17 Eylül 2018 Pazartesi

ADA CAYI Boğaz ağrıları, öksürük, aşırı terleme


Bademcik iltihabını yıllardır çeken birçok kişi tanıdım. Özellikle de okul çağındaki çocuklar bademcik iltihaplanmasından dolayı günlerce yüksek ateşle yatmakta ve okullarından geri kalmaktadırlar. Bu durumlarda adaçayıyla yapılan gargaralar gerçek bir yardımcıdır. Adaçayı bademcik ve/veya boğaz iltihabının (faranjit) oluşumuna karşı da gerçek bir koruyucu ve önleyicidir.
İlk günlerde gün boyu birkaç defa yapacağınız adaçayı gargarası sizi yeniden dünyaya gelmiş gibi yapacaktır. Daha sonraki günlerde haftada birkaç defa bu gargarayı tekrarlamak sizi bademcik ve boğaz enfeksiyonlarına karşı koruyacaktır.
Adaçayının Latince adının ilk kelimesi olan “salvia” korumak, korunmak ve muhafaza etmek anlamına gelmektedir. Adaçayının içerdiği salvin, carnosol asiti ve cirsimaritin antibiyotik özelliği olan etkin maddelerdir. Özellikle salvin ve carnosol asidi, bakterilerde RNA-sentezini etkileyerek çoğalmalarını ve rejenerasyonlarını engellemektedir. Adaçayında bulunan önemli bir eterik yağ da, içerdiği cineoldür. Cineol, öksürüğü engelleyici bir maddedir. Kısaca, adaçayı hem doğal bir antibiyotik hem de doğal bir öksürük engelleyicidir.
Tüm bunlara ek olarak, adaçayında bulunan antibiyotik özellikli etkin maddeler suda çözünen maddelerdir. Suda çözünme özelliklerinden dolayı, alkolle tentürleri yapılmadan doğrudan sıcak suda demleyerek kullanım imkânı sağlarlar. Ağız gargaralarının çoğu bir miktar alkol kullanılarak hazırlanmak durumundadır. Çünkü birçok bitkinin içerdiği tabii antibiyotik özelliği taşıyan etkin madde suda çözünmediğinden, suyla hazırlanmaları durumunda etkili olamamaktadırlar. Adaçayının içerdiği tabii antibiyotikler suda çok kolay çözünme özelliği gösterdiklerinden, özellikle çocuklarınız için sadece sıcak suda demleyerek gargara olarak hazırlanmasına imkân vermektedirler.
Burada önemle belirtmek istediğim nokta, memleketimizde yaklaşık otuzun üzerinde bilinen adaçayı çeşidi olmasıdır. Bunların önemli bir kısmı yabanidir. Bazı yabani adaçayı türlerinin gargarası istenildiği düzeyde etkili olamamaktadır. Bu yüzden adaçayını piyasadan alırken yabani olmayanını almaya özen gösteriniz. Bundan emin değilseniz, bazı büyük marketlerde satılan değişik firmalara ait paketlenmiş adaçayını kullanabilirsiniz.
Biliyor muydunuz?
Adaçayı tarihte zirai ilaç olarak kullanılmıştır. Adaçayı bir parazit kovucu (uzaklaştırıcı) olduğu için adaçayına parazitler, böcekler yaklaşamaz. Antikçağda ve sonraki yüzyıllarda sebze ve tahıl ekilen alanlara adaçayının yaprak ve saplarının zirai ilaç olarak serpilmesinin nedeni de budur. ada cayı aşırı terlemeye yönelik kullanımda güzel etkisi vardır.
Bademcik iltihabı (tonsilit)
Tonsil adı verilen bademciklerin, bakteriler ve daha seyrek olarak da virüsler tarafından oluşturulmuş iltihabına tonsillit denir. En genel belirtisi yutma sırasında duyulan ve kulak ağrısıyla karışan şiddetli ağrıdır. Bu ağrı küçük çocuklarda yemek yemeyi reddetme olarak kendini belli eder. Ağrının yanı sıra yüksek ateş, halsizlik, baş ağrısı ve kusma da sık görülen belirtilerdir.
Bademcik iltihabı (tonsilit) olanların sabah kalktıklarında ağız kokuları oldukça ağırdır. Dişlerini fırçaladıktan sonra koku biraz hafifler, kahvaltı yaptıktan sonra da tamamen kaybolur. Gün boyu herhangi bir ağız kokuları da olmaz. Çünkü gece boyu oluşan iltihap sabah kahvaltısı yapılırken, besinlerle sürüklenerek taşınır. Ancak, gece uykuya geçildiği zaman iltihap oluşumu tekrar başlar.
Her gün, ağız temizliği yapıldıktan sonra bir defa gargarasını yapmak ağızdaki bakterilere ve de ağız kokusuna karşı güçlü bir engelleyicidir. Normalde adaçayı gargarasını hazırlayıp lavabonuzdan eksik etmemeniz gerekir. Hazırlanan adaçayı gargarası üç gün bozulmadan lavabonuzun rafında durabilir.
Bazı durumlarda bademcik ve/veya boğaz iltihabı kronikleşmiş olabilir. Kronik bademcik veya kronik boğaz enfeksiyonları durumunda, adaçayı pek yeterli olamamaktadır. Kronik bademcik veya kronik faranjit durumlarıyla ilgili olarak ebegümeci bitkisini okuyunuz.
Dikkat
Faranjit ve bademcik problemi olanların kürleri uygularken sigara ve asitli içeceklerden (kola, soda, maden suyu gibi) özellikle uzak durmaları gerekir. Buna paralel olarak diş ve ağız temizliğine de özen göstermek gerekir. Yemeklerden sonra mutlaka dişlerinizi fırçalayınız. Uygulamalarda belirtilen gargaraları mutlaka dişlerinizi fırçaladıktan sonra yapınız.
Bu noktada, okul çağında çocukları olan anne ve babaların dikkatli olmaları gereken bir konuyu açıklamak istiyorum. Çocukluk döneminde boğaz iltihabı (faranjit) sıklıkla karşılaşılan ve çoğunlukla ebeveynler tarafından pek fazla önemsenmeyen bir rahatsızlıktır. Size basit bir durum gibi görünen boğaz iltihabının ciddi sonuçlar doğurabileceğini göz ardı etmeyiniz ve mutlaka hekiminize danışınız.
Akut Romatizmal Ateş ( ARA)
Akut Romatizmal Ateş (ARA), halk arasında “beta mikrobu” denilen A grubu beta hemolitik streptokok bakterisinin neden olduğu farenjitten veya sebebi yine aynı mikrop olan kızıldan birkaç hafta sonra ortaya çıkan iltihabi bir hastalıktır. Okul çağındaki çocuklarda sıklıkla görülmektedir. Streptokok enfeksiyonundan sonra yüz kişiden yaklaşık dördünde Akut Romatizmal Ateş (ARA) gelişir. Her farenjitten sonra ARA gelişecek diye bir kural yoktur. Ancak, ARA’nın özellikle kalpte ciddi hasarlar bırakabilme riski nedeniyle, basit gibi görünen boğaz ağrılarında dikkatli olmak gerekir.
Diğer organ etkilenmelerinden farklı olarak, kalp iltihabı, kalıcı hasarlara yol açabilmektedir. Kalbin endokard denilen dokusu, kalbin iç yüzünü ve kalp kapakçıklarını örter. Kalp kapakçıklarındaki lezyonlar iyileşirken, kapakçıklarda kalınlaşma, yapışma ve büzüşmeler meydana gelir. Sonuç, kapakçık darlığı ve/veya yetmezliğidir. Romatizmal ateş, kalp kapakçığı hastalıklarının birinci sıradaki nedenidir. Hastalıktan yaklaşık on-onbeş yıl sonra romatizmal kalp hastalığı ortaya çıkabilir. Bu nedenle okul çağındaki çocuklarınızın boğaz ağrılarını veya boğaza bağlı şikâyetlerini ihmal etmeyiniz ve bir hekimin görmesini sağlayınız.
Adaçayı memleketimizde son yıllarda sıkça tüketilmeye başlanmış bir çaydır. Ancak hamile bayanların hamileliklerinin ilk üç ayında adaçayını temkinli kullanmaları gerekir. Eğer düşük tehlikesi söz konusuysa kesinlikle adaçayından uzak durmaları gerekir. Çünkü adaçayı yaprakları, dört tane düşük yapma riskini artıran madde içermektedir. Bu maddelerin adları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. Hamile bayanların hekimlerine danışmadan, kendi başlarına ilaç almaları ve yine kendi başlarına bitkisel tedavi yöntemlerini seçmeleri yanlıştır.
Değerli okuyucu, hamileliğin ilk üç ayı çok önemlidir. Hekiminize danışmadan ilaç ve tanımadığınız bitkisel tedavi yöntemlerini kullanmayınız. Memleketimizde bitkisel ilaçların yan tesirinin olmadığı genel olarak yaygın bir görüştür. Bu görüş doğru değildir. Bilmediğiniz ve tanımadığınız bitkileri kullanmadan önce mutlaka bu konunun uzmanı olan kişi veya kuruluşlardan bilgi alınız. Türkiye’de birçok bitkinin yörelere göre farklı farklı isimleri olduğundan çoğu zaman istenilen doğru bitkiyi elde etmek veya aldığınız bitkinin doğru bitki olduğundan emin olmak zorlaşmaktadır.
Tablo: Adaçayında bulunan düşük yapma riskini artıran aktif maddeler
Kimyasal maddenin adı
Bulunduğu kısım
Miktar ppm [mg/kg]
Alpha-thujone
Yapraklar
200 - 10 172
Beta-thujone
Yapraklar
200 - 9 968
Oleanolic asit
Yapraklar
140 – 786
Thujone
Yapraklar
1 453 -12 636
Aynı şekilde kekikte bulunan beta-bisabolene ve biberiyede debulunan oleanolic asit düşük yapma riskini artıran aktif maddelerdir.
Kür 1: Bademcik ve boğaz enfeksiyonlarına karşı koruyucu:
Yaklaşık bir su bardağı suda bir poşet adaçayı veya bir tatlı kaşığı taze adaçayı on dakika ağzı kapalı olarak demlenir. Günde iki-üç defa gargarası yapılır.
Ayrıca, beraberinde bir ay boyunca her gün bir çay bardağı adaçayı içilir. Demleme süresi tamamlandıktan sonra bitkiyi daha fazla suyunun içinde bekletmeyiniz, mutlaka süzüp ayırınız. Hazırlanan gargara kırksekiz saat bozulmadan banyo dolabınızda durabilir.

Not: Aktarlardan satın alacağınız adaçayı hem çok daha ucuz hem de amacınıza daha uygun olacaktır.


Çocuklarda Kuru Öksürüğe Adaçay
Bundan böyle sitemde çocuklarım için kullanıp sonuç aldığım şifalı bitkilere de değinmek istiyorum. Hani bir reklam var ya “benim annem hem doktor, hem mühendis hem ….. hem ayakkabı bağlayıcısı hem…” diyor ufaklığın teki. İşte bu yüzden biz annelerin işi oldukça zor. İnsan çok yönlü bir varlık, insan yetiştirmekte çok yönlü bir iş. Anne olunca her işten biraz anlamanız, kafa yormanız gerekiyor.
Benim bitkilere olan merakım çok öncelere dayanıyor. Rahmetlik babamın evimize aldığı şifalı bitki ansiklopedisini her defasında hatim edercesine okumalarım geliyor aklıma. Eskiden beri bütün bitkileri tanıyıp şifalı etkilerini öğrenmeyi de hep çok istedim. Bu hep içimde bir uhde olarak kalmıştır. Fakat bu konuda donanımlı kimseyi bulamadım etrafımda. İnternette de şifalı bitkiler konusu bilgi çöplüğüne dönmüş durumda çöp siteler yüzünden. Güvenilir 1-2 kaynaktan başka bilgi sitesi yok. Tecrübe paylaşan bir siteye de rastlamadım hiç. Hiç olmazsa ben hayatımda yaşadığım bitki tecrübelerini aktarırsam birilerine bir faydam dokunur diye bu konuda tecrübe ettiklerimi aktarmaya çalışacağım. Benim çocuğumun öksürüğü karşısında yaşadığım acziyyeti-sıkıntıyı belki bu yazıyı okuyan birsürü anne yaşamamış olacak ne güzel!

Gelelim konumuza. Oğlum Ömer’in 4-5 sene evveline dayanan kuru öksürükleri vardı geçtiğimiz kışa kadar. Ömer bu süre zarfında epey hırpalandı. Defalarca doktora taşındı, şişelerce antibiyotikler, öksürük şurupları Ömer’in derdine deva olmadı. O ara internette aratınca “İstanbul bronşiti” diye bir hastalık buldum ama beni bir sonuca götürmedi.
Velhasıl senelerce Ömer kuru kuru sebebini bilmediğimiz şekilde öksürdü öksürdü durdu. Bir okurum geçenlerde yorumlara “anamın ilki olacağıma dağlarda tilki olaydım” diye bir atasözünden bahsetmiş. Okuyunca benimde ilk çocuğum olan Ömer geldi aklıma. Zavallı Ömer’in doğduğundan beri içtiği antibiyotikleri düşününce vahlanıp duruyorum, çocuğumun ciğerlerine neler ettik diye. Kuru, sanki boğazından aşağı bir akıntı varmışçasına, fakat başlayınca bir türlü kesilmek bilmeyen gıcık şeklindeki öksürük nöbetlerine en son çareyi adaçayı kullanmakta buldum ve sonuçta öksürükten eser kalmadı. Profesör Saraçoğlu’nun kitabında adaçayını okuyunca uygulamaya karar verdim. Adaçayıyla ilk buluşmamız o tarihe rastlar. Ömer’e adaçayı içirdim, biz de içmeye başladık. Ayrıca gargara da yaptırdım Ömer’e. Ve böylece inanır mısınız senelerdir gıcık şeklinde öksüren Ömer artık iyileşti. Artık adaçayı bizim doğal antibiyotiğimiz oldu.
Kaynar suda 3-4 dakika demleyerek çay şeklinde tüketebileceğiniz adaçayını, bir kavanoza doldurup banyo dolabında 2-3 gün bozulmadan saklayabilir, böylece tamamen doğal -kimyasal olmayan- bir ağız gargarası yapabilirsiniz. Böylece mikropların ağız yoluyla girişini bu gargarayla önleyebilirsiniz. Bilhassa okuldan eve mikrop taşıyan abi-ablaların gelir gelmez adaçayı gargarasını yapması, diğer kardeşlere bulaşacak hastalıklar içinde çok iyi bir önlem olacaktır. Adaçayını marketlerden sallama olarak alabilirsiniz. Ama benim tavsiyem güvenilir aktarlardan görerek demet halinde olanlarından alınması. Çünkü iş fabrikasyona döküldü mü içine her türlü hile-hurda giriyor. El değmiyor ama kimbilir neler değiyor!
Araştırmalarım sırasında öğrendimki adaaçayı çok etkili bir mikrop öldürücüymüş. Solunum sistemi salgılarını düzenlermiş. Bademcik iltihabında da kullandık hem gargarasını hem çayını. Bir özelliği de terlemeyi azaltması. Adaçayı evimden, ecza dolabımdan eksik etmeyeceğim bitkiler arasında baş sırada yerini aldı bile.

Zaman zaman gene tecrübe ettiğim bitkileri buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü bu konularda edinilmiş tecrübeleri okuyup öğrenmek ve gelecek nesillere aktarımını sağlamak çok önemli. Benim öksürükle kaybettiğim vakti siz kaybetmeyecek ve böylece çocuğunuzu belki bir adım daha öne götürebileceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder