17 Eylül 2018 Pazartesi

SARACOĞLU'NDAN BAZI RAHATSIZLIKLARA YÖNELİK BİTKİSEL ÖNERİLER
Kollestrol için;  gölgede kurutulmuş beş  ayva yaprağı altı bardak suda  yarım saat kaynatılır. Her gün aç karnına bir bardak içilir. Bittikçe bu tekrarlanır. Hızlı tempolu yürüyüşe devam edilir.
Alerjik Astım için; biraz pamuk yakılır dumanı çekilebildiği kadar nefes edip çekilir.
Yüksek Tansiyon için: üzerlik otu tohumu çekilip sabah aç karnına bir kaşık olmak üzere üç ay boyunca içilir.
Vücudu zinde tutmak ve güçlü olmak için; incir sirkenin içine koyuyorsun sonra
sabahları aç karnına yeniliyor.
Akçiğer kanseri için; karabaş otu iyi geliyor.
Topuk dikeni için;havuc rendelenip topuğa sarılacaktır.

Migren için biberiye bitkisini önermekteyim. Ancak, bu bitkinin doğru türünün kullanılması şarttır.Biberiye kürünün uygulanışı: Bir su bardağı suyu kaynatınız. Kaynadıktan sonra 1 tatlı kaşığı biberiye bitkisini ilave ediniz. 4 dakika hafif ateşte kaynatmaya devam ediniz. 4.dakika sonunda ocaktan indirip ılımasını bekleyiniz. Ilıyınca, süzüp yudum yudum içiniz. İlk birinci hafta hergün 3 kez taze hazırlanıp şeker ilave etmeden içilmelidir. İkinci haftadan sonra günde sadece 2 kez taze hazırlanarak bir ay boyunca içilmelidir. Daha sonra şikayetlerin doğrultusunda kür tekrar edilebilir. Hekim kontrol ve önerilerini ihmal etmeyiniz.Soru » Tiroid için kür verebilir misiniz?  
Hipotiroid (Tiroidin yavaş çalışması) veya Hipertiroid (Tiroidin hızlı çalışması) durumunda önermiş olduğum kür, dereotu kürüdür. Tiroid glandının her iki durumunda da kürün uygulanış şekli aynıdır.Kürün uygulanışı: Sabah, öğle ve akşam aç karna, öğünlerden 15 dakika önce 1 yemek kaşığı dolusu taze yeşil dereotu birkaç kez çiğnendikten sonra 2-3 yudum su ile yutulur. Bu küre hiç ara vermeden 3 ay devam edilir. Kürün ikinci ayından sonra tiroid hormonlarınızı zaman zaman kontrrol ettiriniz, çünkü kullandığınız ilacın miktarını azaltmanız gerekebilir. İlaç azaltımını hekiminize danışmadan kesinlikle kendi kendinize karar vermeyiniz. Tiroid nodüllerinin küçülmesinde veya ilerlemesinde de bu kür oldukça etkilidir. Bu kür sayesinde çok sayıda insan ilaç alınımından kurtulmuş ve var olan nodülleri de yok olmuştur.Gerekirse küre daha uzun zaman devam edilebilir. Hekim kontrol ve önerilerini ihmal etmeyiniz.sağlklı günler dilerim

Hemen hemen her iki kadından bir tanesinin göğüsünde Fibroadenom (Fibrokist) oluşabilmektedir. Bu fibrokistlere karşı 21  günlük Brokoli Kürü mükemmel bir yardımcıdır. Yarım litre kaynamakta olan suya 200 gr taze brokoliyi atınız ve 5 dakika haşlayınız. 5 dakika tamamlanınca ocaktan indiriniz ve ılıyınca süzünüz. Yarısını sabah diğer yarısını da öğle yemeğinden 20 dakika önce içiniz.  Haşlanmış brokoli parçalarını tüketmenize gerek yoktur. Göğüs ağrılarının ve fibrokistlerin yavaş yavaş yok olduğunu görebileceksiniz. Brokoli kürü uyguluyorum diye kesinlikle hekim kontrol ve önerilerini ihmal etmeyiniz. Gerekirse bu kürü bir hafta aradan sonra tekrarlayabilirsiniz.Dikkat: Göğüste teşhis edilen Fibroadenom "solid kitle" olarak tanımlanmış ise, brokoli kürü göğüste bulunan solid-kitle üzerinde etkili değildir. Göğüsteki fibrokistlere karşı etkilidir. Yani, kist olarak tanımlanmış olması gerekir. Eğer, hekiminiz göğüsteki fibroadenom'u kist veya kistik yapı olarak tanımlamış ise, bu taktirde brokoli kürünü uygulayabilirsiniz.


Egzema Hiç bir yan tesiri olmayan bu kürün uygulanması da kolaydır. Yarım litre suyu çelik tencerede kaynatırız. Kaynadıktan sonra içerisine bir avuç beyaz dut kurusu ilave edilir ve 7 dakika hafif ateşte kaynatılır. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ılıktan biraz sıcak (yakmayacak şekilde) egzamalı elinizi tencerinin içine sokunuz. En az on dakika etki ettiriniz (elinizi içerisinde bekletiniz). Bir saat elinizi yıkamayınız. Daha sonra sadece su ile durulayınız. Haftada 3 kez uygulanır. Her defasında taze hazırlanmak zorundadır
Bitkilerdeki TÜR ne demektir?Bu durumu basitçe iki örnekle açıklamak istiyorum. Birinci örnek, PORTAKAL. Portakalın bir çok türü vardır. Örneğin, yafa, kan-portakalı, vaşington, finike, valencia gibi dahabunların haricinde bir çok türü vardır. Bir deri hastalığına karşı en etkili olan "yafa" portakalıdır. Diğer portakal türlerinin o deri hastalığı üzerindeki etkisi minimaldir. İkinci örnek olarak lavantayı vermek istiyorum. Lavantanın en az 20 nin üzerinde değişik türleri ve bu türlerin de alt türleri mevcuttur. Lavanta adı altında satılan bazı türlerin isimlerini ve resimlerini aşağıda  belirttim. Hepatit-B ve Hepatit-C ye karşı etkili olan bu kadar birbirlerinden tamamen farklı olan türlerden sadece bir tanesi doğru olan türdür ve onun adı da Lavandula angustufolia'dır. Lavandula angustufolia, kendi içerisinde yaklaşık 16 tane birbirlerinden tamamen farklı alt tür içermektedir. Lavanta adı altında satılan bu muhteşem özellikli bitkinin çok değişik alt türleri karışık olarak satılmakta ve tedavi edici etkisi büyük oranda ortadan kalkmaktadır.

Kilo almak isteyen bayanların ve erkeklerin uygulayacakları kür farklıdır.
Değerli okuyucu, kilo alamamanın bir çok nedeni vardır. Örneğin, tiroit bezinin hızlı çalışması, bağırsaklarda parazit olması, iltihaplı bağırsak, ülseratifkolit, genetik veya psikosomatik veya da bunların dışında kalan çok farklı nedenlere bağlı olabilir. Bu nedenleri ancak, bir hekim belirleyebilir. Hekim kontrol ve önerilerini almadan buradaki bilgiler ile kendi kendinize teşhis koyarak hareket etmeyiniz.
Bayanlar için:
Bir hafta boyunca, sabah kahvaltısı ile öğlen yemeği arasında yarım bardak su ile çiğnemeden üç-dört adet karanfil yutulur. Yedi gün tamamlandıktan sonra aşağıdaki kurallara uyarak küre başlanır.
Tüketeceğiniz ne tür et (koyun, dana, balık veya tavuk) olursa olsun beraberinde orta boy büyüklüğünde ızgarası yapılmış veya pişmiş domates tüketilmesi gerekir.
Öğünlerde sadece normal buğday ekmeği tüketilir (beyaz ekmek, kepeksiz). Her gün bir ay boyunca on-onbeş adet antep fıstığı tüketilir.
Meyvelerden daha ziyade taze beyaz üzüm ve muz tercih edilmelidir.
Her öğlen yemeğinde mutlaka bir adet haşlanmış patates tüketilmelidir.
Acı olmamak şartıyla salatanızda sivri veya dolmalık biber bir ay boyunca eksik olmamalıdır.
Her akşam yemeğinden iki saat sonra, bir fincan melisa çayı içilmelidir.
Hangi meyveyi tüketirseniz tüketin mutlaka yarım kase yoğurdun içerisine doğradıktan sonra tüketilmelidir.
Hangi tatlı olursa olsun, mutlaka bol tarçın serperek tüketilmelidir. Kendiniz evinizde kek veya süt ürünlerinden tatlı yapıyorsanız mutlaka biraz fazlaca tarçın ilave ediniz.
İş yerinizde veya evinizde, sofraya yalnız oturmayınız.
Her gün 20 dakika mutlaka yürüyüş yapınız. Zamanı önemli değil. Ancak, her gün bir ay boyunca, aynı saatlerde yürüyüş yapmaya özen gösterin.
Yasaklar
Günde iki bardaktan fazla çay içilmemelidir. Kahve ancak 1 tane.
Turşu, karabiber, acı biber ve sütten uzak durunuz .
En az iki ay boyunca, bezelye, nohut, ıspanak, karnabahar ve brüksel lahanası tüketilmemelidir.
Her türlü kaymak ve katı yağ kullanımından uzak durulmalıdır.

Erkekler icin:
Bir hafta boyunca, sabah kahvaltısı ile öğlen yemeği arasında bir su bardağı suda baş parmak büyüklüğünde iki adet kökzencefil 6 dakika demlenip içilir. Öğütülmüş kökzencefil bu amaç için uygun değildir.
Tüketeceğiniz ne tür et (koyun, dana, balık veya tavuk) olursa olsun, üzerine bolca kekik serpip tüketiniz.
Öğünlerde sadece normal buğday ekmeği tüketilir (beyaz ekmek, kepeksiz).
Her gün bir ay boyunca on-onbeş adet antep fıstığı tüketilir.
Meyvelerden daha ziyade taze beyaz üzüm ve muz tercih edilmelidir.
Her öğlen yemeğinde mutlaka bir adet haşlanmış patates tüketilmelidir. Tüketilecek patetesin üzerine kimyon mutlaka serpilmelidir.
Acı olmamak şartıyla salatanızda sivri veya dolmalık biber bir ay boyunca eksik olmamalıdır.
Her akşam yemeğinden iki saat sonra, bir fincan kuşburnu çayı içilmelidir.
Hangi meyveyi tüketirseniz tüketin mutlaka yarım kase yoğurdun içerisine doğrandıktan sonra tüketilmelidir.
Hangi tatlı olursa olsun, mutlaka üzerine limon sıkılarak tüketilmelidir. Limon sıkılmış tatlı mutlaka yemekten önce aç karına tüketilmelidir. Tatlının üzerine normal öğününüze devam edebilirsiniz.
İş yerinizde veya evinizde, sofraya yalnız oturmayınız.
Her gün 20 dakika mutlaka yürüyüş yapınız. Zamanı önemli değil. Ancak, her gün bir ay boyunca, aynı saatlerde yürüyüş yapmaya özen gösteriniz.
Yasaklar
Günde iki bardaktan fazla çay içilmemelidir. Kahve ancak 1 tane.
Turşu, karabiber, acı biber ve sütten en az iki ay uzak durunuz .
En az iki ay boyunca, bezelye, nohut, ıspanak, karnabahar ve brüksel lahanası tüketilmemelidir.
Her türlü kaymak ve yemeklerde katı yağ kullanımından uzak durulmalıdır.



Yüksek tansiyon hastaları, kerevize dikkat!
Kerevizin, siroza karşı tedavi edici ve önleyici gücü bilinmektedir. Karaciğer dokusunda oluşan fibroz yapıya karşı önerilebilir. Kereviz aynı zamanda karaciğerin dostudur. Eğer, yüksek tansiyon hastası iseniz ve kereviz kürünü herhangi bir nedenle uyguluyorsanız veya sıkca kereviz tüketiyorsanız, sık sık tansiyonunuzu ölçtürünüz. Kereviz, tansiyonu yükseltebilmektedir.

Ceviz ve taze beyaz üzüm...
Cildinizde sivilceleriniz veya vücudunuzun her hangi bir yerinde kapanmayan bir yaranız  var ise veya da sivilceleriniz yeni yeni çıkıyor ise, ceviz ve taze üzüm tüketiminden uzak durunuız.  Ceviz ve taze üzüm tüketimi hem yaranın geç kapanmasına hem de yaranın azmasına neden olur.


Prostatit (prostat içi iltihaplanma) şikayeti olanlar ağır kaldırmayınız!
Ağrılı prostatit hastalarının perineal bölgede ağrılarını birinci derecede artıran sebep, ağır kaldırmaları veya taşımalarıdır. Bu hastaların ağır eşya taşımamaları gerekir. Taşıdıkları yük beş kg mı geçmemelidir. Prostatitin neden olduğu ağrılar, kış aylarında soğuğa bağlı olarak artış gösterebilir. Bu nedenle, prostatit ağrısı şikayeti olanlar soğuktan korunmalıdırlar. Kış aylarında kilotlu çorap giymelerini tavsiye ederim

Taze sıkılmış portakal suyuna dikkat!
Taşikardi, kalp atışlarınız normalin üzerinde veya kalp çarpıntısı şikayetleriniz var ise, taze sıkılmış portakal suyu tüketiminden uzak durunuz veya günde bir portakaldan fazlasını yemeyiniz. Özellikle taze sıkılmış portakal suyu taşikardiye yatkınlığı olanlarda taşikardiyi tetiklemekte ve kalp atışlarını hızlandırabilmektedir.

Hamile bayanlar dikkat!
Hamile bayanların, hamilelikleri boyunca demire bağlı anemi (demire bağlı kansızlık) çekmemeye özen göstermeleri hem kendi sağlıkları hem de bebeğin sağlığı açısından çok önemlidir. Hamilelik dönemlerinde anemi yaşayan bayanların dünyaya getirecekleri bebekleri ileri yaşlarında sebebi bilinmeyen yüksek tansiyon hastalığına (esansiyel hipertoni) yakalanmaktadırlar. Kısaca, ileri yaşlarda ortaya çıkan esansiyel hipertoni rahatsızlığının temel nedeni daha anne karnında iken, anemi yaşanmasıdır. Bu nedenle hamile bayanların, hamilelikleri boyunca zaman zaman kan tahlili yaptırarak hemoglobinlerini tayin ettirmeleri gerekir. Bu konuda hekiminize danışmayı unutmayınız.
NOT: Hamile bayanların kendi kendilerine uzman olmayan kişilere sormadan bitkisel çay veya kür uygulamamalarını öneririm.
ÖKSÜRÜK
Andız otu kökü ezilip balla karıştırılarak yenirse öksürüğü dindirir, balgamı söker.
Ardıç taze meyvelerinin ezilmesi ile elde edilen şurup öksürüğe çok iyi gelir.
Böğürtlen yaprakları içeriği oluşmadan toplanıp gölgelikte demetler halinde kurutulur ve bundan yapılan şurup kanı temizler, öksürüğe, iyi gelir.
Ebegümeci göğsü yumuşatır. Öksürük kesici olduğundan bronşite ve nezleye iyi gelir. Bulantı ve kusmalara karşı da yararlıdır.
Gelincik çiçeklerinden yapılan şurup, ağrıları dindirici ilaç olarak kullanıldığı gibi öksürüğe ve öksürük gıcığına etkilidir.
Ihlamur çayı kronik öksürüğü keser. Ter ve balgam söktürücüdür.

Ihlamur çayı kronik öksürüğü keser. Ter ve balgam söktürücüdür.
Kenevir çayı balla tadlandırılıp içilirse, öksürük boğmaca ve ses kısılmasına iyi gelir.
Kırmızı yaban mersini yapraklarından yapılan şurup öksürüğe etkili olur.
Meşe ağacı kabuklarından yapılan çay kanlı öksürük ve kan kusmaya çok iyi gelir.
Meyan kökü şurubu öksürüğe iyi gelir.
Yaban eriği ezilerek şekerle pişirilirse öksürüğü yok eder

Latince adı: Leontice leontopetalum
Almanca: Löwentrapp
İngilizce: Rakaf
Özellikleri:

Almanca: Löwentrapp
İngilizce: Rakaf
Özellikleri:
  • Meme-, lenfbezi-, rahim-, ve prostat kanserlerini önleyici
  • hormon dengeleyici
  • menopoz dönemi şikâyetleri
  • iyi huylu prostat büyümesini önleyici
  • düzensiz regl dönemleri ve PMS (Post Menstrual Syndrome)
  • migren
Meme, prostat, rahim veya lenfbezi kanserlerinden birine yakalanmaktan korkuyor musunuz? Ailenizde ve yakın akrabalarınızda, belirtilen bu kanser türleri olduğundan dolayı ben de risk altındayım diye düşünüyor veya kanserin irsi olma riskinin olduğuna mı inanıyorsunuz? Bundan dolayı kendinizde bir gün bu kanser türlerinden birinin ortaya çıkabileceğinin çelişkisi veya endişesi içinde misiniz? Eğer, bu türden şüpheleriniz ve korkularınız var ise, arslanpençesi (Leontice leontopetalum) bitkisi bu konudaki şüphelerinizin ve korkularınızın cevabıdır. Tıpta, özellikle meme veya prostat kanserlerine yakalanma riski taşıyan gruplar vardır. Bu gruptakiler için arslanpençesi kürü bitkisel olarak en ideal çözümdür. Almanya Bonn Üniversitesi İnsangenetiği anabilim dalı başkanı Prof. Peter Propping 19 Eylül 2001 tarihinde yaptığı açıklamada genetik riskin %10 olduğunu bildirmiştir. Yani, kanserin kalıtımsal olma riski %10’ dur. Bu risk grubunda olanlar genel olarak kansere çok erken yaşlarda yakalanmaktadırlar.
Arslanpençesi, belirtilen kanser türlerine karşı aynı oranda önleyici güce sahip değildir. Yüzde olarak kendi aralarındaki oranları belirtmek gerektiğinde bu oranlar sırasıyla.            %90 – 95Meme kanseri
            %80 – 85   Lenfbezi kanseri
            %70 – 75   Rahim kanseri
            %50 – 55   Prostat kanseri

            %80 – 85   Lenfbezi kanseri
            %70 – 75   Rahim kanseri
            %50 – 55   Prostat kanseri
Arslanpençesi memleketimizde arslankuyruğu, arslankulağı ve kırkbaş olarak da bilinmektedir. Literatürde arslanpençesi üzerine çok az bilgi bulunmaktadır. Daha doğrusu bu bitki çok az araştırılmıştır.
Birbirlerinden tamamen farklı bu iki bitkinin bir tanesi benim üzerinde uzun yıllar araştırma yaptığım Leontice leontopetalum, diğeri ise Alchimilla vulgaris dir. Alchimilla vulgaris bitkisi, bayanların düzensiz regl dönemlerine karşı kullanabilecekleri bir bitkidir. Aynı zamanda hormon dengeleyici özelliği de vardır. Ancak, diğer özellikleri yoktur. Türkiye’de, birbirlerinden tamamen farklı olan bu iki bitkide “arslanpençesi” olarak bilinmektedir.
Aktarlarda maalesef her ikisi de aynı isim altında satılmaktadır. Satın alırken veya kendiniz toplarken kolayca ayırt edebilmeniz için, yapraklarının kenarlarına dikkat ediniz. Doğru olan Leontice leontopatalum’ dur. Her ikisinin de çiçekleri sarı renklidir. Ancak, benim bahsettiğim ve doğru olan arslanpençesinin yapraklarının kenarları düzgündür. Diğerinin (Alchimilla vulgaris) ise, yapraklarının kenarları ince testere dişlidir.
Arslanpençesi hemen hemen tüm Akdeniz bölgeleri ülkelerinde yetişmektedir. Özellikle Türkiye, Kıbrıs, Suriye, Yunanistan ve de Irak’ta bol miktarda tarlalarda gelişi güzel bir şekilde yetişmektedir. Nisan-Mayıs aylarında çiçek açan , 50-80 cm yüksekliğinde bir bitkidir. Gölgede yetişmeyen ancak, hem nemli hem de kurak toprakta yetişebilen bir bitki türüdür. Leontice adı leontopetalum hemafrodit’tir. Yani, hem erkek hem de dişi organlarını aynı  zamanda bulundurur. Bu bitkinin toksin (zehirli) ve de herhangi bir yan tesir özelliği olmadığından hiç çekinmeden kullanılabilir. Bütün bunlardan başka alınan her hangi bir ilaçla da etkileşmesi söz konusu değildir. Arslanpençesi çiçek açtıktan kısa bir zaman sonra toplanmalıdır. Gerek çiçeklerini gerekse de yapraklarını kısa zamanda dökmektedir. Çiçeklerini henüz açmamış ise toplanmamalıdır. Kökleri yumru şeklindedir. Bu yumrulara kesinlikle zarar vermeyiniz. Çünkü, bir yıl sonra aynı yumrudan ürün alınabilmektedir. Yumrular genelde toprağın oldukça altındadırlar. Toprak yüzeyine yakın bir seviyeden makas veya bıçakla gövdesinden kesebilirsiniz. Lütfen, köklerine (yumru) zarar vermeyiniz. Gölgede, havadar bir ortamda (örneğin, balkonda) ve zemine serilecek temiz kuru bir bezin üzerinde kurutabilirsiniz. Kesinlikle naylon sergi kullanmayınız.
Arslanpençesinin kökleri hariç, yaprakları, yaprak sapları, gövdesi ve çiçekleri kullanılır. Kesinlikle köklerini kullanmayınız. Bu bitkinin en önemli özelliği birden çok şifa verici özelliğinin olmasıdır. Bunlar sırasıyla;

Arslanpençesinin kökleri hariç, yaprakları, yaprak sapları, gövdesi ve çiçekleri kullanılır. Kesinlikle köklerini kullanmayınız. Bu bitkinin en önemli özelliği birden çok şifa verici özelliğinin olmasıdır. Bunlar sırasıyla;
  Meme, rahim, lenfbezi ve prostat kanserlerine karşı önleyici ve koruyucu olmasıdır.
  Belirtilen kanser türlerinin başlangıcında ise tedavi edici gücünün olmasıdır.
  Belirtilen kanser türleri ileri aşamada ise bunlarıda yavaşlatmaktadır.
  Menopoz dönemindeki bayanların stres, terleme, gerginlik, depresif, ruhsal sıkıntılı durumlarında (PMS) ve  de hormonlarının dengelenmesinde mucizevi etki gösterir. Düzensiz olan regl dönemlerini de düzenler.
  Prostat fonksiyonları ve prostatın sağlıklı çalışması üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
  Böbrek fonksiyonları ve sağlıklı çalışması üzerinde çok olumlu etkileri var.
  Prostat büyümesini önleyici özelliği mevcuttur.
  Genel olarak hormon dengeleyici olmasıdır.
Meme ve prostat kanserlerinin önemli oluşma nedenlerinden biri de hormon dengesizliğidir. Meme kanserine karşı koruyucu ve önleyici olarak arslanpençesinin hormon dengeleyicigücü tabiat ananın insana sunduğu sonsuz nimetlerinden biridir. Gerek meme ve gerekse prostat kanserlerinin ırsi (kalıtımsal) olma riski mevcut olduğundan, ailesinde ve yakın akrabalarında meme, rahim veya prostat kanseri olanların, özellikle bu bitkiyi kullanmaları çok faydalıdır. Çünkü, arslanpençesi hem önleyici hem de koruyucudur.
Arslanpençesi, menopoz dönemindeki bayanlar için bulunmaz bir imkandır. Özellikle menopoz döneminde stres, uykusuzluk, gerginlik, ruhsal sıkıntı, sinirlilik, ruhsal değişkenlik, isteksizlik, sıcak basması, sebepsiz korku ve terleme nöbetleri gibi şikayetlerin ortadan kalkmasında arslanpençesi çayı çok büyük bir yardımcı ve destekleyicidir. Menopoz döneminde osteoporoz ve dolaşım bozuklukları gibi somatik şikâyetlerde ortaya çıkabilmektedir. Menopoz dönemindeki tüm bu şikâyetlerin ortaya çıkış nedeninin arkasında yumurtalıkta üretilen östrojen hormon seviyesinin giderek azalması yatmaktadır. İşte, bu nedenledir ki, menopoz dönemindeki bayanlara takviye olarak östrojen hormon tedavisi uygulanmaktadır.
strojen hormon tedavisi uzun zaman uygulandığı taktirde, meme kanseri gibi riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, bu konudaki uygulama kararını ancak, uzman bir hekim verebilir. Son yıllarda, her hangi bir yan etki ve risk göstermeyen bitkisel hormon tedavileri uygulanmaktadır. Bitkisel hormon tedavisinde alternatif olarak başarıyla kullanılan soya, kırmızı yonca (Trifolium pratense) ve Cimicifuga racemosa bitkileridir.
Aynı şekilde menopoz döneminde olmayan her yaştan genç bayanların ağrılı, ruhsal sıkıntılı, depresif ve gerginlik içinde geçirdikleri regl dönemleri için de arslanpençesi kürü bulunmaz bir yardımcıdır. Arslanpençesi kürünü uygulayanlar, kısa zamanda ne derece etkili olduğunu gözleyebilirler.
Erkeklerin orta yaşlarından sonra korkulu rüyalarından biride iyi huylu prostat büyümesidir (benigne prostate hypertrophy). İyi huylu prostat büyümesinin en önemli dezavantajı, yaşam kalitesini (quality of life) olumsuz etkilemesidir. Sık sık idrara çıkma, idrar kesesini tam boşaltamama, idrar yaparken uzun uzun bekleme, idrar kesesi üzerinde basınç duygusu,  idrarda çatallanma, zaman zaman idrar yaparken yanma olması ve ileri safhalarda da cinsel isteksizliğin yavaş yavaş kendisini gösterebilmesi gibi problemler ortaya çıkar. Bütün bunlar prostat büyümesinin neden olduğu sonuçlardır. İşte, iyi huylu  prostat büyümesini önleyebilmek için ve de sağlıklı bir biçimde prostat fonksiyonlarının çalışmasını sağlayabilmek için arslanpençesi kürü bulunmaz ve yeri doldurulamaz bir nimettir. Yılda bir iki defa uygulanacak olan brokoli kürü de gerek iyi huylu prostat büyümesine gerekse de prostat kanserine karşı güçlü bir önleyicidir (Bakınız: Brokoli). Tekrar vurgulamakta büyük fayda görüyorum; bir hastalığı önlemek, hastalığı tedavi etmekten çok daha kolaydır. Hastalık ortaya çıktıktan sonra çoğu zaman vücudumuzda önemli tahribatlar yapabilmekte, yatağa düşürebilmekte veya kalıcı bazı şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Sonuçta yaşam kalitesi düşmektedir.
Yaklaşık 35 yaşından sonra hem bayanların hem de erkeklerin, yılda en az bir iki defa arslanpençesi kürünü uygulamaları halinde kendilerini bir çok hastalıktan korumuş olurlar. Özellikle prostat ve meme kanserine yakalanmaktan çekinen kişiler arslanpençesi kürünü zaman zaman uyguladıkları taktirde çok büyük bir oranda bu riskten kendilerini korumuş olurlar. Nasıl olsa arslanpençesi kürünü uyguluyorum, hekime ve kontrollere gitmeme gerek yoktur, sonucunu kesinlikle çıkarmayınız.
Erkeklerde prostat bezinin sağlıklı bir şekilde çalışması ve menopoz döneminde bulunan bayanların da menopoz dönemlerini sıkıntısız bir biçimde atlatabilmeleri için arslanpençesi çok önemli doğal bir yardımcıdır. Değerli okuyucu, her sağlıklı insanda yaş durumuna göre bir gün içerisinde 50 ile 300 defa kanser hücresi oluşmakta, ancak vücudumuzun bağışıklık sistemi (immün sistem) bu hücreleri yok etmektedir. Vücudumuzun bağışıklık sistemi herhangi bir nedenden dolayı zayıflar ise, bu taktirde kanser hücrelerini denetlemekte yetersiz kalabilmektedir. Bu yetersizliğinden dolayı kanser hücrelerinin sayılarının artmasına  ve gelişmelerine engel olamaz duruma düşmektedir. Bu nedenle kansere, bağışıklık sisteminin zayıflamasının yol açabileceği bir hastalık olarak da bakılabilir. Ancak, bağışıklık sisteminin zayıflaması durumunda ortaya çıkan hastalık bir tek kanser değildir. En genel anlamda şunu söyleyebiliriz, bağışıklık sistemi zayıflamış olanlar hertürlü hastalığa karşı tehlike içindedirler. Bundan dolayı bağışıklık sistemimizin güçlü olması gerekir. Bağışıklık sistemini en iyi güçlendiren sebzeler ve meyveler arasında; brokoli, beyaz lahana, domates, kayısı, portakal ve taze beyaz üzüm bulunmaktadır.
Meme ve prostat kanserinde son 20 yıl içerisinde %100 artış olmuştur. Bilim adamları bu artışın nedeni üzerinde görüş bildirirken hemen hemen hepsinin ortak görüşü çevre faktörlerinde birleşmektedir. Çevre faktörlerinden bu konuda birinci sırayı zirai ilaçlar almaktadır. Günümüzde ne içtiğimiz su, ne yediğimiz sebze ve meyve ne de hayvansal besinler katkısız değildir. Herbiri belirli oranda eser miktarda da olsa zirai ilaç içermektedirler. Tarımda kullanılan bir çok zirai ilaç hormon sistemimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Kısaca, hormon dengemizi bozabilmektedir. Almanya Resmi Sağlık Kuruluşları, 8 Kasım 2000’ de toplanarak en az 200 tane zirai ilaç ve sanayide kullanılan kimyasal maddenin hormon sistemini olumsuz etkilediğini ortaya koymuşlardır. Bugün Almanya’da bir çok zirai ilacın kullanımı yasaklanmıştır. Hormon sisteminin olumsuz etkilenmesi, hormon dengesinin bozulması anlamına gelir. Yukarıda belirtildiği gibi gerek prostat ve gerekse de meme kanserlerinin oluşmasında hormon dengesizliğinin rolü vardır. Hormon sistemi üzerinde olumsuz etkisi olan zirai ilaçlardan ve kimyasal maddelerden bazıları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tarımda kullanılan zirai ilaçların olumsuz olarak etkilediği diğer bir faktör de erkeklerdeki sperm kalitesidir. Sperm kalitesi, normal sperm konsantrasyonu anlamına gelir. Normal sperm konsantrasyonu 40 milyon/ml dur. Yani, 1 mililitrede 40 milyon tane sperm var demektir. Bu sayı ne kadar düşük olursa, erkeklerin baba olma ihtimali’de o oranda azalmaktadır. Almanya’da yapılan klinik deneyler zirai ilaçların, hareketli sperm sayısını olumsuz etkilendiğini ortaya koymuştur. Bu konuda halk sağlığı ile ilgili resmi kuruluşlar halkı, yayınladıkları dergiler ya da internet üzerinden bilgilendirmektedirler. 
Tablo: Hormon sistemini olumsuz etkileyen bazı zirai ilaçlar ve kimyasal maddeler:
vinclozolin
zirai ilaç
maneb
zirai ilaç
thiram
zirai ilaç
zineb
zirai ilaç
lindane
zirai ilaç
linuron (Lorox)
zirai ilaç
atrazina
zirai ilaç
styrene
sanayide kullanılan kimyasal madde
di-ethylhexyl phthalat
sanayide kullanılan kimyasal madde
resorcinol
sanayide kullanılan kimyasal madde
amitrol
zirai ilaç
diuron
zirai ilaç
stannane
sanayide kullanılan kimyasal madde


Sanayileşmiş ülkelerde yaşayan erkeklerin genel olarak sperm kalitelerinde önemli ölçüde düşüş gözlenmektedir. Bu kısaca, sanayileşmiş ülkelerde yaşayan erkeklerin baba olabilme yüzdelerinin azaldığı anlamına gelir. Almanya’da erkeklerin %35’ inin sperm sayıları çocuk sahibi olabilmek için gerekli olan sınırın altındadır. Erkeklerdeki sperm sayısını olumsuz etkileyen diğer bir faktör de, hamilelik dönemlerinde östrojen hormonu (diethylstilbestrol = DES) tedavisi gören anne adaylarının dünyaya getirdikleri erkek çocuklarının  yetişkin dönemlerinde sperm kalitelerinin düşük olduğudur. Yani, sperm sayıları normal değerlerin altında kalmaktadır. 
Sperm sayıları düşük olan erkeklerin sperm sayılarını yükselten mükemmel bir çözüm bitkisel olarak mevcuttur. Keçiboynuzu, kısa zamanda hareketli sperm sayısını yükselten özelliğe sahiptir. (Bakınız: Keçiboynuzu).
Arslanpençesinin kullanma şekli:
Arslanpençesi kür olarak kullanılır. Başarı oranı çok yüksek olan bu bitkinin önerilen kullanma şekline göre uygulanması çok önemlidir. 1)Meme-, Rahim-, Lenfbezi- ve Prostat kanserlerini önleyici kür:
4 - 5 gram (yaklaşık bir tutam) kurutulmuş arslanpençesi kaynamakta olan yarım litre suyun içine atılır ve hafif ateşte 2 dakika kaynatılmaya devam edilir. İkinci dakikadan sonra sıcaklığını kaybettirmeden 10 dakika demlenir. Daha sonra soğumaya bırakılır ve süzülür. Demleme işlemi tamamlandıktan sonra mutlaka süzme işleminin yapılması gerekir. Kesinlikle demleme süresi tamamlandıktan sonra daha fazla kabın içinde bitkiyi bekletmeyiniz, süzerek bitkiyi ayırınız. Bir ay boyunca bir gün arayla (gün aşırı) bir su bardağı içilir. Bir aydan sonra 15 gün ara verilir. Onbeş  günlük aradan sonra 6 ay boyunca haftada iki defa birer bardak içilir. Altı aydan sonra dönem dönem uygulanır.2) Meme-, Rahim-, Lenfbezi- ve Prostat kanserlerini tedavi edici veya yavaşlatıcı kür:
Bu durumda hazırlanış şekli yukarıdaki gibi olup, sadece tüketim şekli farklıdır. Bir ay boyunca hergün bir su bardağı (yaklaşık 250 ml) içilir. Bir aydan sonra bir hafta ara verilir. Bir hafta aradan sonra 6 ay boyunca haftada 4 gün bir bardak (yaklaşık 250 ml) içilir. Altıncı aydan sonra haftada bir veya iki defa içilir.3)Menopoz dönemindeki bayanlar için:
Bir nolu kullanma şekli aynen uygulanır.4)Bayanların regli dönemlerinin rahat geçmesi için:
Bir nolu kullanma şekli aynen uygulanır.5)Bayanların kadınlık hormonlarını düzenleyici
4 - 5 gram (yaklaşık bir tutam) kurutulmuş arslanpençesi kaynamakta olan yarım litre suyun içine atılır ve hafif ateşte 2 dakika kaynatılmaya devam edilir. İkinci dakikadan sonra sıcaklığını kaybettirmeden 10 dakika demlenir. Daha sonra soğumaya bırakılır ve süzülür. Demleme işlemi tamamlandıktan sonra mutlaka süzme işleminin yapılması gerekir. Kesinlikle demleme süresi tamamlandıktan sonra daha fazla kabın içinde bitkiyi bekletmeyiniz ve süzerek bitkiyi ayırınız. 45 gün boyunca bir gün arayla (gün aşırı) bir su bardağı içilir. Her defasında taze olarak hazırlanması gerekir.
Dikkat:
Arslanpençesi çayı kullanırken içimini kolaylaştırmak için herhangi bir şekilde tatlandırıcı veya başka bir madde kesinlikle ilave edilmez. Yemek yedikten bir saat sonra içilir. Arslanpençesi çayını hazırlarken kesinlikle 10 dakikadan fazla demlemeyiniz. Demleme süresi tamamlandıktan sonra süzülerek ayrılması gerekir. Hazırlanan arslanpençesinin arta kalanı buzdolabında en fazla 3 gün korunabilir. Üçüncü günden sonra kullanılmaz ve mutlaka taze olarak tekrar hazırlanması gerekir.
Not: Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız. Bilmeniz gereken nokta kullanacağınız bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır. Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız. Buradaki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı teşhis amacı yoktur.
Mehmet öz ün gençlik iksiri
Zencefil, salatalakı, kereviz, maydanoz, ıspanak haşlanıp icilecek. Bu karışım yenilecvek

Maydanoz saça da, böbreğe de iyi geliyor
Etkileşim kutusu
Haberi Dinle
Haberi Dinle
Yorum Yap

Editöre e-posta
Yazıyı Gönder

Çıktı Al


Maydanozun görme gücüne, kılcal damar sistemine ve troit bezlerine iyi geldiği açıklandı. Maydanoz suyu kanı arttırarak böbreklerin, karaciğerin ve idrar yollarının temizlenmesini sağlıyor. Ayrıca sindirim rahatsızlıklarını da dindiriyor ve ince bağırsaktaki hareketleri arttırıyor. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılıyor. Grip ve nezleye iyi geliyor. Balgam söktürüyor, terletiyor ve ateş düşürüyor. Maydanoz kan şekerini de düzenliyor. Vücudu kansere karşı koruyor ve vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atıyor. Romatizma ve sarılığa da iyi gelen maydanoz, ayrıca saçları da güçlendiriyor.
Metabolizmayı hızlandırmanın 7 yolu
Prof. Osman Müftüoğlu, sağlıklı yaşam alanında Türkiye'nin en önemli isimlerinden biri. Prof. Müftüoğlu, yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmanın yöntemlerini anlatıyor.
15 Ekim 2007 13:36
Yazı boyutunu büyütmek için             
Metabolizmayı hızlandırmanın 7 yolu
Metabolizma yavaşlığı ne anlama geliyor?
Sürekli diyet yapmanıza rağmen kilo veremediğinizi ya da çok az verdiğinizi düşünüyorsanız bu yazıyı dikkatle okumalısınız.
15-20 yıl öncesine göre daha az yemenize, pastaları, kurabiyeleri, sütlü tatlıları ve gece kaçamaklarını çoktan unutmanıza rağmen karın ve kalça çevreniz gittikçe genişliyorsa bu yazıyı bir kez daha gözden geçirmenizde fayda var!
Hastalarımın çoğu verilen kilo programını uygularken çok dikkatlidir. Önerdiklerimizden fazlasını yemezler. Önerilerimize dikkatle uymalarına karşın fazla kilolarından istedikleri hızda kurtulamaz, üzülür, bunalırlar. Sebep çoğu kez aynıdır: Metabolizma yavaşlaması!
Metabolizma hızının en kısa ifadesi, bedeninizin aldığı besinleri enerjiye dönüştürme ve bu enerjiyi kalori olarak yakma kapasitesidir. Metabolizmanız hızlı çalışıyorsa, aldığınız besinler kolayca enerjiye dönüştürülecek, eksiksiz olarak yakılacaktır. Eğer metabolik hızınız yavaşsa, yaşlanmanın doğal sonucu olarak yavaşladıysa ya da bir hastalık sonucu metabolik hızınız düşmüş ise bedeninizin besinleri enerjiye ve kaloriye değiştirme yeteneği de bozulacaktır. Sonuçta yakılmayan fazla kaloriler artan kilolarınızdır.METABOLİZMA YAŞLANDIKÇA YAVAŞLIYOR 
Yaşlandıkça metabolik hızınızın yavaşladığı doğrudur. 30’lu yaşları takiben vücudunuz her 10 yıllık dönemde yüzde 2-4 daha az enerji yakmaya başlar. Kadınlarda menopoz, erkeklerde andropoz gibi hormonal faktörlerin araya girmesi ise metabolizmanızı daha da yavaşlatacaktır. Kadınlar erkeklerden daha az kalori yakarlar. Bu nedenle metabolizması düşen kadınlarda kilo kontrolü erkeklere oranla daha güç hale gelir ve erkeklerden zaten fazla olan vücut yağ yüzdesi daha da artar.
Diğer taraftan bedensel aktivitenin yaşlandıkça azalması, kas kitlesinde de azalmaya ve yağ depolarında artmaya neden olur. Siz yaşlandıkça aktivitenizi artıracağınız yerde azaltırsanız kas miktarınız o denli azalır. Ne kadar az kasınız olursa aktiviteniz de paralel olarak azalacaktır. Yani zamanla bu iki durum birbirini besler ve bir kısırdöngü ortaya çıkar: Zayıf kaslar, azalmış aktivite, artmış yağlar, artmış kilolar ve daha da azalan metabolik hız.AEROBİK EGZERSİZLERLE HIZLANIYOR 
Bu kötü zinciri nasıl kıracaksınız? Metabolizmanızı hızlandıran ilk anahtar düzenli bedensel aktivitedir. Eğer yaşamınızda önemli bir değişiklik yapmayı düşünüyorsanız, aktivitenizi artırmak ilk sırada yer almalıdır. Eğer daha az kilo almak istiyorsanız daha çok egzersiz yapmalı, daha çok kas kitlesine sahip olmalısınız. Ortalama metabolik hızınızı artırarak daha fazla kalori yakmalısınız. Egzersiz metabolizmanızın en iyi güvenli dostudur.
Metabolizmayı hızlandıran egzersizlerin öncelikle aerobik olması gerekir. Yağlarınızı yakabilmek için mutlaka oksijene ihtiyacınız vardır. Bu nedenle hangi egzersizi yaparsanız yapın o egzersiz süresince rahat soluk alıp verebilmeli, egzersiz arkadaşlarınızla nefes nefese kalmadan sohbet edebilmelisiniz. Kalp hızınızı mevcut hızından dakikada ortalama 20 civarında artıran ritmik yürüyüşler metabolizmanızı hızlandırmanın en iyi yoludur.BAZI HORMONLARLA BOZULUYOR 
Eğer aerobik egzersizleri ağırlık kaldırma gibi dayanıklılık antrenmanları ile desteklerseniz daha da başarılı olursunuz. Dayanıklılık antrenmanları ile hem aerobik aktiviteye oranla daha fazla kalori yakarsınız hem de kas kütlenizi artırarak vücudunuzun enerji tüketen dokusal rezervini çoğaltır, gece uyurken bile kalori yakarsınız!
Düşük metabolizma hızının sorumlusu bazen de hormonal yetersizliklerdir. Tiroit hormonu yetersizliği bunun en iyi bilinen örneğini oluşturur. Tiroit hormonu yetersizliği ileri düzeyde olduğunda "Hipotiroidi" olarak isimlendirilen sağlık sorununu ortaya çıkarır. Hipotiroidide düşük metabolizma hızına bağlı hızlı kilo alma, hastalığın halsizlik, yorgunluk, kabızlık, unutkanlık gibi diğer birçok belirtilerine eşlik eder.
Çok hafif düzeydeki tiroit bezi yetmezliğinde ise metabolik hızdaki düşme ve bunun sonucunda oluşan kilo verme güçlüğü bazen ilk ve tek belirtidir. Bu nedenle kilo verme programları başlatılırken, özellikle zor kilo verip kolay kilo alanların tiroit hormonu yetersizliği yönünden dikkatlice incelenmesi gerekir.KESİN SAKLAYIN 
Metabolizmayı hızlandırma rehberi
Kilonuzu kontrol etmede güçlük çekiyor musunuz? Eğer yeterince kalori kısıtlaması yaptığınızdan ve gereği kadar aktif bir yaşam sürdürdüğünüzden eminseniz metabolizmanızı biraz ateşlemeyi deneyin. İşte size kolay uygulanabilir bazı öneriler:1. Tiroidinizi kontrol ettirin: Tiroit bezinin normal çalışmaması kilo almanızı kolaylaştırır. Guatr sorunu olanların önemli bir kısmında tiroit bezi yeterli tiroit hormonu üretemez. Normalden daha az tiroit hormonu vücudun normalden daha az enerji yakmasına neden olur. Tiroit bezinizin iyi çalışıp çalışmadığından emin olmak için tiroit bezi hormonlarının ölçülmesi yeterli olacaktır.2.Yürürken daha hızlı değil daha uzun mesafelere gidin: Vücudunuzun oksijen eşliğinde yaptığı hareketler ne kadar uzun sürerse bedeninizin o kadar çok yakıt (yağ depolarınız) harcayacağından emin olabilirsiniz.3.Gezinmek yerine, ciddi bir yürüyüş yapın: Adımlarınızı biraz sıklaştırırsanız metabolizmanızı daha da hızlandırır, daha çok yağ yakabilirsiniz. Uzun mesafeleri katetmek her zaman iyidir, bu mesafeleri daha hızlı adımlarla katetmek ise daha da iyidir.4. Yemek sonrası kısa yürüyüşler yapmayı unutmayın: Yemeği takiben yaptığınız hafif yürüyüşlerde metabolizmanın daha hızlı bir süreçle işlediği, daha çok kalori (enerji) ve daha çok yakıt tükettiği biliniyor. Yemek sonrası yürüyüşlerin metabolizmayı hızlandırıcı etkisinden yararlanın.5.Öğün atlamayın: Yavaş ve uzun süre çiğneyerek yemeyi deneyin.6.Hayatınızı baharatlandırın: Kırmızı acı biber, turp ve hardal gibi baharatların metabolizmayı hızlandırabileceği düşünülür. Baharatlar vücudunuzu daha hızlı bir çarka sokabilir, metabolizma hızınızı yükseltebilir.7. Doktorunuz tarafından önerilmeyen ilaçları kullanmayın: Zayıflamak adına yosun hapları, detoks likidleri, tiroit ekstreleri, amfetamin, sibutramin, efedrin gibi maddeleri kullanmamaya özen gösterin.
Kansızlık bacakları vuruyor
Kansızlığın (anemi), toplumda az tanınan 'huzursuz bacak sendromu'na yol açabiliyor.
15 Nisan 2008 / 10:15
Core Duo işlemcili notebook sadece 599 $ + KDV! Bu fırsat kaçmaz!
Kansizlik-bacaklari-vuruyor
Nöroloji Uzmanı Dr. Ebru Parlayan, uykuya dalmayı geciktiren veya uykuyu bölen, dinlenme halindeyken özellikle geceleri ağrı, karıncalanma, uyuşma ve çekilme şeklinde ortaya çıkan huzursuz bacak sendromuna özellikle kansızlığın sebep olabileceğini belirtti.
AĞRI VE KAŞINTI
Değişik araştırmalarda, huzursuz bacak sendromuna demir eksikliği anemisi olan hastalarda daha sık raslandığının ortaya konulduğunu vurgulayan Dr. Parlayan, sigara ve alkol, durağan hayat, diyabet ve depresyonun da diğer sebepleri olduğunu kaydetti.
Huzursuz bacak sendromunda yatma ve oturma gibi istirahat hallerinde başlayan şikayetler yürüme veya germe gibi hareketlerle azalıyor. Gece yatarken bacaklarda ürperme, ağrı, kaşınma, çekilme, karıncalanma, elektrik çarpması, yanma şeklinde ifade edilen duyusal şikayetler bu hastalığın belirtisidir.
Kalp krizi ve sıcak su içmek
>
>Bu yazı çok güzel bir yazıdır. Sadece öğünlerden sonra sıcak su içme
>konusuna değil kalp krizi risklerine de değinmektedir. Çinliler ve Japonlar
>yemeklerinden sonra soğuk su değil sıcak çay içerler. Belki biz de yemekten
>sonra sıcak bir şeyler içme alışkanlığımızı onlardan edindik.
> Eğer yemeklerden sonra soğuk şeyler içiyorsanız bu yazı size
>hitap ediyor. Yemekten sonra soğuk bir şeyler içmek sizi rahatlatabilir.
>Ancak tükettiğiniz soğuk su katılaşarak yağlı bir madde haline döner ve
>yavaş bir şekilde sindirilir. Bu asitli tepkime bozularak bağırsakta katı
>maddelerden daha hızlı bir şekilde emilir. Bir kısmı bağırsağa yapışır.
>Kısa bir süre sonra tamamen yağ haline döner ve kansere yol açar. Yemekten
>sonra sıcak su veya çorba içme k en iyisidir.
>Kalp krizi hakkında önemli birkaç bilgi - Kalp krizi belirtisi her zaman
>sol kolun uyuşması değildir. Çenedeki şiddetli ağrıların da farkında olun.
>İlk göğüs ağrınız kalp krizi sırasında gerçekleşmez. (Daha önce mutlaka
>göğüs ağrınız olmuştur) Mide bulantısı ve şiddetli terleme de önemli kalp
>krizi belirtilerindendir. Kalp krizi geçiren insanların %60 ı uyurken ölür.
>Göğüsteki ağrılar sizi uykudan uyandırabilir. Lütfen dikkatli olun ve
>olanların farkına varın.
>Bir kardiyoloji uzmanı diyor ki; Eğer bu mesajı okuyan herkes arkadaşlarına
>gönderirse bir hayat kurtarır. Bu nedenle bu mesajı tüm önemsediğiniz
>arkadaşlarınıza gönderin.
DAMAR HASTALIKLARI
Armut, damarların içinde biriken tortuları eritip, idrarla dışarı atar.
Ayçiçek yağı (soğuk preslenmiş) damar kireçlenmesine çok iyi gelir. Damar sertliği, kolestrol ve tansiyona içerdiği pektin maddesi nedeniyle iyi gelir.
Çavdar lezzetli bir ürün olup vücuda enerji verir. Damar sertliği ve dolaşım bozukluğu sorunu yaşayanlar için yararlı bir üründür.
Domates, sarımsak, limon, maydanoz, armut damar sertliği ve dolaşım bozukluklarına iyi gelir.
Greyfurt'un C vitamini yönünden zengin olmakla beraber tadı acıdır. Günde 1 tane yendiğinde atardamar tıkanmasını önleyici, tıkalı damarları açıcıdır.
Ihlamur, damar kireçlenmesi, kansızlık ve dolaşım bozukluklarına iyi gelir.
Karaturp damar sertliğine iyi gelir.
Limon damar sertliğine karşı etkilidir.
Portakal ve yeşil biber damar zayıflığına iyi gelir.
Sarımsak, soğan damar sertliğini önler.
Üzerlik otu çayı damar tıkanması gibi hallerde çok etkili olur.
Birç insanda beyin kanaması olduğunu nasıl anlarız>
> Bir Nöroloji Uzmani söyle der: Önemli olan Beyin kanamasi teshisini
> koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek, ki bu hiç de kolay
> degil.
>
> Beyin kanamasi oldugunu anlamak için asagidaki dört adimi uygulamak
> gerekir:
>
> Beyin kanamasi semptonlarini anlamak çok zor olabilir. Fakat bu konuda
> bilgisiz olup beyin kanamasi geçiren kisiye müdahale edilmezse, beyini
> çok ciddi zararlar görebilir.
>
> Doktorlar, artik herkesin asagidaki 4 adimi uygulamakla, bunu kolayca
> anlayabilecegini söylemektedir.
>
>
> Kisinin gülümsemesini istemek (eger yapamazsa = Felç demektir)
>
>
> Kisinin çok basit bir cümle söylemesini istemek ("Bugün çok güzel bir
> gün") gibi.
>
>
> Kisiden her iki kolunu birden kaldirmasini istemek .
>
>
> Kisiden dilini disari çikartmasini istemek. Eger yamulmussa bu da felç
> geçirdigine isarettir.
>
>
> Eger kisi bu dört adimdan birini yerine getiremiyorsa - "lütfen" derhal
> acil Servise haber veriniz ve Doktora telefonda durumu izah ediniz.
>
>
>
> Ünlü bir Kardiyolog - "Eger bu açiklama 10 kisiye ulasirsa, emin olun ki
> en az bir kisinin hayati kurtulur" demis.


Deve dikeni karaciğerin ilacıdır,
Diğer İsimleri : Akkız, Kasna, Eşek dikeni, Kenger otu.
Bilinen Bileşimi : Silymarin, uçucu yağ, tyramin, flavonit, histamin, reçine, amine, albumin, agmatin, yağ.
Özelkilleri : Mide güçlendirici, iştah açıcı, karaciğeri güçlendirici, kuvvet verici, süt artırıcı, hazmı kolaylaştırıcı, safra akışını düzenleyici.
Önerilen Hastalıklar : İçindeki silymarin maddesi nedeniyle karaciğerin ilacıdır, zehirlenmelerde, sıtma, iştahsızlık, sarılık, alkol etkisiyle burnu ve yüzü kızarmış insanların bu rahatsızlıklarını karaciğerin tahribatını onararak geçirir, güçsüzlük, safra ve karaciğer hastalıkları, idrarda yanma, bulanık ve tortulu idrar, idrarı tutamama, aşırı adet.
Bugün tıbbın aciz kaldığı karaciğer rahatsızlıklarının ilacı bu dikendir. Bunlar bize Horladığımız hiç önem vermediğimiz, çiğneyip geçtiğimiz bitkilerin dahi boş yere yaratılmadığının ve ALLAH'ın sonsuz ilim ve hikmet sahibi olduğunun bir delili olsa gerek.
Kullanım Şekli ve dozu : 1 yaprak, 1 küçük kök yada 3 tutam tohumu 1 litre suda birkaç dakika kaynatarak günde 3 defa yemeklerden önce 1’er çay bardağı içilir.


ALTIN YAŞAM KURALLARI
1.    Tansiyonunuza dikkat edin. Göstereceğiniz bu dikkat enfarktüs tehlikesini yüzde 40-60 oranında azaltır.
2.  Kolesterolünüze düzenli olarak baktırın. Bu da tehlikeyi yüzde 25 oranında azaltır.
3.  Sigarayı bırakın.
4.  Kan şekerini ciddiye alın. Şeker hastalarının yüzde 70'i kalp dolaşım hastalıklarından ölüyor.
5.  Kilonuza dikkat edin. İdeal kilo ile tehlike yüzde 50 oranında azalır.
6.  Haftada iki kere 30 dakika süreyle yapacağınız spor, tehlikeyi yüzde 45 oranında azaltır.
7.  Stresten kaçının. Stres tansiyonu yükseltir ve bunun sonucu olarak enfarktüs tehlikesi başgösterir.
8.  Günde alınan 100 mg Asetilsalisilasit tehlikeyi yüzde 30 oranında azaltır.
kalp nelerden hoşlanır?
KALBİN HOŞUNA GİDEN YİYECEKLER
Bol lifli madde içeren yiyecekler yiyin. Kepek çavdar ürünleri, taze meyve ve sebze, lifli maddeler için en zengin kaynaklardır. Lifli besinler kolesterol ve yağ miktarını azaltır.
Sofranızda sık sık balık bulundurun. Balığın içerdiği daha çok doymamış asitler damarlarda yağ birikmesini önler.
Magnezyum kaynaklarını (örneğin fındık, fıstık, baklagiller gibi) yemeyi ihmal etmeyin. Magnezyum kalbin fonksiyonunu dengede tutar ve adalelere enerji sağlar.
Bol ıspanak yiyin. Bu yeşil sebzede bol miktarda folikasit ve B6, B12 vitaminleri vardır.
kalp ve kolestrol
KALP VE KOLESTROL İLE BESLENME İLİŞKİSİ
Kanserden sonra en çok korkulan hastalıklardan biri de enfarktüs. Her yıl binlerce insan enfarktüs geçiriyor ve yine binlerce insan bu sebepten ölüyor. Ve bunların arasındaki üç kişiden biri kadın. Yani eskiden inanıldığı gibi sadece erkeklerde görülmüyor. İnsanlar bu hastalığa kurban olmamak için daha fazla hareket edebilir, sigarayı bırakabilir, strese girmekten kaçınabilir, beslenmesine daha çok dikkat edebilir. Çünkü; yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol gibi hastalıklara bir türlü vazgeçemediğimiz fazla yağlı, tatlı ve tuzlu yiyecekler neden oluyor. Sonuçta yağ birikmesi kalp damarlarını daraltıyor ve bu da enfarktüs demek oluyor.
Kalp rejimi diye bir şey yoktur, fakat yağlardan mümkün olduğu kadar uzaklaşıldığı takdirde sorun azalmış demektir. Kalorileri de hesaplamaya gerek kalmaz.
çağın hastalığı strese karşı!!!
Gerginsek ne yaparız? Bir fincan kahve veya bir kola içeriz. Bu da yetmezse çikolata ve hamburger yeriz. Böylece daha fazla strese gireriz. Besleyici maddelerin eksikliği, çok miktarda kafein ve şeker sinirleri iyice bozar, dahası vücudun savunma sistemini, direncini zayıflatır. Doğru bir beslenme stresli zamanların üstesinden gelmemizde bize yardımcı olacaktır. Bunun için de yanlış alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekecektir.
Kahvaltı etmeden dışarı çıkmayın. 
Sabahları enerji depomuz boştur, beynin akaryakıtı yoktur. Bu yüzden yataktan kalkınca biraz hassas, alıngan, sinirli ve dikkatsiz olmamıza şaşırmamalı. Okul çocukları ile yapılan bir araştırmada iyi bir kahvaltı edenlerin daha verimli oldukları ortaya çıkmıştır. Kahvaltıda karbonhidrat ile protein doğru bir karışımdır. Örneğin kepek veya çavdar ekmeği ile peynir veya yulaf ezmesi ile meyve veya yoğurt.
Kahveyi azaltın.
Sabahları bir iki fincan kahve uyku sersemliğinizi gidermede yardımcı olur. Fazlası ise sadece kalp çarpıntısına ve huzursuzluğa, daha sonraları da uykusuzluğa yol açmakla kalmayıp hassas insanlarda korkuya ve endişeye de neden olur. Kolalı içkiler de kafein içerir.
Çikolata yerine meyve yiyin.
Arada bir yenen çikolataya bir diyeceğimiz yok. Fakat fazla miktarda şeker kan şekerini altüst eder. Şeker miktarı önce artar, sonra hemen düşer. Sonuçta yorgunluk ve tatlılara karşı istek ortaya çıkar. Buna karşılık meyve veya kepek, çavdar ürünleri organizma tarafından daha yavaş enerjiye dönüştürülür, kan şekerinin dengesi bozulmaz.
Sık sık bir şeyler atıştırın.
 Büyük porsiyonlu ve yağlı yemekler hemen hemen uyku ilacı etkisi yapar. Fazla yağ ayrıca bağışıklık sistemini zayıflatır. Fakat günde bir çok defa yenen birkaç lokmalık bir şey enerjiyi aynı düzeyde tutar.
Alkolün olumsuz etkisi.
Çok fazla alkol acısını ertesi sabah sadece baş ağrısı ile değil, unutkan ve dikkatsiz olmakla çıkarır.
Sinir besinleri.
Önemli anti-stres maddeleri mineral olarak kalsiyum (süt ürünlerinde, yeşil sebzelerde) ve magnezyumdur (kepek, çavdar, baklagiller, bal kabağı ve ayçiçeği çekirdeği). B vitaminleri grubu aynı zamanda sinir vitaminleri olarak adlandırılır. B vitaminleri ette, balıkta, kepek çavdar ürünlerinde ve koyu yeşil sebzelerde bulunur. Şunu da aklınızdan çıkarmamalısınız; stres vitaminlere ve minerallere olan ihtiyacı arttırır. Bunun stratejisi şudur: bol miktarda antioksidan vitaminler, yani C, E, beta-karotin vitaminleri ve selen. Pratik olarak bunun anlamı: Günde beş kere ufak porsiyonlar halinde meyve veya sebze, her gün zeytinyağı soslu salata ve yulaf ezmesi veya kepek ya da çavdar ekmeği yemektir. Selen kepek ve çavdarın dışında balıkta da bulunur.
güçlü bağışıklık sistemi için
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN
Besinlerinizde A, E ve C vitaminleri olmasına dikkat edin. Ayrıca protein, lifli maddeler ve çinko, selen gibi eser halinde elementler de içermelidirler. Metabolizmayı hareketlendirmek ve nefes alıp vermeyi iyileştirmek için açık havada bol hareket etmeye çalışın. Sıcak-soğuk duşla direncinizi kuvvetlendirin. Düzenli olarak dinlenin. Dinlenmezseniz bağışıklık sisteminiz de görevini iyi yapmaz. Zihinsel olarak zinde olmaya özen gösterin. Grip mevsiminde içkiyi, kafeini, nikotini mümkün olduğu kadar azaltın. Bol uyuyun. Derin uyku safhasında bağışıklık sisteminin iyileşmesinden sorumlu olan hormonlar enerjiyle beslenmiş olurlar.
Beynimiz vücudumuzun küçük bir bölümünü oluştursa da, yiyeceklerle alınan enerjinin yüzde yirmisini harcar. Belirli yiyecekler algılama yeteneğimizi arttırır, daha verimli yapar, daha hızlı düşünmemizi ve dikkatimizi daha iyi vermemizi sağlar.
suyun önemi!!!
SU HAKKINDA :
Suyun adeta sihirli bir içecek olduğunu herkes biliyor. Sağlıklı ve güzel olmanın, ciltteki ve vücuttaki nemin korunmasının temel koşulu bol su içmek.
NEDEN SUSARIZ?
Susamak, tiroid bezinin ağız yoluyla bize ulaştırdığı bir mesaj olup; sulanmaya ihtiyacın var anlamını taşımaktadır. Ancak bu kişisel ve psikolojik boyutları olan ve kişiden kişiye farklılık gösteren bir ihtiyaçtır. Kimi insanlar günde 2 bardak su içerken, kimilerinin tükettiği su miktarı 2 litre olabilir.
NE ZAMAN SU İÇMELİYİZ?
Çok basit bir şekilde cevaplamak gerekirse; istek duyduğumuz an dememiz mümkün. Bazı bünyelerin suya daha çok ihtiyaç duyduğu, bazılarının da azla yetindiği sıkça rastlanan bir durumdur. En iyi yöntem ise az ve sık, özellikle de yemeklerin hazmedildiği saatlerin dışında içmektir. Ancak güç sarfederken kesinlikle içmemeye çalışın ve karşılaşmalar sırasında sadece suyla ağzını çalkalayan boksörleri düşünün. Eski zamanlarda madenlerde çalışanların da susadıkça bu yöntemi denediği bilinen bir gerçek. Eğer bir defada çok su içerseniz günün birinde böbreklerin iflas etme olasılığı çok fazla. Özellikle sabah yataktan kalkar kalkmaz ve de aç karnına bir bardak su içmek ise tüm organizmayı temizleyerek, toksinlerden arıtıyor. Zinde ve dinç olmayı sağlıyor.
SU ZAYIFLATIR MI?
Elbette hayır. Aynı şey maden suyu için de geçerli. Bir gram bile kaybetme olasılığınız yok. Durmadan su içmenin ve ardından tuvalete gitmenin kesinlikle incelmenize bir katkısı bulunmuyor. Hatta dolaşım sisteminden kaynaklanan ve yaygın bir şekilde selüliti olanların ise fazla su içmekten dolayı şişebileceğini de belirtmekte yarar var. Aşırı su içmenin sonunda vücudun atmakta zorlandığı su, bünyede tutularak ödemlere dahi neden olabilir.
O HALDE NE YAPMALI?
Suyu tatlandırabiliriz. Örneğin hoş kokulu ve dolaşımı hızlandıran bitki çayları denenebilir. Ancak kesinlikle su atıcı ilaçlara ilgi göstermeyin; bu ilaçlar böbrekleri aşırı yorduklarından istenmedik sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.
YAZIN KIŞA ORANLA DAHA FAZLA SU İÇMEK GEREKİR Mİ?
 Evet kesinlikle yazın daha fazla su içmeliyiz. Özellikle yaz aylarında vücut ısındıkça daha fazla terler ve su kaybeder. Dolayısıyla su stokunu sık sık ve kışa oranla daha fazla miktarlarda yenilemek şarttır.
MADEN SUYU MU YOKSA KAYNAK SUYU MU?
Her su tadına özellikle de içindeki madeni tuzlara ve oligo-elementlere göre diğerlerinden ayrılır. Kaynak suyuyla, maden suyu arasındaki temel fark ise kaynak suyunun sağlık üzerinde özel bir takım etkilerinin olmadığı ve maden suyu gibi değişmez bir içeriğinin bulunmadığıdır. Bununla birlikte maden suyunun kaynak suyuna attığı fark öyle pek ahım şahım sayılmaz ve beslenmeye özel bir katkısı da olmaz.
GERÇEKTEN DE DERİMİZDE BÜYÜK ÖLÇÜDE SU BULUNUYOR MU?
Evet cildimizin yüzde 50 oranında su barındırdığı bir gerçek, ancak bu oran yaş ve cinsiyete göre değişebiliyor. Bebekler için yüzde 80'lere çıkarken, bu oran erkeklerde yüzde 60, kadınlarda ise yüzde 50 civarındadır. Derinin epiderm tabakasındaki su miktarı altderi tabakasına göre iki misli fazla olup, cildin parlak ve ışıltılı görünmesinde başrolü oynar.
BUNUN DIŞINDA VÜCUTTAKİ SUYUN BAŞKA İŞLEVLERİ VAR MIDIR?
Vücuttaki su, herşeyden önce acil durumlarda organizmanın yıkanmasını sağlayan bir rezervuar olarak devreye girer. Temel görevleri arasında vücut ısısını regule etmek ve cildi sağlıklı tutmak sayılabilir. Bu arada kozmetikçilerin suya neden bu kadar fazla önem verdiği de anlaşılıyor. Son yıllarda üretilen kozmetik ürünlerin içeriklerine bir bakmanız yeterli.
NEMLENDİRME SÜRECİ NASIL İŞLER?
 Suyu içinde tüm hücrelerin yıkandığı bir sıvı olarak düşünürsek, su seviyesinin azalması halinde cildin neden kuruyup pul pul olduğunu anlamamız kolaylaşır. Ancak bu pek de sık görülen bir olay değildir. Vücuttaki tüm enzimatik ve immüniter sistemlerin görevlerini yapabilmesi için suya ihtiyacı vardır. Hücreler arası oluşumlar ve antiradikal enzimlerin oluşumu için de yine su gerekli derken, eksikliğinde ciltte gözenekler oluştuğunu da hatırlatmakta fayda görüyoruz.
SU İYİ BİR MAKYAJ TEMİZLEYİCİ OLABİLİR Mİ?
Özellikle yaz aylarında temizleme sütünüz ya da köpüğünüzü kullandıktan sonra bol suyla durulamanız cildinizin tazelenmesini sağlar. Özellikle içinde cildi soymaya yarayan küçük granüller bulunan köpükler cildi hem ölü hücrelerden, hem de tozlardan arındırmak için ideal. Bu tip kremlerin en önemli fonksiyonu, gözeneklerin diplerindeki kirlere kadar ulaşarak, derinlemesine temizlemesi.
Etkileşim Öldürür mü?
~Yediklerimiz ve genler değil bunların etkileşimi öldürüyor ~
Amerikan Newsweek Dergisi, beslenme ve diyet ile insanların genetik yapılarının nasıl etkileşime girdiğini anlama çalışmalarının tıpta yepyeni bir sayfa açtığını yazdı. Buna göre insanı öldüren şey, yedikleri ya da genleri değil, bunların karşılıklı etkileşimi.
NEWSWEEK’in ‘Diyet ve Genler’ başlıklı çalışmasını kapak konusu yaptı. Dergide, sadece diyete dayalı sağlıklı yaşam tavsiyelerinin bir sona doğru gittiği, gelecek on yıl içinde, hastaların ‘genetik profilleri’ temel alınarak sağlığa yönelik risklerin çok daha iyi anlaşılacağı ve daha uygun ‘kişiye özel’ beslenme planlarının üretilebileceği belirtildi. Bu çerçevede, bazı hastalardan brokoli yemeleri istenirken, diğerlerinden ‘çok daha fazla’ brokoli yemeleri talep edilebilecek. 
Newsweek’e göre, tıpta çok yeni bir alan olan ‘beslenme genomikleri’ besin ve genler arasındaki etkileşimi çözümleyerek nasıl daha sağlıklı olunacağına ışık tutmaya başladı. Oysa eski paradigmaya göre ‘iyi genler müdahale etmedikçe, kötü beslenme kalp-damar hastalıkları ve kansere yol açıyor’du. Ancak yeni çalışmalar, bazı yiyeceklerin koruyucu ya da zararlı genleri harekete geçirirken, diğer yiyeceklerin bunlar üzerinde baskı kurduğunu gösteriyor. 
Alışılagelmiş beslenme tavsiyelerinin genel anlamda doğru olduğunu belirten uzmanlar, farklı ilaçların farklı insanlarda farklı tepkilere yol açmasının nedenlerini anlamaya çalışıyorlar. Beslenme ve genler arasındaki ilişkinin çok karmaşık olduğuna dikkat çekilirken, örneğin 150 ayrı tip genin şeker hastalığının bir türüne ve 300 ayrı tip genin de obeziteye cesaret verdiği belirtildi.
Tufts Üniversitesi’nden Jose Ordovas, bu durumu bir elektrik paneline benzetiyor. Metabolizmada çok yüksek sayıda genin birbiriyle etkileştiğini belirten, Ordovas, ‘Bazı aydınlatma anahtarlarını tanıyoruz. Ama bazı insanlarda anahtara basınca ışık yanmıyor. Çünkü henüz hakkında bilgi sahibi olmadığımız başka anahtarlar var’ diye konuştu. Uzmanlar, elektrik panelinin iyi bir haritasının çıkarılmasının yıllar alacağına da dikkat çekiyorlar.
Çalışmalar sürerken haritanın parçaları da ortaya çıkıyor. Örneğin, yeşil çayın içerdiği antioksidanlar, kalp-damar hastalıkları ve bazı kanser türlerine karşı önleyici güce sahip. Ancak bu güç, bazı kadınlarda ve göğüs kanserine karşı kendini göstermiyor. Güney California Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre, bu, COMT adı verilen enzim üreten genden kaynaklanıyor. COMT’un daha az aktif olan bir türünü üreten kadınlar, göğüs kanserine karşı yeşil çaydan daha çok yararlanıyor. Araştırmalar, farklı yiyeceklerin farklı genleri ve enzimleri farklı kişilerde farklı etkilediğini ortaya koyuyor.
APO E4 GENİ, HÜCRELERİMİZDEKİ GİZLİ AZRAİL
California Üniversitesi’nden Raymond Rodriguez, ‘Gittiğimiz yeri görüyoruz. Tükettiğimiz yiyeceklerle ilgili tahminlerde bulunma işini artık aşıyoruz’ dedi. ‘Apo E’ diye bilinen proteinin üretimini kontrol eden gen, kolestrol düzenlemesinde başaktör olarak görev yapıyor. Bu genin E2, E3 ve E4 diye bilinen üç türü var. En çok rastlanan türü E3. Ancak E2 türü yüksek olanların genelde kolestrol düzeyleri ortalamanın altında. Buna karşılık E4 türü, potansiyel bir azrail niteliğinde. E4, beslenme ile gelen bütün risk unsurlarını daha büyük birer canavar haline getiriyor ve Alzheimer, kalp-damar ve şeker gibi hastalıkların kapısını aralıyor. Uzmanlar, hastaların ‘genom profillendirmesi’ temeline dayanan beslenme yöntemleriyle risk unsurlarına karşı daha iyi korunacağını ifade ediyorlar. Boston Üniversitesi’nden Dr. Victoria Herrera, ‘Hastalara sonuç vermeyen tavsiyelerde bulunmak, bizi birer yalancı yapıyor. Genotip temelinde teşhis yaparak deneme-yanılmayla hataları aşabiliriz’ dedi.
SOYA VE KÖRİ YAŞATIYOR
‘Asyalıları hormona duyarlı göğüs ve prostat kanserinden koruyan nedir?’ sorusuna yanıt arayan uzmanlar, bu coğrafyada çok yaygın kullanılan ‘soya’daki ‘lunasin’ maddesini gösteriyorlar. Uzmanlara göre lunasin, 123 ayrı geni prostat hücrelerine karşı aktif hale getiriyor. Bunlardan bazıları, tümör gelişimini önlerken diğerleri hasarlı olan DNA’ları onarıyor. Çalışmaların yoğunlaştığı bir başka alan da ‘köri’ ve içerdiği ‘curcumin’ maddesi. Curcumin, kalp hastalığı, kolon kanseri ve Alzheimere karşı son derece etkili. Prof. Sally Frautschy, çok köri kullanılan Hindistan’da Alzheimer hastalığının en az görüldüğünü kaydetti. Frautschy ve nöroloji uzmanı olan eşi Greg Cole ise, beslenme genomikleri alanında ilerleme sağlandıkça, ilaç firmaları için de yepyeni fırsatların doğacağını belirtti.   
Çalışanlara Pratik Öneriler
Çalışanlara pratik öneriler
Özellikle çalışanlar için bu denli düzenli programları yürütmek elbette çok zor. Ama en azından şunlara dik­kat etmenizde yarar var:
- Alkollü içeceklerden ve hazır meyve sularından uzak durmak
- Çayı şekersiz ve açık  içmek
- Haftada bir kaç kez (en az 4), en az 45 dakika olması kaydıyla yürüyüş yapmak
- Günde en az 12 bardak su içmek
- Günde en fazla 2 - fincan kahve tü­ketmek
- Günde l kutu soda tüketmek
Kanserden korunmak için...
Fransa'daki Uluslararası Kanser Araştırmaları Enstitüsü'nün araştırma bulguları, bazı sebze ve meyvelerle yapılan diyetin belli kanser türlerine karşı etkili olduğunu ortaya koydu.
Fransa'nın saygın gazetelerinden Le Figaro'nun haftalık dergisi, bilimadamlarının araştırmalarına dayanarak, kansere karşı nasıl diyet uygulanacağını ve kanser tedavisinde umut ışığı olan "10 yeni silah"ı açıkladı. Le Figaro, Fransa'daki Uluslararası Kanser Araştırmaları Enstitüsü'nün yayınladığı son raporu kapak konusu yaptı. Buna göre; her sebze ve meyve belli bir kanser türünü önlüyor.
Tıbbın geldiği son noktada kansere yakalanan her iki kişiden biri kurtarılıyor. Uzmanlara göre; her öğün, sebze ve meyve ağırlıklı beslenenler, kansere yakalanma riskini yarıyarıya azaltıyor.
Uzmanlar çoğu sebzenin çiğ ya da turfanda yenmesinin kansere karşı daha etkili olduğu görüşünde birleşiyor.
Sebze ve meyvelerin yararının sırrı henüz tam olarak tespit edilememekle birlikte, bazılarının belli kanser türlerine karşı etkili oldukları laboratuvar deneylerinde kesinleşti. Verilere göre kanser vakalarının üçte biri bilinçsiz beslenme sonucu ortaya çıkıyor. 15 yıldır besinlerin koruyucu etkisi üzerinde bilimadamları tarafından yapılan araştırmaları değerlendiren Fransız Profesör Elio Riboli, "Yüzlerce besin türü arasından sadece 20'sinin yararını saptanabildi" diyor. Özellikle meyve, sebze, soğan ve ceviz türü besinler içerdikleri maddelerle kansere zemin hazırlayan zehirli maddelerin vücuttan atılmasını sağlıyor.
Lifli besinlerin sindirim sisteminde ortaya çıkan kanser türlerine karşı etkili olduğu tespit edildi. E ve C vitaminlerinin kanser üzerindeki etkisi de diğer vitaminlere göre fazla.
Hangi sebze hangi kanser türüne etkili?
BAĞIRSAK VE GÖĞÜS KANSERİ
Brokoli
Sağlık bombası. Johns Hopkins Üniversitesi uzmanlarına göre, bağırsak ve göğüs kanserine iyi geliyor. Özellikle brokolinin olgunlaşmamış turfanda hali çok yararlı.
PROSTAT VE AKCİĞER KANSERİ
Domates
Harvard Üniversitesi'nden Dr. Edward Giovannucci'nin elde ettiği bulgulara göre domates, prostat, akciğer ve mide kanserlerine karşı koruyucu etki yapıyor. Ancak güçlü etkinin sağlanabilmesi için günde 10-15 domates yemek gerekli.
BAĞIRSAK VE GÖĞÜS KANSERİ
Kepekli ekmek
Lifli besinlerin de kansere karşı önemli bir etkisi var. Kepekli ekmek bağırsak ve göğüs kanserine karşı koruyor.
MİDE VE BAĞIRSAK KANSERİ
Yeşil çay
Japonya'da bilimadamları, ülkede yeşil çay içilen bölgelerde mide ve bağırsak kanserinden ölen insanların sayısının diğer bölgelere oranla çok daha az olduğunu saptadılar. Deneyler, yeşil çayın ayrıca cilt ve akciğer kanserine karşı da koruyucu etki sağladığını gösterdi.
MİDE KANSERİ
Sarmısak
Fransız Inra Araştırma Enstitüsü'nde yapılan deneyler, sarmısağın mide kanserinin her aşamasında ciddi oranda önleyici etki yaptığını ortaya koydu. İçerdiği kükürtlü madde nedeniyle kansere oldukça etkili. Ayrıca alerjiyi de iyi geldiğinden özellikle tercih ediliyor.
GÖĞÜS KANSERİ
Balık
Göğüs kanserine karşı etkili. Balıkların içerdiği yağlar insan vücudundaki kanserli hücrelerin kendi kendisini yok etmesine neden oluyor.
Bitkisel yağlar
Soya, ceviz, pamuk bitki yağlarında E vitamini var. Kansere karşı birebir. Fransa'da göğüs kanserine karşı yararlı olduğu saptandı.
KANSERİN YERLEŞMESİNE KARŞI
Üzüm
Kanserin yayılmasını önlüyor. Ayrıca üzümün kabuğunda bulunan bir madde, kanserin yerleşmesine zemin hazırlayan öğeleri yok ediyor.
GÖĞÜS VE RAHİM KANSERİ
Soya fasulyesi
Bol miktarda soya tüketen Çinli ve Japon kadınlar üzerindeki araştırmalar bu bitkinin de yararını ortaya çıkardı. Bu kadınlarda göğüs kanserine yakalanma riskinin oldukça düşük olduğu gözlendi. Soya, rahim kanserine karşı da etkili.
Yemek Hazırlarken Dikkat
Yemek Hazırlarken Aşağıdakilere Dikkat Edin!
- Basit yemekler hazırlanmalı.
- Kızartma yerine; fırında, haşlama ya da ızgara tercih edin.
- Krema yerine un, nişasta, patates kullanın.
- Yağ yerine, lezzeti arttırmak için baharat ve taze otları kullanın.
- Etlerin yağlarını ayırın.
- Pişirirken atıştırma huyunuzdan vazgeçin. Unutmayın "damlaya damlaya göl olur".
- Pişirirken yağsız tavalar kullanın.
- Tariften yemek hazırlıyorsanız, tariftekinin yarı kadar yağ katın.
- Katı yağ yerine, sıvı yağı tercih edin.
BAZI HASTALIKLARDA KULLANILAN DROGLAR

ADET SÖKTÜRÜCÜ
Civanperçemi Çörekotu  Günlük  Pelin otu Safran Üzerlik tohumu
Adet kanamaları (aşırı)
Rahim miyomları 30 yaşını geçmiş kadınların % 30 unda bulunan rahimin düz kas ve bağ dokusu hücrelerinden gelişen iyi huylu (kanser olmayan) urlardır. İlk defa genellikle kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının yaptıkları muayene sırasında tespit edilirler. Rahimde büyüme ve/veya şeklinde düzensizleşme ile kendilerini belli ederler. Hastaların büyük çoğunluğunda kesinlikle hiç bir şikayete sebep olmazlar. Bir miyomun büyüklüğü bir bezelye tanesinden küçük veya bir kavundan büyük olabilir. Herhangi bir hastada bir tek miyom olabileceği gibi değişik büyüklüklerde pek çok miyom da aynı rahimde bulunabilir.
Bütün miyomların alınması gerekir mi? Hastaların büyük çoğunluğu için cevap kesinlikle hayırdır. Belirti vermeyen ve aşırı bir büyüme göstermeyen miyomlar gözlenir ve hastalar muhafazakar olarak takip edilebilir. Bazen ultrasonografi incelemesi de gerekebilir. Başlıca yararları teşhisin doğrulanması, miyomların büyüklüklerinin ölçülmesi, büyüklüklerindeki değişikliklerin izlenmesi (yani miyom büyümeye devam ediyor mu?) ve miyomun yumurtalık urlarından ayrımının yapılmasıdır. Bu son nokta çok önemlidir. çünkü bir yumurtalık uru muayenede miyomla karışabilir. ve yumurtalık urlarının kanser olmaları ihtimali daha fazladır.
Ne zaman tedavi gerekir?
a) 3 aylık gebelik cesametinden (yani büyükçe bir greyfurt kadar) büyük olanlar. Daha da büyümelerine müsaade edilir ise daha sonra yapılması gerekecek ameliyatın komplikasyon riskleri, bilhassa üreter ve mesane gibi idrar yolu organlarının yaralanma riskleri artar. İlaveten büyük miyom ameliyatları sırasında kan kaybı ihtimali de artar. Hiç bir şikayete sebep olmasalar dahi çok büyük miyomlar "dejenerasyon"a uğrayabilirler. Bu halde miyom o kadar büyür ki miyomun damarları kan taşımakta yetersiz kalır. Yeterli oksijeni alamayan miyom hücreleri ölür. Bu halde ani karın ağrısı çok aşırı ağrı ve hassasiyet olur. Rahimin ameliyatla alınmasından başka çare kalmaz. Çok büyük miyomları olan bazı hastalarda ise nadiren ölümcül akciğer ambolisi de (akciğer damarlarının kan pıhtısı ile tıkanması) görülebilir.
Büyük miyomların ani ve hızlı büyümesi altta yatan kanser ("leiomyosarcoma") nın tek belirtisi de olabilir. Maalesef miyomların mikroskopla incelenmesinden başka miyomların kanserden ayrılmasının güvenilir bir yöntemi yoktur. Kanserli değişiklikler genellikle sadece urun merkezinde bulunur ve bir hastanın gerçekten kanser olup olmadığına karar vermek için özel hücre sayımı teknikleri gerekir. Ameliyata karar verirken hasta bu gerçeği göz önünde bulundurmalıdır. Rahimi koruyarak sadece urun alınması amacı ile yapılan miyomektomi ameliyatında kanserli hücrelerin kalması ihtimali vardır. Rahimin tamamen alındığı histerektomi ameliyatında ise urun yayılma ihtimali en aza indirilir. Kanser ihtimali 750-1000 hastada 1 dir.
b) Aşırı kanama ( adet kanamalarının aşırı miktarda olması veya süresinin uzaması, ara ara veya devamlı kanamalar) Miyomlar adet düzensizliklerinin başlıca sebeplerinden biridir. Paradoks olarak greyfurt cesametinde büyük miyomlar hiç bir belirti vermez iken küçük, bilhassa rahim boşluğuna doğru belirginleşmiş miyomlar sıklıkla aşırı kanama sebebi olabilirler. Nadiren uzun sapı olan bir miyom haznede bir kitle şeklinde hasta tarafından fark edilebilir.(Vajene doğmuş miyom) Bu tip miyomlar basit bir ameliyat ile (burularak) alınabilir ise de aşırı bir kanama ihtimaline karşı da hazırlıklı olmak gerekir. Daha iyi bir teknik "Histeroskopi" dir. Rahim ağzından ışıklı bir alet ile rahim içerisine girilerek gözlenir. Buradan sallanan miyomlar görülür ve kanamanın tam yeri tespit edilir.
c) Baskı hissi- Miyomlar büyüdükçe giderek komşu organlara baskı yaparlar. Zamanla hastada karın alt kısmında bir baskı ve ağırlık hissi başlar. 3 aylık gebelik cesametini geçen miyomlarda mesane üzerinde sert bir kitle de hissedilebilir. Mesane üzerindeki baskı arttıkça mesane tam genişleyemeyeceğinden sık sık idrara çıkma ihtiyacı hissedilir. Gebe kadınlarda da benzer bir durum söz konusudur. Rektum üzerine baskı, dolgunluk hissi ve kabızlığa sebep olur. İlişki sırasında da rahatsızlık hissedilebilir.
d) Ağrı- Daha önce de belirtildiği gibi miyomlar genellikle sessizdir. Bariz ağrı ve hassasiyet ortaya çıkarsa genellikle dejenerasyonun belirtisidir. Hızla büyüyen miyomun damarları yetersiz kaldığında dokular oksijensiz kalır ve ölebilir. (Miyomun enfarktüsü!) Eğer tedavi edilmezse vücut bu ölü dokuyu yavaş olarak absorbe eder fakat hasta haftalar boyunca dayanılmaz ağrılar çekebilir. Büyük dejenere miyomların tedavisi genellikle histerektomi(rahim alınması) ameliyatıdır. Miyomlar klasik olarak adet sancılarına sebep olmazlar.
e) Teşhiste karışıklık- Eğer bir miyom yumurtalığa yakın ise yumurtalık urları ile karışabilir. Yumurtalık uru teşhisi yerine yanlışlıkla miyom teşhisi konulabilir. Yumurtalık kanserleri ise özellikle ölümcüldür. 5 yıl yaşama ihtimali % 15-20 dir. Bu nedenle miyom ile yumurtalık urlarının ayrılması çok önemlidir. Muayene ve ültrasonla genellikle doğru bir teşhis konulabilir. Fakat şüpheli olgularda tomografi ve hatta laparoskopi gerekebilir.
Tedavi seçenekleri
a) Gözlem-izleme- Miyomlu bir rahim sessiz ise ve yukarıdaki durumların hiçbiri yoksa muhafazakar bir izleme uygundur. Miyomlar büyümeye devem edebileceklerinden düzenli aralıklarla izlenmeleri gerekir.
b) Hormon tedavisi- Aşırı kanama progesteron etkili ilaçların aylık kullanılması ile kontrol altına alınabilir veya azaltılabilir. Ancak bilhassa rahim boşluğuna doğru belirgin miyomlar (submüköz miyom) bu tedaviye yanıt vermeyebilir. Fakat basit ve ucuz bir tedavi olduğundan denemeye değer. Uzun etkili bir form (Depo Provera) 3 ayda bir enjeksiyon ile uygulanır ve adet kanamasını tamamen kesebilir. Başarılı olunur ise tıbbi tedaviye sınırsız bir süre devam edilmelidir. GnRH agonisti denilen çok özel bir ilaç tedavisi kanamanın GEÇİCİ bir süre ile kontrolü veya ameliyat öncesi miyomun küçültülmesi maksadı ile kullanılır. İlaç kesildiğinde 6 ay içerisinde miyomlu rahim tekrar tedavi öncesi büyüklüğüne ulaşır(%85 vaka) . Böylece bu çok pahalı aylık ilaç tedavisinin tek yararı ameliyattan önce sadece geçici bir süre miyomun küçülmesi ve ameliyatın kolaylaşmasıdır.
c) Muhafazakar cerrahi
1) "Küretaj"- Kanamalı hastalıklarda çok eskiden beri uygulanan bir işlemdir. Rahim ağzının genişletilmesinden sonra kaşığa benzer keskin kenarlı bir aletle rahim boşluğuna girilerek rahim iç duvarları kazınmak sureti ile temizlenir. Körlemesine yapılan bir işlem olduğundan çoğu saplı miyomlar ve polipler atlanabilir. Miyomlar sağlam bir sapla rahim duvarına tutunmuşlardır. Bazen ise patates yumrusu gibi rahim boşluğuna doğru çıkıntı yaparlar. Sadece ince saplı bir miyom küretajla alınabilir. Fakat böylesi miyomlar bir kaide değil istisnadır. Pratik olarak küretaj sadece düşükten sonra kalan gebelik ürünlerinin boşaltılmasında ve hiperplazi olgularında teşhis ve tedavi amaçlı kullanılabilir.
2) Histeroskopik submüköz rezeksiyon- Bu işlemde rahim ağzından ışıklı bir teleskop sokularak rahimin içi gözle görülür. Kanayan ve çıkıntı yapmış miyomlar rahim boşluğunun şekli normale dönene kadar tıraş edilebilir. Çıkıntı yapmış miyomun önemli bir kısmı rahim duvarı içerisinde bırakılabilir. Kanayan damarlar elektrik enerjisi ile pıhtılaştırılır. Bu işlem aşırı veya uzun süreli kanaması olup da gebe kalabilme kabiliyetini korumak isteyen kadınlar için uygundur. Diğer taraftan hasta gebelik istemiyor ise rahim duvarının iç derisinin (endometrium) tamamı alınabilir (rezeksiyon). ve kanama elektrik ile durdurulabilir (ablasyon). Sadece miyomun alınması da problemi çözebilir. Fakat başarılı olacağının kesin garantisi yoktur. Çünkü aşırı kanama rahim duvarının içerisindeki (intramural) miyomlara bağlı olabilir. Bunlar da histeroskopik olarak çıkarılamayabilir.
Aşırı adet kanaması olan hastalarda endometrial rezeksiyon ve ablasyon işlemi kalıcı olarak adet kanamalarını durdurması ile rahimin alınması "histerektomi" ameliyatına karşı mükemmel bir alternatif oluşturur. Hastaların % 85 inde adet kanamaları tamamen kesilir. % 3-5 olguda işlem başarısız olur. İşlemin yumurtalıklar üzerine hiç bir etkisi yoktur. Böylece hormonlarda önemli hiçbir değişiklik olmaz. Bu tedavinin yapılması için hastaneye yatmak da gerekmemektedir.
3) Miyomektomi- Sadece miyomlu urları çıkararak rahimi korumak amacı ile yapılan bu ameliyat laparoskopi (göbekten açılan küçük bir delikten ışıklı teleskop ile karın boşluğuna bakarken açılan diğer küçük deliklerden karın içerisine sokulan özel aletlerle yapılan ameliyat) ile ya da geleneksel kesi (laparatomi) ile yapılabilir. Laparoskopi mümkün görülüyor ise tercih edilir. Ancak laparoskopik ameliyatta dokunma duyusu kullanılamadığından intramural miyomların hissedilmesindeki güçlük nedeni ile geleneksel miyomektomi ameliyatları daha başarılı olmaktadır.
Sıklıkla önce bazı özel ilaçlar verilerek ( GnRH analogları) miyomlar küçültülür. Miyomlar küçük olunca yapılacak ameliyatın kesisi de daha küçük olur. kan kaybı az olur, laparoskopi ile alınması mümkün olabilir. Miyomektomi ameliyatı geçiren hastaların izleyen doğumları rahimdeki yaranın büyüklük ve derinliğine bağlı olarak normal yolla veya sezaryen ile olabilir. Kesi rahim boşluğuna değin ulaşıyor ise doğum sancıları sırasında rahim yırtılması ve iç kanama riskini azaltmak için genellikle sezaryen ile doğum yaptırılır.
d) Kesin cerrahi
Histerektomi- Miyomların çoğunluğunun tedavisi (gerekli ise) rahimin ameliyatla alınması ile yapılır. Total histerektomi rahim boynu ve gövdesinin birlikte alınması subtotal veya supraservikal histerektomi ise sadece rahim gövdesinin alınması rahim boynunun ise bırakılması demektir. Histerektomi teriminin yumurtalıkların da birlikte alınması veya alınmaması ile bir ilgisi yoktur Her iki tip histerektomiyi savunanlar vardır.
Subtotal histerektomiyi savunanlar rahim boynunun bırakılmasının pelvis dokularına daha iyi destek sağladığını, mesane fonksiyon bozukluğu ihtimalini azalttığını ameliyat sonrası infeksiyon ihtimalini azalttığını, seksüel fonksiyon sonuçlarının daha iyi olduğunu öne sürmektedirler. Eğer subtotal histerektomi laparoskopi ile yapılır ise hasta çok çabuk iyileşmekte ve ameliyatın ertesi günü taburcu olabilmektedir ve bir hafta sonra işine dönebilmektedir.
Rahimin çıkarılması a) geleneksel kesiden(laparatomi) veya b)vaginal yoldan veya c) laparoskopik yoldan yapılabilir. Karından klasik yolla yapılan histerektomi en az arzu edilendir. İyileşme uzun sürer daha eziyetlidir ve daha büyük bir nedbe bırakır. Vajinal histerektomi görünen bir nedbe bırakmaz iyileşme daha hızlıdır. Laparoskopik histerektomide iyileşme çok hızlıdır, ameliyat kesileri miniktir ağrısı azdır. Fakat en önemlisi ameliyat sırasında karın içerisi gözle görüldüğünden yapışıklıklar, endometriosis gibi diğer hastalıkların da birlikte tedavisi mümkün olur. Eski bir cerrahi deyim daima hatırda tutulmalıdır: "Batın sürprizlerle doludur." Karın içerisi bir kez gözle görüldükten sonra operatörünüz ne tip bir ameliyat yapacağını kesin olarak belirler. Hastalar ihtimalleri önceden doktorları ile iyice tartışmalıdır.
Histerektomi sırasında yumurtalıkların da birlikte alınıp alınmaması konusu miyom probleminden tamamen apayrı bir konudur. Her hasta için ayrı ayrı düşünülmelidir
  •  


AFRODİZYAK
Adaçayı
Amber Çakşırotu kökü Ginseng Havuç tohumu Isırgan tohumu İğde çiçeği Mahlep Safran Salep Tarçın Vanilya Zencefil


Ağız kokusundan kurtulmanın yolları

Hoş olmayan nefes kokusu sorunu yaşayan kişilerde önemli sosyal ve psikolojik sıkıntılara neden ağız kokusu rahatsızlığının toplumun yüzde 50'sini etkilediği tahmin ediliyor.
15/07/2006 - 02:13
Telefonla yapılan bir ankette ABD'de yaşayan erkeklerin yüzde 50'si, kadınların yüzde 60'ı nefes rahatlatıcı' ürünlerden kullandıklarını söylemişlerdir. ABD'deki yıllık tüketim sadece ağız suları için 740 milyon dolar civarında ve nane şekeri veya ağız spreyleri gibi 'ağız koku dispenserleri' için de yaklaşık 625 milyon dolar para harcanıyor; Almanya'da ise bu rakamlar üçte bir civarında olduğu tahmin ediliyor.
Ağız kokusunun nedeni ve tedavisi ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi Jinemed Hospital'dan KBB Uzmanı Op. Dr. Şenol Civelek yanıtladı.
Ağız kokusu neden kaynaklanır? 
Halitozis dediğimiz ağız kokusu, ağızda bulunan bakterilerin hidrojen sülfür içerikli ürünlerinden ortaya çıkmaktadır. İyi ağız hijyenine sahip bireylerde hidrojen sülfür üreten bakteri popülasyonu azınlıkta iken kötü ağız hijyenine sahip kimselerde bu tip bakteri sayısı artmaktadır.
Ağız kokusunu tipleri var mı? 
Ağız kokusu fizyolojik, patolojik ve psikolojik olmak üzere üç tiptir.
Fizyolojik ağız kokusu nedir? 
Açlıkta ve beslenme alışkanlığına bağlı olarak yemeklerden sonra fark edilen ağız kokusudur.
Fizyolojik ağız kokusuna ne yol açar? 
Yüksek protein içerikli; kırmızı et, balık, peynir ve süt ürünleri gibi gıdalarla bakterilerin etkileşmeleri sonucunda oluşur. Ayrıca soğan, sarımsak, turp gibi koku veren yiyecekler de ağız kokusuna yol açan sülfür içermelerinden dolayı nefes kokmasına yol açar. Alkol alımı, kahve içimi ve sigara kullanımı da ağız kokusuna yol açmaktadır.
Nasıl tedavi edilir?
Fizyolojik ağız kokusu; etkili bir ağız temizliğine derhal cevap verebilen tip ağız kokusudur.
Patolojik Ağız kokusu nedir? 
Patolojik ağız kokusu kalıcı bir durumdur. Diş fırçalama, ağız çalkalama gibi alışılmış ağız temizleme metotları ile düzelmez. Kokunun kaynağına inilerek tedavi yapılmalı gerekir.
Patolojik ağız kokusuna ne yol açar? 
Genellikle ağız-yutak hastalıkları ve çeşitli sistemik hastalıklarda ortaya çıkar. Yaklaşık yüzde 90 ağız kaynaklıdır. Ağız kokusu temel olarak ağız boşluğunun hijyeni ve diş-dişeti sağlık durumu ile alakalıdır. Kokuya gıda artıkları, ağız mukozasından dökülen hücreler, tükürük ve ağızda toplanan lökositlerin artıkları yol açar. Ağız kaynaklıları da çoğunlukla dişeti hastalıkları, diş çürüğü, ağızdaki eski dolgu ve kaplamaların altındaki çürüklerden kaynaklanmaktadır.
İnsanın dili ağız kokusuna neden olabilir mi? 
İnsan dilinin arka tarafı eğer tükürük tarafından tam olarak temizlenemiyorsa, buradaki ufak buruşukluklar arasında da rahatça bakteriler yerleşebilir ve bu da ağız kokusun yol açar. Bu durum çürümüş yumurta kokusu şeklinde ağız kokusuna yol açıyor.
Patolojik ağız kokusu başka nedenlerden kaynaklanabilir mi? 
Diğer ağız kaynaklı sebepler kronik bademcik iltihapları, ağız içinde meydana gelen mantar hastalıkları ve ağızda yara yapan hastalıkların seyrinde de ağız kokusu meydana gelebilir. Ağız kuruluğuna sebep olan Tükürük bezi hastalıkları, şeker hastalığı, hepatitler, Vitamin eksiklileri, menopoz, duygusal gerilim, ilaçlar azalmış tükürük akımına yol açarak ağzın kendi kendini temizleme mekanizmasının ortadan kalkmasına ve ağız kokusu oluşur.
Ağız kokusunu yol açan ağız dışı sebepler var mı? 
Ağız dışı sebeplerin başında burun ve sinüslerden kaynaklanan ağız kokuları gelir. Burada özellikle burun tıkanıklığı olan kişilerde ağız solunumundan dolayı ağız kuruması olmakta bu da oral hijyeni bozup halitozise yol açmaktadır. Sinüzit iltihaplanması ve artmış tükürük salgısı ile halitozis sebebi olabilir. Burunda veya ağız-yutak da mevcut yabancı cisimler iltihaplanmaya yol açarak nefeste kötü kokuya sebep olabilmektedir. Birçok yabancı cisim kaza eseri buruna içine kaçmış ve uzun süre ihmal edilip kalmış olabilir. Özellikle çocuklar ve zihinsel engelli hastaların değerlendirilmesinde yabancı cisimler akla getirilmelidir.
Psikolojik ağzı kokusu yani "halitofobi" neden kaynaklanır? 
Bazı hastalar başkalarının fark etmediği ağız kokusundan şikâyetçi olabilirler. Bazen bu inanç o kadar kuvvetli olur ki hayatlarını olumsuz yönde etkiler, depresif bir hâl alırlar ve hatta intiharı bile düşünürler. Bu hayali halitozis "Olfactory Reference Sendrom" adı verilen psikiyatrik bir durumdur ve hasta kendisinden kaynaklı kötü bir koku olduğuna inanır. Stres altındaki bireylerde tükürük akımındaki azalmayla beraber dolaylı olarak halitozis ortaya çıkabilir. Ayrıca stresin ağız ve diş sağlığını da olumsuz etkilediği bilinmektedir.
Halitofobi nasıl tedavi edilir? 
Hasta ve hekim arasında iyi bir iletişim kurulabilirse hastanın ağız kokusuyla alakalı anksiyetesi ve diğer insanların davranışlarıyla ilgili korkusu azalabilecek ve kokuya yönelik yapılan basit tedavi metotlarıyla rahatlayabilecektir. Bu iyi kurulmuş ilişki hastanın psikolojik danışmayı kabulüne de yardım edecektir
Ağız kokusunun tanısı nasıl konur? 
Ağız kokusunun saptanmasındaki basit bir test de hastanın kendi bileğini yalamasıdır. Birkaç saniye yalanan yerin kuruması beklendikten sonra bölge koklanır.
Kötü kokunun dilden kaynaklı olup olmadığının değerlendirilmesi dilin arka yüzeylerinden plastik bir kaşık vasıtasıyla kazıma yapılması ve koklanmasıyla tespit edilir. Ayrıca "Diş ipiyle yapılan ağız kokusu testi" ise, mumsuz diş ipi arka taraftaki dişlerin arasından bölgelerinden geçirilir ve testi yapan kişi 3 cm mesafeden koklayarak değerlendirmesini yapar
Gaz kromatografi yöntemi nedir? 
Sülfür içerikler için çok hassas fotometrik dedektörler içeren bir cihazdır. Ancak bu cihazın kullanımı için özel, uzman bir personel gerekmesi sebebiyle araştırmayla uğraşmayan kullanıcılar için pratik değildir.
Halimetre nedir? 
Halimetre, nefesteki sülfür içerikleri tespit ederek ağız kokusunun teşhis ve tedavisinde önemli rol oynar. Ağız kokusuna yol açan gaz bölümlerini milyarda bir hassasiyetle "ppb" (parts per billion) cinsinden tespitinde kullanılır. Ölçümler hastanın ağız veya burnundan verdiği hava ile yapılır. En sık kullanılan, en hızlı en kolay metodudur. Halitozisin tanısına yönelik geliştirilen tanı ve uyarı araçları da teknoloji hızıyla daha popüler bir kimliğe kavuşmaktadır
Ağız kokusu nasıl tedavi edilir? 
Tedaviye başlamadan önce kokunun kaynağını bulması gerekir. Burada hastaları değerlendirmede diş hekimi, KBB uzmanı, gastroenteroloji uzmanı gibi ekiplerin beraber çalışması mutlaka tedavinin başarısını arttıracaktır. Ağızda oluşan koku sıklıkla diş tedavisi tedavi gerektirir. Halitozisin tedavisinde etkili metot ağız temizliğine ve temel diş-dişet bakımın yapılmasıdır.
Dil nasıl fırçalanır? 
Dilin fırçalanması ağız kokusunu azaltmada diş fırçalamaktan iki kat fazla etkilidir.
Dil yüzeyinin kazınması için plastik dil kazıyıcıları ve küçük fırçalar dizayn edilmiştir. Bu özellikle bulantı refleksi olan hastalar için kolaylık sağlar. Dil fırçalanırken olabildiği kadar dışarı çıkarılır. Dil temizleyici/kazıyıcı dilin olabildiği kadar arka bölgesine yerleştirilir. Dil üzerine kuvvet uygulayarak öne doğru yavaşça çekilir.
Ağız kokusunu engelleme yöntemleri
  • Diş problemleriyle diğer patolojik nedenlerin tedavisini yapın. Tam bir ağız muayenesi yaptırın. Koku testleri uygulanabilir ki bu testlerle uçucu sülfür gazları ve halitosis hastalığının boyutları tespit edilir.
  • İleri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürükleri tedavi edilmelidir.
  • Ağız enfeksiyonları yok edilmeli gömük, sorunlu dişler çekilmelidir.
  • İyi bir ağız hijyenine özen gösterilmeli. Dişlerin tüm yüzleri ve dil sırtı temiz tutulmalıdır. Ağız enfeksiyonları tedavi edildikten sonra gargaralar ve diş macunları da yardımcı olabilir.
  • Ağız kuruluğuna mani olmak için gün boyu su için.
  • Tükürük salgısını hareketlendirin: bakteri oluşumunu önlemek için ağzın oksijenlenmesine yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğnemek bunun en kolay yoludur. Bu arada      mentollü pastillere dikkat! Kokuyu giderir gibi görünse de kuruluğa neden olur.
  • Su içeriği bol olan sebze (domates, kereviz, pırasa) ve meyveler (elma muhteşem bir ilaçtır) tüketin. Yiyeceklerinizin üzerine maydanoz doğrayın.
  • Eczanelerde satılan maydanoz yağı bazlı kapsüller alın.
  • Sarımsak, soğan ve baharattan kaçının (ya da, sarımsak ve soğanı pişirerek yemeyi tercih edin). Çoğunlukla kötü sindirildiklerinden süt ürünleri de bu probleme neden olabilir.
  • Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek için bir dil raspası kullanın veya fırçalama sırasında dilinizi temizleyin.
  • Alkol ve sigarayı bırakın
AĞIZ KOKUSU / HALİTOSİS/Kötü kokulu nefes
Sebebe göre tedavi gerekir. Ama, öncelikle ağız temizliğine dikkat!
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Elma, karanfil, nane, maydanoz.
Dikkat! Sarımsak, soğan, turp yasak.
R1* 10'ar gram anason + kimyon + rezene + süsen kökü karıştırılır. 4 bardak suya konup kaynatılır. Günde 2 kere l 'er bardak içilir.
R2* Hindistan cevizi çiğnenerek yutulur. (Konun, 1/277)
R3* Besbase ağızda çiğnenir. (Kanun. 1/272)
R4* Patlıcan kaynatılarak suyu içilir. (Kanun. 1/257)
R5* Turunç haşlanarak yenir. (Kanun. 1/257)
R6* Turunç kabuklan ağızda çiğnenir. (Kanun. 1/259)
R7* İğde yenilir.(Kanun)
R8* Kuru üzüm yenilir.(Tezkere)
Ağız kokusu ve paslı dil
Ağız kokusu: ağız boşluğundaki yara, bademcik iltihabı, burun mukoza salgıları, az asitli Mideler veya bağırsak tıkanıkları yüzünden kokabilir. Bunun doktor tarafından Tesbiti gerekir. Ağız boşluğundaki yaralara karşı yoğurtotu ile bademçik iltihabı karşı ada çayı İle gargara yapılmalıdır. Burun mukoza salgıları için ise ılık ada çayı  burna çekilmelidir. 
Ağız kokusuna karşı genellikle içine birkaç damla ardıç yağı damlatılmış bir bardak suyun yudumlanarak içilmesiyle önlenebilir.
Eğer ağız kokusu ağız boşluğundaki rahatsızlıklardan kaynaklanıyorsa ılık Yardımcı olur
AĞIZ YARALARI
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Nane, adaçayı, böğürtlen, golden elma, dut, soğan.
Öneriler;
R1* Her gün l tane çiğ soğan yenir.
R2* 100 gram süzme bala 2 tatlı kaşığı dövülmüş anason ile 4 tatlı kaşığı kuru üzüm konur. Merhem kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Günde 3 kere sürülür.
R3* Bununda yine en iyi ilacı karadut pekmezi veya marmelatını ağızda bekleterek yemektir. Üzerine bir süre birşey yenilip içilmez.
Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir.
Birer çorba kaşığı böğürtlen yaprağı, hunnap, mercimek ve sinirli yapraktan oluşan karışımı kaynatıp, ılıkken gargara yapabilirsiniz.
Kuru üzüm, anason ve balı aynı ölçüde karıştırıp, yaraların üzerine sürebilirsiniz.
Bol kekik çiğneyin.
Akciğer rahatsızları
Isırgan tohumu, karabiber, mürsafi, bal ve hardal eşit miktarda karıştırılır ve sabah akşam birer çorba kaşığı yenir.
AĞIZ YARALARI
Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir
Birer çorba kaşığı böğürtlen yaprağı, hunnap, mercimek ve sinirli yapraktan oluşan karışımı kaynatıp, ılıkken gargara yapabilirsiniz.
Kuru üzüm, anason ve balı aynı ölçüde karıştırıp, yaraların üzerine sürebilirsiniz.
Bol kekik çiğneyin.
  •  
AĞIZ YARALARI
Adaçayı Dut şurubu  Kantaron  Kitre Papatya  Şap
AĞRI KESİCİ
  • Hardal tohumu Kekik yağı Nane  Papatya
ANTİSEPTİK
  • Acıelma yağı
  • Adaçayı Ardıç tohumu Defne yaprağı İğde çiçeği Karabaş yağı Karanfil Rebabiye Kekik Muskat Mürsafi Nane yağı Oğulotu Okaliptüs yağı Sığla yağı
ARPACIK
  • Meyan kökü Papatya Sinirli ot
ARPACIK / İTDİRSEĞİ / HORDOLEUM
R1* 1 diş sarımsak iyice ezilip arpacığın üstüne konur. 10 dakika sonra ılık suyla yıkanır.
R2* 10'ar gram gül çiçeği + mürver çiçeği + papatya çiçeği karıştırılır, 1 bardak kaynar suya 1 tatlı kaşığı konur. Ilınınca süzülüp göz banyosu yapılır. Günde 3 kere.
R3* Bunun en iyi ilacı: Sarısabır bir fındık büyüklüğü alınarak temiz bir bez arasında dövülür. Bir çorba kaşığı kaynatılmış suda eritilerek temiz ve ütülenmiş bir tülbentten süzülerek boş bir göz damlası ilaçlarının kutusuna konulur. Hasta olan göze günde 3 defa ikişer damla damlatılır. 2 - 3 günde geçtiği görülür.
Arpacık Daha Çok, Kuru Cilde Sahip Kişilerde ve Egzamaya Eğilimlilerde Görülür...
Sık karşılaşılan bir sorundur.Nadiren cerrahi girişimler gerektirmekle birlikte, genellikle antibiyotik uygulamasıyla ve öteki basit yöntemlerle iyileştirilebilmektedir.
GENEL BİLGİLER
Arpacık, etkilediği gözkapağı bezlerine göre ikiye ayrılır. Gözkapağının dışında kirpiklere bağlı yağ bezleri vardır. Bunlar, gözün yüzeyini koruyan yağı (sebum) salgılarlar. Bazen salgı bezi kanalı tıkanır ve içerde kalan bakteriler "dış" arpacığa neden olurlar.
Gözkapağının içinde ise, "meibom bezleri" denen bir dizi bez daha vardır. Bunlar da yağ bezleridir, ancak kirpiklerle bağlantılı değillerdir, gözkapağının arka yüzüne açılırlar. Burada oluşan bir tıkanıklık ve enfeksiyon da "iç" arpacığa neden olur.
Arpacık daha çok, derileri kuru ve egzamaya eğilimlilerde görülür. Kepek ve pullanma bu koşullarda ortaya çıkar ve arpacık bunların etkisiyle oluşur. Diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi, genel olarak beden sağlığının bozuk olması ve direnç düşüklüğü de arpacığın sık görülmesine neden olur.
Arpacık ortaya çıkmadan birkaç gün önce gözde kaşınma ve batma hissi başlar. Arpacık bir iki günde ortaya çıkar. Küçük, ağrılı bir nokta biçiminde başlar; sonra şişerek belirgin kırmızı bir püstül (içi irin dolu kabarcık) halini alır. Dış arpacık kolayca tanınır. Ama iç arpacığın görülmesi için gözkapağını dışa doğru çevirmek gerekir. Şişen meibom bezi gözkapağını gerdiğinden iç arpacık, dış arpacıktan daha ağrılıdır.
Arpacıkla birlikte gözkapağındaki ağrı ve batma hissi artar. Işık ağrıyı artırır (fotofobi) ve göz sürekli sulanır. Fotofobi, göz sulanması ve sürekli burnunu çekme, çocukta, kızamık gibi daha ciddi bir hastalığı akla getirebilir
Yeterince erken anlaşılırsa, antibiyotikli merhem ya da damlalar arpacık oluşumunu önleyebilir. Ancak, çoğunlukla tanıdan önce püstül(ağızlaşma) oluşur ve antibiyotikler etkisiz kalır. Tek tedavi, oluşan iltihabın boşalmasını sağlamaktır. Sıcak kompres, kan akımını artırıp gözkapağını yumuşatarak ağrıyı azaltır ve enfeksiyonun iyileşmesini kolaylaştırır. Basit bir sıcak kompres, tahta bir kaşığın çevresine pamuklu bir kumaş ya da pamuk sarıp sıcak suyun altına tutularak yapılabilir. Su dayanılabilir sıcaklıkta olmalı ve kaşık her seferinde kapalı göz üstünde en az 10 dakika tutulmalıdır. Dış arpacığın yerleştiği kıl kökü kolayca fark edilir. Kirpik bir cımbızla alınırsa, arpacık kendiliğinden boşalır, ağrı ve şişlik azalır.
İç arpacığın tedavisi daha zordur. Enfekte olan meibom bezi dışarı açılmaya çalışır ama kalın gözkapağını delemez. Sonunda akyuvarlar enfeksiyonun üstesinden gelir ve belirtiler ortadan kalkar ancak geride mikropsuz bir iltihap kisti kalır. Meibom kisti, gözkapağının altında ağrısız, küçük bir kitle halinde hissedilir ve ancak cerrahi girişimle çıkarılabilir. Lokal anestezi altında gözkapağı dışa çevrilerek kist alınır, çevresi temizlenir.
Gözü ovuşturmak, enfeksiyonu bulaştıracağı için zararlıdır. Kepeğin önlenmesi de önemlidir, çünkü arpacıkta rolü olduğu düşünülmektedir. Neden blefarit, yani gözkapağı iltihabı ise, uzun süreli antibiyotik tedavisi ve hafif kortizonlu damlalar etkili olabilir.
1 çay bardağı sıcak suya bir tutam papatya konur ve bir müddet sonra süzülerek bununla göze masaj yapılır. Bu tedavi 2 saatte bir, 5-10 dakika tekrarlanır.
Astım
Hastalık, çeşitli nedenlerin bir araya gelişinden kaynaklanabilir. Genellikle, alerjik bileşkeler astım nöbetlerine yol açar. Bazı durumlarda neden, doğrudan kalıtımla ilgilidir, bazen de uyaran maddelere karşı organizmanın oluşturduğu bir tepkidir. Bedenin esneklik açıdan yetersizliği de bronşiyal kramplara yol açabilir. Astıma eğilimli kişilerde, gerginlik, korku, aşırı hareketlilik ve yorgunluk nedeniyle oluşan stres, bir astım nöbetini başlatabilir. Asetilsalisilik asit(aspirin) veya benzeri ilaçlar da, bazı alerjik hastalarda bir nöbete neden olabilir.
Bedenimiz, normal şartlarda pek çok etkenle başa çıkabilir. Ama çağımızın şartları, beslenme bozuklukları, yaşamı algılama ve uygulama biçimleri, genel anlamda hastalığın oluşmasında rolü olan öğelerdir ve tedavide göz önünde bulundurulmalıdırlar.
Astım, şifalı bitkilerle tedaviye çok olumlu yanıt veren bir hastalıktır. Ama her hastaya iyi gelebilecek bir örnek reçete hazırlamak olanaksızdır. Çünkü şifalı bitkilerin, hastalığa yol açan etkenlere göre seçilmesi gerekir. *Kramp çözücü ve solunumu rahatlatıcı etkileri olan bitkiler: Şahtereotu, farekulağı(şahinotu-tırnakotu/Hieracium pilosella), güneşgülü(çiğotu/Drosera ratundifolia), çıbanotu, melekotu kökü, mine çiçeği, sedefotu, biberiye, çuhaçiçeği kökü, pelinotu, civanperçemi, kekik, atkuyruğu. *Normalin üstünde balgam oluşumunda, aşağıdaki, balgam söktürücü bitkilerin kullanılması doğru olur: Anason, meyan kökü, öksürükotu, boğadikeni kökü, ökaliptus, ebegümeci, hatmi, sinirliot, ısırganotu, rezene, kekik, çıbanotu, boyotu tohumu, hindiba. *Astım nöbetlerinin kalbi yorduğu durumlarda, arslankuyruğu, alıç ve ökseotu, kalbi güçlendirici etkileriyle, fevkalade yararlı olabilir. *Kan basıncının yüksek olduğu durumlarda, ökseotu, alıç, ıhlamur dengeyi sağlayabilir. *Korku ve gerginlik hallerinde ise, kediotu kökü, şerbetçiotu çiçeği, arslankuyruğu, yulaf gibi bitkiler başarıyla kullanılabilir. *Alerjik reaksiyonlara karşı ısırganotu denenmelidir.
Ender de olsa, astım bazen yalnızca sinir sistemini güçlendirici droglarla tedavi edilebilir. Çünkü, astım nöbetini başlatan başlıca nedenlerden biri korkudur. Hatta, astım nöbetinden duyulan korku, nöbetin başlamasına neden olabilir. Böyle durumlarda, hastanın iç dünyasını dengeleyici ve kendine güvenini güçlendirici her yöntem uygulanabilir. Sinir sistemini güçlendirici bitkiler, bu süreci destekleyebilir, ama psikoterapinin önemini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Süt ve süt ürünleriyle ilgili birkaç söz daha. Çocuk astımlarında ve egzamalarında, sütün alerjik reaksiyonlara yol açtığı kanıtlanmıştır, hatta, yetişkinlerin bu tür hastalıklarının da süt ve süt ürünlerinden kaynaklanabileceğine inanılmaktadır. Çocuklarımızın, mümkün olduğunca uzun süre anne sütü emmeleri mutlaka gereklidir. Ama memeden kesildikten sonra, bazı zararlı maddeleri içeren inek sütüyle beslenmemelidirler. İçinde birçok harika(!) besin maddesi ve şeker bulunan süt ürünlerinden de kaçınmak gerekir. Hatta kırmızı etten de uzak durulmalıdır. Tüm bunlara karşın, inek sütünün içerdiği zararlı maddelerin hiç birini içermeyen keçi sütü ve peyniri ile bu boşluk pekala doldurulabilir
ATEŞ DÜŞÜRÜCÜ
  • Acı yonga Eğir kökü İğde çiçeği Papatya Pelin otu Zeytin yaprağı
AKCİĞER RAHATSIZLIKLARI
Isırgan tohumu, karabiber, mürsafi, bal ve hardal eşit miktarda karıştırılır ve sabah akşam birer çorba kaşığı yenir
BADEMCİK
  • Böğürtlen Udihindi
BACAK AĞRILARI
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Söğüt, sinameki, sığırkuyruğu.
R1* 4 bardak kaynar suya 30 gram sığırkuyruğu konup 15 dakika demlendirilir. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
R2* 80 derece ısıtılmış 4 bardak suya 1 avuç erkeçsakalı çiçeği konur. 12 saat demlendirildikten sonra süzülür. Günde 3 kere 1'er fincan içilir.
R3* 500 gram funda haşlaması ile tam bonyo yapılır.
BADEMCİK İLTİHABI / TONSİLLİT
R1* 1 Kaynatılmış kereviz yaprağı suyu ile gargara yapılır.
R2* 1 bardak suya 1 tatlı kaşığı bal konur. Karıştırıldıktan sonra gargara yapılır.
R3* 4 bardak suya 2 çorba kaşığı ufalanmış papatya çiçeği (ya da adaçayı) konur. Kaynatılıp süzülür. Ilıdıktan sonra gargara yapılır.
R4* Limonsuyuna batırılmış pamukla temizlenir.
Bademcik
Kekik gargarası çok etkilidir.
Balık yağı içirilmelidir.
            BOĞAZ YANMASI
Boğazda yanma veya gıcık olması halinde bunun birkaç sebebi vardır. Bunlardan birisi  üşütmek.Diğeri çok sıcak veya soğuk bir şey içmek  ayrıca mide ağrısı olduğu zaman midedeki asit eğilince veya geğirince boğaza gelir oda boğazı aşırı derecede tahriş eder. Boğaz tahrişini önlemek için mide tedavisi yapmak gerekir. Oradaki tahribatı gidermek içinde  ada çayı ve limon haşlayıp içmek gerekir. Ayva yaprağı ada çayı limonla beraber içilir.
BADEMCİK
Kekik gargarası çok etkilidir.
Balık yağı içirilmelidir.
Bağışıklık Yetersizlikleri, Enfeksiyona Duyarlılığın Artması ile Oluşan Hastalıklardır.
Bağışıklık yetersizliği hastalıkları, ortak özellikleri enfeksiyona duyarlılığın artması olan çeşitli hastalıklardan oluşan bir gruptur.
GENEL BİLGİLER
Bağışıklık yetersizliği hastalıkları, ortak özellikleri enfeksiyona duyarlılığın artması olan çeşitli hastalıklardan oluşan bir gruptur. Birincil bağışıklık yetersizliği bağışıklık bozukluğunun olduğu yere göre sınıflanır : B hücresi (antikor yapan hücreler), T hücresi virüs ve diğer mikroplarla savaşan ve/veya antikor yapan hücrelere yardım eden hücre), fagositoz (Mikropların savunma hücrelerinin içine alınıp parçalanması) işlemine ve komplemana (bagısıklık sisteminde çeşitli görevleri olan sıvısal proteinler) özgüdür. Her sistem bağımsız olarak yada bağışıklık sistemlerinden biri veya birkaçıyla birlikte davranabilir. Bağışıklık yetersizliği doğumsal (X genine bağlı antikor yokluğu), edinsel (değisken antikor eksikliği, edinsel bağışıklık yetersizliği sendromu=AIDS) ), doğumsal bir anormalliğe ikincil (DiGeorge sendromu) ya da idiyopatik (sebebi bilinmeyen) olabilir.
İkincil bağışıklık yetersizliği, bağışıklık dışı hastalıklardan (erken doğum, beslenme yetersizliği, Hodgkin hastalığı), yaralanmalardan (yanıklar, dalağın alınması) yada tedavi sonucu (steroidler, radyasyon, antikanser ilaçlarla) ortaya çıkabilir. Bağışıklık yetersizliği kalıcı yada birincil hastalığın tedavisiyle düzelen tipte olabilir.
BİRİNCİL B HÜCRESİ HASTALIKLARI :
B hücre bozuklukları kök hücrelerin antikor üreten ve salgılayan plazma hücrelerine olgunlaşmasındaki bozukluklara bağlıdır. Bu bozukluklar B hücre alt grubunda hücreye özgü bozukluklara yada T hücre alt gruplarında düzenleme bozuklukları sonucu bağışıklığın düzenlemesindeki sorunlara bağlı olabilir. Antikor üretim bozuklukları tüm antikorlarda, belirli antikor gruplarında, belirli IgG alt gruplarında eksiklik ya da özgül bir yabancıya yanıtsızlık şeklinde oluşabilir. Antikor üretim bozuklukları doğumsal, geç başlayan , geçici ve ikincil olarak sınıflanabilir.
BRUTON HASTALIĞI :
Doğumsal antikor eksikliği; X genine bağlı geçiş gösterir . Etkilenen erkek bebekler ilk 3-6 ay sağlıklıdırlar, çünkü bu dönemde anneden geçen IgG ile korunmaktadırlar. Semptomlar sık tekrarlayan enfeksiyonlara bağlıdır. Üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, tekrarlayan sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit ve pnömoni görülür. Adenoidler ve tonsiller (Bademcikler) çok küçüktür veya hiç yoktur. Otoimmün bozukluklar sık görüldüğü gibi kanser riski de artmıştır. Parazitlere bağlı gıdaların bağırsaklarda emilim bozukluğu sık görülür. Yeterli antibiyotik tedavisine rağmen enfeksiyonların tedavi edilememesi bu hastalığı akla getirmelidir.
IgG düzeyleri çocukluk çağında nadiren 200 mg/dl’nin üzerine çıkar. Serum IgA ve IgM genellikle saptanamaz. Hücresel immunite testleri normal olmakla beraber bazı hastalarda kan T lenfositlerinde azalma, mitojenlere karşı lenfosit cevabının bozulması ve T-supresör aktivitesinde artma saptanabilir.
Tedavide esas olarak antikor içeren preparatların damardan kullanımı ayrıca devamlı antibiyotikle enfeksiyonların önlenmesi mümkündür.
GEÇİCİ ANTİKOR AZLIĞI :
Anneden geçen antikorların yıkıldığı ve 4-5. aylarında antikor değerleri düşer. Bu dönemde antikor yapımı da yetersizdir. Tek tanı kriteri düşük antikor düzeyinin daha sonra düzelmesidir. Bakteriyel enfeksiyonlar için yeterli tedavi verilmesinden başka bir tedavi gerektirmez. Hastalara rutin aşılama şeması uygulanmamalıdır.
HİPER IgM BAĞIŞIKLIK YETERSİZLİĞİ :
Hastalarda B lenfositleri ve IgM salgılayan plazma hücreleri bulunur. Fakat B hücre farklılaşması yeterli olmayıp nadiren gerekli antikor cevabını oluştururlar. Her iki cinsi de etkiler. Antikor yapan hücrelerde IgM’den sonra gelişim duraklaması vardır. IgG ve IgA tipi antikorların düzeyleri düşüktür, IgM tipi antikorların düzeyi ise yüksektir. Dışarıdan antikor verme ve enfeksiyonların antibiyotikle tedavisi gerekir.
SELEKTİF IgA EKSİKLİĞİ :
En sık rastlanan spesifik bağışıklı yetmezliğidir. IgA solunum, mide bağırsak sistemi ve diğer salgısal alanların ana koruyucu antikorudur. Eksikliğinde tekrarlayıcı solunum enfeksiyonları, kronik Giardiazis (parazit) enfeksiyonu ve otoimmun hastalıklar ortaya çıkabilir. Genetik geçiş gösterebilir. Fenitoin ve diğer sara ilaçlarının kullanılması sırasında, toksoplasmozis (parazitik bir infeksiyon), kızamık ve diğer bazı virüslerle birlikte kazanılmış olarak ortaya çıkabilir. Atopik insanlarda sıklığı daha fazladır. Barsak hastalıklarının görülme sıklığı artar. IgG 2 ve IgG 4 tipi antikor alt grublarında yetmezlik ile birlikte olabilir. Bu hastalara kan ve kan ürünü verildiğinde allerjik reaksiyonlar olabilir. Tekrarlayıcı sinüzit ve akciğer infeksiyonu için geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır.
COMMON VARIABLE İMMUN YETMEZLİK (değişken antikor eksikliği) :
Doğumsal veya kazanılmış olabilir. Ailevi vakalar olabileceği gibi tek tek vakalar da olabilir. Üç farklı immunolojik neden tanınmıştır. İntrensek B hücre defektleri, B hücrelere otoantikorlar ve düzenleyici T hücreleri dengesizlikleri tüm hastalarda ortak özellik, genellikle tüm antikor sınıflarını, fakat bazen sadece IgG’ yi ilgilendiren Antikor azlıklarıdır. Hastaların 2/3 kadarı yabancı proteinleri tanıyan, fakat antikor üretecek olan plazma hücrelerine gelişemeyen, normal sayıda dolaşan. Bulgular X genine bağlı antikor yokluğuna benzer. Fakat tekrarlayıcı bakteriyel enfeksiyonlar daha geç yaşta başlar (15-20 yaş). Barsak paraziti olan Giarda lamblia infestasyonu da oldukça sıktır. Bu hastalar yüksek bir otoimmun hastalık oranına sahiptir.
BİRİNCİL T HÜCRESİ HASTALIKLARI :
Tek başına T hücresi bozuklukları az görülür, çoğu hastada T hücresi bağışıklık bozukluğu B hücresi bağışıklık bozukluğu ile bağlantılıdır. Doğumsal hücresel bağışıklık bozukluğu olan çocuklar erken çocukluk çağında mantar yada virus enfeksiyonları ile başvurur. Bulgular B hücre bozuklukları olanlara göre sıklıkla daha ağırdır.
DI GEORGE ANOMALİSİ :
Sıklıkla timus ve paratiroid bezlerini etkileyen bir embriyolojik gelişim bozukluğu söz konusudur. Etkileri, yeni doğan bebeklerde kalsiyum düşüklüğüne bağlı kasılmalar, damar anormallikleri, çene küçüklüğü ve hücresel bağışıklık yetersizliği görülür. Lenfosit sayısı düşüktür. T hücreleri belirgin olarak azalmıştır. Bu çocuklar yeni doğan evresini aşabilirlerse, yineleyen enfeksiyonlar, kronik kandidiyazis ve gelişme geriliği ortaya çıkar. Timus dokusu nakli bu yeni doğanların bazılarında başarılı olmuştur, diğerlerinde bağışıklık yaşla birlikte kendiliğinden düzelebilir.
KRONİK MUKOKÜTANÖZ KANDİDİYAZİS :
Deri, müköz membranlar , el ve ayak tırnaklarında yerel sürekli kandida (bir maya mantarıdır) enfeksiyonları görülen bir T hücresi hastalığıdır. Bazı hastalarda paratiroid, tiroid, böbrek üstü ve pankreas bezlerini tutan hormonsal problemler de görülebilir. Hücresel bağışıklık bozukluğu kandida ile sınırlıdır, diğer patojenlere karşı bağışıklık genellikle normaldir.
KOMBİNE BAĞIŞIKLIK YETMEZLİKLERİ :
Bu bozukluklarda hem T hem B hücre fonksiyonları baskılanmıştır.
Şiddetli Kombine Bağışıklık Yetmezliği :
Değişen sayılarda B ve T hücreleri bulunmasına karşın, B ve T hücre işlevleri ileri derecede bozulmuştur. Bulgular genellikle yaşamın ilk aylarında ortaya çıkar, gelişme geriliği çarpıcı bir bulgudur. Çeşitli ağır bakteri enfeksiyonları görülebilmekle beraber T hücresi işlev yetersizliğiyle ilgili klinik bulgular baskındır. Kronik kandidiyazis, Pneumocystis-carini gibi protozoa infeksiyonları, hafif giden fırsatçı organizmalar, kontrol altına alınamayan ishal ve yineleyen solunum sistemi enfeksiyonları sıktır. Hastalarda egzama , saç dökülmesi, kansızlık görülebilir. Genetik geçişli olabilir.
WİSKOTT-ALDRICH SENDROMU :
Egzama, trombositopeni (pıhtılaşma hücre azlığı) ve enfeksiyonlara duyarlığın arttığı, X genine bağlı geçiş gösteren bir hastalıktır. IgA ve IgE antikor düzeyleri artmış, IgM azalmış , IgG düzeyi ise normaldir. Yaş ilerledikçe hücresel bağışıklık giderek bozulur ve sonuçta kanser ve fırsatçı infeksiyonlar ortaya çıkar. Kemik iliği nakli sonuçları başarılıdır.
ATAKSİ-TELENJİEKTAZİ SENDROMU :
İlerleyen denge kaybı, göz ve deride yüzeysel damarların belirginleşmesi, kronik sinüs ve akciğer infeksiyonları, kanser ve değişken sıvısal ve hücresel bağışıklık yetersizliği görülen ve genetik geçiş gösteren bir bozukluktur. Bilinen bir tedavisi yoktur.

FAGOSİT BOZUKLUKLARI :
Fagosit bozuklukları niteliksel veya niceliksel olarak ayrılabilir. Fagositik hücre azlığı, doğumsal , kanser veya ilaçlara bağlı kemik iliği işlev bozukluğuna yada fagositik hücreye karşı olan antikorların artan tahribatına ikincil olabilir. Bu bozukluklarda ani bir infeksiyon sırasında bununla savaşan hücre sayısı artabilir, ancak işlevi bozulmuş hücreler savunmaya pek az katkıda bulunur.
KOMPLEMAN BOZUKLUKLARI :
Kompleman bozuklukları kalıtsal ya da sonradan olabilir. Kompleman normal antijenin kaplanarak savunma hücresi tarafından tanınmasının arttırılması, bakteri öldürme işlevi, savunma hücrelerinin iltihap alanına çağırılması için gereklidir. Kompleman bozuklukları, yineleyen enfeksiyonlar, otoimmun hastalıklar ve Neisseria infeksiyonlarıyla ilişkili görülmüştür.
.
BEL SOĞUKLUĞU / GONORE
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Sarımsak, kocayemiş, funda, okaliptüs, çilek, ardıç, lavanta, çam goncaları, hatmi, tavşancılotu.
R1* 100 gram ardıç odunu + 50 gram ardıç goncası + 20 gram dulavratotu kökü kanştınlıp 8 bardak suya konur. Su, yarıya ininceye kadar kaynatılır. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
R2* 10 gram palamut ağacı kabuğu + 20 gram dulavratotu kökü + 30 gram atkuyruğu + 20 gram beşparmakotu karıştırılıp 8 bardak suya konur. Su, yarıya ininceye kadar kaynatılır. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
R3* 1 fincan suya 10 damla selvi tentürü konup günde 3 kere içilir.
BENLER 
R1* 2 bardak üzüm sirkesine 5 çorba kaşığı rendelenmiş bayırturbu konur. 2 saat Güneş'te bekletilir. Kullanmadan önce iyice çalkalanır. Günde 3 kere bir parça dökülüp benin üzeri ovulur.
BOĞMACA/PERTUSİS ve SPAZMODİK ÖKSÜRÜKLER
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Portakal, dulavratotu, selvi, sarmaşık, okaliptüs, marul, süsen, lavanta, kekik, ceviz, ısırgan, denizşakayığı, gelincik, sarımsak, suteresi, incir, elma, pırasa, turp.
R1* Yatak istirahati şart.
R2* Akşamları gelincik çiçeklerinin usaresi içilir.
R3* 4 bardak suya 50 gram sarımsak ile 15 gram kekik konur. Su, yarıya ininceye kadar kaynatılır. 3 saat arayla 1'er bardak içilir.
1 yaşından küçüklere günde 1 çay kaşığı; 1-15 yaş arası olanlara 3 saat arayla 1'er çorba kaşığı verilir.
R4* 12 bardak suya 3 tane pırasa doğranır. Su 1/ 3'e ininceye kadar kaynatılır. 500 gram toz şeker ilave edilir. Yine suyu, 1/3'e ininceye kadar kaynatılıp, süzülür. Sabah- akşam 1'er çorba kaşığı içilir.
R5* 1 bardak ıhlamur suyuna 5 damla yaban kekiği veya selvi tentürü konulup içilir.
BÖBREK AĞRISI/NEFRALJİ
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Ihlamur, kereviz, bakla, pırasa, lahana, kiraz, elma, fındık.
R1* Süt, yumurta, tuzsuz beyaz peynir yenir. Dikkat! Et, balık, pastırma, sakatat, okzalatlı yiyecekler (maydanoz, kırmızı pancar, ıspanak, pazı), kuru yemişler, çay, kahve, alkol yasak.
R2* 10'ar gram karamuk + üvez + meyankökü karıştırılır, 1 bardak kaynar suya 1 tatlı kaşığı konup 5 dakika demlendirilir. Günde 2 kere 1'er fincan içilir.
 Böbrek ve mesane taşı
1 lt. suya birer tutam Kırkkilit otu, Mısır püskülü ve Kiraz sapı konur, 5 dk. kaynatılır ve süzerek günde 2-4 bardak içilir.
Ağrıyı dindirmek içinse; 1 lt. suya birer tutam Keten tohumu ve Meyan kökü konur, 15 dk. kaynatılıp süzülür ve günde 3-4 bardak, aç karnına içilir.
Boğmaca
Yaşamın daha sonraki yıllarında başka rahatsızlıklara ve bünyesel güçsüzlüklere de yol açabileceği için, hastalığın tam anlamıyla tedavi edilmesi gerekir. Tedavide etkili olabilecek bitkiler aşağıda gösterildiği gibi kullanılmalıdır: Frenküzümü yaprağı 2 ölçü, sinirliot 2 ölçü, kekik 1 ölçü, kokulu menekşe (yaprak) 1 ölçü, hatmi(yaprak-çiçek) 1 ölçü, ince kıyılarak harmanlanır. Yarım tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım su bardağı kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür ve biraz balla tatlandırılır. Günde 3-4 kere yarım bardak çay yudumlanarak içilir. Bu karışımın tadı, anason veya meyan kökü ile zenginleştirilebilir. *Yarım tatlı kaşığı dolusu, havanda hafifçe ezilmiş rezene tohumu, 1 bardak süte eklenir, ağır ateşte 1-2 dakika kaynadıktan sonra 10 dakika demlendirilir ve süzülür. Biraz balla tatlandırılarak, günde 1-2 bardak içilir. *1 bardak sıcak suya 1 yumurta sarısı, biraz limon suyu ve bal karıştırılır. Soğutmadan, yudumlanarak içilir. *Sıcak süte biraz soğan özsuyu ve bal karıştırılır, soğutmadan yudumlanarak içilir. *Taze sıkılmış kara turp suyuna bal karıştırılır. Saatte 1 tatlı kaşığı içirilir. Bir günden fazla bekletildiğinde, kötü kokular oluşturur
BÖBREK KUMU veya TAŞI
BÖBREK TAŞLARI VE YETMEZLİĞİ
Böbreklerin çalışmasını aksatan koşullardan birisi de böbrek taşlarıdır. Başta kalsiyum olmak üzere çeşitli minerallerin çökelip sertleşmesiyle oluşan bu taşlar böbrek borucuklarını ya da kanallarını tıkayabilir. Böbrek yetmezliğinden dolayı yükselen kreatinin, üre ve potasyum gibi maddeler bitki ve bitki özleri kullanılarak 1 aydan itibaren normal değerlerine inmeye başlamaktadır. Böbrek taşlarının eritilmesinde ve böbrek yetmezliğinde kullanılan bitki ve bitki özleri vardır. Ancak Eğer hasta idrara çıkabiliyorsa faydalı olabilmektedir. Diyaliz makinesine giriyor ve hiç idrara çıkamıyorsa bitkisel yönden yapacak bir şey yoktur.
Her hastalıkta olduğu gibi bu tip böbrek sorunlarında da bitki ve bitki özlerini bilinçli kullanmak gerekir. Hastalığın aşaması, hastanın yaşı gibi etkenler dikkate alınmalıdır. Doktor kontrolleri ve tahlillerle hastalığın gidişatı takip edilmelidir. Ayda bir yapılacak olan tahlillerle böbreklerin çalışmasının düzelmeye başladığı görülecektir. Toplam 4 ay kadar kullanmak gerekmektedir. Herbalist Tarkan Güveloğlu 'na şahsen veya telefon ile başvurarak tavsiyelerinden faydalanabilirsiniz. Aşağıda benzer bir durumdan yakınarak Herbalist Tarkan Güveloğlu'na başvurup, tavsiye ettiği bitki ve bitki özlerini kullanarak ilk aydan itibaren fayda görmeye başlayan bir kişinin raporu vardır. Kontrole gittiğinde doktorları da bu hızlı iyileşme karşısında şaşırmışlardır. Kendisi bitki ve bitki özlerini kullanmaya devam etmektedir.
Herhangi bir
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Aynkotu, adaçayı, köknar, bakla, ardıçtohumu, sarımsak, koyunotu, yabanîıhlamur, güveyfeneri, arslanpençesi, yoğurtotu, huşağacı, alıç, turp, armut, çilek, muşmula, fındık, enginar, havuç, lahana, pırasa, hindiba, kiraz, soğan, atkuyruğu, kocayemiş meyvesi, köpekayası, funda, deveotu, dişbudak, nohut, taze fasuyle, şalgam, limon, maydanoz, mısır, elma, kavun, üzüm, farekulağı, frenküzümü, siyahmürver, kereviz, karahindiba, erikağacı, yavşanotu, kabak.
Dikkat! Et, ıspanak, kırmızı pancar, kuzukulağı, râvend, ıspanak, kuşkonmaz yasak.
R1* 50 gram ardıç goncası ince ince kıyılır. Yarım litre sirke içine konur. Yumuşadıktan sonra sabah- akşam 1'er bardak içilir.
R2* 8 bardak tuzlu suda 40 gram pırasa başı (beyaz kısmı) 20 dakika kaynatılır. Her sabah 1 fincan içilir. Pırasalar da yenir.
R3* Günde 3 kere 1'er bardak yapışkanotu suyu içilir.
R4* En az 1 yıl bekletilmiş 100 gram cevizyağı, 100 gram tatlı bademyağı ile karıştırılır. Her gün 3 kere 1'er çorba kaşığı içilir. Arkasından da 1'er tatlı kaşığı meyankökü ve yulaf samanı usaresi içilir.
R5* 5'er gram melissa + centiyâne + kayışkıran karıştırılır. Yarım bardak kaynar suya 1 çay kaşığı konup 5 dakika demlenir. Günde 3 kere yarımşar bardak içilir.
R6* 26 bardak suya 15'er gram avokado yaprağı + kayışkıranotu + altınotu + mersin yaprağı + 25'er gram kereviz tohumu + hıltan tohumu + biberiye yaprağı + kantaron + civanperçemi + mısır püskülü konur. 7 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülüp, buzdolabında saklanır. Yemeklerden yarım saat önce 1 su bardağı alınır, içine 1'er tatlı kaşığı andız pekmezi ile kuşburnu marmelatı karıştırılıp içilir. Yemek sırasında, yarım bardak suya 20'şer damla reçineyağı + portakalyağı konulup içilir.
En az 45 gün uygulanır.
R7* 10'ar gram şevketibostan + aynkotu karıştırılır, 1 bardak suya 2 çay kaşığı konup kaynatılır. Günde 1 kere içilir.
BÖBREK VE MESANE TAŞI
1 lt. suya birer tutam Kırkkilit otu, Mısır püskülü ve Kiraz sapı konur, 5 dk. kaynatılır ve süzerek günde 2-4 bardak içilir.
Ağrıyı dindirmek içinse; 1 lt. suya birer tutam Keten tohumu ve Meyan kökü konur, 15 dk. kaynatılıp süzülür ve günde 3-4 bardak, aç karnına içilir.
Karaciğer ve Safrakesesi
Karaciğer, insan bedenindeki en büyük organdır ve tüm fiziksel işlemlerde doğrudan veya dolaylı olarak pay sahibidir. Sindirim sistemindeki işlevi ise çok önemlidir; örneğin, safra sıvılarının onikiparmakbağırsağı yoluyla sindirim sistemine girmesini sağlar. Bu olağanüstü organla ilgili ayrıntılara girmekten çok, kısaca onun işlevlerine değinerek, sağlıklı bir karaciğerin bedenimiz için ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışacağız.
Karaciğer, karbonhidrat metabolizmasına katılır ve kan şekeri düzeyini denetleyen en önemli organdır. Protein metabolizmasında aminlerin uzaklaştırılması (Deaminasyon), amin grubunun yer değiştirmesi (Transaminasyon), aminoasit dönüşümü, protein bireşimlenmesi (albümin, fibrinojen, protrombin ve kan pıhtılaşmasında rol oynayan öteki etkenler), protein metabolizmasının son ürünü olan üre bireşimlenmesi gibi görevleri üstlenmiştir. Yağ metabolizmasında ise, trigliserit, fosfolipit ve kolesterol bireşimlenmesi karaciğer tarafından gerçekleştirilir. Bunlara ek olarak karaciğer, vitamin metabolizmasına da katılır. Bu etkinlikleri çerçevesinde, öncelikli olarak bir arıtma organı işlevini de üstlenmiştir. Metabolizma süreci sonunda açığa çıkan ya da dışarıdan alınan (ilaç, zehir) zararlı maddelerin bedenden atılması karaciğerin etkinliği ile gerçekleşir. Bu etkinlik hormonların, özellikle de östrojen gibi steroit hormonların bedenden atılmasını sağlar. Karaciğer hastalıklarında bedenden atılamayan östrojen, erkeklerde kadınlaşma belirtilerinin görülmesine yol açar. Sağlıklı karaciğer, bağışıklık sistemine de etkin bir biçimde katılır.
Bu olağanüstü organ, uyuşturucular, kimyasal maddeler, çevresel zehirler, yapay besin katkıları ve tehlike yaratabilecek her türlü zararlı maddeden arındırır bedenimizi. Karaciğeri en fazla yoran da, öncelikle bu tür işlevlerdir.
Özetlenerek belirtilmeye çalışılan bu birkaç örnek, sağlıklı bir kan yapısı, iç salgıbezi sistemi, sindirim işlevi ve genel metabolizma açısından karaciğerin öneminin anlaşılmasına yetecektir. Çeşitli bedensel işlevle yakından bağıntılı olduğu için, her tür aksaklık ve hastalık, karaciğeri ve onun işlevlerini etkiler. Bu bağlamda, karaciğerin herhangi bir işlevsel aksaklığı da bedenin herhangi bir yerinde belirtiler gösterir, örneğin deri problemleri gibi.
Karaciğer güçlendirici bitkilerle karaciğer desteklenebilir. Önem sırasına göre bu bitkiler: Devedikeni tohumu, hindiba, kara turp, mübarekdikeni, civanperçemi, kırlangıçotu, eğir kökü, pelinotu, küçük kantaron, mayıs papatyası, adaçayı, ısırganotu, frenk kimyonu.
Belirgin bir hastalık söz konusu olmasa bile, genelde karaciğerin desteklenmesi gerekir. Karaciğer kökenli işlevsel aksaklıklarla sıkça karşılaşılır. Halk arasında, ilkbahar temizliği anlamında uygulanan şifalı bitki kürlerinde kullanılan bitki karışımlarının temelini, karaciğeri uyarıcı ve güçlendirici bitkiler oluşturur. Böylece karaciğer, vitamin açısından pek zengin olmayan kışlık besinlerden sonra, ilkbaharda temizlenir, güçlenir ve genel sağlığı kolaylıkla destekleyebilecek güce ulaşır. Gelişmiş ülkelerde beslenme biçimi yıl boyunca her mevsimde dengeli ve besleyici olabilir, ama tüketilen bu besinler genellikle kimyasal maddelerle zehirlenmiş olur ve bu durumla başa çıkabilmeye çalışan organizma çetin problemlerle karşılaşır. Bu yüzden, yılın her mevsiminde bir bedensel ilkbahar temizliği yapılmalıdır.
Öncelikle yapılması gereken, karaciğeri ve tüm sindirim sistemini, centiyane kökü, eğir kökü, pelinotu gibi, acı maddeler içeren bitkilerle desteklemektir. Yukarıda belirtilmiş olan, karaciğer güçlendirici bitkilerle, karaciğer bilinçli olarak temizlenmelidir. Bu bitkiler arasında, geniş etki alanı ve basit kullanım biçimi nedeniyle, hindiba ve kara turp ön planda gelir. Hindiba kökü ve yaprakları, aynı zamanda böbrekleri uyararak, bu organın da yardımıyla tüm bedenin temizlenmesini sağlayabilen, olağanüstü bir karaciğer güçlendiricidir. Karaciğere uygulanan bu tedavi sırasında, mide de centiyane kökü, küçük kantaron, mayıs papatyası gibi bitkilerle güçlendirilmelidir. Aynı doğrultuda, sistemin desteklenmesi gereken öteki organları da göz önünde bulundurulmalıdır. Etkili bir karaciğer güçlendirici bitki karışımı: Hindiba 2 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, eğir kökü 1 ölçü, adaçayı 1 ölçü, mayıs papatyası 1 ölçü.
Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Yemeklerden sonra 1 bardak olmak üzere, günde 3 bardak çay içilir.
Karaciğer ve safrakesesi diyeti
Basur
Zulumba ve Üzerlik tohumu eşit oranlarda katıştırılıp, sabahları aç karnına 1 çay kaşığı yenir.
BALGAM SÖKTÜRÜCÜ
  • Andız kökü Bamya çiçeği Besbase Dağçayı Deniz kadayıfı Gelincik çiçeği Hatmi çiçeği Hünnap Ihlamur Mahlep Mersin yaprağı Meyan kökü Zulumba
BASUR
  • Acı yongaAltınotu (haricen) Civanperçemi (haricen) Devedikeni tohumu Kakao yağı Mürsafi Papatya (haricen) Servi kozalağı (haricen) Üzerlik tohumu
BAŞ AĞRISI
  • Arslanpençesi Biberiye Ihlamur Kekik Kereviz tohumu Nane
BELSOĞUKLUĞU
  • Kebabiye Mersin yağı
ÇARPINTI
  • Ihlamur Nane
ÇIBAN
  • Bamya çiçeği Kudret narı Sarısabır
DALAK BÜYÜMESİ/SPLENOMEGALİ
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Ayçiçeği, dalakotu, elma, frenküzümü, geyikdili, karnabahar, papatya, saplı meşe, semizotu, taşkıran, üzüm, zencefil.
Dikkat! Alkol, sigara, aşın yorgunluk yasak.
R1* Kahvaltıdan 2 saat önce 1çorba kaşığı bal yenir. 7 gün müddetle devam edilir.
* 4 bardak üzüm sirkesine 7 gram dövülmüş ardıç kökü konup kaynatılır. Üzerine 4 çorba kaşığı bal ilave edilip karıştırılır. Sabah aç karına 1 fincan içilir.
R2* 1 çay bardağı bal şerbetine 4 gram dövülmüş menekşe kökü konur. Karıştırılıp aç karına içilir.
R3* 24 bardak suya 50'şer gram biberiye yaprağı + civanperçemi + Torosnanesi + kereviz tohumu + 30 gram mısır püskülü konur. 5 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülüp, buzdolabında saklanır.
Günde 4 kere aç kama, 1 su bardağı alınır, içinde 1 tatlı kaşığı andız pekmezi ile 1 tatlı kaşığı süzme bal karıştırılıp içilir.

Günde 4 kere aç kama, 1 su bardağı alınır, içinde 1 tatlı kaşığı andız pekmezi ile 1 tatlı kaşığı süzme bal karıştırılıp içilir.
Her yemek sırasında 1 çay kaşığı polen yenir.
Yine her yemek sırasında yanm çay bardağı suya 15 'er damla mersinyağı + kekikyağı + portakalyağı + reçineyağı konulup içilir.
 
  •  
DAMAR SERTLİĞİ
  • Civanperçemi Zeytin yaprağı
DERİ ÇATLAMASI
  • Badem yağı Haşhaş yağı Kakao yağı
DEPRESYON / Azalmış fonksiyonel aktivite; üzüntü­lü, cesaretini yitirmiş ve kendine güvenmeyen, kendisine say­gı göstermeyen, suçluluk duyan ve kendisini suçlayan, çevre­siyle ilişkilerini kesen, yemek yemeyi - uyumayı reddeden bir ruh hali.
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Sarımsak, kuş­konmaz, enginar, havuç, lahana, soğan, suteresi, boyotu, çilek, mercimek, ıspanak, üzüm, inciçiçeği, adaçayı, yabankekiği.
R1* Taze sıkılmış havuç, pancar, şalgam, pırasa sulan tek tek veya karışık olarak içilir.
R2* Her gün saat 17'de 1 bardak havuç + lahana + pancar suyu karışımı içilir.
R3* Sabah: 1-2 meyve yenir, üstüne balla tadlandınlmış 1 bardak kekik çayı içilir.
Öğle: Meyve; çeşitli çiğ sebzeler, soğan, sarımsak, maydanoz, kokulu otlar ile hazırlanıp üzerine limon suyu ile zeytinyağı gezdirilmiş salata yenir.
Akşam: Meyve, yeşil salata, limonsuyu ile zeytinyağı gezdirilmiş çiğ sebze yenir veya taze sebze çorbası içilir.
R4* 10'ar gram çarkıfelek + alıç + 20'şer gram inciçiçeği + kediotu + nane + oğulotu + yabanîkekik karıştırılır, 1 bardak suya 2 çorba kaşığı konup kaynatılır. 5 dakika bekletildikten sonra süzülür. Yemek aralarında ve yatmadan önce 1'er bardak içilir.
R5* Yıkanmış, kabukları soyulmuş olmak şartıyla 1 kırmızıpancar + 2 havuç + 2 lahana yaprağı + 3 badem miksere konup, karıştırılır. Bardağa boşaltılıp ağır ağır içilir.
R6* Kabuklan soyulmuş, çekirdekleri çıkanlmış 1 elma + çekirdekleri çıkanlmış 4 erik + 20 tane üzüm + çekirdekleri çıkanlmış 4 kayısı miksere konup, karıştırılır. Bardağa boşaltılıp ağır ağır içilir.
R7* 10'ar gram kokuluyonca + çarkıfelek + akdiken karıştırılır. 1 çay bardağı suya 1 tatlı kaşığı konur. 10 dakika demlendirilir. Günde 2 kere 1'er çay bardağı içilir.
  • R8* 1 tane çiğ yumurta iyice yıkanıp bir kaba konur. Üzerine çıkıncaya kadar taze sıkılmış limon suyu dökülür, 1 gece bekletilir. Sabahleyin yumurta alınır. Aç karına kaptaki su içilir
DİŞETİ KANAMASI / PİYORE
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Limon, portakal, maydanoz, lahana, dereotu, yakarotu, turp.
R1* Hekim müdahalesi.
  • R2* 4 bardak kaynar suya 2 çay kaşığı ufalanmış dereotu konur. 10 dakika bekletilip süzülür. Günde 3 kere gargara yapılır
DOLAMA / PARONYCHİA
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Bakla, havuç, lahana, tere, şalgam, ıspanak, soğan, üzüm.
R1* 1 baş kuru soğan ateşte pişirilir. Üzerine çıkacak kadar zeytinyağı ilave edilip 1 saat bekletilir. Parçalanıp dolamanın üzerine sarılır.
R2* Kına ve tereyağı hamur yapılarak dolama üzerine bağlanır.
R3* Sarısabır, günlük, mazı, su ile hamur yapılarak hasta yere bağlanır.
DÖLYATAĞI HASTALIKLARI
Döl Yatağı İltihabı (Vaginismus);
R*
Crataegi (yemişken çiçeği)...............................50 g.
Hb. Melissae (oğulotu sap.)..............................50 g.
Rad. Valerianae (kediotu kök.)..........................30 g.
Fi. Rhocados (gelincik çiçeği) ..........................30 g.
Strob. Lupuli (şerbetçi otu kozalaklar)................30 g.
Hb. Thymi (kekik sap.) ...................................30 g.
M. f. species! (karıştırılır!)
Kullanılışı: 2 çorba kaşığı bitki 0,5 litre suda 2 dakika kaynatılır. Günde 3 defa yemeklerden evvel birer çay bardağı alınır.
Döl Yatağı Gevşekliği, Döl Yatağı Sarkması (Prolapsus), Döl Yatağı İltihabı ve Tüm Dölyatağı Rahatsızlıkları İçin;
R* Özellikle kadın hastalıklarında etkili olan Aslanpençesi çok iyi sonuçlar verir.
Zor doğum yapan veya düşük yapmaya yatkın kadınlarda, ceninin dölyatağındaki durumunu sağlamlaştırmakta, doğum yaralanmaları ve dölyatağı gevşekliğinde, dölyatağı kasları yorgunuluğunda Aslanpençesi büyük yardımcıdır. Bu tür kadınlar, üçüncü aydan sonra Aslanpençesi çayt içmelidirler. O, tüm kadın hastalıklarında kullanılabilen, her derde deva bir ilaçtır ve Çobançantası ile birlikte kullanıldığında, dölyatağı sarkmalarında (prolapsus) ve fıtıklarda bile yardımcı olur. Bu son iki olayda, elden geldiğince yeni toplanmış Astanpençesi'nden yapılmış dört fincan çay içilmelidir. Ayrıca, belirli bölgelere Çobançantası tentürü ile masaj yapılmalıdır. Dölyatağı sarkmalarında(prolapsus), masaja vajinanın üstünden başlayarak, yukarı doğru çıkılmalıdır. Bu durumlarda, aynı zamanda Civanperçemi oturma banyoları da (bir banyo için 100g bitki. Banyo suyu tekrar ısıtılarak iki kere daha kullanılabildiği için, haftada üç banyo) yapılmalıdır. Atalarımız bu bitkiyi yara otu olarak, sara ve kırıklarda da, içten ve dıştan kullanırlarmış. İşte, çok eski bir bitki kitabından birkaç satır: "Bir insan hasta olduğunda, ister genç ister yaşlı olsun, iki avuç dolusu Aslanpençesi'ni bir litre suya atsın ve suyu, içinde katı bir yumurta pişecek kadar kaynattıktan sonra ondan içsin." Günümüz halk hekimliğinde bu bitki, çok eski çağlardan beri kanıtlamış olduğu yerini yeniden almıştır. Özellikle, İsviçreli Künzle belirtiyor: "Eğer bu bitki, zamanında ve uzun bir süre kullanılmış olsaydı, kadın hastalıkları ile ilgili ameliyatların üçte ikisine gerek kalmazdı; çünkü o, tüm dölyatağı iltihaplarına, ateşlenmelere, kangrene, apselere, çıbanlara ve kırıklara iyi gelir. Her lohusa kadın, 8-10 gün boyunca bu şifalı bitkinin çayını bolca içmelidir.
DUDAK ÇATLAMASI
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Hıyar, üzüm, armut, elma, ceviz, erik, incir, kayısı, greyfurt, şeftali, muz, havuç, kabak, mercimek, bezelye, ıspanak, pancar, karnabahar, pırasa, kırmızıbiber, arpa ekmeği.
R1* Dudaklara her gece cevizyağı sürülür.
R2*Tavuk yağı .......................................... 45 gr.
     Beyaz bal mumu ..................................... 6gr.
Bu maddeler bir arada eritilerek merhem haline getirilir ve dudaklara sürülür.
R3* Tavuk yağı ........................................ 45 gr.
      Bal mumu ............................................ 2gr.
Çatlak dudaklar gül suyu ile yıkandıktan sonra, bu terkip ateş üzerinde eritilerek, çatlaklara sürülür.
R4* Tavuk yağı, bal ile merhem yapılıp sürülmeli
R5* Çatlaklara şaplı su sürülmeli.

R5* Çatlaklara şaplı su sürülmeli.

Kan temizleyici ilaçlar
Kan temizleyici ilaçlar, kirlenmiş kanı yeniden eski değerlerine kavuşturarak sağlıklı bir işlevin öncelikli şartını oluşturur. Bu ilaçların etkileyiş biçimleri henüz tam bir açıklığa kavuşturulamamıştır: Ama onlar yine de etkin ilaçlardır ve metabolizma aksaklıklarından kaynaklanan deri hastalıklarında belki de en başarılı olanlardır. Tüm bedeni temizleyebilirler, ama bu arada etkinliklerini bazı alanlarda yoğunlaştırabilirler de. Bazısı böbrekleri etkiler, bazısı karaciğeri vs. Bu nedenle, başarılı oldukları alanlara göre seçilmelerinde yarar vardır. Kan temizleyici önemli bitkiler: Isırganotu, atkuyruğu, yoğurtotu(yapışkanotu), böğürtlen yaprağı, kırmızı yonca, ahududu yaprağı, hindiba kökü ve yaprağı, civanperçemi, sinirliot, aynısafa, kırlangıçotu, huş ağacı yaprağı, eğir kökü, rezene, melekotu kökü, kereviz yaprağı, soğan.
Bitkiler tek tek veya birkaçı harmanlanarak, 2-3 haftalık çay kürü biçiminde kullanılabilir. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, aç karnına veya öğün aralarında içilir. İçilen her bardak çaya yarım veya bir tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklendiğinde, etki daha da artar.
Mikrop kırıcı ilaçlar
Bazı deri hastalıklarında, bedeni zararlı mikroorganizmalardan arındırmak için, mikrop kırıcı ilaçların kullanılması gerekebilir. Bu konuda önde gelen bitkiler: Ökaliptus yaprağı, kekik, echinacea kökü veya preparatları, aynısafa, mayıs papatyası, lavanta, sarmısak.
Bitkiler tek tek veya harmanlanarak, 2-3 haftalık kürler halinde, günde 2-3 bardak çay, aç karnına veya öğün aralarında içilerek kullanılır.
-Havuç suyu, nöbet şekeri ile karıştırılarak içilebilir.
-Bir çay fincanının içine taze bir yumurta koyulur ve üstü örtülene kadar elma sirkesi eklenir. 24 saat sonra, yumuşayan kabuk atılır, yumurta sirkede iyice ezilir ve üstüne çiçek balı eklenerek iyice çalkalanır. Gün boyunca pek çok kere 1 tatlı kaşığı içilir. Bu reçete özellikle çocuklar için önerilir.
-Kuru soğanın özsuyu balla karıştırılır ve 10 dakika ağır ateşte kaynatılır. Günde 2-3 kere 1 tatlı kaşığı alınır.
-1-3 diş ezilmiş sarmısak, 1 bardak kaynar sütle haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür, balla tatlandırılarak, soğutulmadan, günde 1-2 bardak içilir.
  • Deri Hastalıkları
  •  
Mantar hastalığı (Tinea)
Deri yüzeyinde oluşan mantar enfeksiyonunun yol açtığı bir hastalıktır. Bedenin her tarafında oluşabilir ve egzama türü belirtiler, ayak parmaklarının arasında, kasıklarda veya yuvarlak bir biçimde bedenin başka yerlerinde görülebilir. Fazla terleme ve yetersiz temizlik nedeniyle durum gitgide kötüleşebilir. Bu hastalıkla etkili biçimde mücadele edebilmenin öncelikli koşulu, titizlik derecesinde temizlik ve hastalıklı bölgelerin havalandırılmasıdır. Uygun bir bitkisel tedavinin içten ve dıştan uygulanması gerekir. İçten kullanılacak bitkilerin, savunma sistemini güçlendirici ve lenf sistemini temizleyici özellikler taşıması gerekir: Yoğurtotu (yapışkanotu) 2 ölçü, echinacea kökü(veya preparatı) 2 ölçü, aynısafa 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, sarı kantaron 1 ölçü.
Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, aç karnına veya öğün aralarında içilir.
Dıştan tedavide ise, aynısafa en önde gelen bitkidir. Bitki çayı ile, ayak banyoları, kompresler veya yıkamalar yapılabilir. Ayrıca, aynısafa merhemi kullanılabilir. Kitabın şifalı bitkiler bölümünde, aynısafa merheminin hazırlanışı ile ilgili ayrıntıları bulabilirsiniz. 5-8 günlük disiplinli bir merhem tedavisi sonunda, kesin iyileşme görülecektir; açık yaralar veya derin çatlaklar eşliğinde şiddetli kaşıntılar olsa bile sonuç değişmeyecek, tam bir iyileşme gerçekleşecektir.
Dıştan kullanılabilecek öteki bitkiler: Echinacea kökü, ökaliptus yaprağı, sarmısak, mirra, mayıs papatyası.
Kaşıntılı ayak mantarının başlıca sebebi olan ayak terinin de, şifalı bitkilerin dıştan kullanımı ile kesilmesi gerekir. Ceviz yaprağı, meşe kabuğu ve atkuyruğu ile hazırlanan el ve ayak banyoları hakkındaki ayrıntıları, kitabın şifalı bitkiler bölümünde bulabilirsiniz.
Dışsal Nedenler
Fiziksel dünya ile olagelen çarpışmalarımızdan kaynaklanan, yaralar, ezikler, yanıklar vesaire gibi oluşumların tedavisinde kullanabileceğimiz bitkileri, doğa bize zengin bir çeşitlilikle sunuyor. Ama ben burada en etkilisini, yani aynısafa bitkisini anımsatmak istiyorum. Tedavi konusu yara, ezik veya yanıklar olduğunda bu olağanüstü bitkinin değeri hiçbir zaman yeterince dile getirilemez. Büyük bir etkinlikle ağrıları dindirir, iltihapları dağıtır, mikropları kırar ve yaraların kısa sürede kapanmasını sağlar.
Yaralar
Sayıları çok fazla olan yara iyileştirici bitkilerin en önde gelenlerinin sinirliot, karakafesotu, echinacea kökü, sarı kantaron, civanperçemi, mayıs papatyası olduğu söylenebilir. Yara tedavisinin ilk aşamasında, sıkıştırıcı-pekiştirici etki içeren ceviz yaprağı ve meşe kabuğu, kanın pıhtılaşmasında yardımcı olabilir. Ama bu bitkiler içinde öncelikle karakafesotu güçlü bir yara iyileştirici olarak ünlüdür. Bitkinin içerdiği bir kimyasal madde Allantoin, yeni doku oluşumunu hızlandırarak her tür yaranın kısa sürede ve sağlıklı biçimde kapanmasını sağlar. Adı anılan öteki bitkiler gibi, karakafesotu da(kök veya yaprak), kompres, yarım banyo veya merhem biçiminde, dıştan kullanılır. Eğer enfeksiyon tehlikesi varsa, echinacea gibi, mikrop kırıcı bitkiler de ayrıca kullanılmalıdır.
Ezikler
Aynısafa, koyungözü(çayır papatyası), civanperçemi, kekik, yaraotu(devekulağı), pelinotu, ezikler, burkulmalar ve benzeri kazalarda, dıştan kompres biçiminde, başarıyla kullanılabilecek bitkilerdir. Aynısafa, bu bitkilerin en etkili olanıdır. Aynısafa çayı ile veya tentürü ile kompresler uygulanabilir. Kompres için hazırlanacak olan çay, 2 yemek kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki(sap, yaprak, çiçek), yarım litre kaynar suda haşlanıp, 15 dakika demlendikten sonra süzülerek hazırlanır. Çaya batırılan kompres hafifçe sıkılarak eziğin üstüne yatırılır ve tespit edilir. Bu kompresler 20-30 dakika arayla yenilenir. Veya aynısafa tentürü ile de kompresler hazırlanabilir. Bir yemek kaşığı dolusu tentür yarım litre suya karıştırılır ve yukarıda açıklandığı gibi uygulanır. Aynısafa tentürünün hazırlanışı hakkındaki ayrıntıları, kitabın şifalı bitkiler bölümünde bulabilirsiniz. Ama eziklerde ve burkulmalarda en etkili tedavi yöntemi, İsveç Şurubu kompresleridir.
Yanıklar
Basit yanıklar ve hafif güneş yanıklarının yanı sıra, ağır yanıklar bile şifalı bitkilerle tedavi edilebilir(üçüncü derece yanıklarda hastaneye başvurulmalıdır). El altında bulunabilecek en etkili yanık ilaçları, aynısafa, sarısabır ve sarı kantaron bitkilerinin merhemleri, tentürleri ve yağlarıdır. Aynısafa da, kompres veya merhem biçiminde kullanılabilir. Özellikle, aynısafa merhemi ve İsveç Şurubu sık sık değişimli biçimde kullanılırsa ağrı diner, iltihaplanma olmaz ve yanan deri genellikle ölmez. Kullanım konusundaki ayrıntılar, kitabın şifalı bitkiler bölümünde verilmiştir.
Eklem Eklem iltihabı
Belirtiler: Şişkinlik eşliğinde, öncelikle küçük eklemlerde ağrılar ve eklem deformasyonları. Özellikle sabahları, eklem hareketlerinde zorluklar.
Bedensel nedenler: Çeşitli varsayımlara karşın, hastalığın neden kaynaklandığı kesin olarak bilinmemektedir. Ama, bağışıklık sisteminde oluşan bir dengesizlikten kaynaklanabileceği varsayımı genellikle kabul görmektedir. Bilinen en eski hastalıklardandır. Tarih öncesinden kalan insan ve hatta dinozor iskeletlerinde bile saptanmıştır. Genellikle kalıtımsallık ve fazla kilo da oluşum nedenlerine dahil edilebilir.
Ruhsal nedenler: Erkeklere göre, kadınlarda üç misli daha fazla görülür. Genellikle, yalnızca kendi fikirlerinin doğru olduğunu düşünen, atak davranışlarını kontrol altında tutmayı başaramayan kişilerdir. Duygularını dışa vuramayıp, içlerine atarlar. Aynı biçimde, bağışıklık sistemleri de, kendi bedenlerinin eklem hücrelerine saldırırlar. Duyguları dışa vurmayı öğrenmek herhalde yararlı olabilir.
Pratik çözümler: Balık yağı içmek ve bolca balık yemek iltihabı yatıştırır ve ağrıları azaltır. Daha az et, daha çok sebze ve meyve tüketilmeli, fazla kilolardan kurtulunmalıdır. Öncelikle C vitamini alınmalı, A vitamini de ihmal edilmemelidir. A vitamini, havuç, ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur.
Ani hareketler gerektirmeyen sporlara ve beden hareketlerine yer vermek gerekir. Yüzmek ve su içinde beden hareketleri yapmak başta gelmelidir. Suyun, beden ısısına eşit olması doğru olur(37 derece).
iltihabı
EGZAMA
  • Çöven kökü Kudret narı
GAZ SÖKTÜRÜCÜ
  • Acıelma yağı Anason Civanperçemi Dağçayı Eğir kökü Fesleğen Havuç tohumu Hayıt tohumu Kakule Karanfil yağı Kimyon Kişniş Muskat Rezene Zencefil Zerdeçal
İDRAR SÖKTÜRÜCÜ
  • Acıelma yağı Alıç Altınotu Ardıç tohumuAtkuyruğu Biberiye Böğürtlen Civanperçemi ÇekemÇörekotu Deveçökerten Fesleğen Funda Ihlamur Kereviz tohumu Kiraz sapı Mısır püskülü Papatya Şahtere Zulumba
İSHAL
  • Alıç Altınotu Böğürtlen Çekem Funda Günlük Kara halile Kızılcık Mazı Sarı kantaron Servi kozalağı
İŞTAH AÇICI
  • Acı yonga Amber Civanperçemi Çörekotu Dağ çayı Isırgan Kakule Kantaron Kereviz tohumu Kısamahmut otu Pelin otu Şerbetçiotu Tarhun Tarçın yağı
KABIZLIK
  • Bamya çiçeği Besbase Ceviz yağı Demirhindi Hint yağı Hünnap Keten tohumu Salep Sarı halile Sarısabır Sinameki Susam yağı Tatlı badem yağı
KALP GÜÇLENDİRİCİ
  • Alıç Amber Ginseng
KANSER
  • Zakkum (günde 1 çiçek) Isırgan tohumu
KANSIZLIK
  • Kınakına

KUVVET VERİCİ
  • Acı yonga Adaçayı Andız kökü Böğürtlen Çekem Deve çökerten Kuşburnu
MİDE RAHATSIZLIKLARI
  • Acıelma yağı Ardıç tohumu DağçayıDefne yaprağı Fesleğen Havuç tohumu Kakule Karanfil Kekik Kınakına Kısamahmut Kudret narı Nane Oğulotu Tarçın yağı Zerdeçal
NEFES DARLIĞI
  • Bamya çiçeği Deniz kadayıfı KafurLavanta Mahlep Nane
ÖKSÜRÜK KESİCİ
·         Acıyonca Andız kökü Darilfülfül Deve dikeni Defne tohumu Hardal tohumuHünnapKeten tohumu Meyan kökü Salep Tere tohumu Udülkahir Zencefil
PARAZİTLER
  • Acı yonga Andız kökü Aspir Besbase Kekik yağı Nane Pelinotu Sığla yağı Üzerlik tohumu
PROSTAT
  • Eğir kökü Kereviz tohumu Mahlep
ROMATİZMA
  • Alabalık yağı Ardıç tohumu Aspir Biberiye yağı Defne yağı Eğir kökü Hardal tohumu Isırganotu Karanfil yağı Kekik yağı Lavanta Mısır püskülü Pelesenk yağı Sandalos Terebentin
SAÇ BAKIMI
  • Civanperçemi Çörekotu yağı Çöven köküDefne yağı Fesleğen Isırgan otu Kekik Lavanta Menekşe yağı Terebentin
SAFRA SÖKTÜRÜCÜ
  • Andız kökü Biberiye Ceviz yağı Devedikeni tohumu Kekik yağı LavantNane Papatya Zerdeçal Zeytinyağı
SARA
  • Balıkotu Mercanköşk
SARILIK
Sabahları taze sıkılmış salatalık suyu içilir bir bardak. diğer zamanlarda Papatya çayı içilir.
Sarılık için acı kavun suyu da serum fizyoloji ile karıştırılıp yüzde elli oranında burna damlatılır veya içilirse çok iyi sonuçlar verir
Sarılık (İkterus)
Sarılık bir hastalık değil, bir hastalık belirtisidir. Belirttiği hastalık ise, herhangi bir nedenden ötürü karaciğerde biriken safranın kana karışmaya başlamış olmasıdır. Bu oluşumun nedeni, yoğun kimyasal madde alımı, bir enfeksiyon veya organik bir bozukluk olabilir ve uzman doktor bu nedeni teşhis ederek tedaviyi başlatır. Bu rahatsızlığı başlatan neden ne olursa olsun, sarılık sürecinin kısalmasını sağlayabilecek bitki karışımları ile tıbbi tedavi desteklenebilir:
Hindiba 2 ölçü, aynısafa 2 ölçü, rezene 1 ölçü, pelinotu bir ölçü, andızotu kökü 1 ölçü, devedikeni tohumu 1 ölçü.
Bitkiler ve kökler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür ve balla tatlandırılır. Şeker hastaları tatlandırmaz. Sarılık devam ettiği sürece, 2 saatte bir yarım bardak içilir.


SEDEF
Çöven kökü Isırgan otu
ALTERNATİF TEDAVİLER.
Sedef görüntü olarak insanda psikolojik çöküntü yaratmaktadır. Etrafında yaşayan insanların meraklı bakışları, soruları, bulaşıcı bir hastalıkmış gibi davranmaları kişiyi iyice sıkıntıya sokar. Sivas’ta, balıklı göl adında bir kaplıca tesisleri vardır. Burası zaman zaman televizyonlarda haberlere ve paralı haberlere konu olmuştur. Buradaki hiçbir özelliği olmayan balıkların, bu suya giren insanların sedefli bölgelerini adeta ilahi bir güdüyle yiyip sözde tedavi ettiği haberlerde yansıtılmıştır. Tabi ki bu tesisler sedefli hastaların hücumuna uğramıştır. Oradaki olay şudur; orada zaten bir kaplıca havası vardır. Kaplıca suyu sedef yaralarını yumuşatmaktadır. Orada yaşayan ve sadece karnını doyurmak isteyen balıklar da bu sedef pullarını yemektedirler. Birkaç gün sonra yaralar kaybolmaya başladıkça sedef sanki geçiyormuş gibi görünmektedir. Bana başvuran birçok hasta bu kaplıcalara uğramış, bir sonuç alamamıştır. Ayrıca oradaki havuzlara birçok insanla beraber girilmektedir.
Balıklar çeşitli insanların yaralarını kanatmaktadırlar. Orada hepatit ve mantar gibi hastalıkları kapanların sayıları da küçümsenemeyecek kadar çoktur. Yani kısacası insanlar orada tedavi olduklarını sanıyor, evlerine döndükten birkaçgün sonra tekrar bu sedefle yaşamaya devam ediyorlar.
Sedef hastalığına güneş ve deniz suyu da çok iyi gelmektedir. Doğal tuzlu su birçok deri hastalığına iyi geldiği gibi, güneşle birlikte sedefe de faydalı olmaktadır.On günlük bir deniz tatilinden sonra sedefinden büyük ölçüde kurtulmuş insanlarla karşılaştığımı söyleyebilirim. Bazı poliklinik ve hastanelerde doktor kontrolünde sedef hastalarına puva(ışık) tedavisi uygulamaktadırlar. Bunun yaptığı etki de güneş ışınlarının yaptığından fazla değildir.
KREMLER, LOSYONLAR, POMADLAR, IŞIK TEDAVİLERİ,
BALIKLIGÖL, DENİZ SUYU VE GÜNEŞ IŞIĞI.
Bunların hiçbirisi sedef için tam bir çözüm olamamaktadır. Hepsi yüzeysel uygulamalardır. Haricen yapılan uygulamalar bu rahatsızlığa çare olamazlar. Sedef bir sinir sistemi hastalığıdır. Olayın köküne inmek gerekir.
SEDEF ARTIK ÇARESİZ BİR HASTALIK DEĞİL!
Bana başvuran birçok sedef hastasına tavsiye ettiğim bu tedavi şekli ile %95 oranında iyileşme görülmüştür. Yani 100 kişiden 95'i tamamen iyileşmektedir. Hem de tekrarlama olasılığı olmadan.
Bu tedavi yöntemi ile iyileşen birçok hastanın tavsiyeleri ile de yoğun bir ilgi yaşanmaktadır. Mevcut tedavilerin içerisinde en iyisi diyebiliriz.
Sedefin tedavisinde en önemli rolü bitki özleri oluşturmaktadır. Önemli rahatsızlıklarda bitkileri kaynatarak kullanmak yetersiz kalmaktadır. Bitkilerin içerisinde kaynatılarak çıkmayacak etken maddeler vardır. Bunlar çok özel laboratuvarlarda değişik bir yöntemle elde edilmektedir. Bu bitki özleri belirli ölçülerde suya damlatılarak içilmektedirler.
Bahsettiğimiz bitkisel terkibi oluşturan bitki ve bitki özleri, Sağlık bakanlığının   1 Ekim 1985, 5777 sayılı tamiminde belirtilen ve kullanılmasında sakınca olmayan bitkisel maddelerdendir. %100 Saf bitki özleridir hiçbir yan etkileri bulunmamaktadır. Bitki özlerinin yanı sıra bu rahatsızlıkta dört cins bitki tavsiye etmekteyim. Bunların da gramajları ve hazırlama şekilleri çok önemlidir. Bu bitki ve bitki özlerinin hepsi sinir sistemini düzenleyici, vücuttaki artık maddelerin idrarla atılmasını sağlayan, karaciğerin çalışmasını düzenleyen etkilere sahiptirler. Ayrıca haricen kullanılan yine saf bitki özleri ile hazırlanan krem de kullanılmaktadır. Asıl tedaviyi içten kullanılan bitki ve bitki özleri yapmasına karşın, krem tedaviyi hızlandırmaktadır. Eğer saçlı deride de sedef var ise normal bir şampuana karıştıracağınız birkaç bitki özü ile saçlar yıkandığında yine tedavi hızlanacaktır.
Ortaya çıkardığım bu bitkisel sedef terkibinin patent çalışmaları şu an Fransa ve Almanya’da devam etmektedir.
PERHİZ.
Gördüğümüz kadarıyla çay, kahve, sigara, alkol, kola, ağır yağlı yiyecekler, hayvansal yağlar, acı, turşu, kırmızı etler sedefin artmasına sebep olmaktadır. Bu saydığımız yiyecekler sinir sistemini aşırı uyarıcı etkiye sahip ve karaciğeri yoran maddelerdir. Sedef bir karaciğer rahatsızlığı değildir. Fakat karaciğeri yoran yiyecekler bu rahatsızlığın artmasına sebep olmaktadır.
Herbalist Tarkan GÜVELOĞLU.

Solunum sistemini rahatlatanlar
Bu bitkiler, öncelikle, akciğer dokusunun gerginliğini azaltır ve bu yolla, gerginlik veya aşırı hareketlilik(hiperaktivite) nedeniyle oluşan problemlere karşı kullanılabilir. Bilimsel bir açıklaması olmadığı halde, gerginliklerin giderilmesi balgam akışkanlığını arttırır ve böylece balgamın dışkılanabilmesini sağlar. Pek çok bitki bu sınıfa alınabilir, ama aşağıdakiler en önde gelenlerdir: Andızotu kökü, anason, sinirliot, melekotu kökü, keten tohumu, denizüzümü, kekik, lavanta.
  •  
SÜT ARTIRICI
  • Anason Çörekotu Dereotu tohumu Kimyon Rezene
ŞEKER HASTALIĞI
  • Acı bakla Adaçayı Böğürtlen Damla sakızı Hünnap Kekik Kısa mahmutKuşburnu Mahlep Marul tohumu Mersin yağı Salep Servi kozalağı Susam yağı Zahter Zeytin yaprağı
TANSİYON DÜŞÜRÜCÜ
  • Anason Çekem Şahtere Zeytin yaprağı
TAŞ DÜŞÜRÜCÜ
  • Böğürtlen Kereviz tohumu Kuşburnu Mısır püskülü Şerbetçiotu Ulama
TER KESİCİ
  • Adaçayı Atkuyruğu
TERLETİCİ
  • Adaçayı Ardıç tohumu Aspir Defne yaprağı Ihlamur Oğulotu Üzerlik tohumu
UNUTKANLIK
  • Biberiye Oğulotu Günlük
UYARICI
  • Adaçayı Anason Biberiye Civanperçemi Kakule Karanfil Kekik Kimyon Kişniş Limon yağı Mercanköşk Nane Rezene Safran Tarçın Vanilya Zencefil
UYUZ
  • Kekik Nane
YANIK
  • Badem yağı Haşhaş yağı Keten yağı
YARALAR
  • Acıelma yağı Bademyağı Biberiye Civanperçemi Halile Havacıva Kudret narı Sığla yağı
YATIŞTIRICI
  • Anason Defne yaprağı Fesleğen
Gelincik çiçeği Ihlamur Kafur Kakule Lavanta Oğulotu Rezene Şeytantersi Şerbetçiotu Zencefil Üzerlik tohumu



Daha çocuk yaşlarda, ortaokul sıralarındayken öğrendiğimiz (tabi artık ilköğretim yıllarının sonlarında demek gerekiyor) tarihsel bir gerçek vardır. Kristof Kolomb, sonradan Amerika diye anılacak büyük kara parçası tarafından yolu kesilmeden önce, Asya kıtasını, daha doğrusu Asya kıtasının baharatlarını arıyordu. Peki neden? Üç gemi dolusu insanın gözü kara sonsuz maviliğe açılıp hayatlarıyla kumar oynamalarının tek nedeni yemeklerinde biraz daha köriye ihtiyaç duymaları olabilir mi? Büyük olasılılıkla, hayır. Ama baharatların yanı sıra, şifalı bitkiler de arıyorlardıysa, bu kadar tehlikeye atılmalarının bir anlamı var demektir.
Bugün, şifalı bitkilere ulaşmak için okyanuslar aşmak zorunda değiliz. Artık, en nadir bulunan bitkilere bile, orta karar bir aktarda rastlayabiliyor, olmadı sipariş verebiliyoruz. Ama sadece şifalı bitkilere ulaşabilmek yeterli değil. Her an elimizin altında olanların bile ne amaçla ve nasıl kullanılacağını bilmek önemli. İşte, kolayca erişilebilir ve kolayca kullanılabilir şifalı bitkiler ve iyi gelecekleri rahatsızlıklardan bazıları:
Morarma
Nefes Kokusu
Peklik
Kepek
Yüksek Ateş
Gaz
Baş Ağrısı
Diyare
Mide Ekşimesi
Adet Sancısı
İdrar Yolları Enfks.
Yüksek Tansiyon
Boğaz Ağrısı
Hafıza
Soğuk Algınlığı
Romatizma
Yanık
Pamukçuk
Diş Ağrısı
Kulak Ağrısı
Alerji
Astım
Sırt Ağrısı
Bitkinlik İçin
Kesik ve Çizikler
Düzensiz Regl için
Siğil için
Sedef Hastalığı
Böcek Isırığı




Morarmalar İçin:
Maydanoz - Bir tarafınızı bir yere çarptığınızda, derinin hemen altındaki kılcal damarlar çatlar ve deri altına kan yayılarak o bölgenin mor bir görüntü almasına neden olur. Maydanozun, morarma ve çürük izlerini geçirmede geleneksel bir şöhreti vardır. Buz ise şişlikleri indirmek için kullanılır. Bu ikisini birleştirdiniz mi, buzluğunuzda berelenme ve çürüklerin ilacı hazır demektir.
Bir avuç maydanoz ve dörtte bir bardak suyu, yarı erimiş kar görüntüsü alana kadar blendırda karıştırın. Sonra, buz kalıplarını yarısına kadar doldurun ve dondurun. İnce bir beze veya tülbente sardığınız maydanozlu buzu, berenin üzerinde gezdirin. Hepsi bu. Maydanozlu buz, küçük yanıklarda da işe yarar.
Nefes Kokusu İçin:
Nane Çayı - Naneye kendine özgü tadı ve kokuyu veren aromatik yağ, aslında nefes kokusuna neden olan mikropları öldüren güçlü bir antiseptiktir. İhtiyaç duyduğunuz her an, bir bardak nane çayı için.
Peklik İçin :
Akdiken Kabuğu (Cascara Sagrada) - Akdiken kabuğu, onlarca peklik tedavisi reçetesinde kullanılan, etkisi uzun yıllardır bilinen tanınmış bir muhsildir. Yatmadan önce yarım çay kaşığı alın. Ama düzenli olarak kullanmayın; bağırsağınız tembelliğe alışabilir.

Kepek İçin :
Kekik - Kekik suyunu kepeğe çare olarak kullanabilirsiniz. Tepeleme dolu 4 çorba kaşığı kuru kekiği, alüminyum olmayan bir demlik kullanarak 2 bardak suda 10 dakika boyunca kaynatın. Süzgeçten geçirin ve soğutun. Elde ettiğiniz kekik suyunu, yeni şampuanlayıp duruladığınız saçınıza yavaşça dökerken, yumuşak hareketlerle iyice ovalayıp kafa derinize ulaşmasını sağlayın. Saçınızda bir tabaka bırakmayacağı için durulamanıza gerek yok. Ama isterseniz durulayabilirsiniz de.
Biberiye - Bir fican kaynar suya en az 2 çorba kaşığı kuru biberiye yaprağı atarak, kuvvetli bir biberiye çayı yapın. En az 20 dakika demledikten sonra, süzün ve soğutun. İsterseniz çaya birkaç damla biberiye yağı da damlatabilirsiniz. Bu çayı, saçınızı şampuanladıktan sonra durulama suyu olarak kullanın. Saçınızda bir tabaka bırakmayacağı için durulamanıza gerek yok. Ama isterseniz birkaç dakika sonra durulayabilirsiniz de.

Diyare İçin:
Tarçın - Eğer diyare (ishal) şiddetliyse, vücudunuz susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya demektir. Tarçın, diyareyi kısa sürede kesen, doğal bir ilaçtır. Kurutulup toz haline getirilmiş tarçın kabuğundan bir çorba kaşığı dolusunu bir bardak sıcak suya karıştırın. 10-15 dakika demlenmeye bırakın. Tarçını bu şekilde sadece kısa süreli olarak kullanın.

Ateş Düşürmek İçin:
Civanperçemi - Gözeneklerinizi açıp bol miktarda terleterek, ateşinizin düşmesine yardımcı olan uçucu yağlar içerir. Fincan başına 1 çorba kaşığı kullanarak civanperçemi çayı yapın ve 10 dakika boyunca kapalı bir kapta demlenmeye bırakın. Bu çaydan bir ya da iki fincan içince terlemeye başlarsınız. Terlemeye başlayınca yeteri kadar içmişsiniz demektir.
Mürver Çiçeği - Bu bitki, gözenekleri açıp terlemeye yol açması nedeniyle, yüksek ateş için birebirdir. Ayrıca mürver çiçeği özü, genellikle üşütme ve nezle nedenli yüksek ateşle birlikle görülen burun tıkanıklığını açmaya yardımcı olan bileşenler içerir. Kurutulmuş mürver çiçeğinden çay yapmak için, bir fincana koyduğunuz 2 çay kaşığı bitkinin üzerini kaynar suyla doldurun. Üstünü bir bezle kapatarak 15-20 dakika demlenmeye bırakın. İhtiyaca göre, günde üç fincan için.
Gaz İçin:
Rezene - Karın ağrısına yol açan fazla gazlardan kurtulmak için, ½ çay kaşığı rezene tohumu çiğneyin. Rezene, vücutta biriken gazın çözülmesine yardımcı olan bir gaz sökücüdür. Ayrıca, kas spazmlarını gevşeterek sindirim rahatsızlıklarını gidermekte de yardımcı olur.

Baş Ağrısı İçin:
Zencefil - Zencefil çayı, başınızda zonklayan damarları yatıştırır. Ayrıca, vücudun ağrı-algılayıcı kimyasallarının üretimini yavaşlatır ve dolaşımı kolaylaştırır. Çayı hazırlamak için, 1/3 çay kaşığı toz zencefili veya kıyılmış taze zencefili bir fincan sıcak suya karıştırın. Soğumaya bırakın, süzün ve ilk baş ağrısı belirtisinde için.
Akırkarha (feverfew) - Koyungözü de denilen bir çeşit kasımpatı olan bu bitki, yüksek ateş nedenli ağrıyı dindirmekte o kadar etkilidir ki, "baş ağrısı bitkisi" diye anıldığı bile olmuştur. Ağrıyı geçirmek veya gelecek bir ağrının önüne geçmek için, iki adet taze akırkarha yaprağı çiğneyin. Veya, 2 ila 3 çorba kaşığı kuru akırkarhayı bir fincan sıcak suya karıştırıp çayını da yapabilirsiniz. En az 10 dakika demlenmeye bıraktıktan sonra süzün ve damak zevkinize göre tatlandırın. En iyi etki için, günde iki fincan taze demlenmiş akırkarha çayı için.
Yüksek Tansiyon İçin:
Sarımsak - İşte, dünyanın belki de en popüler şifalı bitkisi. Tabi, bu şöhreti boşuna değil. Sağlığa sayısız faydasının yanı sıra, sarımsak kandaki kolesterolu ve yüksek tansiyonu düşürmek için de kullanılır. Bolca taze sarımsak yiyin veya günde bir ya da iki kez 320 miligram sarımsak özsuyu için.
Mide Ekşimesi İçin:
Zencefil Çayı – Zencefil bir spazm önleyicidir. Mide kaslarını rahatlatarak, mide asidinin yukarı çıkmasını önler. Ama önceden uyaralım, mideniz hassassa tadını çok keskin bulabilirsiniz. Mide ekşimenizi önlemek için, yemeklerden 20 dakika önce bir bardak zencefil çayı için. Zencefili hem kök hem toz halinde kullanabilirsiniz.Papatya Çayı – Bu bitki, diyafram salgısını yatıştıran hafif bir sakinleştiricidir. Papatya çayı yapmak için, bir yemek kaşığı kurutulmuş papatya çiçeğini bir bardak suya koyup karıştırın. 15 dakika demlendirin, süzün ve her gün için. Bazı bitki uzmanları, demliğinizi ve bardağınızı buhar kaçmayacak şekilde kapatmanızı tavsiye eder. Buharda bulunan uçucu yağlar, papatyanın aktif bileşenlerindendir.

Adet Sancıları İçin:
Kara Alıç - Bu şifalı bitkinin, ağrıyı azaltan, aspirine benzer bir bileşimi vardır. Fincan başına 2 çay kaşığı kurutulmuş kara alıç ekleyerek bir çay yapın. 10 dakika kaynadıktan sonra soğutun, süzün ve günde en fazla üç çay fincanı için. Eğer şiddetli ağrılar çekiyorsanız, adet döneminizin birkaç gün öncesinden bu çayı içmeye başlamanız önerilir.

İdrar Yolları Enfeksiyonları İçin:
Maydanoz - Bu bitki mükemmel bir idrar söktürücüdür. Çay yapmak için, birkaç dal ezilmiş taze maydanozun veya bir çay kaşığı kuru maydanozun üzerine, bir bardak kaynar su dökün. 5-10 dakika demlenmesini bekleyin. Daha sonra süzün ve için. Enfeksiyon geçene kadar günde iki ya da üç kez bir bardak tüketin.

Boğaz Ağrısı İçin:
Kuşburnu - Bu bitki C Vitamini yüklüdür ve çay olarak içildiğinde hızla kana karışır. Alüminyum olmayan bir kaba iki çorba kaşığı kuşburnu koyun ve bir bardak su ekleyerek üzerini kapatın. 20-30 dakika kaynatın. Bir kahve filtresinden geçirip süzdürerek, taze sıkılmış limon suyu ekleyin ve balla tatlandırın.
Adaçayı ve okaliptüs - Bu bitkiler karıştırılarak çayı yapıldığında, yanmayı engelleyici ve antibakteriyel özellikleri sayesinde, boğaz ağrısını hem yatıştırıcı hem de tedavi edici etki sağlarlar. Yaklaşık 250 ml kaynar suya iki çay kaşığı adaçayı ve okaliptüs yaprağı atıp 20-30 dakika demlendirin. Soğuduktan sonra, gün içinde ihtiyaç duyduğunuzda gargara yapın.

Hafıza İçin:
Biberiye - Hafif konsantrasyon problemleri ve unutkanlık için biberiye yağı koklayabilirsiniz. Bir mendile birkaç damla biberiye yağı damlatıp koklayın. Cebinizde veya çantanızda taşıyıp, ara sıra koklayın. Bu bitkinin hafızayı ve konsantrasyonu iyileştirici ve geliştirici özelliği yüzyıllar öncesinden biliniyor.

Soğuk Algınlığı İçin:
Zencefil - Zencefil çayının içindeki virüs öldürücü maddeler enfeksiyonu önler, ağrıyı ve ateşi düşürür, öksürüğü bastırır. Hafif sakinleştirici özelliğiyle dinlenmenizi sağlar. Zencefil çayı yapmak için, 2.5 cm uzunluğundaki taze zencefil kökünü dilimleyin. Alüminyum olmayan bir kaba koyup iki bardak su ekleyin. Kabın ağzını sıkıca kapatıp 20 dakika kaynatın. İçine yarım limon suyu sıkıp, balla tatlandırın.

Yanıklar İçin :
Aynısafa Çiçeği ve Eşekkulağı - Küçük yanıklar iyileşmeye başladıklarında, aynısafa çiçeği ve eşekkulağı ile yapılmış bir merhem deride daha az iz kalmasını sağlayacaktır. Her iki şifalı bitki de derinin onarılmasında geleneksel olarak kullanılır.
Bunun, sadece küçük yanık ve haşlanmalar için bir tedavi olduğunu, kızarıklık, şişkinlik, sızıntı gibi belirtileri olan enfeksiyonlu yanıklarda kullanılmaması gerektiğini unutmayın. Eşekkulağı deri hücre yenilenmesini o kadar hızlandırır ki, yanık yüzeyini iyileştirerek enfeksiyonlu bölgenin altta kalmasına neden olabilir.

Pamukçuk İçin :
Greyfurt - Eğer ağzınızda pamukçuk varsa, greyfurt yemek bir işkence olabilir. Buna karşılık, greyfurt özütü harikalar yaratır. Bir aktarda bulabileceğiniz özütü, günde birkaç kez doğrudan pamukçuğun üzerine damlatın. Veya, bir bardak suya 5 damla damlatıp, günde üç kez ağzınızı bu karışımla çalkalayın.

Diş Ağrısı İçin :
Karanfil Yağı - Eğer dişiniz ağrıyorsa, yapmanız gereken şey bir dişçiye görünmektir. Ama bu arada çektiğiniz rahatsızlığı en aza indirmek için, ağrıyan dişinizi bir damla karanfil yağı ile ovalayın.

Kulak Ağrısı İçin:
Sarımsak - İyi bir bakteri savaşçısı olan sarımsak, aynı zamanda bağışıklık sistemine de yardımcı olur. Ağrıyan kulağınızı doğrudan 3 damla sarımsak yağı damlatın. Bunu günde üç veya dört kere, ağrı geçene kadar tekrarlayabilirsiniz.
Ancak, aklınızda bulunsun, eğer kulak zarınızın yırtık olduğunu biliyor veya şüpheleniyorsanız, kulağınız için şifalı bitkilerle hazırlanmış hiçbir şey kullanmamalısınız.


Alerji İçin:
Göz Otu - Eğer alerjileriniz gözünüzün devamlı sulanmasına neden oluyorsa, göz otunu deneyin. Bitki uzmanlarına göre, bu şifalı bitki gözün arkasındaki oküler zarları kuvvetlendirerek, göz sulanmasını önlüyor. İhtiyacınız olduğunda, günde üç kere 1 ila 4 miligram göz otunu suda eritip için.

Romatizma Ağrısı İçin: Aksöğüt Kabuğu - Aksöğüt, aspirinin orijinal kaynağı olmakla birlikte, mideyi o kadar rahatsız etmez. Bir fincan aksöğüt kabuğu çayı, ağrılı bir eklemi rahatlatmakta mucizeler yaratabilir. Çayı yapmak için, bir çay kaşığı aksöğüt kabuğunu kaynayan suya karıştırıp, üstü kapalı olarak 15 dakika bekletin. Kabuklarını süzüp, günde üç kere, bir fincan için.Dulavratotu ve Karahindiba - Bitki uzmanları, karaciğer fonksiyonları uyarılıp safra akışı geliştirildiğinde, romatizma ağrılarının azaldığı görüşündeler. Dulavratotu ve karahindiba, işte tam da bu işleri yapıyorlar. Romatizma ağrısı yatıştırıcı bir çay yapmak için, birer çay kaşığı kurutulmuş dulavratotu kökü ve kurutulmuş karahindiba kökünü, 3 bardak suda 5 dakika boyunca kaynatın. Bu çayı gün boyunca, bir gelişme farkedinceye kadar her gün için. Ancak, tadı biraz acı gelebilir. İçine biraz bal katabilirsiniz.Kasıkotu, romatizma ağrısına iyi gelen geleneksel bir ilaç olarak bilinir. Ağrıyı ve yanma hissini azaltmada etkili olan harika bir bitkidir. Ağrıyı dindirmek için ihtiyaç duyuldukça, günde üç kereye kadar, bir bardak suya 1-3 damla kasıkotu ruhu damlatılması tavsiye edilir.
Astım İçin:
Meyan Kökü - Meyan içeriğinde, astım krizini hafifletebilen çeşitli bileşenler vardır. Öksürük kesici bir meyan kökü çayı yapmak için, dilimlenmiş veya toz halde tepeleme bir çorba kaşığı dolusu meyan kökünü 10 dakika boyunca kaynatın. Süzüp, sıcak olarak için. Zaman kazanmak için 3 fincanlık kaynatıp daha sonra ısıtarak içebilirsiniz.
Uyarı: Meyan kökünü, özellikle yüksek tansiyonu olanların uzun süreli kullanması önerilmez. Uzun süreli kullanımlarda tansiyonu yükselttiği bilinmektedir.
Sırt Ağrısı İçin:
Öküzgözü - Dağ papatyası olarak da bilinen öküzgözünün, ağrı dindirici, antiseptik ve yanma giderici özellikleri vardır. Aktarda bulabileceğiniz öküzgözü yağını, ağrıyı gidermesi için sırtınıza sürebilirsiniz.

Kesik ve Çizikler İçin:
Aynısafa Çiçeği - Kadife Çiçeği olarak da bilinen bu sarı-turuncu çiçekli güzel bitki, iyileşmeyi kolaylaştıran doğal bir antiseptiktir. Çok derin olmayan, yüzeysel kesik ve çiziklerin tedavisinde, yarayı su ve sabunla temizledikden sonra, alkol-tabanlı olmayan aynısafa çiçeği özünden birkaç damlayı günde iki veya üç kez yaranın üzerine damlatın.
Bitkinlik İçin:
Cinseng (ginseng) - Enerji veren bitkilerin yıldızı cinsengdir. Bu Uzakdoğu bitkisinin Kore kökenli olanını da, Sibirya'da yetişenini de denemeye değer. Çayını yapmak için, bir fincan kaynar suya 1 çay kaşığı cinseng karıştırın. Yaklaşık 5 dakika demlenmeye bırakıp, süzgeçten geçirin ve için. Günde bir fincandan fazla içmeyin. Olumlu etkilerini gözlemlemek için bir ay veya daha fazla cinseng çayı içmeniz gerekebilir.
Düzensiz Regl İçin:
Tarçın - Tarçın kabuğu, aylık döngüyü düzenlemeye yardımcı olur. Çayını yapıp içebilir, ya da bir parça kabuk çiğneyebilirsiniz. Basit bir şekilde yemeklerinizin üzerine toz tarçın serpmek bile faydalı olur.
Siğil İçin:
Kayın kabuğu - Dünyanın her yerinde, yüzyıllardır siğil tedavisinde kullanılan bir şifalı bitki. Eğer taze kayın kabuğu bulabiliyorsanız, yaş olan iç kısmı aşağıya gelecek şekilde doğrudan siğilin üstüne yerleştirin. Taze kabuk bulamazsanız, bir-iki çay kaşığı toz haline getirilmiş kayın kabuğunu bir fincan kaynar suda 10 dakika demlendirip için ya da siğilin üzerine sürün.
Fesleğen Bu bitki, siğillerin iyileşmesine yardımcı olan birçok anti-virüs bileşeni ihtiva eder. Tek yapacağınız, ezilmiş yaprakları siğilin üzerine koyup bir bandajla sarmak. Taze fesleğeni 5 ila 7 gün kullanabilirsiniz 
Sedef Hastalığı İçin:
Keten tohumu yağı - Keten tohumu yağı, sedef hastalığı da dahil bazı deri rahatsızlıklarının tedavisinde yardımcı olarak kullanılır. Yiyeceklere veya içeceklere günde bir çorba kaşığı ekleyin. 
Böcek Isırığı Ve Sokması İçin:
Nane - Hızlı bir şekilde rahatlamak için, böcek tarafından ısırılan yerin tam merkezine bir damla nane ruhu damlatın. Nane ruhu, lokal anestezik ve antiseptik özellikleri nedeniyle yıllardır geleneksel olarak kullanılmaktadır. Kaşınmayı ve ağrıyı azaltır, ısırılan bölgeyi ferahlatır. Uygulamadan sonra, gözünüze bulaşmaması için ellerinizi yıkayın. 





Zencefil doğal viagra


Yemeklere baharat olarak katılan ya da balla karıştırılıp yenilen zencefil afrodizyak etkisi yapıyor. Cinsel soğukluğu giderip vücudu canlandırıyor

Trafik, iş stresi, ekonomik sorunlar cinsel yaşamı kabusa dönüştürüyor. Uzmanlar, cinsel sorunların ortaya çıkmasında psikolojik faktörlerin önemli ölçüde rol oynadığına dikkat çekiyor. Şifalı bitkiler, stres nedeniyle cinsel isteksizlik yaşayanların imdadına yetişiyor. Sağlıklı bir cinsellik için karanfil, tarçın, ısırgan otu, fesleğen gibi bitkilerden karışımlar yapılıyor.

Şifalı bitkilerin cinsel yaşam üzerindeki etkilerine dair birçok efsane de var. Bir efsaneye göre, Yunan Aşk Tanrıçası Afrodit, birlikte olduğu erkeklere , onların cinsel gücünü artırıcı bitkisel içecekler hazırlıyor. Bu nedenle uyarıcı etkisi olan karışımlara 'afrodizyak' adı veriliyor.

Erkeklere ısırgan otu

Doğal Tıp Derneği Başkanı Ayurveda Uzmanı Dr. Ender Saraç, bu aşk iksirlerini günümüzde de hazırlamanın mümkün olduğuna dikkat çekerek 'Salatalık, kuşkonmaz, soğan, domates, karpuz, hindistancevizinin afrodizyak etkisi gösterdiği biliniyor' dedi.

Dr. Ender Saraç, kadınlara ve erkeklere özel hazırlanan afrodizyaklar hakkında bilgi verdi:

Erkekler için;

Ginseng: Yorgunluğun atılmasını, cinsel organın kanlanmasını ve erkeğin zindelik kazanmasını sağlıyor. Jel, kapsül, tablet veya tamamen doğal formunda kullanılıyor. 1-2 haftalık kürler şeklinde uygulanıyor.

Zencefil: Cinsel soğukluğu giderici, vücudu ısıtıcı, canlandırıcı. Yemeklere baharat olarak katılabilir. Balla karıştırılıp yenebilir. Kullanım süresi bir hafta-10 gün.

Isırgan otu: Toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırıyor. Karışımlarda, salata veya çay olarak tüketilebilir. Kullanım süresi serbest.

Çakşır kökü: İstek artırıcı. Genellikle suyu içiliyor. Birkaç hafta tüketiliyor.

Kadınlara tarçın

Kadınlar için;

Karanfil: Cinsel bölgede enerjiyi dengeliyor. Toksin atılmasına yardımcı oluyor. Taneyle tüketiliyor. Uzun süre kullanılabilir.

Kişniş: Cinsel bölgede enerjiyi dengeliyor. Baharat olarak tatlılara ve yiyeceklere katılabiliyor.

Tarçın: Cinsel bölgede enerjiyi dengeliyor. Kabuk ve toz olarak tüketilebilir.

Fesleğen: Canlandırıcı etkisi var. Baharat olarak kullanılıyor.

Susamyağı: Masajla dolaşımı canlandırır. Bazı noktalarda cinsel uyarıcı etkisi yapıyor. Ilındırılmış yağ olarak kullanılıyor.

Egzersiz yapın

Sağlıklı bir cinsel yaşam için şifalı bitkilerin yanı sıra egzersizin de önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Ender Saraç, 'Hafif ve fazla yorucu olmayan bir egzersiz programı yürütmek gerekiyor. Ağır egzersizlerle yağ dokusu hızlı bir şekilde azalıyor. Bu da cinsel performansın düşmesine neden olabiliyor. Yoga, meditas-yon gibi gevşeme tekniklerinden yararlanılabilir' diye konuştu.

İşte, erkeklere özel formül

1 kg. iyi kalitede bal içine 250 gr. toz zencefil,100 gr. toz zerdeçal, 50-60 gr. kabukları ayıklanmış ve dövülmüş kakule,

1-2 gr. hakiki safran, 50-60 gr. dövülmüş kişniş, 1-2 tatlı kaşığı arısütü, 2 tatlı kaşığı polen ,100 gr. kabuksuz, dövülmüş antep fıstığı ve 100 gr. çamfıstığı katın. Tümünü tatlı kaşığıyla karıştırın. Işık görmeyecek biçimde serin ve loş bir ortamda saklayabilirsiniz. Günde 2 kez (Sabah ve akşam) bir çorba kaşığı kadar yenebilir.

Fındık mucizesi

Dr. Ender Saraç, afrodizyaklar kadar vitaminlerin de cinsel sağlık üzerinde etkili olduğunu belirterek nasıl etki gösterdiğini anlattı: 'Erkeklerde öncelikle E vitaminin canlandırıcı etkisini açıklamak gerekiyor. Hap olarak alınabileceği gibi antepfıstığı, badem, ceviz ve fındık E vitamini yönünden zengindir. Özellikle fındık, E vitamininin yanı sıra bazı değerli minarelleri içeren ve en önemlisi doymamış yağ asitlerine sahip bir besin. B vitaminleri de vücudun yorgunluğunu atarak bedenin canlı ve zinde kalmasını sağlıyor.'

Menopoza karşı bitkilerle savaş

Kadınlar, menopozda sıcak basmasından uyku bozukluğuna kadar birçok sorunla karşılaşıyor. 'Kadın kimliğimi kaybediyorum' endişesi ise bu dönemde kadınların psikolojik sorun yaşamasını tetikliyor.

Dr. Ender Saraç, şifalı bitkilerin menopozda yaşanan sorunlara karşı önemli bir silah olduğunu belirterek menopozda doğal tedavinin yerini şöyle anlattı: 'Doğal tedavilere yönelip ilaçları reddetmek ne kadar yanlışsa kimyasal ilaçları kullanıp doğal yöntemleri reddetmek o kadar yanlış. Bu iki görüşü de tıbbi yobazlık olarak görüyorum. Sadece hap ve ilaç vermekle kesinlikle yüzde 100 şifa elde edilmez, aynı zamanda diyet, beslenme, egzersiz, yoga, meditasyon ve yardımcı maddelerin alımı çok önemli.'

Meme kanserine soya

'Menopozu doğal şekilde atlatmak mükün mü?' sorusunu ise Saraç şöyle yanıtladı:

'Östrojen açığı, doğal ve bitkisel prepatlarla kapatılabilir. Östrojen hormonu içeren bazı bitkiler ve gıdalar var. Örneğin, soyadan elde edilen doğal östrojen normal östrojene göre yan etkileri yüzlerce misli daha düşük. Kanser riski yok denebilecek kadar az. Soyayla beslenen toplumlarda meme kanserine pek rastlanmıyor. Soyanın yanı sıra doğal östrojen içeren bitkisel preparatlar, bitkisel çaylar ve otlar tüketmek yararlı olabiliyor. Bunların yanında kalsiyum, magnezyum, çinko ve boron alınması gerekiyor.' Hormon ilacı kullanmak zorunda olanların bu ilaçları, bitkisel tedavi edicilerin yanında daha düşük dozda alabileceklerini belirten Saraç, hormon tedavisine gerek duyulan durumları şöyle sıraladı: 'İleri derecede kemik erimesi riski, dayanılmayacak derecede şikayetler var ise ailede meme kanseri riski , kanda pıhtılaşma, inme, kalp hastalığı gibi riskler yoksa kişi kendini gerçekten iyi hissetmiyorsa bu kişiye kimyasal hormonlar verilebilir.'

Östrojen depoları
  Adaçayı: Doğal östrojenler içeriyor. Ateş basması, gece terlemeleri gibi menopoz şikayetlerinde etkili.
  Soya fasulyesi: Soyadan elde edilen ve doğal östrojen olan isoflavonlar, menopoz şikayetlerini hafifletiyor.
  Civan perçemi: Doğal östrojen kaynağı olan bitki menopoz şikayetlerinin giderilmesinde çok yararlı.
  Anason: İçinde belli oranda doğal östrojenler ve buna benzer maddeler var. Menopoz sıkıntılarının yanı sıra uyku bozuklukları, gaz kolit, hazımsızlık şikayetlerine iyi geliyor.
  Maydanoz: Doğal östrojenler içeren maydanoz menopoz şikayetlerini gidermek için etkili.
  Kızıldereli otu: Kızıldereli kadınlar belli bir yaşa geldikten sonra birtakım rahatsızlıklarını gidermek için bu bitkiyi kullanıyorlardı. Bu bitki Türkiye'de de bulunuyor.
  Evening Primerose Oil (Çuha çiçeği yağı): Kızılderililer'den kalma bir bitki. Özellikle gece yatarken kullanılıyor. Bitkinin içinde östrojen yok. Ancak ateş basmaları, gece terlemeleri gibi şikayetlerin dışında egzamalara, kolesterole, kaşıntılara, adet sancılarına karşı etkili.
Zayıflama
Zayıflamak: Her öğün aç olarak bir çay bardağı kekik suyu içilir. Bu kür iki ay devam ettirilir.(peynir kekiği)
Funda suyu: Kilo vermede vücuttaki yağları eritmede çok etkilidir, zayıflatıcıdır.
KABIZLIK Bamya çiçeği Besbase Ceviz yağı Demirhindi Hint yağı Hünnap Keten tohumu Salep Sarı halile
Sarısabır Sinameki Susam yağı Tatlı badem yağı

Kınanın Yararları
Güzellik ve süsleme amaçlı pek çok ülkede kullanılan kına aslında sağlık açısından çok yararlı bir madde. Bakalım kınanın yararları nelermiş.
KINA YAĞI : Kınanın belirli işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen kına yağı oldukça yararlı.
YAPIMI : Bir avuç kına cam şişenin içine konarak üzerine doluncaya kadar saf zeytinyağı dökülerek iyice çalkalanır. Çalkalanan şişe bir hafta boyu güneş gören yere asılarak bekletilir ve süzülür.
KULLANIMI : Süzülerek elde edilen kına yağının sulandınlarak içilmesi halinde, içteki yaraları iyileştirmekte etkin yararları vardır.
KABAKULAK VE İLACI: -Kına ile mayalı hamur.Kaba kulak olan yerin üzerine konacaktır.
El sirkeye batırılarak kaba kulak olan yere sürülecektir.
KANSER HASTALARI İÇİN KINA : Kanser tedavisinde kullanılan bazı kemoterapi ilaçları ellerde ve ayaklarda yara çıkmasına neden oluyor. Bu yaraların iyileşmesi için kına yakmak deneylerle kanıtlanmış bir tedavi yöntemi.
Kimi kadın çok az adet görmekten şikayetçi iken kimi de kanamasının fazlalığından şikayet eder. Özellikle kanamanın fazla olması kadınlar için kansızlıkğın önmeli nedenlerinden birisidir. Bu durumda öncelikle yapmak gereken tabiki bir hekime gidip sorunun kaynağını öğrenmek ve gereken tedaviyi almak.
Aşırı kanama problemi olanlar için doğadan yararlanmak isteyenlere ;
•Kramp eşliğindeki güçlü kanamalara karşı, kramp çözücü civanperçemi, kan durdurucu atkuyruğu veya çobançantası bitkilerinin çayı etkili olur. Günde 2-3 bardak çay, adet döneminin 2-3 gün öncesinden başlanarak, yemeklerden önce, tatlandırılmadan içilir.
•Gül veya çam kokusu rahatlatıcı olabilir. İçine bu bitkilerden birinin esansından birkaç damla karıştırılmış su dolu bir çanak yatak odasında bulundurulmalıdır.
Lazer son yılların gözdesi. Sağlıktan güzelliğe kadar pek çok alanda kullanılmakta. bu yazımızda lazer epilasyondan bahsedeceğiz. Lazer epilasyon nedir öncelikle onu izah edelim. Lazer epilasyon kıl köklerine lekrik akımı verilerek kıl köklerinin yakılması suretiyle kıl köklerinin zayıflatırak yok edilmesidir. Lazer epilasyon uygulamasında Galvenik, Termoliz ve bileşik yöntem olmak üzere 3 yöntem kullanılır.
LAZER EPİLASYON HAKKINDA MERAK EDİLENLER
* LAZER EPİLASYONUN GÜVENİLİRLİĞİ : Lazer epilasyon konusunda en çok merak edilenlerden bir tanesi de güvenilir olup olmadığı. Aslına bakılırsa bir kaç yıldır uygulanıyor olmasına rağmen çok net bir bilgi yok güvenilirliği açısından. Ama şu da bilinen bir gerçekki Lazer epilasyonun güvenilirliği kullanılan cihaza, yapan kişiye, kişinin tecrübesine ve hijyen gibi uygulamara göre değişir. Fakat en tecrübeli elde bile cilt reaksiyon verebilir ve istenmeyen sonuçlarla karşılaşılabilir.
* LAZER EPİLASYON HER CİLDE UYGUN MUDUR? : Lazer epilasyon için en uygun cilt tipi aslında açık tende koyu renk tüyeleri olanlardır. ama son teknolojik gelişmelerden sonra koyu renk tene sahip olan kişilerde bu imkandan faydalanabilmektedir.
* LAZER EPİLASYON ZARARLI MIDIR ? : Bu zamana kadar yapılan uygulamalar sonrasında lzaer epilasyonun zaraları ile ilgili herhangi bir klinik bilgi yoktur. Verilen bilgiler daha çok lazer epilasyon sırasında oluşan cilt reaksyonları ile ilgilidir. Ciltte oluşan kızarıklıklar ve küçük kabarcıklar belli bir süre sonra geçecektir. Eğer epilasyon işlemin uzmanı tarafından yapılmaması sonucu kalıcı izler söz konusu olabilir.
* LAZER EPİLASYON ACI VERİ Mİ ? : Eğer ağrı eşiğiniz çok düşük değil ise epilasyon işlemi sırasında muhtemelen yanma hissi yaşayacaksınız. Eğer ağrı eşiğiniz çok düşük ise lokal anestezi uygulaması ile acı biraz hafifletilebilir.
* KAÇ SEANS SONUCUNDA FAYDALIDIR ? : Lazer epilasyon yapılırken sadece aktif kıl köklerine etki eder. Fakat tüm kıl kökleri aynı anda aktif olmadığından bir seanslık uygulama tüm köklere etki etmeyecektir. bunun için bir kaç seans uygulanması gerekir. Kaç sean uygulama gerektiği konuda net bir şey söylenememekle birlikte genel uygulamarın 5-8 seansta sonuç verdiği bilinmektedir.
LAZER EPİLASYONDAN ÖNCE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
- İşlem yapılmadan 4 hafta öncesinden ağda,cımbız, epilatör, tüy dökücü gibi kıl köklerine tki edebilecek her hangi bir işlem uygulamamak gekir.
- 1 ay öncesinden itibaren güneş ışığı ve bronzlaşmadan özellikle kaçımanılmalıdır.
- Eğer kullanılan bir ilaç var ise mutlaka uygulayan uzmana bilgi vermek gerekir. Özellikle Roucutan kullanan bir kişi en az 6 ay sonra lazer epilasyon yaptırabilir.
- Uygulamadan önce cilde kimyasal peeling veya cildi soyacak krem uygulaması yapılmamış olmalıdır.
- Uygulama öncesi tüy sarartıcı madde kullanılmamalıdır.
- Uygulama sırasında meydana gelmesi durumunda sizi ve uygulayıcıyı sıkıntıya sokacak bir hastalığınız var ise mutlaka bilgi veriniz. -
Herhangi bir cilt hastalığınız var ise uygulayıcıyı uyarınız.
LAZER EPİLASYONDAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER : Tedavi sonrasında hafif kızarıklık ,ödem veya su toplaması olabilir. Bunun için:
-Güneşten korununuz 30 veya daha yüksek faktör güneş koruyucusu kullanın.
- Bölgeyi nemlendiriniz.(Nemlendirici kremler ile )
- Sıcak su değdirmeyiniz.(24 saat içinde)• Ağrı şişme olursa yumuşak beze sarılı buz tatbik ediniz.(24 saat içinde)
- Gereğinde ağrı kesici kullanabilirsiniz.
- Traş etmeyiniz (48 saat içinde)
- Kabuklanmalara el sürmeyiniz.
- Tüyler 2 hafta içerisinde uzuyor gibi görünerek,dökülür.
- Ağda ve tüy dökücü kremler kullanamayınız.
- Bölgeye nazik davranıp,kaşımamalısınız.
-Tedavi sonrası 2-3 gün spor ve ağır egzersiz yapmayınız.
- Enfeksiyon bulgusu varsa (ateş,iltihap) mutlaka işlemi yapan uygulayıcıyı arayınız.
- 24 saat içinde fondöten ,allık gibi cildi kapatan uygulamalar yapmayınız.
''1 litre suda 10 gr kış ıhlamuru,10 gr kuşburnu (havanda hafif çatlatılmış) 5 gr altın otu, 7-8 dakika kaynatılacak ve ılımaya bırakılacak.Kaynayıp soğutulmuş bu çayı gün içerisinde istediğiniz vakitte tüketebilirsiniz.Bu çayı düzenli olarak kullanmaya başladığınızda yağ metabolizmanızın nasıl calıştığını fark edeceksiniz.''

ARPACIK : Arpacık çok sinir bozucu bir durumdur. Ve oldukça acı verir. Ne yaparsanız yapın olgunlaşmadan tamamen kaybolmaz. Ama size bir önerimiz var. 1 çay bardağı sıcak suya bir tutam papatya konur ve bir müddet sonra süzülerek bununla göze masaj yapılır. Bu tedavi 2 saatte bir, 5-10 dakika tekrarlanır.
BADEMCİK : Özellikle çocukluk çağında bademcik hepimiz için sorun olmuştur. Aslında bademcikler mikrop girişini engellemek içindir. Ama bazan bu durum tam tersine dönebiliyor. Bademcik iltihapları için Kekik gargarası çok etkilidir. Balık yağı içirilmelidir.
APANDİSİT : Oldukça tehlikeli olan Apandisit hepimizin yaşayabileceği bir sorun. Bu hastalığı önleyici en etkili şey, Böğürtlen çayıdır.
BAŞ AĞRISI : Sürekli baş ağrası olan insaların öncelikle İlgili branş doktoruna gidip muayene ve tetkikleri sonucunda sorunun kaynağını öğrenmesi gerekir. Etkili tedavi için bu sebepleri ortadan kaldırmak gerekir. 1 bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur,5 dk. sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.
DAMAR TIKANIKLIĞI : Damar tıkanıklığı ciddi bir sorundur ve tedavi edilmez ise telafisi mümkün olamayan sonuçlar doğurabilecek bir hastalık. 250 gr.Hayıt tohumu, 6 lt suda yarım saat kaynatılır ve günde 3 öğün, aç karna, bir çay bardağı içilir. (Tansiyon düşürücü etkisi vardır. )
GUATR : Guatr Torid bezlerinin düzensiz alışmasından kaynaklanan bir sorun. bunun için bitkisel önerimiz, Tere tohumu, nöbet şekeri veya bal ile eşit oranlarda karıştırılıp yenir. Deniz süngeri kurtulup toz haline getirilir ve balla karıştırılarak yenir.
KALP KRİZİ : Düzenli beslenme ve düzenli bir yaşam tarzı kalp krizi riskini en az düzeye indirebilir. Bunun için bitkilerden de yardım almak mümkün. Ökseotu çayı, Melisa çayı ve Adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca Civanperçemi, Atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.
KEMİK ERİMESİ : Namı diğer Osteoporoz kemik yoğunluğunun azalarak deforme olmasıdır. Günde 3-4 bardak Civanperçemi çayı yudum yudum içilmelidir.
NEFES DARLIĞI : Nefes darlığı problemi olanlar için Bir miktar Deniz kadayıfı, toz haline getirilir. Ihlamur içine 1 çay kaşığı oranında katılarak kaynatılıp içilir.
Kaynak : dogadansifaya.blogspot.com
İnsan olarak vücudumuzun her bir organı ayrı öneme sahip. Ama göz çok daha başka bir önem taşıyor. Bu bloğumuzda pek çok konu hakkında bilgi vermişken göz gibi çok değerli bir organı atlamak olmaz. Pek çok insan bir şekilde göz problemi yaşamıştır. Bu rahatsızlıklara modern tıp tedavinin yanısıra doğal yollardan çözüm arayan pek çok insan da mevcut. Bazı göz rahatsızlıklarına doğal bir kaç öneri sunuyoruz.
-Ceviz yapraklarının kaynatılması ile elde edilen sıvının içine batırılan temiz bir bez parçası göz üzerine konursa, göz iltihaplanmalarını önler.
-Deve tabanı suda kaynatılarak pansuman yapılırsa deri ve göz kapağı iltihaplarını önler.
-Frenk maydonuzu göz hastalıklarına etkilidir.
-Gül yapraklarından yapılan çayla göz nezlesi ve kanlanmasında bu çayla göz banyosu yapmak çok etkili olur.
-Havuç gözleri kuvvetlendirir. Kavun göz nezlesine iyi gelir.
-Kaya koruğunun (taze) yapraklarının ezilmesi ile elde edilen sıvı göz ağrılarını dindirir.
-Maydanoz suyu ile göz banyosu yapıldığında gözkapağı iltihaplarını iyileştirici özelliği vardır.
-Mine çiçeği suyu ile yıkanan gözlerde iltihap yok olur.
-Mürver ağacı kabuklarından yapılan çay, böbrek göz iltihaplarına iyi gelir.
-Peygamber çiçeği göz hastalıklarına iyi gelir.
-Rezene (raziyane) tozu karıştırılan suyla gözler yıkandığında kuvvetlendirir.
-Üzerlik otu gözleri kuvvetlendirir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Zekayı Artıran Besinler, Şifalı Bitkiler
Alternatif tıp vaya tamamlayıcı tıp , daha çok geleneksel doğal bitkileri kullanarak (çay veya bitki karışımlarıyla) elde edilen ilaçlarla tedavi etme yöntemidir. Modern tıp biliminin hastalık sebepleri ve tedavisi konusunda somut verileri olmadığı, hasta için henüz mevcut objektif ve kanıtlanmış bir tedavi yöntemi olmadığında hasta isteğiyle başlanılabilen veya modern tıp tedavilerini destekleyici olarak hastanın rahatlaması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, psikolojisinin düzelmesi amacıyla uygulanabilen tedavi yöntemidir.
Tıp, asırlar önce, bugün "alternatif tıp" olarak tanınan şekilde yapılıyordu. Doktorlar, kendilerince hastalıkları muayene ediyor ve işe yarayabileceğini umduğu veya öğrendiği bitkiler, sular ve diğer meddelerle hastasını tedavi ediyordu. İnsanlığın bilgisi arttıkça ve yeni teşhis araçları (mikroskop, radyografi,manyetik rezonans, tomografi, elektron mikroskobisi, biopsi, kan dışkı idrar tahlilleri vb) bulundukça hastalıklar ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemler daha kapsamlı olarak geliştirildi. Hastaya bir herhangi bir bitki yaprağı vermek yerine, fayda sağlayan etken maddeyi damıtıp ilaç haline getirildi. Etken maddelerin insan dokularında nasıl iyileşme yarattığını öğrenip, etken maddeden farklı, daha az yan etkisi olan ilaçlar sentezledi.
Modern ve Alternatif Tıp
Sentetik ilaçlarla meydana gelebilen ciddi yan etkilerin yol açtığı ciddi sağlık sorunları, bazı kronik rahatsızlıkların tedavisinin olmayışı ya da hasta için uzun, rahatsızlık verici oluşu ve getirdiği ekonomik yük, kimyasalların kullanımı sonucu ortaya çıkan çevre kirliliği, kökü 1960'lı yıllara kadar giden alternatif hareketler, ekoloji hareketleri alternatif tıp uygulamalarının yeniden popüler hale gelmesine katkıda bulunmuştur.
Farmakoloji (ilaç bilimi), doğada halihazırda bulunan maddelerin içindeki etken maddeleri damıtarak veya onları sentezleyerek elde edilen maddelerle ilaçlar yapar fakat alternatif tıpta bu maddeleri içeren bitkiler ham olarak kullanıldığından madde sentezi yapılmaz. Bir bitki yaprağının içinde etken maddeye ilaveten daha bir çok madde bulunur. Bu "diğer maddeler" in farmakolojik ve farmasötik etkileri incelenmediği için modern tıp çay karışımları ve benzeri doğal karışımlar kullanmaz. Bu açıdan birçok doktor alternatif tıp yöntemini "bir deneyin" diyerek önerebilir. Daha etik yaklaşımlı hekimler ise alternatif tıp uygulamalarını ve uygulayıcılarını güvenilir bulmadığı için asla önermez.
Modern Tıp, sürekli gelişen ve yani şeyler eklenen bir alandır. Ancak henüz bazı hastalıkların muhteviyatı ve tadavisi hakkında kesin deliller yoktur. Kesin delillerin olmadığı durumda Modern Tıp, hastaya yarar sağlamıyacaksa zarar vermeme adına çekingen kalabilir. Çünkü modern tıpta güvenilirliği tamamen ispatlanmamış, muhteviyatı belirsiz, farmakolojik özellikleri aydınlanmamış, kontrollü deneylerle güvenilirliği ispatlanmamış yöntemler kullanılmaz, bu yöntemleri kullananlar şarlatanlık suçunu işlemiş olurlar.
İnsan vücudunun sağlıklı olması için kendine gereken tüm besin maddelerini alıyor olması gerkir. Buna dengeli beslenme denir. İnsan vücüduna gereken maddelerin tamamı doğada bulunur. Sebze, meyve, et, balık, çeşitli otlar, kaynak suları. İnsan bunların hepsinde bir yarar olduğunu bilerek tüketmelidir. Çoğu bitki muhteviyatında insana yarayabilecek maddeler barındırır, zaten ilaçlar da bunlardan veya bunların laboratuar ortamında sentezlenmesinden yapılır. Bu gıdaların aşırıya kaçmadan dengeli biçimde tüketilmesi insan sağlığını olumlu etkiler. İçeriği insan sağlığını olumlu etkilemeyecek, uyuşturucu veya zehir özelliği olan maddelerin kullanımı ise tartışmalıdır.
Uygulamalar
Alternatif Tıp'ta kullanılan bazı tedavi yöntemleri;
* Ozon gazı tedavisi
* Hipertermi (Beden ısıtma.)
* Hidrazyne Sülfat
* Buğday şırası
Masaj, çeşitli maddelerin buharları, sıcak su terapileri, spa gibi uygulamalar vücudu rahatlatır, dinlendirir, kireçlenme olan alanları hareketlendirir. Düzenli spor yapmak da insan sağlığına olumlu katkıda bulunur.
Alternatif tıp olarak tanımlanan yöntemler, insanların psikolojik hallerini ve bağışıklık sistemlerini kuvvetlendirerek hastalıklarla mücadele edilmesini sağlar. Bağışıklık sistemi, bilinen tüm hastalıkları, tümör ve kanser leri yenebilecek mükemmel bir sistemdir ve herkesin vucudunda vardır.Stres, yorgunluk, kötü beslenme (malnütrisyon),radyasyon, radyoterapi, kemoterapi, bazı viral enfeksiyonlar (örn. AIDS), diabet gibi durumlarda bağışıklık sistemi zayıflar.
Modern tıp da insanın bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklarla mücadelede rol oynayabilecek yöntemleri reddetmez. Ancak bu yöntemlerin, modern tıbbı bir kenara iterek "tek tedavi" veya "son çare" gibi sunulması etik değildir. Daha önemlisi hastayı kandırarak veya cahil cesaretiyle insanlar üzerinden para ve itibar kazanma amacı güden bazı kötü niyetli kişilerin yani şarlatan ların ne yazık ki alternatif tıp maskesi takmasıdır.
Alternatif tıp uygulayıcılarının eğitimi de önemli bir sakınca sebebidir. Hastalıkların sebebi (etiyoloji) hakkında malumatı olmayan bireylerin etkene yönelik tedavi yapmaları olanaksızdır. Bu nedenle, başta Rusya olmak üzere bir çok ülkede alternatif tıp eğitimi tıp fakültelerinde bir tıp branşı olarak verilmekte, kullanılan tedavi yöntemleri ve maddelerinin güvenilirliği araştırılmaktadır. Bu sayede, alternatif tıp da daha kapsamlı ve güvenilir hale gelmektedir.
tr.wikipedia.org

Romatizma ağrılarında, cilt besleyici temizleyici ve selülit giderici olarak kullanılır.
KULLANILIŞI: Cilde masaj şeklinde uygulanır.
Bel soğukluğunda ve idrar yolu hastalığında kullanılan etkili bir antiseptiktir. Saçı besler. Dökülmeyi önler kepeği giderir
KULLANILIŞI: Günde 1-2 damla bir şeker parçası üzerine damlatılarak alınır. Saç diplere
masaj yaparak kullanılır. 200 grlık şampuana 20 damla damlatılarak kullanılır
UYARI: Böbrekte tahriş yaptığından böbrek rahatsızlığı olanlar içmemelidir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Çam Terebentin Yağı
Dahilen müshil, haricen ise özellikle kuru ciltlere kirpik, kaş ve saçlara rahatlıkla kullanılır. Şeker hastalığında da kullanılmaktadır. Yanıklarda iyileştirme özelliği vardır.
KULLANILIŞI: Her sabah aç karnına bir çay kaşığı içilir. Müshil olarak ta bir çay kaşığı alınır. Cilde ve saça masaj şeklinde uygulanır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Susam Yağı
Kuru ve çatlak ciltleri çok olumlu etkiler ve pürüzlerini giderir. Ayrıca saç besleyici olup dökülmesini önler. Kabızlık giderici özelliğe sahiptir
KULLANILIŞI: Saç diplerine parmak uçlarıyla friksiyon yapılır. Kabızlık için günde 1 çay kaşığı içilir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Tatlı Badem Yağı
Mikrop öldürücüdür. Yüksek tansiyonu düşürür. İştah açar hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. Kanı temizler. Ayrıca saç uzamasını sağlar, dökülmesini önler, saçkıran hastalığına iyi gelir.
KULLANILIŞI: Bir fincan suya, 4-5 damla damlatılarak günde 3 defa içilir veya cilde masaj yapılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Sarımsak Yağı
Midevi şişkinlik, hazımsızlık rahatsızlıklarını giderir. Gaz söktürücü ve anne sütünü arttırıcı etkisi vardır. Yara iyileştirici özelliğe sahiptir. Cildi besler ve pürüzleri giderir
KULLANILIŞI: Dahilen bir fincan suya 5 damla damlatılarak içilir. Haricen yara üzerine sürülür.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Rezene Yağı
Mide rahatsızlıklarını geçirir. Hazmı kolaylaştırır. Ateş düşürücüdür. Romatizmada faydalıdır. Cildin güzel olmasını sağlar. Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır. Cildi sıkılaştırır. Sivilce ve akneleri kurutur
KULLANILIŞI: Yarım fincan suya 3 damla damlatılarak. Günde 3 defa kullanılır. Ya da cilde masaj yapılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Portakal Yağı
Duyarlı ve problemli ciltler için yaraları iyileştirici ve cildi besleyen özelliğe sahiptir. Bademcik ve diş iltihabında kullanılır
KULLANILIŞI: Bir fincan suya 4-5 damla damlatılarak gargara yapılır. Cilde masaj şeklinde tatbik edilir. UYARI: İçilmesi sakıncalıdır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Papatya Yağı
Kabızlık, öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, romatizma ve selülite etkilidir.
KULLANILIŞI: Bir fincan suya 5 damla damlatılarak balla tatlandırılıp içilir ya da masaj yapılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Okaliptüs Yağı
Mide bulantısını keser. Hazmı kolaylaştırır. Gaz söktürücüdür. Baş ağrılarına iyi gelir. Selülit tedavisinde kullanılır. Anne sütünü arttırır.
KULLANILIŞI: Günde 3 defa bir şeker parçası üzerine 2-3 damla damlatılarak içilir. Haricen cilde masaj yapılarak sürülür. Fazla miktarda kullanılması sakıncalıdır
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Nane Yağı
Yağlı tahriş olmuş ve iltihaplı ciltler için kullanılır. Hemoroid tedavisinde ve şeker hastalığına karşın etkilidir. Nefes açıcı özelliğe sahiptir. Gerginliğe ve uykusuzluğa iyi gelir. Adale kuvvetlendirici ve spor sakatlıklarında masaj için çok uygundur
KULLANILIŞI: Dahilen günde 1 fincan suya 5 damla damlatılarak içilir. Haricen cilde masaj şeklinde kullanılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Mersin Yağı
Yatıştırıcı, gaz söktürücü terletici ve antiseptik etkilere sahiptir. Baş ağrısı ve migrende soğuk algınlığında , kas ağrılarında faydalıdır. Mide ülserine iyi gelir. Beyin damarlarını açar cilt temizliğinde cildi güzelleştirir
KULLANILIŞI: Günde 2-3 damla bir şeker parçası üzerine damlatılarak alınır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Melissa Yağı
Grip ve soğuk algınlığına karşı korur. Hafızayı güçlendirir. Boğaz ağrısı mide yanması kan temizleme ve böbrek taşında, bağdokusu hastalığında kas kuvvetlendirir. Diş etini kuvvetlendirir. Sivilceleri giderir.
KULLANILIŞI: Balla tatlandırılmış suya 2 şer damla damlatılarak günde 3 defa gargara yapılıp yutularak kullanılır. Tonik olarak kullanımda bolca masaj yapılarak sürülür.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Limon Yağı
Vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar. Böbrek iltihabını giderir. Besleyici, uyarıcı, iştah açıcı ve kuvvet vericidir. Haricen basur kadınların göğüslerindeki yara ve çatlakları yumuşatmak için kullanılır.
KULLANILIŞI: Günde 2-3 damla bir şeker parçası üzerine damlatılarak veya yarım çay bardağı suya 2-3 damla damlatılarak alınır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Kakao Yağı
İdrar arttırıcı ve romatizma ağrıları dindirici etkileri vardır. Baş ağrısı stres ve kas ağrıları için iyi gelir ayrıca güve ve sivrisinekleri uzaklaştırmak için kullanılır. Akneleri ve vücuttaki kötü kokuları giderir. Cilde sürüldüğünde ateşi düşürür. Saçtaki sirkeleri gidericidir.
KULLANILIŞI: Bir çay bardağı suya veya bir şeker parçası üzerine 3-4 damla damlatılarak alınır. Ayrıca cilde masaj yapılarak kullanılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Lavanta Yağı
Menapoz sıkıntılarını giderir. Mide ağrılarını ve kabızlığı giderir. Sindirim sistemi iltihaplarında etkilidir. Zihin açıcıdır.
KULLANILIŞI: Bir fincan suya 5 damla damlatılarak içilir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Keten Yağı
Bronşit, nezle, grip, solunum yolu rahatsızlıklarına dişe eti iltihaplarına iyi gelir. Kurt düşürücüdür. Alyuvar oluşumunu arttırır. Şeker hastalığına iyi gelir. Yara ve yanıklara antiseptik olarak kullanılır. Romatizmaya iyi gelir.
KULLANILIŞI: 2-3 damla yarım fincan suya katılarak veya şeker üzerine damlatılarak kullanılır. Parmak uçlarıyla masaj şeklinde tatbik edilir. Fazlası sakıncalı.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Kekik Yağı
Akneleri temizler. Yaşlanma ile ortaya çıkan kırışıklıkları giderir. Nemlendirici özelliğe sahiptir. Parazit problemlerinde kullanılır.
UYARI: Kayısı yağı cilde sürdükten sonra güneşe çıkılmamalıdır, ters etki yapar.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Kayısı yağı cildi gençleştiriyor
Ağız ve mide kokularını giderir. Sinirleri uyuşturur, antiseptik ve ağrı kesici olarak kullanılır. Diş ağrılarında etkilidir. Dişeti çekilmesi ve iltihaplarında faydalıdır. Haşere kovucudur
KULLANILIŞI: 1 fincan suya 2 damla damlatılarak içilir. Diş ağrılarında pamuk üzerine damlatılarak diş üzerine tatbik edilir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Karanfil Yağı
Damar sertliğine kolestrol ve şekere faydalıdır. Uykusuzluğu giderir. Balgam söker zindelik verir, egzama yaralarına iyi gelir. Sivrisinek kovucudur
KULLANILIŞI: Günde 2’şer damla sabah akşam yarım fincan suya damlatılarak kullanılır. Cilde sürülür
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Karabaş Yağı
Hazmı kolaylaştırıcı ve iştah açıcı özelliklere sahiptir. Ateş düşürücü etkisi vardır. Ülser ve gastritte iyileşmeyi hızlandırır. Yara ve yanıkları iz bırakmadan iyileştirir.
KULLANIIŞI: Günde 2 defa öğle ve akşam yemeklerinden önce 5-6 damla alınmalıdır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Kantaron Yağı
Cildi yumuşatır. Çizgileri ve kırışıklıkları azaltmak için kullanılır. Kuru ciltleri nemlendirir. Akneleri giderir. Kuru ve kırık saçları besler parlaklık verir. Saç şekillendirici olarak kullanılır.
KULLANILIŞI: Saçlara friksiyon yöntemi ile cilde masaj yapılarak kullanılabilir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Alkol ve Kromozomal Bozukluklar, Her Derde Deva Bitkiler
Saç dökülmesinde, romatizmada, hücre yenileyici, kan temizleyici olarak, miyom küçültücü olarak kullanılır.
KULLANILIŞI: Bir fincan suya 5 damla damlatılarak günde 2 defa kullanılır. Haricen cilde masaj yapılarak kullanılır. Saç diplerine friksiyon yapılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Her Derde Deva Bitkiler, Isırgan Tohum Yağı
Stres ve yorgunluğu giderici ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiricidir. Egzama tedavisinde de kullanılır. İştah arttırıcı ve safra söktürücü etkisi vardır.
KULLANILIŞI: Bir fincan suya 2-3 damla damlatılarak, günde 2 defa kullanılır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Bergamut Esansı, Her Derde Deva Bitkiler
Tüm mantar hastalıklarında cilt kaşıntılarında sedef ve egzamada varis ve ağrılarında uyuz ve benzeri tüm cilt problemlerinde kullanılır
KULLANILIŞI: Kullanılacak doku defne sabunu ile yıkanır. İnce tabaka halinde cilde sürülür.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Ardıç Katran Yağı, Her Derde Deva Bitkiler
Kalp yetmezliği soğuk algınlığı ve romatizmal hastalıklarda kullanılır. Burkulma ve çarpma gibi kazalarda ağrı kesici ve hareket kabiliyetini artırıcı özelliği vardır. Astım hastalarında ve idrar tutamayan çocuklarda faydalıdır
KULLANILIŞI: Bir çay bardağı suya 5 damla damlatılarak alınır.
UYARI: Hamilelikte kullanılmamalıdır. Fazla alındığı taktirde böbrekleri tahriş eder ve idrar yollarında kanamaya sebep olur.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Ardıç Yağı, Her Derde Deva Bitkiler
Bebeklerde gaz giderici, mide gazı giderici, ter kesici ve idrar arttırıcı etkileri vardır. Astım ve bayanlarda adet düzensizliklerinde hormon dengelenmesinde kullanılır.
KULLANILIŞI: 2-10 Damla bir şeker parçası üzerine damlatılarak veya bir fincan suya 4-5 damla damlatılarak günde 3 defa kullanılır.
UYARI: Daha yüksek miktarda alındığı zaman hafif bir sarhoşluk sonra uyku meydana getirir.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Anoson Yağı, Her Derde Deva Bitkiler
Bebeklerde gaz giderici, mide gazı giderici,ter kesici ve idrar arttırıcı etkileri vardır. Astım ve bayanlarda adet düzensizliklerinde etkili. Cilt bakım ve temizliğinde kullanılır. On iki parmak bağırsağındaki yaralara da faydalıdır.
KULLANILIŞI: Bir çay bardağı suya 3 damla damlatılarak günde 1 defa içilir. Yara üzerine direkt tatbik edilebilir.
UYARI: Günde 3 damladan fazla içilmez. Fazla kullanımı epilepsi ve krampa yol açabilir.

Etiketler: Adaçayı Yağı, Her Derde Deva Bitkiler
Öksürük kesici idrar arttırıcı, kurt düşürücü ve şeker hastalığı için kullanılır. Kuru ve çatlak cilt bakımında etkilidir. Stres ve yorgunluk için masaj yağı olarak kullanılır.
KULLANILIŞI: Bir çay bardağı suya 2 damla damlatılarak günde 3 defa alınır.
UYARI: Yüksek miktarlarda alınması zararlıdır.
0 yorum Bu yazıya verilen bağlantılar
Etiketler: Hangi vitamin hangi besinde bulunur
Yiyeceklerin vazgeçilmezleri olan baharatlar, birçok rahatsızlığa da ilaç oluyor. Yapılan araştırmalara göre, baharatlar, insan vücudundaki rahatsızlıkların tedavisi için ilaç niteliğinde.
Baharatın tıptaki faydalarının çok eskiden bu yana bilindiğini belirten uzmanlar, "Bu yöntemle tedavide kullanılan baharatlar yan etki göstermemektedir. Bu türlü tedavinin tarihi çok eskiye dayanmaktadır" diyor. İşte araştırmalara göre hangi baharat hangi rahatsızlığa iyi geliyor:
Ağız yaralarına karşı, sirke ve susam yağı karışımıyla gargara yapılabilir. Birer çorba kaşığı böğürtlen yaprağı, hunnap, mercimek ve sinirli yapraktan oluşan karışımı kaynatıp, ılıkken gargara yapabilirsiniz. Kuru üzüm, anason ve balı aynı ölçüde karıştırıp, yaraların üzerine sürebilirsiniz. Bol kekik çiğneyin.
Akciğer rahatsızlıkları için ısırgan tohumu, karabiber, mürsafi, bal ve hardal eşit miktarda karıştırılır ve sabah akşam birer çorba kaşığı yenir.
Alerji için, 100 gr. ısırgan otu artı 100 gr. kırkkilit otu karışımını çay gibi demleyip, günde 3 çay bardağı içmek ve bu tedaviye en az 20 gün devam etmek gerekir. Şahtere otu çay gibi demlenip, sabah akşam 1 su bardağı içilebilir.
Birer çorba kaşığı acı yonga ve ravend çini, demlenip sabah akşam birer bardak içilir. Kaşınan bölgeye oğulotunu haşlayıp ezerek koyarsanız kaşıntı geçer.

Araştırmalara göre apandisit hastalığını önleyici en etkili şey, böğürtlen çayıdır.
Arpacık için bir çay bardağı sıcak suya bir tutam papatya konur ve bir müddet sonra süzülerek bununla göze masaj yapılır. Bu tedavi 2 saatte bir, 5-10 dakika tekrarlanır.

Astım hastalığı için bir litre suya bir tutam mersin yaprağı veya ısırgan konur ve 10 dakika kaynatılıp demlenir ve süzülür. Günde 8-10 çay bardağı, şekersiz olarak içilir. Bir litre sıcak suya 5 yemek kaşığı ısırgan otu konur, 5 dakika sonra süzüp günde 8-10 bardak şekersiz içilir.
Bademcik için kekik gargarası çok etkilidir, bunun yanı sıra balık yağı da içilebilir.
Basur rahatsızlığı olanlar, zulumba ve üzerlik tohumunu eşit oranlarda karıştırıp, sabahları aç karnına bir çay kaşığı yiyebilir.
Baş ağrısına bir bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur, 5 dakika sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.
Böbrek ve mesane taşı için bir litre suya birer tutam kırkkilit otu, mısır püskülü ve kiraz sapı konur, 5 dakika kaynatılır ve süzerek günde 2-4 bardak içilir. Ağrıyı dindirmek içinse; 1 litre suya birer tutam keten tohumu ve meyan kökü konur, 15 dakika kaynatılıp süzülür ve günde 3-4 bardak aç karnına içilir.
Cilt hastalıkları için 80 gram ravent çini, bir kilo bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karnına bir tatlı kaşığı yenir.
.
Ergenlik ve sivilceler için şap ve narkabuğunu sirkeli suda kaynatıp bu suyla sivilceleri silmek yararlıdır.
Gastrit için her gün kahvaltıdan önce 1 çay kaşığının dörtte biri oranında Hardal tohumunu, ılık suyla içmek ve bu tedaviyi 20 günlük kür halinde yapmak faydalıdır.
Guatr için tere tohumu, nöbet şekeri veya bal ile eşit oranlarda karıştırılıp yenir. Deniz süngeri kurtulup toz haline getirilir ve balla karıştırılarak yenir.
Kalp krizine karşı ökseotu çayı, melisa çayı ve adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca civanperçemi, atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.
Kansızlık için 50 gram kınakına, bir kilogram siyah kuru üzüm ve bir miktar mürdüm eriğiyle 3 litre suda bir müddet kaynatılır ve günde 3 öğün içilir.
Kas erimesine karşı günde 3-4 bardak aslanpençesi çayı yudum yudum içilmelidir.
Kemik erimesine karşı günde 3-4 bardak Civanperçemi çayı yudum yudum içilmelidir.
Kireçlenmeye karşı 400 gram Ardıç tohumu, 1 kilo bal ile karıştırılır ve bu karışımdan, günde 3 öğün, aç karnına, 1 tatlı kaşığı yenir.
Nefes darlığına karşı bir miktar deniz kadayıfı, toz haline getirilir. Ihlamur içine 1 çay kaşığı oranında katılarak kaynatılıp içilir.
Öksürük için günde 20 gramdan fazla olmamak kaydıyla, defne tohumu bal ile karıştırılıp yenir. 100 gram toz zencefil ve 100 gram toz zerdeçal 1 kilo bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karna, 1 tatlı kaşığı yenir.
Prostat için 100 gram eğir kökü, 5 litre suda, 2.5 litre kalıncaya dek kaynatılır. Günde 3 öğün, yemeklerden yarım saat önce, 1 çay bardağı içilir. Aynı miktarda kereviz tohumu da aynı şekilde hazırlanarak günde 3 öğün, yemeklerden 15 dakika önce, 1 çay bardağı içilir.
Romatizma için hardal tohumu dövülüp, bal ile karıştırılarak yenir. Ayrıca, ağrılı bölgeye sürülür. 100 gram pelesenk yağı, 70 gram kekik yağı, 50 gram alabalık yağı ve 25 gram karanfil yağı karıştırılıp ağrılı bölgeye tatbik edilir.
Sedef hastalığı için 50 gram ısırganotu, 50 gram şahtereotu ve 50 gram civanperçemi 1 litre sıcak suda 15 dakika bekletilip süzülür ve günde 3-4 bardak içilir.
Şeker hastalığı için 1 litre sıcak suya 20 gram mersin yaprağı konup 5-10 dakika demlenir ve gün boyu içilir. 250 gram servi kozalağ e, biberiye ve kekik konur, 5 dakika sonra süzerek günde 2-4 bardak ı, 250 gram pelinotu ve 100 gram melisa 2.5 litre alkole konur. Hava almayan bir kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 öğün, aç karna, 1 kahve fincanı suya 8-10 damla damlatılarak içilir.
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlundan Bağırsak Gazı ve Şişkinlik için Limon Suyu
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu bağırsak gazı ve şişkinlik için limon suyu kürünü açıkladı:
Sabah kalktığınızda şişkinliğiniz varsa,bağırsak gazınız varsa ve bu …
Kolestrolü Düşürmek için Nar Çiçeği Kürü Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu
Malzemeler:
1 su bardağı su
1,5 yemek kaşığı nar çiçeği
hazırlanışı: 1 su bardağı suyun içine 1,5 yemek kaşığı nar çiçeği koyarak …
Depresyon ve Panik atak için Ispanak Kürü Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu
Sabah uygulanacak ıspanak-maydanoz kürü: Malzemeler: 5-6 yaprak taze ıspanak, 10-12 maydanoz saplarıyla birlikte, 3 bardak kaynamış …
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlundan Kulak Ağrısı için Soğan Suyu Kürü
şiddetli kulak ağrısı çekenlere soğan suyunu önerdi.
k temizleme çubuğunun ucundaki pamuğa soğan suyu damlatarak kulağınızın
Ağrıyan kulağın içine 1 damla (fazla …
Prof.Dr.Ahmet Maranki’nin Saç Dökülmesine Karşı Ceviz Kabuğu Kürü
Mevsim geçişleri genellikle saç dökülmelerinin daha çok yaşandığı dönemlerdir. Günde belli bir sayıdan fazla saç telinizi kaybediyorsanız, kellik tehlikesi altındasınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder