaptırır ise istenilen sonuca ulaşma şansı da artıyor. En önemli
faktörün hastanın diyabetini kontrolünü yapan hekim ile göz hekiminin işbirliği
olduğunu söyleyen Prof. Dr. Solmaz Akar şöyle konuşuyor:
"Görmeyi koruma
açısından diyabetin kontrolü ve önerdiğimiz sürelerle bize başvurması bize
büyük yardım olacaktır. Diyabetik kontrolü, göz bulgularının ortaya çıkması
açısından önemlidir. İyi kontrollü metabolik kontrol düzeyinde diyabetik
retinopatinin ortaya çıkma ihtimali ortadan kalkmasa bile, bu süre çok daha
uzun olup hastalık daha hafif seyretmektedir. Bu arada diyabetle birlikte
hamilelik, hipertansiyon, böbrek sorunlarının diyabetik retinopatiyi
şiddetlendirdiğini unutmamak gerekiyor. Diyabetik bir hasta, diyabetinin ve
gözdeki bulgularına göre hekiminin ayarlayacağı 3 ay-1 yıl gibi süre aralıkları
ile kontrole gitmelidir."
ŞEKER HASTALIĞINDAN
KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER?
Hekiminizin diyet,
egzersiz ve ilaç önerilerini aynen uygulayın.
Kan şekeri
düzeyinizi düzenli olarak ölçün veya ölçtürün ve kaydedin.
Sigara içiyorsanız
bırakın.
Diyabetin uzun
dönemde ortaya çıkan komplikasyonları konusunda mümkün olduğunca fazlaca bilgi
edinin. Sık sık tansiyonunuzu kontrol edin; yüksekse düşürmek için ne yapmanız
gerektiğini öğrenin ve verilen tedaviyi aynen uygulayın.
Her yıl tam bir göz
muayenesinden geçin.
Böbrek hasarına ait
belirtiler açısından kanınızda ve idrarınızda gerekli testleri yaptırın.
Sonuçların ne anlama geldiğini, böbreklerinizi korumak için neler yapmanız
gerektiğini öğrenin.
Kan yağlarınızı
ölçtürün; yüksekse nasıl düşürüleceğini öğrenin ve verilen diyet, egzersiz ve
tedaviyi aynen uygulayın.
Sinir hasarına ait
yakınmalar (el ve ayaklarda karıncalanma ve yanma hissi, his azalması gibi)
varsa, doktorunuza mutlak söyleyin.
Ayaklarınızı ve
derinizi hergün kontrol edin. Herhangi bir sorun varsa, hemen tedavi edilmesini
sağlayın.
Gebe iseniz veya
gebe kalmayı planlıyorsanız hemen doktorunuzu görün. Kan şekerinizin gebelik
öncesinde ve sırasında normale yakın değerlerde devam ettirilmesi hem sizin,
hem de bebeğinizin karşılaşabileceği riskleri azaltır.
DİABET TEDAVİSİ
Diabet tedavisinin
iki temel yolu vardır. Diabeti kontrol altına almak ve yan etkilerini
önleyebilmek. Kanda glikozun artması kanın akışkanlığını azaltır. Kılcal
damarların ve hücrelerin beslenmesi bu nedenle aksar. Diabet hastalarında
dokuların beslenememesinden kaynaklanan doku ölümleri kendini diabetik ayak
gibi iyileşmesi zor ikincil sorunlara neden olur. Ayakta çıkan bu yaralarda,
zaten doku beslenmesinin kötü olması nedeniyle, iyileşme süreci oldukça uzar.
Bu nedenle diabetli kişilerin ayakkabı seçimlerinde, keskin aletlerle yapılan
işlerde ve enfeksiyon nedenli yaraların bakımında oldukça dikkatli olmaları
gerekmektedir. Ancak diabetin kalıcı bir tedavisi yoktur, sadece kontrol altına
alınabilir.
Her iki tip diabet
hastalığı da kalp rahatsızlıkları, kalp krizleri, körlük, karaciğer hasarları
veya sinir sistemi bozuklukları gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Kan
şekerinin kontrol altına alınması bu kötü sonuçlardan korunmamızı sağlar.
Tedavi şekli
diabetin tipine göre değişiklik gösterir. Her iki tipte de düzenli diet önemli
bir role sahiptir. Kan şekerini belli sınırlarda tutmak için doktor
tavsiyesinde uyulması gereken dietler vardır. Diabet hastalarının düzensiz
beslenmeleri kan şekerinin ya çok düşmesine (hipoglisemi) ya da çok artmasına
(hiperglisemi) neden olur. Diabet hastaları günün belirli saatlerinde kan
örnekleri alarak şeker kontrolünü kendi kendilerine yapabilirler. Hatta bazı
durumlarda idrar testi bile yeterli bir sonuç yaratabilir.
DİABET HASTALARI
NELERE DİKKAT ETMELİ?
Diabet hastaları
kilolarına da dikkat etmek zorundadırlar. Yürüyüş, yüzme, bisiklet ve bunlara
benzeyen hafif egzersizler vücuttaki kiloyu ideal bir seviyede tutar ve kandaki
şeker oranının istenilen seviyelere ulaşmasına yardımcı olur.
Bunun yanında sigara
tüketimi ve alkol, diabet hastalığı için tehlikeli etkenlerdir. Diabet hastası
kesinlikle sigara içmemelidir. Alkol ise belirli sınırlar dahilinde
tüketilebilir. Örneğin diabet hastası aç karnına alkol aldığında hipoglisemi
riski artar.
Diabet, sağlıklı bir
diyetle kontrol altına alınabilir. Alınan besinlerin yağ oranı düşük olmalı ve
lifli besinler( meyve ve sebzeler) seçilmelidir. Şeker kesinlikle
tüketilmemeli, çikolata, pasta ve benzeri şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır.
Tüm bunlara bağlı olarak yapılan diyetteki tuz oranı da azaltılmalıdır. Tuz kan
basıncını yükselteceğinden, kalp rahatsızlıklarına sebep olabilir.
Kan basıncı ve
tansiyon sık zaman aralıkları ile ölçülmeli ve 140/80 oranının altında
olmalıdır. Yüksek kolestrol, damarlar ve kalp için risk taşıdığından, kan
kolesterol seviyesi normal sınırlarda tutulmalı, gerekli kontroller düzenli
aralıklarla yapılmalıdır.
HİPOGLİSEMİ
Hipoglisemi, kandaki
şeker oranının normal sınırların altına düşmesi durumudur. Hipo insülin
enjeksiyonundan sonra, ağız yoluyla alınan diabet ilaçlarından sonra, gerekli
bir öğünün alınmamaması durumunda veya ağır bir egzersizden sonra oluşabilir.
Belirtileri
yorgunluk, titreme, terleme, açlık ve çeşitli rahatsızlıklardır. Bu durum az
oranda şeker alınması ile giderilebilir. Kandaki şeker oranı yüksek sınırlara
kadar düştüyse kişiye acilen sıvı şekilde şekerli içecekler verilmelidir. Bazı
durumlarda kişinin bilinci kaybolabilir. Acilen glukagon enjekte edilmeli ve
kandaki glikoz oranı artırılmalıdır.
Diabet hastaları
üzerlerinde hastalıkları ile ilgili bilgiler içeren bir kart taşımalıdırlar. Bu
kartta kişinin diabet tipi, ilk yardım koşulları ve doktoru hakkında bilgiler
bulunmalıdır.
Hasta aşırı susuzluk
çekiyor, sık idrara çıkıyor ve yorgunluktan şikayet ediyor ise bu kandaki
glikoz oranının artığının(hiperglisemi) bir göstergesi olabilir. Vücutta su
kaybı artacağından dolayı hastalık tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Böyle
durumlarda hasta acilen hastaneye kaldırılmalı ve doktor kontrolüne
alınmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder