Solunum Sistemi
Akciğer
Hastalıkları için Şifalı Bitkiler
Akciğer hastalıkları pek çok sebepten meydana gelebilir.
Özellike çok bilinen nedeni sigaradır. Eğer akciğer rahatsızlığınız var ise
moder tıbbın yanısıra doğal bitkilerden de faydalanabilirsiniz.
Andız otu kökü ezilip balla karıştırılarak yenirse akciğer kanamasına çok iyi gelir.
Üzüm şırasının içinde bir ay bekletilen andız otu akciğer rahatsızlıkları ve vereme iyi gelir.
Hıyar suyu akciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
Melek otu akciğeri kuvvetledirir.Şalgam akciğer bronşların temizlenmesine yardımcı olur.
Tarçın ağacı akciğerleri kuvvetlendirir
Andız otu kökü ezilip balla karıştırılarak yenirse akciğer kanamasına çok iyi gelir.
Üzüm şırasının içinde bir ay bekletilen andız otu akciğer rahatsızlıkları ve vereme iyi gelir.
Hıyar suyu akciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
Melek otu akciğeri kuvvetledirir.Şalgam akciğer bronşların temizlenmesine yardımcı olur.
Tarçın ağacı akciğerleri kuvvetlendirir
Akciğerlerin dışarıdan gelen kimyasal, mekanik ya da ısı
farklılığı oluşturan etkenlere karşı geliştirdiği bir refleks olan öksürük,
çeşitli anlamlar taşıyor.
25/07/2006 - 10:23
Göğüs
Hastalıkları Uzmanı Dr. Çiğdem Serttürk, öksürük şekillerini ve anlamlarını
anlattı:
“Sağlıklı bir insan nefes borusunun ‘yabancı’ olarak tanımladığı bazı yemekleri ve maddeleri dışarı atmak için öksürür. Dışarıdan gelen egzoz kokusu ya da keskin bir deterjan kokusu da öksürük nedenidir.
Vücudun savunma mekanizmaları arasında yer alan öksürük ayrıca bronşların içinde oluşan ve balgam adı verilen sekresyonların da dışarıya atılmasını sağlar.
Bu doğal mekanizmalar dışında bazı hastalıkların habercisi olarak da karşımıza çıkabilen öksürük, uzaması durumunda kişinin performansını düşürür. Altta yatan enfeksiyon var ise havada asılı kalan damlacıklar yolu ile başkalarına hastalığın yayılmasına neden olur (Örneğin, verem, zatürree gibi).
Ani oluşan öksürükler ise astım krizinin gelişini ifade edebilir.
Öksürük sadece akciğerlerden değil; kulak zarı, burun, sinüsler akciğer zarı, mide ve diafragmadan da başlayabilmektedir.
Bronşit, larenjit, çocuklarda çok sık görülen bronşiolit, soğuk algınlığı, aşırı sigara, polenler ve ev tozları(mite) en sık öksürük yapan hastalık ve etkenlerdir.
Öksürük şekli, sıklığı, gelişimi sıkı takip edilmelidir. Eğer kişi hafif halsizlik ve kuru öksürükten şikayet ediyorsa, bu bize basit üst solunum yolu enfeksiyonunu hatırlatır. Öksürük balgamlı ve sık oluyorsa, buna ateş ekleniyorsa zatürreenin habercisi olabilir.
Öksürdükten sonra dışarıya çıkartılan sekresyonun rengi hastalık değerlendirmede doktor kadar hasta ve yakını için de önemlidir. Balgam rengi beyazdan sarı ve yeşile dönüyor ise olay ağırlaşıyor anlamına gelir.
Yine öksürük ani gelişiyor ise çocuklarda enfeksiyon ve boğaza yabancı cisim kaçması düşünülebilir (fındığın soluk borusuna kaçması gibi). Erişkinlerde ise kötü kimyasal gazların solunmasına bağlı öksürük düşünülebilir."
Öksürüğün süresi önemli
Kronik, yani uzamış öksürükler çocuklarda astım, kistik fibrozis gibi genetik özellik içeren hastalıkları düşündürürken, erişkinde eğer buna balgam ilavesi var ise astım, müzmin bronşit, tümör, kalp yetmezliği, verem ve akciğer embolisini hatırlatabiliyor.
Dr. Çiğdem Serttürk, balgamsız ve uzun süreli bir öksürük var ise sinüzit kökenli bronşitler, astım, reflü ve bazı tansiyon ilaçlarının yan etkisinin düşünülebileceğini de belirtti:
"Uzamış öksürükler psikojenik kökenli de olabilir. Bu öksürükler huzursuzluğa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi, heyecanlanınca ve sinirlenince ortaya çıkabilir.
Çocuklarda meydana gelen öksürükler dikkat çekme nedenli de olabilir. Zira, bir çocuk yeni doğan kardeşini kıskandığı için öksürebilir. Çocuklarda boğmaca hastalığında görülen öksürükler, ani tekrarlayıcı ve çok kuvvetlidir.
Tek bir nefeste 30'a varan nefes almaya izin vermeyen tekrarlamalar olur. Buna bağlı olarak çocuk nefessiz kalır ve morarır. Bu krizler günde 15-20 kez oluşabilir. Bu öksürükler kusma ile sonlanabilir. Kusma ile sonlanabilen diğer öksürük türü ise geniz akıntısına bağlı gelişen öksürüktür. Erişkinlerde havlama tarzı öksürükler ise soluk borusu iltihaplarında ve tümörlerinde görülür. Bunun tıptaki adı ise Trakeit’tir."
Astım için önemli bir kriter
Öksürüğün gece uykudan uyandırıp uyandırmadığı, hem çocuklarda hem de erişkinlerde astım hastalığının takip ve tedavisinde de önemli bir kriter.
Dr. Çiğdem Serttürk, hasta sabah saatlerine doğru sebepsiz veya kuru bir öksürükle uyanıyor ise astımın düşünülebilceğini anlattı:
"Tedavi edilmekte ise tedavi dozunun yetersiz olduğunun göstergesidir. Bu hastalarda gün içinde muayene bulguları ve solunum testleri normaldir.
Gece ise hava yollarının daraldığı anlamına gelir. Yine geceleri yatay pozisyon nedeni ile geniz akıntısı artar ve sabaha doğru akciğere biriken balgamı dışarı atmak isteyen kişide öksürük oluşur.
Reflü hastalığı olanlarda, geceleri yatış pozisyonuna bağlı olarak mide asidinin soluk borusuna ve ses telleri üzerine kaçması daha kolaydır. Bu durum beraberinde kuru ve şiddetli öksürüğü getirir. Bu nedenle reflüsü olanlara geceleri baş yukarıda olacak şekilde uyumaları tavsiye edilmektedir.
Yemek yerken gelişen öksürükler, yutma refleksinin iyi çalışmadığı yaşlı ve beyin fonksiyonları bozulmuş kişilerde ya da yeni doğan bebekte doğumsal olarak görülen yemek borusu ile soluk boruları arasında geçiş olan anomalilerde olur.
Bebeklerdeki durum düzeltilebilir. Yemek sonrası gelişen öksürükler reflüyü, mide fıtığını, yemek borusunda cepleşmeyi akla getirir."
Sigara öksürüğü 'tipik'
Sigara öksürüğünün ise çok tipik olduğunu dile getiren Dr. Çiğdem Serttürk, yıllar içinde sigaranın bronşlarda yaptığı hasara bağlı olarak bol sekresyonlu şekle dönüştüğünü de açıkladı:
"Bu öksürükler tekrarlar ve sekresyon dışarı atılınca kişinin nefesinde rahatlama meydana gelir. Sigara içenlerde gelişen öksürük hep tehlikeyi akla getirir (Akciğer kanserleri, bronş kanserleri, ses tellerinin kanserleri gibi).
Balgamdaki kan, yeni gelişen ve derinleşen ses kısıklığı bu kanserlerin öksürüğe eşlik eden bulgularıdır. Sigara içen kişi birbiri ardına iki yılda en az üç ay öksürüp balgam söküyor ise bu KOAH’ı Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) çağrıştırır. KOAH yaşam kalitesini düşüren öldürücü bir hastalıktır.
Öksürükle başvuran hastada anamnez yani sorgulama çok iyi yapılırsa birçok hastalık devre dışı kalmaktadır. Yine de uzamış öksürükler mutlaka akciğer grafisi ile kontrol edilmelidir.
Akciğer grafisi, verem gibi muayene bulgusu vermeyen hastalıkları en kolay ortaya çıkartan tetkik yöntemidir. Çocuklarda doğumsal anomalileri ve zatürreeleri ortaya çıkartır. Erişkinde sigara kullananlarda şikayet olsun olmasın tarama amaçlı yılda bir kez yapılmalıdır.
Astımlı hastalarda ise akciğer filmleri genelde normaldir. Eğer ani gelişen atak var ise akciğer grafisi ile bronşların tıkalı olup olmadığı değerlendirilir.
Sadece gece öksürüğü ve uykudan uyanma bulgusu veren astımlarda ileri tetkikler gerekebilir. Geniz akıntısın bağlı olduğu düşünülen öksürüklerde de mutlaka kulak burun boğaz muayenesi yapılıp, aile öyküsü var ise alerji testi uygulanmalıdır.
Öksürüklerin büyük kısmı basit şikayete yönelik ilaçlarla tedavi edilirler. Daha az bir kısmı ise derinleşir ve dolu hal alır, antibiyotik tedavisine ihtiyaç gösterir.
Astıma bağlı öksürükler antibiyotik tedavisine cevap vermezler. Bu hastalarda inhalerler (fısfıs) ve alerji ilaçları kullanılır. Alerjili insanların dörtte birinde reflü vardır. Mutlaka endoskopi yapılıp antiasit tedavisi uygulanmalıdır.
Reflü tespit edilip tedaviye rağmen gece öksürükleri olan kişiler akşam yemeklerini az ve erken yemelidirler. Bu kişiler mutlaka yüksek yastıkla yatmalıdırlar. Kalp yetmezliği nedeni ile tedavi gören hastalar ise gece öksürükleri varsa bunu mutlaka doktorlarına anlatmalıdırlar.
Bu öksürükler tedavi yetersizliğinin ya da hastalığın ağırlaştığının ifadesi olabilir."
“Sağlıklı bir insan nefes borusunun ‘yabancı’ olarak tanımladığı bazı yemekleri ve maddeleri dışarı atmak için öksürür. Dışarıdan gelen egzoz kokusu ya da keskin bir deterjan kokusu da öksürük nedenidir.
Vücudun savunma mekanizmaları arasında yer alan öksürük ayrıca bronşların içinde oluşan ve balgam adı verilen sekresyonların da dışarıya atılmasını sağlar.
Bu doğal mekanizmalar dışında bazı hastalıkların habercisi olarak da karşımıza çıkabilen öksürük, uzaması durumunda kişinin performansını düşürür. Altta yatan enfeksiyon var ise havada asılı kalan damlacıklar yolu ile başkalarına hastalığın yayılmasına neden olur (Örneğin, verem, zatürree gibi).
Ani oluşan öksürükler ise astım krizinin gelişini ifade edebilir.
Öksürük sadece akciğerlerden değil; kulak zarı, burun, sinüsler akciğer zarı, mide ve diafragmadan da başlayabilmektedir.
Bronşit, larenjit, çocuklarda çok sık görülen bronşiolit, soğuk algınlığı, aşırı sigara, polenler ve ev tozları(mite) en sık öksürük yapan hastalık ve etkenlerdir.
Öksürük şekli, sıklığı, gelişimi sıkı takip edilmelidir. Eğer kişi hafif halsizlik ve kuru öksürükten şikayet ediyorsa, bu bize basit üst solunum yolu enfeksiyonunu hatırlatır. Öksürük balgamlı ve sık oluyorsa, buna ateş ekleniyorsa zatürreenin habercisi olabilir.
Öksürdükten sonra dışarıya çıkartılan sekresyonun rengi hastalık değerlendirmede doktor kadar hasta ve yakını için de önemlidir. Balgam rengi beyazdan sarı ve yeşile dönüyor ise olay ağırlaşıyor anlamına gelir.
Yine öksürük ani gelişiyor ise çocuklarda enfeksiyon ve boğaza yabancı cisim kaçması düşünülebilir (fındığın soluk borusuna kaçması gibi). Erişkinlerde ise kötü kimyasal gazların solunmasına bağlı öksürük düşünülebilir."
Öksürüğün süresi önemli
Kronik, yani uzamış öksürükler çocuklarda astım, kistik fibrozis gibi genetik özellik içeren hastalıkları düşündürürken, erişkinde eğer buna balgam ilavesi var ise astım, müzmin bronşit, tümör, kalp yetmezliği, verem ve akciğer embolisini hatırlatabiliyor.
Dr. Çiğdem Serttürk, balgamsız ve uzun süreli bir öksürük var ise sinüzit kökenli bronşitler, astım, reflü ve bazı tansiyon ilaçlarının yan etkisinin düşünülebileceğini de belirtti:
"Uzamış öksürükler psikojenik kökenli de olabilir. Bu öksürükler huzursuzluğa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi, heyecanlanınca ve sinirlenince ortaya çıkabilir.
Çocuklarda meydana gelen öksürükler dikkat çekme nedenli de olabilir. Zira, bir çocuk yeni doğan kardeşini kıskandığı için öksürebilir. Çocuklarda boğmaca hastalığında görülen öksürükler, ani tekrarlayıcı ve çok kuvvetlidir.
Tek bir nefeste 30'a varan nefes almaya izin vermeyen tekrarlamalar olur. Buna bağlı olarak çocuk nefessiz kalır ve morarır. Bu krizler günde 15-20 kez oluşabilir. Bu öksürükler kusma ile sonlanabilir. Kusma ile sonlanabilen diğer öksürük türü ise geniz akıntısına bağlı gelişen öksürüktür. Erişkinlerde havlama tarzı öksürükler ise soluk borusu iltihaplarında ve tümörlerinde görülür. Bunun tıptaki adı ise Trakeit’tir."
Astım için önemli bir kriter
Öksürüğün gece uykudan uyandırıp uyandırmadığı, hem çocuklarda hem de erişkinlerde astım hastalığının takip ve tedavisinde de önemli bir kriter.
Dr. Çiğdem Serttürk, hasta sabah saatlerine doğru sebepsiz veya kuru bir öksürükle uyanıyor ise astımın düşünülebilceğini anlattı:
"Tedavi edilmekte ise tedavi dozunun yetersiz olduğunun göstergesidir. Bu hastalarda gün içinde muayene bulguları ve solunum testleri normaldir.
Gece ise hava yollarının daraldığı anlamına gelir. Yine geceleri yatay pozisyon nedeni ile geniz akıntısı artar ve sabaha doğru akciğere biriken balgamı dışarı atmak isteyen kişide öksürük oluşur.
Reflü hastalığı olanlarda, geceleri yatış pozisyonuna bağlı olarak mide asidinin soluk borusuna ve ses telleri üzerine kaçması daha kolaydır. Bu durum beraberinde kuru ve şiddetli öksürüğü getirir. Bu nedenle reflüsü olanlara geceleri baş yukarıda olacak şekilde uyumaları tavsiye edilmektedir.
Yemek yerken gelişen öksürükler, yutma refleksinin iyi çalışmadığı yaşlı ve beyin fonksiyonları bozulmuş kişilerde ya da yeni doğan bebekte doğumsal olarak görülen yemek borusu ile soluk boruları arasında geçiş olan anomalilerde olur.
Bebeklerdeki durum düzeltilebilir. Yemek sonrası gelişen öksürükler reflüyü, mide fıtığını, yemek borusunda cepleşmeyi akla getirir."
Sigara öksürüğü 'tipik'
Sigara öksürüğünün ise çok tipik olduğunu dile getiren Dr. Çiğdem Serttürk, yıllar içinde sigaranın bronşlarda yaptığı hasara bağlı olarak bol sekresyonlu şekle dönüştüğünü de açıkladı:
"Bu öksürükler tekrarlar ve sekresyon dışarı atılınca kişinin nefesinde rahatlama meydana gelir. Sigara içenlerde gelişen öksürük hep tehlikeyi akla getirir (Akciğer kanserleri, bronş kanserleri, ses tellerinin kanserleri gibi).
Balgamdaki kan, yeni gelişen ve derinleşen ses kısıklığı bu kanserlerin öksürüğe eşlik eden bulgularıdır. Sigara içen kişi birbiri ardına iki yılda en az üç ay öksürüp balgam söküyor ise bu KOAH’ı Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) çağrıştırır. KOAH yaşam kalitesini düşüren öldürücü bir hastalıktır.
Öksürükle başvuran hastada anamnez yani sorgulama çok iyi yapılırsa birçok hastalık devre dışı kalmaktadır. Yine de uzamış öksürükler mutlaka akciğer grafisi ile kontrol edilmelidir.
Akciğer grafisi, verem gibi muayene bulgusu vermeyen hastalıkları en kolay ortaya çıkartan tetkik yöntemidir. Çocuklarda doğumsal anomalileri ve zatürreeleri ortaya çıkartır. Erişkinde sigara kullananlarda şikayet olsun olmasın tarama amaçlı yılda bir kez yapılmalıdır.
Astımlı hastalarda ise akciğer filmleri genelde normaldir. Eğer ani gelişen atak var ise akciğer grafisi ile bronşların tıkalı olup olmadığı değerlendirilir.
Sadece gece öksürüğü ve uykudan uyanma bulgusu veren astımlarda ileri tetkikler gerekebilir. Geniz akıntısın bağlı olduğu düşünülen öksürüklerde de mutlaka kulak burun boğaz muayenesi yapılıp, aile öyküsü var ise alerji testi uygulanmalıdır.
Öksürüklerin büyük kısmı basit şikayete yönelik ilaçlarla tedavi edilirler. Daha az bir kısmı ise derinleşir ve dolu hal alır, antibiyotik tedavisine ihtiyaç gösterir.
Astıma bağlı öksürükler antibiyotik tedavisine cevap vermezler. Bu hastalarda inhalerler (fısfıs) ve alerji ilaçları kullanılır. Alerjili insanların dörtte birinde reflü vardır. Mutlaka endoskopi yapılıp antiasit tedavisi uygulanmalıdır.
Reflü tespit edilip tedaviye rağmen gece öksürükleri olan kişiler akşam yemeklerini az ve erken yemelidirler. Bu kişiler mutlaka yüksek yastıkla yatmalıdırlar. Kalp yetmezliği nedeni ile tedavi gören hastalar ise gece öksürükleri varsa bunu mutlaka doktorlarına anlatmalıdırlar.
Bu öksürükler tedavi yetersizliğinin ya da hastalığın ağırlaştığının ifadesi olabilir."
ASTIM
1 lt.
suya 1 tutam Mersin yaprağı veya ısırgan konur ve 10 dk. kaynatılıp demlenir ve
süzülür. Günde 8-10 çay bardağı, şekersiz olarak içilir.
1
lt.sıcak suya 5 yemek kaşığı Isırgan otu konur, 5 dk. sonra süzüp günde 8-10
bardak şekersiz içilir.
Astım Hastalığı, Kronik Karakterli Birkaç Hastalıktan Birisidir.
Astım
tanısı nispeten kolay olmasına karşın tedavi ve izlenmesinde sorunlar yaşanan
ve toplumda en sık görülen kronik(müzmin) karakterli birkaç hastalıktan
birisidir...
Genel Bilgiler
Astım
tanısı nispeten kolay olmasına karşın tedavi ve izlenmesinde sorunlar yaşanan
ve toplumda en sık görülen kronik(müzmin) karakterli birkaç hastalıktan
birisidir. Hastalık her yaş grubundan kişileri etkileyebilir.Tedavinin en
önemli kısmını oluşturan hasta eğitimi çoğu kez kalabalık poliklinik
şartlarında yeterince verilememektedir. Bu nedenle özel kullanım yöntemleri
gerektiren ilaçları, hastaların bir bölümü kullanamamaktadır.
Astım,
hava yollarının kronik inflamatuar (iltihabi reaksiyon) bir hastalığıdır.
Duyarlı
kişilerde, nöbetler halinde gelen:
·Nefes
darlığı,
·Göğüste
sıkışma hissi,
·Hırıltı
(hışıltı, ıslık sesi),
·Öksürük,
yakınmaları ile ortaya çıkmaktadır. Yakınmalar, özellikle gece ve/veya sabaha
karşı görülür.
Hastalığın
dünya üzerindeki dağılımı, ülkeden ülkeye ve bazen bir ülke içinde bölgeden
bölgeye değişim göstermektedir. Ülkemizde yaklaşık olarak astımın rastlanma
oranı erişkinlerde % 2-4, çocuklarda % 6-8 civarındadır. Çevresel allerjen
miktarı, ev içi ve dış ortamdaki hava kirliliği, rastlanma oranlarındaki artış
nedenleri arasında bulunmaktadır.
Astım Türleri
1-Alerjik
Astım
*Genetik Yatkınlığı Olanlarda Gelişen Astım
*Genetik Yatkınlık Zemini Olmaksızın Gelişen Astım (Örneğin; Mesleksel allerjenlerle gelişen astım)
*Genetik Yatkınlığı Olanlarda Gelişen Astım
*Genetik Yatkınlık Zemini Olmaksızın Gelişen Astım (Örneğin; Mesleksel allerjenlerle gelişen astım)
2-Alerjik
Olmayan Astım (İnfeksiyonlar, bazı ilaçlar, gıda ve katkı maddeleri gibi
etkenler ile gelişen astım.
Genetik
Faktörlerin Etkisi
Genetik
yatkınlığı olan kişilerde çevresel allerjenlere (ev akarları, polen, küf
mantarlan gibi) karşı gelişen astım. Ev tozu akarları, ev hayvanları kedi,
köpek, kemiriciler ve hamam böceklerinin salgıları, idrar, dışkı ve
tüylerindeki antijenlerin, polenler, küf mantarları sporlarının ortamda fazla
miktarda bulunması genetik yatkınlığı olan kişilerde astıma neden olur.
Genetik
yatkınlık olmadığı halde bazı meslek gruplarında veya çevresel allerjenlere
yüksek dozda ve uzun süreli maruz kalanlarda da, astım gelişebilir.(Örneğin un,
enzimler gibi mesleksel, soya fasulyesi gibi çevresel allerjenler)
Alerjik
Olmayan Astım
Bazı
mesleksel kimyasal ajanlar, ilaçlar tam olarak bilinmeyen bir mekanizma ile
astım oluşumuna yol açmaktadır.
Astımın
Ortaya Çıkmasında Katkısı Olan Faktörler
Allerjenlerle
karşılaşan kişide duyarlaşmayı kolaylaştıran ve astımın ortaya çıkışında rol
oynayan faktörlerdir. Bunlar sigara (aktif ve pasif içicilik), ev içi ve dış
ortam hava kirliliği, viral solunum yolu enfeksiyonlarıdır.
Tetik
Çeken Faktörler
Akciğerlerin
en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronş düz kaslarında kasılma, ödem (şişme),
inflamasyon ve hücre yıkımı, mukus (salgı) artmasına neden olur. Artan mukus,
hücre yıkımı, bronş duvarında şişme ve inflamasyon, hepsi birden bronş
lümeninde tıkanmaya neden olarak astım nöbetini başlatır. İşte bu nöbeti
başlatan faktörlere tetik çeken faktörler deniyor.
Tetik çeken faktörler şunlardır:
Tetik çeken faktörler şunlardır:
·Allerjenler
·Solunum
yolu enfeksiyonları
·Ev içi
hava kirliliği (pasif sigara içiciliği, kızartma kokuları, cila, parfüm, saç
spreyi, insektisidler, deterjan, çamaşır suyu, temizlik malzemeleri, deodorant,
sprey kokuları)
·Dış
ortam hava kirliliği (kükürt dioksit, tozlar, ozon, egzoz gazları, polen,
mantar sporları)
·Bazı
hava koşulları (rüzgar, fırtına)
·Egzersiz
ve hipervantilasyon
·Bazı
gıdalar ve katkı maddeleri
·Bazı
ilaçlar
·Emosyonel
faktörler (ağlamak vs.)
Her
hastada tetik çeken faktörler değişiktir. Bir hastada birden fazla faktör
bulunabilir.
Astım
Nasıl Anlaşılır ?
Astımın
teşhis edilmesinde aşağıda sıralamış olduğumuz hastanın yakınmaları çok
önemlidir.
·Nefes
darlığı
·Hırıltılı
solunum (Wheezing, hışıltı, ıslık sesi olarak da ifade edilebilir. Aksi
kanıtlanıncaya kadar her hırıltılı solunum astım olarak kabul edilmelidir).
·Göğüste sıkışma hissi
·Göğüste sıkışma hissi
·Öksürük
Hasta
koyu kıvamlı bir balgam çıkarınca rahatlar. Soğuk algınlığı nedeniyle ortaya
çıkan öksürükler on günden daha uzun sürerse ve hasta "her üşütmenin
göğsüne indiğini" söylerse astımdan şüphelenilmelidir. Astımda
yakınmaların diğer hastalıklardan şu özelliklerle ayrılabilir.
·Tekrarlayıcı
karakterdedir.
·Nöbetler
halinde gelişir.
·Gece
ve/veya sabaha karşı ortaya çıkar.
·Kendiliğinden
veya ilaçlarla hafifler veya kaybolur.
·Bazı
faktörler (allerjenler, irritanlar, egzersiz, virus enfeksiyonları) ile
alevlenmeler olur.
·Mevsimsel
değişkenlik gösterirler.
Her
hastanın ilk muayenesinde, diğer hastalıkları ekarte etmek amacıyla akciğer
grafisi çekilmelidir.
Astımdan
kurtulmanın temel ilkelerinden birisi, tetik çeken faktörlerin eliminasyonudur.
Bunun için de kişide astımın hangi türünün olduğunun önceden tespiti şarttır.
Yani genetik yatkınlığı olan kişideki astım ile mesleki faaliyetler sonucu
gelişmiş olan astımın tedavisindeki temel prensipler de bazı farklılıklar
taşımaktadır.
Aşağıdakilerin
hastanın hikayesinde bulunması genetik yatkınlığı düşündürmelidir:
·Çocukluk
Çağında Başlangıç
·Allerjik
rinit (burunda akma veya tıkanma, genizde, kulakta kaşınma hissi, hapşırık
nöbetleri), konjonktivit, ürtiker, egzema, besin ve ilaç allerjisi
belirtilerinden biri veya birkaçının bulunması
·Yakın
kan akrabalarında astım.
Mesleksel
astım, işyeri koşullarındaki bir etkene maruz kalma nedeniyle oluşan astım
olarak tanımlanır. Bu durum ya daha önce varolan astımda ağırlaşma veya astımın
işe girdikten sonra ortaya çıkması şeklinde görülür. Mesleksel astım için 200'ü
aşkın etken tanımlanmıştır.
Belirtilerin
işyerine girdikten sonra başlaması veya ağırlaşması. Tatil günlerinde
şikayetlerinin hafiflemesi veya kaybolması. Aynı işyerinde çalışan birden fazla
kişide benzer şikayetlerin görülmesi mesleki astım düşündürmelidir.
Astımın
tanı ve tedavisin de izlenecek yolun hasta ve ilgili branş doktoru ile
planlanması çok önemlidir. Tanıda Prick, RAST ve ELİSA gibi laboratuvar
tetkikleri uygulanmaktadır. Ayrıca ülkemizde en çok rastlanan antijenlere
duyarlılık testi CLA-TOP bazı klinikler tarafından hassasiyet ve güvenli bir
şekilde yapılmaktadır.
Tedaviden
en verimli bir şekilde yararlanabilmeniz için astım konusunda bilmeniz gereken
ana prensipler;
·Hastanın
Eğitimi
·Hastanın
Düzenli Takibi
·Hastalığın
Ağırlığının Saptanması
·Tetik
Çeken Etkenlerin Uzaklaştırılması
·Atak
Tedavisi İçin Hastaya Özgü Tedavi Planı
Astım,
hava yollarının daralması ve inflamasyonu ile karakterize kronik bir akciğer
hastalığıdır.
Hastalık
hafif veya şiddetli olabilir, bazı hastalarda da nadiren ortaya çıkan ve çok
hafif veya hayatı tehdit edecek derecede şiddetli olabilen ataklarla seyreder.
Astımın
belirtileri akciğerlerde bronş ve broşiyol adı verilen hava yollarının iç
yüzeylerinin inflamasyonuna bağlı olarak gelişmektedir. Bu inflamasyon mukus
üretiminin artmasına neden olur ve inflamasyonla ilgili bağışıklık sistemi
hücrelerinin hücumu sözkonusudur; her iki durum da hava yolu tıkanıklığına
neden olur. Ek olarak hava yollarını çevreleyen kaslarda kasılma meydana gelir
ve hava yollarındaki daralma şiddetlenir.
Tetikleyiciler
genelde allerjen maddelerdir. En yaygın alerjenler; hayvan tüyü ve salyası,
polenler, küfler, toz mitleri, hamamböceğinin vüsut artıkları, bazı ilaçlar ve
kişiye özgü yiyeceklerdir. Allerjenler dışında sıklıkla astım atağını
tetikleyen etkenlerden biri de viral enfeksiyonlardır (nezle ve grip gibi).
Diğer önemli tetikleyiciler: egzersiz, soğuk hava solumak, hava kirliliği, odun
dumanı, sigara dumanı, bazı boyalar ve duygusal stres. Bazı şiddetli astım
hastalarında herhangi bir tetikleyici saptanamayabilir.
Astım
genelde 5 yaşından önce başlamakla birlikte, belirtilerin ortaya çıkışı her
hangi bir yaşta olabilir. Astım kalıtımsal özellikleri olan bir hastalıktır ve
sıklıkla ailesinde allerji olan kişilerde gözlenir.
Belirtiler
Genel
olarak, astım belirtileri hırıltılı solumak (dışarı verilen havanın zorlukla
çıkmasından), solunum güçlüğü ve inatçı öksürüktür. Bazı hastalarda, sürekli
öksürük temel belirtidir. Şikayetler genellikle sabahları daha kötüdür ve
egzersiz sonrası şiddetlenir.
Şiddetli
astım ataşında; çarpıntı, terleme, nefesin son derece kısalması, genişlemiş
burun delikleri, nefes alma sırasında göğüs ve boyun kaslarının da
kullanılması, siyanoz (el tırnaklarında ve dudaklarda morarma) gözlenebilir.
Tanı
Doktorun
muayenehanesinde astım krizi geçirmediğiniz sürece, tanıda esas olan sizin
anlattıklarınız olacaktır. Astım tanısının doğrulanması kan testleri ile
akciğer röntgen filmi ile ve akciğer fonksiyon testleri ile yapılır.
Erişkinlerdeki
Astım genelde hayat boyu süren bir hastalıktır. Çocukluk çağında ortaya çıkan
astım olgularının yaklaşık yarısında tamamen iyileşme veya zamanla şiddetinde
azalma meydana gelebilir. Ancak ileriki yaşlarda genellikle tekrar başlar.
Tedavi
Kronik
astım hastalığı olan her hasta mutlaka doktoruna danışarak hangi ilaçları hangi
durumlarda kullancağını, atakların önlenmesi için hangi ilaçları alması
gerektiğini ve ilgili diğer konuları bir yere yazmalı ve yanında taşımalıdır.
Bilinen
allerjenlerden uzak durulmalıdır. Astım hastalarının evlerinde hayvan beslemesi
sakıncalı olabilir. Mutlaka beslenecekse de yatak odasından uzak tutulması ve
hayvan sıklıkla yıkanmalıdır. Toz mitlerinin alerjen olduğu saptanmış ise ev
sık sık ayrıntılı olarak temizlenmeli, yatak odalarında uzun tüylü halıların
yerine kilimler ve tüylü battaniye yerine de kumaş örtü kullanılmalıdır. Yatak
malzemeleri sık olarak çok sıcak suda yıkanmalıdır. Diğer allerjenlere uygun
önlemler alınmalıdır.
Astım
tedavisinde kulanılan çeşitli tip ilaçlar vardır. Bunlardan bazıları atakların
oluşumunu önlemek için, bazıları da atak sırasında kullanılır.
Bazı
hastalar aşı tedavisi denilen uygulamadan fayda görürler. Bu tedavide, allerjen
maddeler hastaya gittikçe artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminin o
maddeye karşı alerji oluşturması engellenir. Bu tedavinin hafif-orta dereceli
astımlılarda ve genelde ev tozu miti, küfler ve hayvanlara bağlı astım krizi
geçirenlerde etkili olduğu görülmektedir.
Şiddetli
bir atakta vakit geçirmeden hastaneye müracaat etmelidir.
Astım tam
olarak tedavi edilememekle birlikte, başarılı bir şekilde kontrol edilebilir.
Astımlı hastalar dikkat ettikleri sürece normal bir hayat yaşayabilirler.

Akut Bronşit ve Kronik Bronşit Nedir ?
Bronşit,
büyük bronşları, yani soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava
borularını örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. İltihap
bronşiyol denen küçük bronşlarda oluşursa bronşiolit adıyla anılır.
Bronşit Nedir
Bronşit,
büyük bronşları, yani soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava
borularını örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. İltihap
bronşiyol denen küçük bronşlarda oluşursa bronşiolit adıyla anılır.
AKUT BRONŞİT
Akut
bronşit sıradan bir hastalık olarak kabul edilir ve soğuk algınlığının ardından
gelişir. Çok yaygındır. Hastalık etkeni genellikle üst solunum yollarında
önceden bulunan ve sık rastlanan virüslerdir. Başlangıçtaki virüs enfeksiyonuna
daha sonra eklenen bakteri enfeksiyonu bile fazla önemli değildir. Gelişen bu
komplikasyon yaygın kullanılan birkaç antibiyotikle kolayca denetim altına
alınabilir.
Nedenleri
Akut
bronşitin iki temel nedeni vardır:
Enfeksiyonlar
ve fizikokimyasal etkenler. Soluk borusu ve bronşların iltihabı, üst solunum
yollarında (burun, boğaz, gırtlak) grip enfeksiyonu sırasında çok sık gelişen
bir komplikasyondur. Boğmaca ve kızamık sırasında da soluk borusu ve bronş
enfeksiyonlarına sık rastlanır.Özellikle gençlerde görülen akut bronşitlerde,
başlıca etken bakterilerden çok virüslerdir. Ama bakteriler de akut bronşit
etkeni olabilir. Bakteriler bronşlara hava ya da kan yoluyla ulaşabileceği
gibi, solunum yolu mukozasında saprofit olarak da, yani normal koşullarda bir
hastalığa yol açmadan bulunabilir. Herhangi bir nedenle organizmanın direnci
zayıflar ve savunma sistemi etkisiz kalırsa, enfeksiyona yol açabilen saprofit
bakteriler de bronşit etkenine dönüşebilir.
Fizikokimyasal
etkenler içinde genellikle gaz halinde havada asılı olarak bulunan ve bronş
mukozasına zarar veren birçok madde yer alır. Fabrika ve ev bacaları ile
taşıtların egzost borularından çıkan dumanlar ve solunum yollarında iltihaba
yol açtığı kesinlikle bilinen sigara dumanı bunların basında gelir.
Hazırlayıcı Etkenler
Hastalığı
hazırlayıcı etkenlerin basında çevre ve iklim koşulları yer alır. Ani sıcaklık
değişikliklerinde, sürekli sıcak ve kuru ya da tam tersi tozlu ve nemli
ortamlarda solunum yollarının koruyucu sıvı salgısı azalır. Ani bastıran
soğuklar ve hava değişimleri gibi etkenler solunum yolları hastalıklarının daha
çok sonbahar ve kış aylarında görülmesinin başlıca nedenidir.
Akut
bronşitin öbür etkenleri ise soğuk algınlığı, burun orta bölmesi eğriliği
(deviasyon) ya da polip gibi oluşumlardır. Üst solunum yollarının, yani burun,
boğaz, gırtlak ve soluk borusunun enfeksiyonlarına neden olan soğuk
algınlığından başka öteki iki etken de burun solunumunu engeller. Dolayısıyla
bunlar solunumun ağız yoluyla yapılmasına, sonuç olarak yeterince ısıtılmamış
ve nemlendirilmemiş bir havanın solunmasına neden olur.
Belirtileri
Özellikle
soğuk algınlığı sonrasında öksürükle birlikte hafif ateş (37,5°C-38,5°C)
görülür. Soluk borusu ve bronşlarda gelişen iltihap göğsün orta bölümünde,
göğüs kemiğinin arkasında, öksürüğün artırdığı bir ağrıyla birlikte ortaya
çıkar. Bazen daha hafif olan ağrılar bütün göğse yayılabilir; solunum
kaslarının zorlanmasıyla solunum sıklaşır ve öksürük inatçı bir hal alır.
Bronş
iltihabının en önemli belirtisi olan öksürük bronşlardaki savunma
mekanizmasının bir göstergesidir. Olağan koşullarda da, bronş duvarlarım uyaran
herhangi bir etkene karşı şiddetli bir öksürük yanıtı görülebilir ve uyarıcı
etken dışarı atılmaya çalışılır. Ama bronşitte bronş mukozası iltihaplanarak
örselenmiştir. Bu durumda bronş duvarındaki mukus salgısı büyük ölçüde artar,
damarlarda toplanan aşırı miktardaki kanın sıvı bölümü bronş boşluğuna sızar,
eksüda denen bu sızıntının artması bronşları yabancı madde etkisi yaparak
uyarır.
Hastalığın
en önemli ikinci belirtisi olan balgam çıkarma, damar dışına sıvı sızması ve
mukus salgısının artmasının sonucudur. Başlangıçta az çıkarılan ve koyu kıvamlı
olan balgam, hastalık ilerledikçe daha akışkan ve boldur. Bazen günde yarım
litre, daha seyrek olarak da bir litre kadar balgam çıkarılabilir.
Seyri
Akut
bronşit genellikle tehlikeli bir gelişme göstermez. Hasta iki hafta içinde
iyileşebilir. Kalp hastalığı olanlarda, çok küçük çocuklarda ve yaşlılarda
hastalık daha uzun sürebilir. Virüslerin etken olduğu bir enfeksiyonun
bronşlarda doku yıkımına yol açması, buralarda bakterilerin de üremesini
kolaylaştırır. Bu durumda hastalığın gidişi daha kötüdür. Bakteri
enfeksiyonlarının eklendiği bronşitlerin en kötü sonucu grip sonrası gelişen
zatüredir.
Tedavi
Akut
bronşitin etkeni genellikle virüstür ve bu durumda antibiyotik tedavisinin
yaran yoktur. Ama virüs enfeksiyonuna bakteri enfeksiyonu eklenirse antibiyotik
kullanmak gerekir. Bu nedenle virüslerin etken olduğu düşünülse bile. akut
bronşitli hastalara olası bakteri enfeksiyonuna karşı antibiyotik tedavisi
uygulanmalıdır. Ayrıca bronş salgılrının akışkanlığım artıran balgam yumuşatıcı
(mukolitik) ilaçlar verilerek balgamın atılması sağlanmalıdır. Ateş
yükseldiğinde yaygın biçimde kullanılan diğer düşürücülere başvurulur.
Öksürük
aşırı miktarda artan bronş salgısının temizlenmesi için gerekli bir savunma
mekanizması oluşturur. Öksürük ilaçları ancak çok gerektiğinde kullanılmalıdır.
KRONİK BRONŞİT
Kronik
bronşit sessiz başlayıp yavaş bir ilerleme göstererek yıllar boyu süren ve
sonunda ağır solunum yetmezliğine yol açan bir hastalıktır, iki yıldan uzun bir
süre zaman zaman yinelemelerle aylarca süren öksürük ve balgam yakınmaları olan
bir hastaya, verem gibi aynı belirtileri veren başka bir hastalık olasılığı
elendikten sonra kronik bronşit tanışı konabilir.
Nedenleri :
Kronik
bronşitin nedenleri tam ve açık biçimde ortaya konamamıştır.
Doğrudan
hastalık nedeni değilse de hazırlayıcı üç önemli etken olarak sigara dumanı,
hava kirliliği ve solunum yolları enfeksiyonları gösterilebilir. Bu etkenler
yalnız kronik bronşite değil, yatkınlığı olan kişilerde başka koşullarla
birleşerek solunum yolu hastalıklarına da yol açmaktadır. Doğumdan başlayarak
var olan kişisel yatkınlığın pek önemli olmadığı, hastalığın gelişmesinde kötü
sağlık koşullarının ve kötü alışkanlıkların belirleyici olduğu kabul
edilmektedir.
Sigara
dumanı ve hava kirliliği bronş ağacında mukus yapımım artıran en önemli
etkenlerdir. Bunlara bir enfeksiyonun da eklenmesiyle bronş mukozasının
hastalanması kolaylaşır. Hava kirliliğine yol açan gaz ve tozların özellikle
sanayi bölgelerinde oldukça belirleyici etkisi vardır. Amonyak, aseton, asetik
asit, hidroklorik asit, hidroflüorik asit, metal buharları, hidrojen sülfür ve
kükürt dioksit son derece zararlıdır. Hava kirliliğinin önemini belirlemeye
yönelik istatistik incelemeler, kronik bronşit olgulannın ve bu hastalıktan
ölüm oranının artışı ile mevsimlik sis yoğunluğunun özellikle de havadaki
kükürt dioksit ve sisle karışık duman (smog) yoğunluğunun artışı arasında çok
yakın bir ilişki olduğunu göstermiştir.
Belirtileri
Hastalığın
en önemli belirtisi kuru ya da balgamlı öksürüktür. Ama balgam yutağa gelince
dışarı atılmak yerine yutulabilir. Ateş genellikle hafiftir. Solunum
zorlaşmıştır ve solunum sorunları ön plandadır. Nefes darlığı, fiziksel güç
harcama durumunda hastanın hareketlerim kısıtlayacak ölçüde artabilir. Nefes
darlığının nedenim anlamak için kronik bronşite bağlı olarak akciğerlerde
ortaya çıkan değişiklikleri bilmek gerekir. Bronşların hava geçişini sağlayan
iç boşluğu, bir yandan eksüda ve mukoza salgısının artarak birikmesi, öte
yandan bronş duvarının damarlardan sızan sıvı nedeniyle şişerek kalınlaşması
sonucunda önemli ölçüde daralmıştır. Hastalık sırasında bronş duvarındaki esnek
liflerin yerini sert bağdoku lifleri alır. Bu nedenle esnekliği azalan bronşlar
solunum sırasında yeterince genişleyemez. Bütün bu değişiklikler solunum
hareketlerine karşı direnen bir güç oluşturur. Akciğerlere giren hava akımı
aşın ölçüde sınırlanır ve ancak dinlenme sırasındaki gereksinimi
karşılayabilir.
Vücudun
oksijen gereksinimini artıran kas hareketleri sırasında bütün dengeler altüst
olur. Nefes darlığı, yani son derece zorlukla sürdürülen yetersiz solunum
gözlenir. Hasta dinlenmek zorunda kalır. Nefes darlığı nedeniyle karşılanamayan
hızlı soluma gereksinimi, akciğerlerin daha çok kanı oksijenlendirebilmek için
daha hızlı çalışmak zorunda kalmasının sonucudur. Fiziksel güç harcandığında
dokularda oksijen gereksinimi ve karbon dioksit üretimi artar. Bronşitli
hastanın akciğerleri, kana yeterli oksijen sağlayabilecek durumda değildir.
Sonuçta dolaşımdaki kanda oksijen miktarı azalır. Oksijen açığım kapatmak için
solunum hareketleri daha sık ve derindir. Hasta sıkıntıyla hava gereksinimi
duyar, yani nefes darlığından yakınır.
Tedavi
Alınması
gereken ilk önlem sigaranın bırakılmasıdır. Kronik bronşitin gelişmesinde sigaranın
baş sorumlu olduğu genel olarak kabul edilen bir gerçektir. Uzun süre sigara
içen bir hasta sigarayı bıraktığında ya da azalttığında özellikle sabah
yataktan kalkınca yaşanan sıkıntılı öksürük nöbetleri ve çıkarılan balgamın
kısa sürede ortadan kalktığı, solunumun kolaylaştığı ve genel sağlık durumunun
hızla düzeldiği gözlenir. Böylece sigaranın kronik bronşit gelişimindeki
etkisi, sigara bırakıldığında gözlenen sonuçlara bakılarak kolayca
kanıtlanabilir.
Hava
kirliliği önemli bir sorundur. Çoğu zaman bireysel çözümlerin ötesi-ne taşmakla
birlikte, kirli havayı solumaktan özenle kaçınmak gerekir.
Solunum
sisteminin hava kirliliğine de bağlı olarak gelişen kronik hastalıklarından
ölüm oranı son derece yüksektir. Bu durum sanayi merkezleri ve büyük şehirlerden
elde edilen istatistik verilerde açık biçimde ortaya çıkar. Bu verilere göre
kronik solunum sistemi hastalıklarından ölüm, kalp damar hastalıklarından ölüm
oranının ardından ikinci sırayı almaktadır. Bu nedenle kronik bronşit
hastalarının havanın kirli olduğu yerlerden uzak durması yaşamsal bir önem
taşır. Bu hastalar yılın belirli zamanlarını, özellikle kış aylarında sis
görülmeyen, nem oranı düşük, yumuşak ve ılıman bir havası olan bölgelerde
geçirmeye özen göstermelidirler. Bronşitin yinelenme ve kronikleşme eğilimi
gösterdiği hastaların, tozlu ya da zararlı gazlara açık bir ortamda
çalışıyorlarsa, meslek değiştirmeleri gerekebilir.
Kronik
bronşitin ilerlemesine ya da giderek kötüleşmesine neden olan enfeksiyonlar da
önemlidir. Enfeksiyon etkeni olan bakteri ve virüslerin solunum yollarına
girişi engellenemez; ama kış aylarında görülen salgın hastalıklarda bulaşmaya
karşı genel önlemler alınabilir. Öte yandan mikropların gelişmesine uygun bir
ortamın oluşması da engellenebilir.
Kış
aylarında yaygın olarak görülen akut bronşit olgularında yatakta dinlenmeye
özen gösterilmeli, iyileşme dönemi evde geçirilmelidir. Böylece hem soğuktan ve
ani sıcaklık değişimlerinden korunma sağlanır, hem de solunum yolları için son
derece zararlı olan sis ve kirli dumanın solunması önlenir. Aşırıya kaçmamak
koşuluyla hastanın bulunduğu ortam iyi ısıtılmalı, nem oranı yeterli olmalıdır.
Bu nedenle radyatör ya da sobaların üstünde su bulundurulmalıdır.
Kronik
bronşitli hastaların tedavisinde kullanılan ilaçlar hastanın ve hastalığın
durumuna göre seçilir. Her şeyden önce balgamın akışkanlığım artırıcı ve
yoğunluğunu azaltıcı ilaçlar kullanılır. Bronş mukozasındaki iltihap için
iltihap giderici ilaçlara başvurulur. Ayrıca hem bronşit sonucu gelişen
daralmayı önlemek, hem de salgılanan balgamın daha kolay atılabilmesini
sağlamak için bronş genişletici ilaçlar kullanılmalıdır. Doğrudan solunum
yoluna uygulanan ilaçlar ve solunum alıştırmaları kronik bronşitte çok yararlı
olmaktadır. Solunum tedavisi uygun bir alet ile çeşitli ilaçların aerosol
olarak püskürtülmesi biçiminde uygulanır. Bu yöntemle antibiyotik, balgam
söktürücü, bronş genişletici ve iltihap giderici ilaçlar verilebilir. İlacın
doğrudan solunum yoluna verilmesi, sindirim sisteminden ve kandan geçerek
zararlı etkiler yaratmasını engeller. Bu yöntemle ilaç, etkilenmesi istenen
dokuya doğrudan ulaştırılabilir.
Solunum
alıştırmalarının tedaviden çok, koruyucu etkileri vardır. Bu yolla hastaya
nasıl daha iyi soluk alıp verebileceği öğretilir.
Antibiyotik
tedavisi yıllarca son derece gelişi güzel uygulanmıştır. Antibiyotik tedavisi
yalnızca ateş, öksürük ve aşırı balgam çıkarma gibi enfeksiyon belirtilerinin
alevlendiği durumlarda uygulanır. Bu uygulama için sorumlu bakterileri ve doğru
antibiyotiği saptamak amacıyla balgam kültürü alınmalı, antibiyogram
yapılmalıdır. Böylece hastalık etkenine karşı etkili olan antibiyotik
belirlenebilir.
BRONŞİAL ASTIM / Temelinde sıklıkla
allerjik nedenlerin bulunduğu, allerjenlerin organizmaya girmesiyle bronşlarda
meydana gelen daralmaya/tıkanmaya bağlı solunum güçlüğü bulgularının belirdiği
tablo.
Şifalı sebze, meyve ve otlar:
Sarımsak, soğan, adaçayı, kekik, karabaşotu, havuç, çilek, maydanoz, koyunotu,
nane, keçiboynuzu, kuşdili, kimyon, rezene, mercanköşk, melekotu, portakal, güzelavratotu,
alıç, anason, çilek, kenevir, kâfuru.
Dikkat! Sigara, alkol, çay, kahve yasak.
R1* 10'ar gram gelincik + adaçayı +
tatula + sığır kuyruğu karıştırılır. 4 bardak suya 5 gram konup, 15 dakika
bekletilir. Günde 3 kere 1'er bardak bardak içilir.
R2* 8 bardak suya 100 gram İzlandalikeni
+10 gram çam tomurcuğu + 30 gram yulaf konur. Su, yanya ininceye kadar
kaynatılır. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
R3* 8 bardak suya 30'ar gram Nemçe
saparnası kökü + andızotu kökü + yapışkanotu yapraklan + 10'er gram çiçeklenmiş
İspanyakatırtırnağı + kediotu kökü + 15 tane mine çiçeği (çiçekleri)
karıştırılır. Her bardağa 1 çorba kaşığı kadar konur. Kaynatıldıktan sonra 30
dakika bekletilir. Yemek aralarında 2'şer su bardağı içilir.
R4* 30'ar gram kereviz kökü + güzelavrat
kökü + aynkkökü + andızotu kökü + venüs ağacı yaprağı + 3'er gram kara yalancı
ısırgan + deveotu + zulfaotu karıştırılır. 4 bardak suya 4 çorba kaşığı konur.
3 dakika kaynatılır. Günde 3 kere l'er bardak içilir.
R5* 30'ar gram zulfaotu (tepe kısmı) +
10'ar gram nane + loğusaotu kökü + andızotu + nilüfer + fulya karıştırılır, 1
bardak suya 2 çorba kaşığı konup kaynatılır. 10 dakika bekletilir. Günde 3 kere
1'er bardak içilir.
R6* 10'ar gram mercanköşk (çiçekli
tepecikleri) + nane yaprağı + 20'şer gram arslankuyruğu çiçeği + gelincik +
okaliptüs yaprağı + izlandalikeni + yersarmaşığı + dikenli çam + ciğerotu +
yabani kekik karıştırılır. 4 bardak suya 4 çorba kaşığı konup kaynatılır. Üstü
örtülüp 15 dakika dinlendirildikten sonra süzülür. Günde 2 kere 1'er bardak
içilir.
R7* 4 bardak kaynar suya 2 çorba kaşığı
ufalanmış kuru ısırgan konur. 20 dakika demlendirilip süzülür. Günde 4 kere
1'er bardak içilir.
R8* 250 gram siyah turp mikserden
geçirilir. Üzerine 1 fincan taze sıkılmış limon suyu ilave edilip hamur gibi
yoğurulur. Buzdolabında 1 saat bekletilir. Sabah aç karma ve yatmadan önce
yarım çorba kaşığı yenir. Yanm saat hiçbir şey yenilmez, içilmez. Sonra 1
bardak süt içilir. Bu karışımın 2 günde tüketilmesi gerekir.
Dikkat! Mide ülseri
olanlara yasak.
R9* 4 bardak suya 1 çorba kaşığı
ufalanmış mersin yaprağı (veya meyvesi) konur. 10 dakika kaynatılır, 20 dakika
demlendirilir. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
BRONŞİEKTAZİ/ Genellikle enfeksiyonla
birlikte seyreden, en önemli komplikasyonlan arasında pnömoni, ab-se ve
kanamaların bulunduğu, sürekli öksürük, mukopürü-lan balgam ve zaman zaman
görülen hemoptizi ile karakterize yerel bronş genişlemesi.
Şifalı sebze, meyve ve otlar:
Andızotu, sarmaşık, zulfaotu, mersin.
Dikkat! Sigara, alkol, çay, kahve yasak.
R1* 200 mililitre suya + 2 gram andızotu
kökü + 8 gram venüssaçı konup 10 dakika demlendirilir. 2 saatte bir 1 çorba
kaşığı içilir.
R2* 2 bardak suya 10 gram sarmaşık çiçeği
veya yaprağı konur. 5 dakika kaynatılır. Sabah - akşam 1'er bardak içilir.
ADET / REGL SORUNLARI
Şifâh
sebze, meyve ve otlar: Acıbakla, adaçayı, afşarotu, akgünlük, aspir, ayvadana,
bozot, civanperçemi, çirişotu, çobançantası, çörekotu, dağçayı, defne,
filiskin, frenkmaydanozu, havuç, ispanyakatırtırnağı, kanaryaotu, kekik,
kısamahmutotu, kimyon, kökboya, marsıvanotu, mercanköşk, mürsafi, papatya,
pelinotu, porsukağacı, safran, sedefotu, tekedikeni, yahudiotu, yavşanotu,
atkuyruğu, arslanpençesi, karamuk, yohimbin.
* Âdet düzensizliği için: 1 bardak kaynar suya 10 gram
civanperçemi konur. 5 dakika demlendirildikten sonra içilir. Güne 1 kere.
* 10'ar gram ballıbaba + civanperçemi + arslanpençesi
karıştırılır. Yarım bardak kaynak suya 1 çay kaşığı konup 5 dakika
demlendirilir. Günde 2 kere.
* Âdet kanaması azlığını gidermek için: 1 fincan kaynar suya
1kahve kaşığı rezene konur. 10 dakika demlendirildiken sonra içilir. Günde
1kere.
* Âdet kanamasının gecikmemesi için: 1bardak kaynar suya yanm
kahve kaşığı taflan tohumu konur. 10 dakika demlendirildikten sonra içilir.
Günde 2 kere.
* Âdet kanamasının uzun sürmesini önlemek için: 1çay bardağı
kaynar suya 1kahve kaşığı toz tarçın konur. 10 dakika demlendirildikten sonra
içilir. Günde 3 kere.
* Âdet kanamasının yokluğunu gidermek için: Sebep
"gebelik" değilse: 1bardak kaynak suya 1 kahve kaşığı çörekotu konur.
10 dakika demlendirildikten sonra günde 3 kere içilir.
Soluduğumuz
hava yoluyla, her tür çevresel etkiyle doğrudan ilişki kurmuş oluruz. Yaşamın
soluğunu içimize çektiğimizde, bu havayı tüm insanlarla, yeryüzündeki tüm
canlılarla paylaşmış oluruz. Solunum yoluyla, ağaçlarla ve denizlerle
bütünleşiriz. Bir dakika boyunca 10-15 kere soluk alırız. Her gün binlerce
balonu şişirebilecek kadar havayı kullanmamız gerekir. Böylece beden, yaşam
kaynağı oksijeni havadan alır ve kanda oluşmuş olan karbondioksiti hava yoluyla
dışarı atar. Soluduğumuz havanın yalnızca beşte biri oksijendir. Bedenimiz,
yaşamını sürdürebilmek için bu elemente muhtaçtır, çünkü yaşam için zorunlu
kimyasal enerjiyi ancak onun sayesinde sağlayabilir. Pek çok hücre, bir süre oksijensiz
kalabilir, ama bazı hücrelerin oksijen gereksinimi süreklidir. Örneğin, beyin
hücreleri oksijensiz kaldıkları birkaç dakika sonunda ölürler ve bu ölümün
geriye dönüşü yoktur.
Solunum
ve dolaşım sistemleri, beden hücrelerinin oksijenle beslenmesinden
sorumludurlar. Soluk alıp verme ritminin düzenlenmesi ise beyinde programlanır.
Aldığımız her solukla, gerekli yaşam enerjisini içimize çekeriz. Bu nedenle,
gaz değiş tokuşunun engellenmesine yol açan solunum problemleri, bedensel
canlılığın azalmasına, metabolizma sorunlarının artmasına ve dokuların yıkımına
yol açar.
Solunum
sisteminin işlevi ve oluşum biçimi, uyum ve bütünlüğün karmaşık, ama güzel bir
örneğini oluşturur.
Solunum
hastalıklarına karşı önlemler
Yalnızca
beslenmemiz değil, solumamız da bizi biçimlendirir. Solunum yalnızca başka
organları ve sistemleri etkilemekle kalmaz, hastalıklara da yol açabilir. Beden
bir bütün olduğuna göre, bu etkileşimin ters yönde gerçekleşmesi de olasıdır.
Akciğer tedavisinde, dolaşım sisteminin durumu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Kalp ve dolaşım sistemi hakkında öğrendiklerimiz, akciğerler için de önemlidir.
Bu doğrultuda, sindirim sisteminin ve özellikle dışkılama organlarının
durumuyla da ilgilenmek gerekir; çünkü akciğerler, bağırsakların, böbreklerin
ve derinin görevini, yani bedende oluşan atıkların dışkılanma görevini
paylaşır. Bu organlardan herhangi birinde bir problem oluştuğunda, beden, öteki
organlara daha fazla görev yükleyerek, dengeyi sağlamaya çalışır. Ama,
atıkların dışkılanmasında akciğerlerin rolü sınırlıdır. Örneğin,
bağırsaklardaki bir tıkanıklığa akciğerler çözüm üretemez.
Doku
ortamı sürekli olarak oksijenle beslendiğinde, pek çok hastalıklı doku
değişiklikleri önlenmiş olur. Kan dolaşımı yoluyla dokulara taşınan oksijenin
miktarı ise, öncelikle solumaya bağlıdır.
Değinilen
konulara bakıldığında, bu sistem için öngörülecek olan önlemlerin, öncelikle
düzenli beden hareketleri yapmak ve doğru solumak olduğu görülür. Solumak,
farkına varılmadan gerçekleşen bir işlevdir, ama doğru ve bilinçli solunumun
değeri anlatılmakla bitmez.
Tüm
hastalıklarda olduğu gibi, burada da geçerli olan başlıca kural şudur: En
etkili önlem, doğru yaşam biçimidir. Beslenme, hareketlilik ve yaşam kalitesi,
akciğerlerin sağlığını büyük ölçüde etkiler. Akciğerlerin sağlığının
korunabilmesi için, kişinin iç dünyası ve dış dünyası uyumlu bir akış içinde
olmalıdır. Soluduğumuz hava eğer kirli ise, ormanların yapısında bozulmalar
olduğu gibi, akciğerlerin yapısında da bozulmalar başlar. Kimyasal atıklarla,
gazlarla ve dumanla kirletilmiş havadan kaçınmak gerekir. Duman konusu
açılmışken, sigaradan da söz etmek gerekir. Tütün kullanımı, birey ile çevresi
arasında katran ve külden bir katman oluşturarak, akciğerlerin ekolojik
işlevini sınırlar. Bu durum, bronşitten kansere kadar uzanabilen çok önemli
problemlere yol açabilir. Ayrıca, bedenin geri kalan bölümünün gereksinimi olan
oksijen miktarının azalmasından kaynaklanabilecek oluşumları da unutmamak
gerekir. Eğer kendimizi ve çevremizi iyileştirmek istiyorsak, sigarayı bırakarak
iyi bir başlangıç yapabiliriz.
Ayrıca,
tanınması ve kaçınılması gereken daha başka türsel tehlikeler de var. Bir
enfeksiyondan (bulaşıcıdan) korunmanın en basit yolu, o enfeksiyon kaynağından
uzak kalmaktır. Ama her zaman ve her yerde böyle davranamayacağımıza göre,
bedenimizin savunma ve bağışıklık sisteminin hep sağlıklı ve çalışır durumda
tutulması kaçınılmazdır. Bu şansa sahip olan beden, dış etkenlere karşı kendini
korumada olağanüstü başarılara ulaşabilir. Ama bu düzeye ulaşabilmesi için onu,
çeşitli vitaminleri içeren dengeli bir beslenmeyle ve düşüncelerin, duyguların,
davranışların dengeli ve sağlığı destekleyici olduğu bir yaşam biçimiyle
güçlendirmemiz gerekir. Bu bağlamda, gereksiz yere veya gereğinden fazla
antibiyotik kullanımına son verilmesi doğru olur. Gerektiğinde ve gereğince
kullanıldığında hayat kurtarabilen bu tür ilaçlar, sağlığımızı korumakla
görevli olan savunma ve bağışıklık sistemini tam anlamıyla iflas ettirebilme
gücüne de sahiptirler.
Ayrıca,
antibiyotikler, uzun süreli kullanımları sürecinde, alışılmışın üstünde
dirençli bakterilerin üremesini sağlayabilirler ve bu durum, söz konusu
hastalığın tedavisinin giderek zorlaşmasına yol açar. Doktorların gözlemlerine
göre, bu tür gelişmeler son otuz yıl içinde giderek endişe verici boyutlara
ulaşmıştır. Doğru bir yaşam biçimi ve uygun şifalı bitkiler seçimi sayesinde,
çoğu zaman antibiyotik kullanımına gerek kalmayabilir.
Solunum
Sistemine Yararlı Şifalı Bitkiler
Solunum
sisteminin tüm organları, doğru seçilen şifalı bitkilerden yararlanabilir. Bu
bitkiler, mukozanın işlerliğini destekleyerek, gaz alış verişinin en yüksek
düzeyde gerçekleşmesini sağlar, akciğer dokusunun dışkılayabilme yeteneğini
arttırarak, hava nem oranının dengelenmesini ve böylece mukoza zarlarının
korunmasını düzenler. Solunum ritmini dengeleyen sinirsel tepkimeleri
(reaksiyonları) güçlendirir. Kan dolaşımını uyararak, akciğer dokusunun
canlılığını korumasını garanti eder ve tüm dışkılama işlevlerini uyararak,
temiz ve uyumlu bir bedensel işleyişin koşullarının sürekliliğini sağlar.
Solunum
sistemini bir bütün olarak gördüğümüzde, bu alanda oluşmuş olan bir hastalığı
gerçekten tedavi etmek istiyorsak, bedenin tümünü gözden geçirmemiz ve belki de
tedavi etmemiz gerekir. Doğa bize, solunum sistemini etkileyen(pectoral) ve
aynı zamanda başka sistemlerde de olumlu etkilere yol açan bitkiler sunduğuna
göre, geniş çaplı bir bağdaşım(uygunluk) içinde çalışabiliriz.
Burada,
şifalı bitkileri etki alanlarına göre titizlikle sıralamak gereği olmasa da,
bazı ana hatların belirtilmesi yararlı olabilir. Gözden geçireceğimiz bitkiler:
Solunum sistemini uyaranlar, rahatlatanlar, dengeleyen/ normalleştirenler
(amphoter) ve mukoza koruyucular (demulcentia).
Solunum
sistemini uyaranlar
Bu
sınıflandırılmada yer alan bitkiler, sindirim sistemindeki bazı sinir uçları
yoluyla ilettikleri reflekslerle, solunum sistemi sinirlerini ve kaslarını
uyarırlar. Bu durum, balgam dışkılama gereksinimine yol açar. Balgam
söktürücü(expectorant) droglar da, balgamın solunum sisteminden sökülüp
dışkılanmasına yardımcı olurlar. Uyarıcı bitkiler sırasıyla: Sütotu, yaban
yasemini, koyungözü, adasoğanı, çuhaçiçeği(bitki ve kök), kekik, rezene, meyan
kökü.
Solunum
sistemini rahatlatanlar
Bu
bitkiler, öncelikle, akciğer dokusunun gerginliğini azaltır ve bu yolla,
gerginlik veya aşırı hareketlilik(hiperaktivite) nedeniyle oluşan problemlere
karşı kullanılabilir. Bilimsel bir açıklaması olmadığı halde, gerginliklerin
giderilmesi balgam akışkanlığını arttırır ve böylece balgamın
dışkılanabilmesini sağlar. Pek çok bitki bu sınıfa alınabilir, ama aşağıdakiler
en önde gelenlerdir: Andızotu kökü, anason, sinirliot, melekotu kökü, keten
tohumu, denizüzümü, kekik, lavanta.
Solunum
sistemini normalleştirenler (Amphoter)
Amphoter
etkime yöntemi, çelişkili etkiler oluşturabilen bitkiler kullanıldığında
yararlı olabilir. Amphoter, kimyasal bir terimdir ve baz ya da asit özellik
gösteren, bazlara karşı asidik, asitlere karşı bazik özellik gösteren, bazik ve
asidik özelliklerin her ikisini de taşıyan drogların tanımlanmasında kullanılır.
Amphoter
ilaçlar, normalleştirici/dengeleyici özelliklere sahiptir ve hastalığın
belirtilerine göre etkenliklerini değiştirerek, problemin çözülebilmesini
sağlarlar. Fitoterapide bu tür bir uygulamanın yer alıyor olması, ilk bakışta
şaşkınlığa yol açabilir. Çünkü bilimsel tıp, her ilaçtan, dozaja bağlı ve kolay
kontrol edilebilen, belirli bir etki bekler. Bu beklenti, bedeni eğer genel
anlamda bir makine olarak görüyorsak geçerlidir. Ama bedeni sistemlerden,
organlardan ve hücrelerden oluşan bir bütün olarak gördüğümüzde, tedavi eden
kişinin öncelikli görevinin, bedenin kendini iyileştirme işlevini desteklemek
ve güçlendirmek olduğunu göz ardı edemeyiz. İşte burada, amphoter drogların,
söz konusu sistemdeki hastalığın gerektirdiği etkiyi oluşturarak, bedenin kendi
dengesini yeniden sağlayabilmesine yardımcı olduğunu görüyoruz. En önemli
amphoter droglar sırasıyla: Bozotu, küçük çiçekli sığırkuyruğu çiçeği, andızotu
kökü, sütotu, mercanköşk, sinirliot, ökaliptüs yaprağı.
Mukoza
koruyanlar (Demulcent)
Bu tür
droglar, tahriş olmuş veya iltihaplanmış olan mukozayı rahatlatır, yükünü
hafifletir ve yumuşatır. Sümüksel özellikleriyle, mukozayı ve öteki dokuların
yüzeylerini korur ve kayganlıklarını sağlarlar. Tedavi, onların bu
yardımlarıyla gerçekleşebilir. Akciğerler için en önemli olanlar şunlardır:
Hatmi(bitki ve kök), öksürükotu, ebegümeci, sığırkuyruğu çiçeği, keten tohumu,
meyan kökü, salep.
Solunum
Sisteminin Hastalık Belirtileri
Adları
belirlenmiş olan tüm solunum hastalıklarının ve hastalık belirtilerinin,
genelde iki ana durumdan kaynaklandığı söylenebilir: Yığılma/birikme durumu ve
kramp/spazm durumu. Yığılma/birikme durumları, gereğinden fazla üretilen veya
yeterince dışkılanamayan balgamın akciğerlerde birikmesiyle oluşur. Bu durum,
zamanla dejenerasyona (bozulmaya) yol açar. Bronş kaslarının spazmı
(bronşiyospazm), solunum hastalıklarında ikinci bir grup oluşturur ve pek çok
nedenden kaynaklanabilir.
Bu iki
grubun dışında kalan hastalıklar ise (örneğin akciğer kanseri), bedenin bir
bütün olarak ele alınıp tedavi edilmesi gereği ile ilgili örneklerdir.
Yığılma/birikme
(Kongestion)
Bilimsel
tıp genelde, akciğer, burun veya boğazdaki birikimlerin, bakteri veya virüs
enfeksiyonlarından kaynaklandığını kabul eder. Ama enfeksiyonun, bir organdaki
birikimden kaynaklandığını düşünmek herhalde daha doğru olurdu. Virüsler
bedende ancak, uygun yaşam alanı bulduklarında çoğalabilirler. Akciğerdeki
balgam birikimi, virüslerin çoğalabileceği, uygun bir yaşam alanıdır, ama
normal bir durum değildir. Yalnızca enfeksiyon tedavi edildiğinde, hastalığın
asıl nedenini oluşturan durum ortadan kalkmış olmaz. Aynı rahatsızlığın
yinelenmemesini sağlamak için, balgam birikiminin de tedavi edilmesi
kaçınılmazdır.
Balgam
birikimlerinin oluşumunda, genelde beslenme biçiminin de payı vardır. Balgam
yaptırıcı besin maddeleri bedenin gereksinimini aşan oranlarda tüketildiğinde,
örneğin akciğerlerde balgam oluşumu artar. Bu doğal temizlik işlevi,
antibiyotiklerle baskı altına alındığında, bir balgam birikiminden, kronik veya
dejeneratif (organ bozukluğu) hastalıklara uzanan yol açılmış olur. Bu nedenle,
balgam birikimiyle ilgili tüm solunum sistemi hastalıklarında, balgam yaptırıcı
özelliği öne çıkmayan besin maddelerinin tüketimine öncelik verilmelidir.
Örneğin bir sinüzit olayında eğer balgam/sümük birikimi oluşmuşsa, olası mukoza
iltihaplarının oluşumuna katkı sağlayabilecek maddeleri daha az içeren
besinlerin tercih edilmesi yararlı olacaktır. Herhangi bir hastalığın söz
konusu olmadığı durumlardaki sümük ve balgam birikimlerinin bile, uzun sürede
bedeni zorlayabileceği veya dejeneratif hastalıklara yol açabileceği
söylenebilir. Çünkü bu birikimler, metabolizmanın dışkıladığı zararlı ve
zehirli maddeleri bünyelerinde tutarlar. Balgam veya sümük, aslında kötü
maddeler değil, bedenin ürettiği doğal karbonhidratlardır ve beden atıklarının
dışkılanmasında önemli işlevleri vardır. Biz yalnızca, bedenin bu maddeleri
gereğinden çok üretmemesine dikkat etmeliyiz ve bunun için de, bu maddelerin
hangi besinlerden kaynaklanabileceğini bilmemiz gerekir. Bu besin maddeleri :
Yoğurt
dahil, tüm süt ürünleri, yumurta, özellikle yapışkan albümin içeren, buğday,
yulaf, çavdar ve arpa türü tahıllar, şeker, patates ve nişasta içerikli
besinler.
Balgam
üretiminin azaltılmasını amaçlayan bir diyette, adı geçen bu besin maddelerinin
yerine, taze meyve ve meyve suları tüketilmelidir.
Öksürük
Öksürük,
pek çok şifalı bitki ile tedavi edilebilir. Ama, bitkileri kullanan herkesin,
öncelik tanıdığı bir bitkisi veya bitki karışımı vardır ve bitki karışımlarının
kullanımı genelde daha yararlı olur.
Karışımlar:
Ebegümeci, meyan kökü, sinirliot ve hindiba, eşit oranda, ince kıyılarak
karıştırılır. 1-2 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10
dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3 kere 1 bardak çay, balla
tatlandırılıp, yudumlanarak içilir. *İnatçı öksürüğe karşı, hatmi kökü çayı,
yarım saatte 1 yudum içilir. İnce kıyılmış 2 yemek kaşığı dolusu kök, 1 litre
suda ağır ateşte 2 saat kaynatılır ve süzülür. *İnce soğan dilimleri, nöbet
şekeriyle birlikte şurup kıvamına gelene kadar kaynatılır. Saat başı 1 tatlı
kaşığı şurup içilir. *Öksürük gıcığı, biraz sirke eklenmiş 1 tatlı kaşığı toz
şeker alındığında sakinleşir. *Limon suyu karıştırılmış bal, balgam
söktürücüdür. * 1 avuç dolusu arpa, 1 litre suda yarım saat kaynatılır, süzülür
ve biraz balla tatlandırılır. Yarım saatte 1-2 yudum içilir. *Rendelenmiş kara
turpa bal karıştırılır. 1-2 saat sonra oluşan şuruptan saatte 1 tatlı kaşığı
alınır. Şurup, 1 günden fazla bekletilmez. *125g nöbet şekeri, 125g kuru üzüm
ve 2-3 tatlı kaşığı ince kıyılmış meyan kökü, 1 litre suda, suyun yarısı kalana
kadar kaynatılır. Günde 2-3 kere, 1 yemek kaşığı dolusu alınır. *Çok iyi
yıkanan 3-4 patates, kabuğu soyulmadan haşlanır, haşlama suyu, nöbet şekeriyle
kaynatılır. Günde 2 kere, 1 bardak sıvı, yudumlanarak içilir. *Andızotu kökü
20g, kekik 15g, çuhaçiçeği kökü 5g ince kıyılmış olarak karıştırılır. 1 tatlı
kaşığı dolusu bitki, 1 bardak soğuk suya eklenir, kaynama derecesine geldikten
sonra 1-2 dakika kaynatılır ve süzülür. Biraz balla tatlandırılarak, günde 2-4
kere 1 bardak çay, soğumadan, yudumlanarak içilir. *Çuhaçiçeği kökü 20g,
ezilmiş anason 10g, ebegümeci yaprağı 10g, ezilmiş rezene 10g. Bu karışımdan 1
tatlı kaşığı dolusu, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten
sonra süzülür. Sıcak çay balla tatlandırılarak, günde 2-3 kere 1 bardak,
yudumlanarak içilir. *Taze sinirliot yaprakları havanda biraz ezilir, biraz su
eklenir ve kaynama derecesine kadar ısıtılır. Süzmeden, bolca balla
karıştırılır. Öksürük ateşli de olsa, saatte 1 tatlı kaşığı dolusu alınır. *1
tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış gülhatmi çiçeği, 1 bardak kaynar suyla
haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3 kere 1 bardak çay, 1
tatlı kaşığı balla tatlandırılır ve soğutulmadan, yudumlanarak içilir. *Meyan
kökü 20g, gülhatmi çiçeği 10g, sinirliot 10g, çekirdeksiz kuşburnu 10g, ince
kıyılmış olarak karıştırılır. 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar
suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 1 tatlı kaşığı balla
tatlandırılır, günde 2-3 kere 1 bardak çay, soğutulmadan, yudumlanarak içilir.
*Kekik 20g, çuhaçiçeği kökü 10g, ezilmiş anason 10g, sinirliot 10g, meyan kökü
10g. 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika
demlendikten sonra süzülür ve bal ile tatlandırılır. Günde 2-3 kere 1 bardak
çay, soğutulmadan, yudumlanarak içilir. *Yaraotu çiçeği 30g, sinirliot 20g,
ince kıyılarak karıştırılır. 1 yemek kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla
haşlanır, 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 kere 1 bardak
sıcak çay, balla tatlandırılır ve yudumlanarak içilir.
Eğer
öksürük, zayıf bir kalbe baskı yapıyorsa, karışıma 1 ölçek arslankuyruğu veya
ökseotu eklemek gerekir. Bu katkı, kalbi rahatlatır ve gücünü arttırır.
Sinirsel
kökenli kuru öksürüğü yatıştırmak için, öksürükotu, ebegümeci, keten tohumu
gibi, mukozayı koruyucu ve solunumu rahatlatıcı bitkiler kullanılabilir. Ama
genellikle sinirsel bir nedenden kaynaklanabileceği düşünülerek, aşağıdaki,
sinir sistemini yatıştırıcı ve dengeleyici bitkilerin de kullanılması doğru
olur: Oğulotu, lavanta, arslankuyruğu, kediotu kökü ve sarı kantaron.
Bronşit
Akciğerdeki
büyük ve orta çaptaki bronşların mukozasında oluşan iltihabik süreçtir. Ama,
akciğerdeki tüm hafif enfeksiyonlar genelde bronşit olarak tanımlanabilir. Eğer
tedavi şifalı bitkilerle yapılacaksa, zaten tanım kargaşasıyla uğraşmaya da pek
gerek yoktur. Bu tür durumlarda kullanılması gereken, balgam söktürücülüğü
mukoza koruyuculukla bağdaştırabilen ve böylece iltihaplı dokuları
rahatlatabilen, genelde öksürüğe karşı kullanılan bitkilerdir: Öksürükotu,
keten tohumu, kestane yaprağı, kekik, hatmi, meyan kökü, ıhlamur, atkuyruğu,
kediotu kökü, ısırganotu, çıbanotu, sarı kantaron, ebegümeci, ayrıkotu kökü,
adaçayı ve soğan. Ayrıca, ökaliptüs, adaçayı veya buğuseptil ile inhalasyon
tedavisi yapılabilir.
Karışımlar:
Öksürükotu, leylak çiçeği, ıhlamur ve atkuyruğu ince kıyılarak eşit oranda
karıştırılır. 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10
dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 kere 1 bardak sıcak çay, balla
tatlandırılır ve yudumlanarak içilir. Yatak istirahati gereklidir. *Mürver
çiçeği ve ıhlamur, ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. 1-2 tatlı kaşığı
dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra
süzülür. 2-3 bardak sıcak çay, kısa aralıklarla, yatakta içilir ve terlenir.
*Ayrıca, ökaliptus, adaçayı veya buğuseptil ile buğu tedavisi yapılabilir.
*Mürver çiçeği 2 ölçek, boyotu 2 ölçek, civanperçemi 1 ölçek, kekik 1 ölçek,
ince kıyılarak karıştırılır. 4-5 yemek kaşığı dolusu (20g) bitki, 1 litre beyaz
şarabın içinde 8-10 dakika ağır ateşte kaynatılır, süzülür ve saat başı 1 yemek
kaşığı dolusu alınır. *Taze limon suyu ve balla hazırlanan sıcak limonata
rahatlatıcıdır. *Pelinotu çayı, saat başı bir tatlı kaşığı alınır. Tüm akciğer
iltihaplarında çok iyi sonuçlar verir.
Başka
öneriler: Sıcak tuzlu suda 10-15 dakikalık el ve ayak banyoları. Göğse sıcak
sirkeli su kompresleri, yarım saatte bir tazelenir. Balgamın böbrekler üzerinden
dışkılanabilmesini sağlamak için, günde 2-3 bardak adaçayı, 1-2 hafta süreyle
içilebilir.
Enfeksiyon
durumunda, öncelikle sarmısak, kekik ve ökaliptus kullanılabilir. Kekik ve
ökaliptusun içerdiği uçucu yağlardan, buğu tedavisi ve banyo katkısı olarak da
yararlanılabilir. Bronşitte uygulanacak tedavi banyosunda, kekik ve ökaliptus
eşit oranda karıştırılır. 2 avuç dolusu bitki karışımı, 2 litre kaynar suya
eklenir, 30 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. 37-38
derece sıcaklıktaki banyo suyunda 15-20 dakika kadar kalınır. Banyo sonunda
üşütülmemeli, 1 saat kadar yatakta dinlenilmelidir.
Eğer lenf
bezlerinde şişkinlik görülecek olursa, lenf sistemini de desteklemek
gerekebilir. Sistemin atıklarından arındırılabilmesi için, günde 2-3 bardak
yoğurtotu çayı etkili olacaktır.
Akciğer
zarı iltihabı (zatülcenp, satlıcan)
Bir
akciğer zarı iltihabı veya akciğer iltihabı oluştuğunda, hastanın öncelikle
ateşinin düşürülmesi için bir tedavi başlatılmalıdır. Böylece, öncelikle göğüs
olmak üzere, bedenin yükü azaltılmış olur. Bu amaç doğrultusunda kullanılacak
bitkilerin başlıca özelliği, ter atılmasını sağlamaları(diaphoretica) ve
mukozayı korumaya almaları (demulcentia) olmalarıdır. Terletici bitkiler:
Mürver çiçeği, ıhlamur, mayıs papatyası, nane ve sinirliot eşit oranda
karıştırılır. Günde 2-3 bardak çay, soğutulmadan içilir. Mukoza koruyucu
bitkiler: Keten tohumu, ebegümeci, meyan kökü, hatmi(çiçek-yaprak-kök).
Boğmaca
Yaşamın
daha sonraki yıllarında başka rahatsızlıklara ve bünyesel güçsüzlüklere de yol
açabileceği için, hastalığın tam anlamıyla tedavi edilmesi gerekir. Tedavide
etkili olabilecek bitkiler aşağıda gösterildiği gibi kullanılmalıdır:
Frenküzümü yaprağı 2 ölçü, sinirliot 2 ölçü, kekik 1 ölçü, kokulu menekşe
(yaprak) 1 ölçü, hatmi(yaprak-çiçek) 1 ölçü, ince kıyılarak harmanlanır. Yarım
tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım su bardağı kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika
demlendikten sonra süzülür ve biraz balla tatlandırılır. Günde 3-4 kere yarım
bardak çay yudumlanarak içilir. Bu karışımın tadı, anason veya meyan kökü ile
zenginleştirilebilir. *Yarım tatlı kaşığı dolusu, havanda hafifçe ezilmiş
rezene tohumu, 1 bardak süte eklenir, ağır ateşte 1-2 dakika kaynadıktan sonra
10 dakika demlendirilir ve süzülür. Biraz balla tatlandırılarak, günde 1-2
bardak içilir. *1 bardak sıcak suya 1 yumurta sarısı, biraz limon suyu ve bal
karıştırılır. Soğutmadan, yudumlanarak içilir. *Sıcak süte biraz soğan özsuyu
ve bal karıştırılır, soğutmadan yudumlanarak içilir. *Taze sıkılmış kara turp
suyuna bal karıştırılır. Saatte 1 tatlı kaşığı içirilir. Bir günden fazla
bekletildiğinde, kötü kokular oluşturur.
Kramplar/spazmlar
Bir başka
önemli solunum rahatsızlığının özyapısı, bronşlarda oluşan kramplar tarafından
belirlenir. Astım, bu hastalıkların en çok tanınan bir türüdür. Kramplar,
hastalığın kaynağını oluşturmaz, onlar, çok yönlü bedensel gelişimlerin
sonucudurlar ve problemin çok küçük bir bölümünü oluştururlar. Bu nedenle,
uygulanan tedavilerde genel sağlık durumunun göz önünde bulundurulması doğru olur.
Astım
Hastalık,
çeşitli nedenlerin bir araya gelişinden kaynaklanabilir. Genellikle, alerjik
bileşkeler astım nöbetlerine yol açar. Bazı durumlarda neden, doğrudan
kalıtımla ilgilidir, bazen de uyaran maddelere karşı organizmanın oluşturduğu
bir tepkidir. Bedenin esneklik açıdan yetersizliği de bronşiyal kramplara yol
açabilir. Astıma eğilimli kişilerde, gerginlik, korku, aşırı hareketlilik ve
yorgunluk nedeniyle oluşan stres, bir astım nöbetini başlatabilir.
Asetilsalisilik asit(aspirin) veya benzeri ilaçlar da, bazı alerjik hastalarda
bir nöbete neden olabilir.
Bedenimiz,
normal şartlarda pek çok etkenle başa çıkabilir. Ama çağımızın şartları,
beslenme bozuklukları, yaşamı algılama ve uygulama biçimleri, genel anlamda
hastalığın oluşmasında rolü olan öğelerdir ve tedavide göz önünde
bulundurulmalıdırlar.
Astım,
şifalı bitkilerle tedaviye çok olumlu yanıt veren bir hastalıktır. Ama her
hastaya iyi gelebilecek bir örnek reçete hazırlamak olanaksızdır. Çünkü şifalı
bitkilerin, hastalığa yol açan etkenlere göre seçilmesi gerekir. *Kramp çözücü
ve solunumu rahatlatıcı etkileri olan bitkiler: Şahtereotu,
farekulağı(şahinotu-tırnakotu/Hieracium pilosella), güneşgülü(çiğotu/Drosera
ratundifolia), çıbanotu, melekotu kökü, mine çiçeği, sedefotu, biberiye,
çuhaçiçeği kökü, pelinotu, civanperçemi, kekik, atkuyruğu. *Normalin üstünde
balgam oluşumunda, aşağıdaki, balgam söktürücü bitkilerin kullanılması doğru
olur: Anason, meyan kökü, öksürükotu, boğadikeni kökü, ökaliptus, ebegümeci,
hatmi, sinirliot, ısırganotu, rezene, kekik, çıbanotu, boyotu tohumu, hindiba.
*Astım nöbetlerinin kalbi yorduğu durumlarda, arslankuyruğu, alıç ve ökseotu,
kalbi güçlendirici etkileriyle, fevkalade yararlı olabilir. *Kan basıncının
yüksek olduğu durumlarda, ökseotu, alıç, ıhlamur dengeyi sağlayabilir. *Korku
ve gerginlik hallerinde ise, kediotu kökü, şerbetçiotu çiçeği, arslankuyruğu,
yulaf gibi bitkiler başarıyla kullanılabilir. *Alerjik reaksiyonlara karşı
ısırganotu denenmelidir.
Ender de
olsa, astım bazen yalnızca sinir sistemini güçlendirici droglarla tedavi
edilebilir. Çünkü, astım nöbetini başlatan başlıca nedenlerden biri korkudur.
Hatta, astım nöbetinden duyulan korku, nöbetin başlamasına neden olabilir.
Böyle durumlarda, hastanın iç dünyasını dengeleyici ve kendine güvenini güçlendirici
her yöntem uygulanabilir. Sinir sistemini güçlendirici bitkiler, bu süreci
destekleyebilir, ama psikoterapinin önemini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Süt ve
süt ürünleriyle ilgili birkaç söz daha. Çocuk astımlarında ve egzamalarında,
sütün alerjik reaksiyonlara yol açtığı kanıtlanmıştır, hatta, yetişkinlerin bu
tür hastalıklarının da süt ve süt ürünlerinden kaynaklanabileceğine
inanılmaktadır. Çocuklarımızın, mümkün olduğunca uzun süre anne sütü emmeleri
mutlaka gereklidir. Ama memeden kesildikten sonra, bazı zararlı maddeleri
içeren inek sütüyle beslenmemelidirler. İçinde birçok harika(!) besin maddesi
ve şeker bulunan süt ürünlerinden de kaçınmak gerekir. Hatta kırmızı etten de
uzak durulmalıdır. Tüm bunlara karşın, inek sütünün içerdiği zararlı maddelerin
hiç birini içermeyen keçi sütü ve peyniri ile bu boşluk pekala doldurulabilir.
Solunum yolu ve hastalıkları
Tahriş olmuş boğazlar: bir bardak suya 1 cay kaşığı hatmi kökü
atılır, 1 çay kaşığı Da meyan kökü
atılarak kaynatılır. Sonra 1 , 2 bardak içilir.
Nefes acıcı ve öksürük kesici cay: bir bardak
kaynar suya l tutam ada çayı, bir Tutam hatmi, dört kaşık civan perçemi, l kaşıkta
gelincik atılır. 2 bardak çayı içilir.
Boğaz iltihabı ve öksürük için elma
sirkesi ile ada çayı karıştırılıp dinlendirilir. Gargara yapılır veya içilir.
Soğuk algınlığı ve bronsit için: bir
kaşık ada çayı, l kaşık hatmi kök, 4
kaşık civan perçemi, İki kaşık sinirli ot bir iki bardak suda demlenir. l, 5,2 bardak içilir, istenirse bal
Karıştılarak içilir.
Boğmaca; bir cay kaşığı anason, adaçayı, arpa, bakla,
biberiye, çörekotu, Dutkurusu, hatmi, ıhlamur, karabaş, kantoron,
kekik,,hünnap, kuşburnu, Papatya, salep, tarçın birlikte suda kaynatılıp balla
tatlandırılır.
Nefes darlığı: pırasa kaynatılır suyu içilir veya taze
sıkılmış
Bronşit: bir ölçek ada çayı, Bir ölçek
hatmi kök, civan perçemi Dört ölçek sinirli ot, iki ölçek bir iki bardak sıcak
suya ilave edilir cay gibi demlendikten
sonra içilir.
Bronşit için yumuşatıcı cay:hatmi bir keten tohumu iki ebe gümeci
Bir bir veya iki bardak suda demlenir bal ile tadlandırılır günde bir İki bardak içilir.
Bronşit: ebe gümeci bir sığır kuyruğu bir öksürük otu
bir ölçek .Bir bardak kaynar suda demlenir. İki üç bardak içlir.
Astım: bir ölçek kekik bir ölçek sinirli ot aynı
oranda karıştırılır ve çay olarak günde bir iki bardak içilir.
Çam suyu: öksürük balgam söktürücü
ferahlatıcı astım bronşit için iyi gelir.
Defne suyu: astım bronşit balgam söktürücü demir eksikliği ve
kemik hastalıklarına İyi gelir.
Boğmaca
İyileştirici
Bitki : Frenküzümü Yaprağı, Sinirliot
Yaşamın
daha sonraki yıllarında başka rahatsızlıklara ve bünyesel güçsüzlüklere de yol
açabileceği için, hastalığın tam anlamıyla tedavi edilmesi gerekir.
Tedavi Şekli
Tedavide
etkili olabilecek bitkiler aşağıda gösterildiği gibi kullanılmalıdır:
*Frenküzümü yaprağı 2 ölçü, sinirliot 2 ölçü, kekik 1 ölçü, kokulu menekşe (yaprak) 1 ölçü, hatmi (yaprak-çiçek) 1 ölçü, ince kıyılarak harmanlanır. Yarım tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım su bardağı kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür ve biraz balla tatlandırılır. Günde 3-4 kere yarım bardak çay yudumlanarak içilir. Bu karışımın tadı, anason veya meyan kökü ile zenginleştirilebilir.
*Yarım tatlı kaşığı dolusu, havanda hafifçe ezilmiş rezene tohumu, 1 bardak süte eklenir, ağır ateşte 1-2 dakika kaynadıktan sonra 10 dakika demlendirilir ve süzülür. Biraz balla tatlandırılarak, günde 1-2 bardak içilir.
*1 bardak sıcak suya 1 yumurta sarısı, biraz limon suyu ve bal karıştırılır. Soğutmadan, yudumlanarak içilir.
*Sıcak süte biraz soğan özsuyu ve bal karıştırılır, soğutmadan yudumlanarak içilir.
*Taze sıkılmış kara turp suyuna bal karıştırılır. Saatte 1 tatlı kaşığı içirilir. Bir günden fazla bekletildiğinde, kötü kokular oluşturur.
*Frenküzümü yaprağı 2 ölçü, sinirliot 2 ölçü, kekik 1 ölçü, kokulu menekşe (yaprak) 1 ölçü, hatmi (yaprak-çiçek) 1 ölçü, ince kıyılarak harmanlanır. Yarım tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım su bardağı kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür ve biraz balla tatlandırılır. Günde 3-4 kere yarım bardak çay yudumlanarak içilir. Bu karışımın tadı, anason veya meyan kökü ile zenginleştirilebilir.
*Yarım tatlı kaşığı dolusu, havanda hafifçe ezilmiş rezene tohumu, 1 bardak süte eklenir, ağır ateşte 1-2 dakika kaynadıktan sonra 10 dakika demlendirilir ve süzülür. Biraz balla tatlandırılarak, günde 1-2 bardak içilir.
*1 bardak sıcak suya 1 yumurta sarısı, biraz limon suyu ve bal karıştırılır. Soğutmadan, yudumlanarak içilir.
*Sıcak süte biraz soğan özsuyu ve bal karıştırılır, soğutmadan yudumlanarak içilir.
*Taze sıkılmış kara turp suyuna bal karıştırılır. Saatte 1 tatlı kaşığı içirilir. Bir günden fazla bekletildiğinde, kötü kokular oluşturur.
Alerjik astım ve akciğer
hastalıkları için önemli bir öneri;
8 adet keçi boynuzu küçük küçük kırılacak yarım
litre haşlanmış suya konduktan sonra yedi dakika kaynatılacak soğumaya
bırakılacak sonra süzülecektir. Yemek aralarında günde iki defa sabah akşam birer
cay bardağı soğuk içilecektir. Karanlık
yerde saklanacak,yarım litrelik karışım üç günde bitirilecektir. Üç gün sonra
yeniden yapılacaktır.
Astım İçin:
Meyan Kökü - Meyan içeriğinde, astım krizini hafifletebilen çeşitli bileşenler vardır. Öksürük kesici bir meyan kökü çayı yapmak için, dilimlenmiş veya toz halde tepeleme bir çorba kaşığı dolusu meyan kökünü 10 dakika boyunca kaynatın. Süzüp, sıcak olarak için. Zaman kazanmak için 3 fincanlık kaynatıp daha sonra ısıtarak içebilirsiniz.
Uyarı: Meyan kökünü, özellikle yüksek tansiyonu olanların uzun süreli kullanması önerilmez. Uzun süreli kullanımlarda tansiyonu yükselttiği bilinmektedir
Meyan Kökü - Meyan içeriğinde, astım krizini hafifletebilen çeşitli bileşenler vardır. Öksürük kesici bir meyan kökü çayı yapmak için, dilimlenmiş veya toz halde tepeleme bir çorba kaşığı dolusu meyan kökünü 10 dakika boyunca kaynatın. Süzüp, sıcak olarak için. Zaman kazanmak için 3 fincanlık kaynatıp daha sonra ısıtarak içebilirsiniz.
Uyarı: Meyan kökünü, özellikle yüksek tansiyonu olanların uzun süreli kullanması önerilmez. Uzun süreli kullanımlarda tansiyonu yükselttiği bilinmektedir
ALLERJİ İÇİN BİTKİSEL ÖNERİLER
100gr. ısırgan otu + 100gr. kırkkilit otu karışımını çay gibi demleyip, günde 3 çay bardağı içmek ve bu tedaviye en az 20 gün devam etmek gerekir. Şahtere otu çay gibi demlenip, sabah akşam 1 su bardağı içilebilir. Birer çorba kaşığı Acı yonga ve Ravend çini, demlenip sabah akşam birer bardak içilir. Kaşınan bölgeye Oğulotunu haşlayıp ezerek koyarsanız kaşıntı geçer
100gr. ısırgan otu + 100gr. kırkkilit otu karışımını çay gibi demleyip, günde 3 çay bardağı içmek ve bu tedaviye en az 20 gün devam etmek gerekir. Şahtere otu çay gibi demlenip, sabah akşam 1 su bardağı içilebilir. Birer çorba kaşığı Acı yonga ve Ravend çini, demlenip sabah akşam birer bardak içilir. Kaşınan bölgeye Oğulotunu haşlayıp ezerek koyarsanız kaşıntı geçer
ALERJİ
Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak,kanseri önler.Bir kayısı ne kadar parlaksa,içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir.İçerdiği kalsiyum ve magnezyum,gırtlak yanmalarını engeller.Kuru kayısıya eklenen sülfür dioksit,astım gibi alerjilere iyi gelir.
Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak,kanseri önler.Bir kayısı ne kadar parlaksa,içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir.İçerdiği kalsiyum ve magnezyum,gırtlak yanmalarını engeller.Kuru kayısıya eklenen sülfür dioksit,astım gibi alerjilere iyi gelir.
Alarjik
Hastalıklar ve Allerjenler
Öncelikle allerji ve allerjen
tanımlarını yapalım.
Allerji : Bahar mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte allerjik hastalıklarda da artış meydana gelmiş durumda. Bunun sebebi ise havadaki polenlerin solunum yoluyla vücuda yerleşmesidir . Bu maddeler zararlı olmamasına karşın vücut bu maddeleri yabancı cisim oolarak algılayıp savunma mekanizması geliştirir. Hapşurma, burun akıntısı gibi. Bu madde ile karşılaştığı zaman biyokimyasal bir silah üreterek (histamin adlı bir salgı) saldırıya geçer ve insanı hasta eder.
Allerjen : Allerjik hastalık oluşumuna neden olan maddelerdir. Allerjenler normalde çoğu insan için zararsız partiküllerdir. Ancak "allerji gelişimine yatkın" bünyeli kişilerde allerjik hastalıklara neden olurlar.
Allerjen Faktörler Nelerdir ?
Polenler - Polen bitkilerin erkek tohumudur. Polenler, çayır-ot (grass) polenleri, ağaç (tree) polenleri ve yabani ot (weed) polenleri olmak üzere genel olarak üçe ayrılır. Bu polenlerin bahar mevsimi içinde belli bir dağılımları vardır. Polen allerjisi olan hastaların şikayetleri de genellikle bu dağılımla uyumlu olmaktadır.
Polenlerin Neden Olduğu Hastalıklar
Havadaki polenler solunum yoluyla burunda, bronşlarda veya gözlerde alerjik hastalıklara neden olur. Kişinin şikâyetleri havada bulunan polen miktarına bağlı olarak artma veya azalma gösterebilir.Polenin yol açtığı alerji hastalığında değişik türde polenler alerjiye neden olabilir. Bu tür alerjiden yakınanların hangi cins polene karşı alerjik olduklarının belirlenmesi yararlıdır. Alerjisi olan kişi duyarlı olduğu bitkinin polen yaydığı mevsimde o bitkinin yoğun olduğu bölgeden uzak kalmalıdır. Bu konuda gelişmiş ülkeler hazırladıkları polen haritası ile polen alerji vakalarının azalmasına büyük katkıda bulunmuşlardır. Hatta Amerika?nın bazı televizyon kanallarında meteoroloji bültenleriyle birlikte polen bülteni de sunulmaktadır.
Mantar sporları (küf) - Genellikle orta ısıda ve bol rutubetli yerlerde çoğalırlar. Ev dışında (bitkiler, hayvan artıkları ve toprak üzerinde) ve ev içinde (ıslak zeminler, duşlar, banyo örtüleri, klima ve nemlendirici cihazlar üzerinde) bulunabilirler.
Ev tozu akarları (mite) - Akarlar gözle görülemeyen, sıcak ve nemli ortamlarda kolaylıkla çoğalabilen, ev tozu içinde yaşayan canlılardır. Akarların vücut proteinleri ve dışkıları allerjenik özelliktedir. Akar allerjenleri yastık, yatak, halı ve kumaş kaplı mobilya gibi toz tutan ev eşyalarında yüksek oranda bulunmaktadır.
Hayvan allerjenleri - En önemlisi kedi allerjenleridir. Kedi allerjenleri asıl olarak hayvanın salyasında bulunmakta ve tüyleri üzerinde taşınmaktadır. Kuş tüyü allerjilerinin bir zaman çok önemli olduğu sanılıyordu. Ancak kuşlar daha çok tüyleri arasında mantarlar ve akarlar için uygun üreme ortamları sağladıkları için allerji gelişimine ve şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Önceleri at kılına allerji sıkça rastlanmaktaydı. Ancak günümüzde bu olay sadece at binenlerde veya at bakıcılarında gelişmektedir.
Hamamböceği allerjenleri - Özellikle eski binalarda ve birden fazla ailenin yaşadığı apartman türü yapılarda hamamböceği allerjenlerinin bulunması kaçınılmaz bir gerçektir. Hamamböceği allerjenleri ile duyarlılaşmış bir kişi hamamböceklerinin yaşadığı bir ortama girdiğinde allerjik şikayetleri ortaya çıkmaktadır.
sunulmaktadır.
Alerjinin belirtileri nelerdir? Alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı olarak tanımlanabilir. Alerji çeşitleri nelerdir? Alerjik rinit, alerjik astım, alerjik dermatit, alerjik konjuktivit. Mevsimsel alerjik de tedavi gerektirir mi, kendi haline bırakabilir mi? Mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) sıklıkla polenlere karşı oluşan bir bağışıklık sistemi reaksiyonudur. Kişinin söz konusu mevsimi rahat geçirmesi amacıyla polen mevsimi başlamadan 2 hafta önce ilaç tedavisine başlanması ve mevsim süresince ilaçlarını kullanılması önerilir. Mevsim sona erdikten sonra ilaç tedavisi kesilebilir. Allerjisi olan hastanın kendi haline bırakılması kişinin hem hayat kalitesini bozar hem de başka sağlık problemlerine (sinüzit, çocuklarda orta kulak iltihabı, uyku bozuklukları gibi) yol açabilir. Unutulmamalı ki mevsimsel alerji adolesan dönem ve genç erişkin hastalığıdır, yani okuyan ve çalışan kişilerin hastalığıdır. Dolayısıyla tedavi edilmediği takdirde kişinin okul ve iş performansı etkilenir. Mevsimsel alerjik dönümleri ne zamandır?Mevsimsel alerjik rinit dönümleri iklim özelliklerine göre değişebilir. Sıklıkla çim poleni alerjisi ilkbahar aylarında ortaya çıkarken, yabani polen allerjisi sonbahar aylarında da görülebilir. Ancak ılıman iklimlerde bu durum daha da uzun sürebilir.
.
Allerji : Bahar mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte allerjik hastalıklarda da artış meydana gelmiş durumda. Bunun sebebi ise havadaki polenlerin solunum yoluyla vücuda yerleşmesidir . Bu maddeler zararlı olmamasına karşın vücut bu maddeleri yabancı cisim oolarak algılayıp savunma mekanizması geliştirir. Hapşurma, burun akıntısı gibi. Bu madde ile karşılaştığı zaman biyokimyasal bir silah üreterek (histamin adlı bir salgı) saldırıya geçer ve insanı hasta eder.
Allerjen : Allerjik hastalık oluşumuna neden olan maddelerdir. Allerjenler normalde çoğu insan için zararsız partiküllerdir. Ancak "allerji gelişimine yatkın" bünyeli kişilerde allerjik hastalıklara neden olurlar.
Allerjen Faktörler Nelerdir ?
Polenler - Polen bitkilerin erkek tohumudur. Polenler, çayır-ot (grass) polenleri, ağaç (tree) polenleri ve yabani ot (weed) polenleri olmak üzere genel olarak üçe ayrılır. Bu polenlerin bahar mevsimi içinde belli bir dağılımları vardır. Polen allerjisi olan hastaların şikayetleri de genellikle bu dağılımla uyumlu olmaktadır.
Polenlerin Neden Olduğu Hastalıklar
Havadaki polenler solunum yoluyla burunda, bronşlarda veya gözlerde alerjik hastalıklara neden olur. Kişinin şikâyetleri havada bulunan polen miktarına bağlı olarak artma veya azalma gösterebilir.Polenin yol açtığı alerji hastalığında değişik türde polenler alerjiye neden olabilir. Bu tür alerjiden yakınanların hangi cins polene karşı alerjik olduklarının belirlenmesi yararlıdır. Alerjisi olan kişi duyarlı olduğu bitkinin polen yaydığı mevsimde o bitkinin yoğun olduğu bölgeden uzak kalmalıdır. Bu konuda gelişmiş ülkeler hazırladıkları polen haritası ile polen alerji vakalarının azalmasına büyük katkıda bulunmuşlardır. Hatta Amerika?nın bazı televizyon kanallarında meteoroloji bültenleriyle birlikte polen bülteni de sunulmaktadır.
Mantar sporları (küf) - Genellikle orta ısıda ve bol rutubetli yerlerde çoğalırlar. Ev dışında (bitkiler, hayvan artıkları ve toprak üzerinde) ve ev içinde (ıslak zeminler, duşlar, banyo örtüleri, klima ve nemlendirici cihazlar üzerinde) bulunabilirler.
Ev tozu akarları (mite) - Akarlar gözle görülemeyen, sıcak ve nemli ortamlarda kolaylıkla çoğalabilen, ev tozu içinde yaşayan canlılardır. Akarların vücut proteinleri ve dışkıları allerjenik özelliktedir. Akar allerjenleri yastık, yatak, halı ve kumaş kaplı mobilya gibi toz tutan ev eşyalarında yüksek oranda bulunmaktadır.
Hayvan allerjenleri - En önemlisi kedi allerjenleridir. Kedi allerjenleri asıl olarak hayvanın salyasında bulunmakta ve tüyleri üzerinde taşınmaktadır. Kuş tüyü allerjilerinin bir zaman çok önemli olduğu sanılıyordu. Ancak kuşlar daha çok tüyleri arasında mantarlar ve akarlar için uygun üreme ortamları sağladıkları için allerji gelişimine ve şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Önceleri at kılına allerji sıkça rastlanmaktaydı. Ancak günümüzde bu olay sadece at binenlerde veya at bakıcılarında gelişmektedir.
Hamamböceği allerjenleri - Özellikle eski binalarda ve birden fazla ailenin yaşadığı apartman türü yapılarda hamamböceği allerjenlerinin bulunması kaçınılmaz bir gerçektir. Hamamböceği allerjenleri ile duyarlılaşmış bir kişi hamamböceklerinin yaşadığı bir ortama girdiğinde allerjik şikayetleri ortaya çıkmaktadır.
sunulmaktadır.
Alerjinin belirtileri nelerdir? Alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı olarak tanımlanabilir. Alerji çeşitleri nelerdir? Alerjik rinit, alerjik astım, alerjik dermatit, alerjik konjuktivit. Mevsimsel alerjik de tedavi gerektirir mi, kendi haline bırakabilir mi? Mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) sıklıkla polenlere karşı oluşan bir bağışıklık sistemi reaksiyonudur. Kişinin söz konusu mevsimi rahat geçirmesi amacıyla polen mevsimi başlamadan 2 hafta önce ilaç tedavisine başlanması ve mevsim süresince ilaçlarını kullanılması önerilir. Mevsim sona erdikten sonra ilaç tedavisi kesilebilir. Allerjisi olan hastanın kendi haline bırakılması kişinin hem hayat kalitesini bozar hem de başka sağlık problemlerine (sinüzit, çocuklarda orta kulak iltihabı, uyku bozuklukları gibi) yol açabilir. Unutulmamalı ki mevsimsel alerji adolesan dönem ve genç erişkin hastalığıdır, yani okuyan ve çalışan kişilerin hastalığıdır. Dolayısıyla tedavi edilmediği takdirde kişinin okul ve iş performansı etkilenir. Mevsimsel alerjik dönümleri ne zamandır?Mevsimsel alerjik rinit dönümleri iklim özelliklerine göre değişebilir. Sıklıkla çim poleni alerjisi ilkbahar aylarında ortaya çıkarken, yabani polen allerjisi sonbahar aylarında da görülebilir. Ancak ılıman iklimlerde bu durum daha da uzun sürebilir.
.
Astım
Hastalık, çeşitli nedenlerin bir
araya gelişinden kaynaklanabilir. Genellikle, alerjik bileşkeler astım
nöbetlerine yol açar. Bazı durumlarda neden, doğrudan kalıtımla ilgilidir,
bazen de uyaran maddelere karşı organizmanın oluşturduğu bir tepkidir. Bedenin
esneklik açıdan yetersizliği de bronşiyal kramplara yol açabilir. Astıma
eğilimli kişilerde, gerginlik, korku, aşırı hareketlilik ve yorgunluk nedeniyle
oluşan stres, bir astım nöbetini başlatabilir. Asetilsalisilik asit(aspirin)
veya benzeri ilaçlar da, bazı alerjik hastalarda bir nöbete neden olabilir.
Bedenimiz, normal şartlarda pek
çok etkenle başa çıkabilir. Ama çağımızın şartları, beslenme bozuklukları,
yaşamı algılama ve uygulama biçimleri, genel anlamda hastalığın oluşmasında
rolü olan öğelerdir ve tedavide göz önünde bulundurulmalıdırlar.
Astım, şifalı bitkilerle tedaviye
çok olumlu yanıt veren bir hastalıktır. Ama her hastaya iyi gelebilecek bir
örnek reçete hazırlamak olanaksızdır. Çünkü şifalı bitkilerin, hastalığa yol
açan etkenlere göre seçilmesi gerekir. *Kramp çözücü ve solunumu rahatlatıcı
etkileri olan bitkiler: Şahtereotu, farekulağı(şahinotu-tırnakotu/Hieracium
pilosella), güneşgülü(çiğotu/Drosera ratundifolia), çıbanotu, melekotu kökü,
mine çiçeği, sedefotu, biberiye, çuhaçiçeği kökü, pelinotu, civanperçemi,
kekik, atkuyruğu. *Normalin üstünde balgam oluşumunda, aşağıdaki, balgam
söktürücü bitkilerin kullanılması doğru olur: Anason, meyan kökü, öksürükotu,
boğadikeni kökü, ökaliptus, ebegümeci, hatmi, sinirliot, ısırganotu, rezene,
kekik, çıbanotu, boyotu tohumu, hindiba. *Astım nöbetlerinin kalbi yorduğu
durumlarda, arslankuyruğu, alıç ve ökseotu, kalbi güçlendirici etkileriyle,
fevkalade yararlı olabilir. *Kan basıncının yüksek olduğu durumlarda, ökseotu,
alıç, ıhlamur dengeyi sağlayabilir. *Korku ve gerginlik hallerinde ise, kediotu
kökü, şerbetçiotu çiçeği, arslankuyruğu, yulaf gibi bitkiler başarıyla
kullanılabilir. *Alerjik reaksiyonlara karşı ısırganotu denenmelidir.
Ender de olsa, astım bazen
yalnızca sinir sistemini güçlendirici droglarla tedavi edilebilir. Çünkü, astım
nöbetini başlatan başlıca nedenlerden biri korkudur. Hatta, astım nöbetinden
duyulan korku, nöbetin başlamasına neden olabilir. Böyle durumlarda, hastanın iç
dünyasını dengeleyici ve kendine güvenini güçlendirici her yöntem
uygulanabilir. Sinir sistemini güçlendirici bitkiler, bu süreci
destekleyebilir, ama psikoterapinin önemini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Süt
ve süt ürünleriyle ilgili birkaç söz daha. Çocuk astımlarında ve egzamalarında,
sütün alerjik reaksiyonlara yol açtığı kanıtlanmıştır, hatta, yetişkinlerin bu
tür hastalıklarının da süt ve süt ürünlerinden kaynaklanabileceğine
inanılmaktadır. Çocuklarımızın, mümkün olduğunca uzun süre anne sütü emmeleri
mutlaka gereklidir. Ama memeden kesildikten sonra, bazı zararlı maddeleri
içeren inek sütüyle beslenmemelidirler. İçinde birçok harika(!) besin maddesi
ve şeker bulunan süt ürünlerinden de kaçınmak gerekir. Hatta kırmızı etten de
uzak durulmalıdır. Tüm bunlara karşın, inek sütünün içerdiği zararlı maddelerin
hiç birini içermeyen keçi sütü ve peyniri ile bu boşluk pekala doldurulabilir
Solunum sistemini
rahatlatanlar
Bu bitkiler, öncelikle, akciğer
dokusunun gerginliğini azaltır ve bu yolla, gerginlik veya aşırı
hareketlilik(hiperaktivite) nedeniyle oluşan problemlere karşı kullanılabilir.
Bilimsel bir açıklaması olmadığı halde, gerginliklerin giderilmesi balgam
akışkanlığını arttırır ve böylece balgamın dışkılanabilmesini sağlar. Pek çok
bitki bu sınıfa alınabilir, ama aşağıdakiler en önde gelenlerdir: Andızotu
kökü, anason, sinirliot, melekotu kökü, keten tohumu, denizüzümü, kekik,
lavanta.
·
.
Bahar aylarında sık
görülen allerjiler ile ilgili bilinmesi gerekenler nelerdir?
01/05/2006 - 11:30

-Alerjiyi nasıl tanımlarsınız?
Solunum ya da temas yoluyla kişinin maruz kaldığı
çeşitli maddelere karşı bağışıklık sisteminin verdiği reaksiyon olarak
tanımlanabilir.
- Alerjinin belirtileri nelerdir?
Alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri hapşırma,
burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı
olarak tanımlanabilir.
-Alerji çeşitleri nelerdir?
Alerjik rinit, alerjik astım, alerjik dermatit,
alerjik konjuktivit
- Mevsimsel alerjik de tedavi gerektirir mi,
kendi haline bırakabilir mi?
Mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) sıklıkla
polenlere karşı oluşan bir bağışıklık sistemi reaksiyonudur. Kişinin söz konusu
mevsimi rahat geçirmesi amacıyla polen mevsimi başlamadan 2 hafta önce ilaç
tedavisine başlanması ve mevsim süresince ilaçlarını kullanılması önerilir.
Mevsim sona erdikten sonra ilaç tedavisi kesilebilir. Allerjisi olan hastanın
kendi haline bırakılması kişinin hem hayat kalitesini bozar hem de başka sağlık
problemlerine (sinüzit, çocuklarda orta kulak iltihabı, uyku bozuklukları gibi)
yol açabilir. Unutulmamalı ki mevsimsel alerji adolesan dönem ve genç erişkin hastalığıdır,yani
okuyan ve çalışan kişilerin hastalığıdır. Dolayısıyla tedavi edilmediği
takdirde kişinin okul ve iş performansı etkilenir.
- Mevsimsel alerjik dönümleri ne zamandır?
Mevsimsel alerjik rinit dönümleri iklim
özelliklerine göre değişebilir. Sıklıkla çim poleni alerjisi ilkbahar aylarında
ortaya çıkarken, yabani polen allerjisi sonbahar aylarında da görülebilir.
Ancak ılıman iklimlerde bu durum daha da uzun sürebilir.
- 30 yaş alerjisi diye bir şey duyduk, bu doğru mu
acaba, 30 yaşında pek çok kadında daha önce var olmayan alerjiler ortaya
çıkmış, böyle bir şey söz konusu olabilir mi?
- Alerji semptomlarını tetikleyen yaygın
maddeler nelerdir?
Solunum yolu alerjisine yol açan maddeler öncelikle
polenler, hayvan tüyleri, ev tozu akarları ve küf mantarı gibi allerjenler
olmakla birlikte, hava kirliliği, sigara dumanı ,deterjan kokusu, parfüm kokusu
gibi kimyasal maddelerde alerjik yakınmaların ortaya çıkması ya da artmasında
tetikleyici rol oynarlar.
- Alerjinin net tanımlanması için alerji testi mi
yaptırmak gerekir? Ne kadar vakit alan, nasıl bir işlem bu ve sonuçların
doğruları her zaman kesin midir? Alerji testi dışında başka ne gibi
uygulamalarla alerji tespit edilir?
Kişinin yakınmalarının hangi allerjen nedeniyle
olduğunu ortaya koymak için iyi bir öykü ile irlikte allerji testleri
yapılabilir. Allerjenler hem deri testleri ile hem de kan alınarak yapılan
testlerle tesbit edilebilir. Deri testleri ile 20dakikada sonuç alınabilir. Kan
testleri ile daha uzun sürede (24-48 saat gibi ) netice alınabilir. Önemli olan
sadece elde edilen test sonuçları değil, elde edilen test sonuçları ile
hastanın şikayetlerinin uyum içerisinde olmasıdır.
- Kedi ve köpek alerjisi olan kişilerin
semptomları en aza indirmesi için ne tavsiye edersiniz? Evinde bu evcil hayvanları
besliyorlarsa ve veremeyeceklerse ne önerirsiniz?
Hayvan tüylerinden korunma için tek geçerli yöntem
hayvanın evden uzaklaştırılması ve bütün halı, yatak takımı ve mobilyaların
vakum-temizleyici ile temizlenmesidir. Ancak yine de kedi allerjenleri tam
olarak temizlenemeyebilir.Bir evin kedi allerjenlerinden arınması için en az 20
hafta gereklidir. Her ne kadar kedilerin sık yıkanması, allerjen sayısını
azaltsa da , bu uygulama hafta da bir yapıldığında yararlı bir sonuç
alınmamıştır. Evcil hayvanlar evden uzaklaştırılması hasta tarafından kabul
edilmiyorsa, en azından yatak odasının ya da evin dışında tutulmalıdır.
- Havadaki küfe, toza çeşitli bakterilere
alerjisi olan kişiler için ne tavsiye edersiniz?
Ev tozu akarlarında etkili korunma sağlamak için
yatak odası ve oturma odasından halı
kaldırılmalıdır. Mobilyalar haftada 2 defa vakum
temizleyiciler ile temizlenmelidir. Allerjisi olanlar mümkünse temizlik
yapmamalı, yapmak zorunda iseler de temizlik esnasında ve sonrasında 15 dakika
maske takmalıdır. Klimalar nem oranını düşürdükleri için ev tozu akarı sayısını
azaltırlar. Nemlendiricilerin kullanımı ise kısıtlanmalıdır.
Hastanın yatak odasında ki yatak, yastık ve yorgan
allerjen geçirmeyen kılıflar ile
kaplanmalıdır. Eğer yatak eski ise değiştirilmesinde
yarar vardır. Kuş tüyü ve yün yastık ve yatak yerine sentetik olanları tercih
edilmeli ve yatak takımları ev tozu akarları ve yumurtalarını öldürmek amacıyla
her hafta 600’de yıkanmalıdır. Çocuklar tüylü oyuncaklarıyla uyumamalıdır.
Tüylü oyuncaklar vakum temizleyiciler ile temizlenmeli ya da derin
dondurucuda(-20 derece) bir gece bırakılmalıdır. Temizlenemeyen tüylü
oyuncaklar yatak odasından uzaklaştırılmalıdır. Hafif ve kolay yıkanılabilir
perdeler seçilmelidir.Mobilya döşemelerinin etkili temizliğini sağlayacak bir
yöntem henüz yoktur.Plastik, tahta veya deri mobilyalar tercih edilmelidir.
Binanın yaşı ve yapısı, bodrum katının olması,
ısınma şekli ve nemlendirici ya da klimaların kullanılması gibi çeşitli
faktörler iç ortamdaki mantarların miktarını etkilemektedirler. Rutubetli
evler, bodrum katı, banyo, küvet ve lavabolar mantarların üremesi için uygun
ortamlardır. Mantar hassasiyeti olanlar nemlendiricilerden uzak durmalıdırlar
ya da nemlendiriciler çok sık temizlenmelidirler. Ortamın rutubeti
azaltılmadığı sürece, iç ortamdaki mantar miktarının kimyasal yollarla kontrol
edilmesi mümkün değildir.
- Çeşitli parfümlere ve sabunlara cilt alerjisi
olan kişilere ne tavsiye edersiniz?
Deri allerjik reaksiyonlardan fazlaca nasibini alan
bir organdır. Deride en sık rastladığımız allerjik reaksiyon, allerjenin temas
ettiği lokalizasyonlarda ortaya çıkan ekzema tarzı reaksiyonlardır. En sık deri
reaksiyonlarına neden olan maddelerde parfüm, sabun, deterjanlar gibi hepimizin
sık kullandığı çevresel maddelerdir. Derimiz temas ettiğimiz bu maddeler karşı
zaman içinde duyarlılık geliştirerek kızaran, sulanan, kabuklanan ve kaşınan
ekzema dediğimiz reaksiyonlara maruz kalabilir.
Tüm allerjilerde olduğu gibi tedavideki en temel
prensip allerjenin yaşantımızdan uzaklaştırılmasıdır.. Deride oluşan klinik
bulgular lokal ilaçlarla kolayca tedavi edilebilir ancak allerjen yaşamımızda
ise ekzema reaksiyomnları sık aralıklarla ve şiddeti giderek artarak tekrarlar.
- Evdeki halılar, yatak, havalandırma, nemli
ortamlar konusunda ne tavsiye edersiniz?
Hastanın yatak odasında ki yatak, yastık ve yorgan
allerjen geçirmeyen kılıflar ile
kaplanmalıdır. Eğer yatak eski ise
değiştirilmesinde yarar vardır. Kuş tüyü ve yün yastık ve yatak yerine sentetik
olanları tercih edilmeli ve yatak takımları ev tozu akarları ve yumurtalarını
öldürmek amacıyla her hafta 600’de yıkanmalıdır. Klimalar nem oranını
düşürdükleri için ev tozu akarı sayısını azaltırlar. Nemlendiricilerin
kullanımı ise kısıtlanmalıdır.
Halıların kaldırılması ya da daha ince dokumalı
döşemelerin kullanımı pratik olmayabilir. Bazı akarisidler(benzyl benzoate,
tannik asid vb..) düzenli kullanıldığında ev tozu akarlarının sayısını
azaltmaktadırlar. Ancak etkileri uzun süreli ve dramatik olmamaktadır.
Özellikle beton zemin üzerine döşenen halılar daha fazla ev tozu akarı
kaynağıdır.
- Seyahat ve mekan değişimi söz konusuysa
alerjik reaksiyonu olan kişilere nelere dikkat etmelerini tavsiye edersiniz.
Uçak yolculuğu ve basınç farklılıklarının alerjiye bir etkisi olur mu?
Polen alerjisi olan kişiler seyahat ettikleri
bölgenin polen mevsimine göre ilaç tedavilerine başlamalılar. Özellikle alerjik
nezle nedeniyle burun tıkanıklığı olanların uçağa binerken çok dikkatli
olmaları, uçağa binmeden önce burun tıkanıklığı giderici ilaç tedavisi almaları
gerekir. Aksi takdirde özellikle inişte basınç farkı nedeniyle gelişebilecek
barotravma sinüs ya da orta kulak hastalıklarına yol açabilir.
- - Alerji genetik olabilir mi? Anneden, babadan
kalıtımsal olabilir mi?
Alerji genetik bir hastalıktır. Özellikle anne
tarafında olması halinde çocukta ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. Tabii
hem anne hem babada olursa risk daha artar.
- Sizce stres, alerjiyi tetikleyen sebepler
arasında sayılabilir mi?
Bağışıklık sistemini etkileyen bir faktör olarak
stres alerji semptomlarını da tetikleyebilir.
- Alerjinin sebepleri psikolojik olabilir mi? -
Tedavi sürecinde ne gibi yollar denenmektedir?
Alerjik nezle tedavisinde allerjenlerden korunma,
ilaç tedavisi (antihistaminikler ve kortizonlu burun spreyleri gibi) ve
seçilmiş hastalarda aşı tedavisi uygulanmalıdır.
- İlaç tedavisinin yan etkileri var mıdır, tüm
alerji ilaçları uyku yapar mı yoksa bünyeye ve ilaca göre bu etki değişir mi ya
da azalır mı?
Günümüzde kullanılan yeni nesil antihistaminiklerin
uyku verici etkisi yok denecek kadar azdır. Yine de bünyesel farklılıklar
olabilir. Ayrıca bir antihistaminik kişide uyku verici etki yaratıyorsa başka
bir antihistaminik denenmelidir.
Kortizonlu burun spreylerinin sistemik emilimi çok
düşük olduğundan bu ilaçlarda doktor kontrolünde(doktorun önerdiği doz ve
sürede) olmak kaydıyla rahatlıkla kullanılabilir.
- Her alerji sorunu olan iğne tedavisi görebilir
mi yoksa bu tedavi ağır alerji vakalarında mı uygulanıyor? İğne tedavisi kesin
çözüm ve kurtuluş sağlıyor mu? Olası yan etkileri var mı?
Her alerji sorunu olan iğne tedavisi (aşı) göremez.
Burada hastanın semptomları, sebep olan allerjen ve hastanın aşı tedavisi
sürecine uyum gösterip göstermeyeceği çok önemli faktörlerdir. Ayrıca iğne
tedavisi her ne kadar sebebe yönelik tedavi de olsa kesin çözüm değildir.
Ayrıca bu konuda deneyimli kişilerce iyi seçilmiş hastalarda uygulanmadığı
sürece hayatı tehdit edici yan etkileri olabilir.
- Aleriji tedavi edilmezse ve kendi kendine
geçmesi beklenirse ileride daha ağır vakalar ve sorunlara yol açabilir mi?
Bu kişiden kişiye ve sebep olan allerjene göre
değişebilir. Örneğin basit bir mevsimsel nezlesi olan da yakınmalar zaman
içinde gerileyebileceği gibi, yoğun yakınmaları olan ve özellikle ev tozu akarı
olan kişide daha yoğun yakınmalar hatta astım gelişebilir.
- Alerjik astım, alerjinin ağırlaşmış bir
versiyonu mudur yoksa semptomlar kendini direkt alerjik astım olarak da
gösterebilir mi?
Allerjisi olan hastalarda astim şikayetlerini
beklemek çok normaldir. Astim in önemli bir bölümünde altta allerjik bünye
vardir. Tetikleyici faktörlerle birlikte astim şikayetleri ortaya çikabilir.
Hiçbir yakinmasi olmayan birkişi direkt olarak allerjik astim olarakta
karşimiza çikabilir. Allerjik bireylerde astim çok hafif olarakta seyredebilir
- Alerji, alerjik astım ve astım arasında ne
gibi farklılıklar vardır?
Allerjik olanlarda bronşlarinda aşiri hassasiyet
vardir. allerjik meddeye ( allerjen) maruz kalindiğinda sadece öksürük
olabildiği gibi, ağir solunum sikintisina kadar gidebilen astim atağida ortaya
çikabilir. allerjik olmayan astimda ise herhangi bir allerjen olmadanda astim
ataği olabilir. şikayetler ve bulgular aynidir ancak altta yatan neden bir
allerjene maruz kalmak değildir. psikolojik bir problem dahi astim ataği yaratabilir
- Alerjisi olan kişilere yasaklı sporlar var
mıdır?
öncelikle bu kişilere en uygun spor yüzmedir. ancak
allerjileri kontrol altinda olan kişilere yasakli bir spor yoktur
- Alerjisi olan kişilere iyi gelebilecek sporlar
var mı?
Yüzme
- Benim, kedi tüyüne ve çeşitli tozlara, sigara
dumanına alerjim var, açık havada, deniz kenarında yürüyüş yapınca pek bir
etkisi olmuyor ama açık havada, deniz kenarından bisiklete binince burnum hemen
açılıyor ve nefesim rahatlıyor, bunun sebebi ne olabilir?
Çünkü egzersiz vücutta adrenalin salınımına,
adrenalin salınımı da damarlarda daralmaya (vazokonstrüksiyon) neden olur.
Burun mukozası ve konkalar (burun etleri) damarlanması yoğun olan dokular
olduklarından adrenalin salınımı ile bu dokularda büzüşme dolayıyla da burun
tıkanıklığında azalma olabilir.
- Tetikleyen madde ile bir aradayken alerji
hapşırık olarak kendini göstermişse ancak zaman içinde hapşırık yerine öksürük
ve nefes daralması söz konusu olmuşsa bunun sebebi ne olabilir?
Allerjik astim ataği düşünülmelidir
- Semptomlar zaman içinde bunun gibi
farklılıklar gösterebilir mi, yoksa bu durumun daha ağırlaştığının mı
göstergesidir?
Alerji sistemik bir hastalıktır ve farklı hedef
organlarda (burun, akciğerler, deri gibi) ortaya çıkabilir. Semptomlar zaman
içinde farklılık gösterebilir ayrıca alerjik nezlesi olan hastaların yaklaşık
%40’ında alerjik astım görülebilir. semptomlar zaman içinde farklılıklar
gösterebilir. sadece allerjik nezlesi varken astım atakları geçirmeye
başlamışsa bu olayın daha ciddi boyutlara geldiğini gösterebi
Solunum Sistemi
ASTIM
1 lt. suya 1 tutam Mersin yaprağı
veya ısırgan konur ve 10 dk. kaynatılıp demlenir ve süzülür. Günde 8-10 çay
bardağı, şekersiz olarak içilir.
1 lt.sıcak suya 5 yemek kaşığı
Isırgan otu konur, 5 dk. sonra süzüp günde 8-10 bardak şekersiz içilir.
Astım Hastalığı, Kronik Karakterli Birkaç Hastalıktan Birisidir.
Astım tanısı nispeten kolay
olmasına karşın tedavi ve izlenmesinde sorunlar yaşanan ve toplumda en sık
görülen kronik(müzmin) karakterli birkaç hastalıktan birisidir...
Genel Bilgiler
Astım tanısı nispeten kolay
olmasına karşın tedavi ve izlenmesinde sorunlar yaşanan ve toplumda en sık
görülen kronik(müzmin) karakterli birkaç hastalıktan birisidir. Hastalık her
yaş grubundan kişileri etkileyebilir.Tedavinin en önemli kısmını oluşturan
hasta eğitimi çoğu kez kalabalık poliklinik şartlarında yeterince
verilememektedir. Bu nedenle özel kullanım yöntemleri gerektiren ilaçları,
hastaların bir bölümü kullanamamaktadır.
Astım, hava yollarının kronik
inflamatuar (iltihabi reaksiyon) bir hastalığıdır.
Duyarlı kişilerde, nöbetler
halinde gelen:
·Nefes darlığı,
·Göğüste sıkışma hissi,
·Hırıltı (hışıltı, ıslık sesi),
·Öksürük, yakınmaları ile ortaya
çıkmaktadır. Yakınmalar, özellikle gece ve/veya sabaha karşı görülür.
Hastalığın dünya üzerindeki
dağılımı, ülkeden ülkeye ve bazen bir ülke içinde bölgeden bölgeye değişim
göstermektedir. Ülkemizde yaklaşık olarak astımın rastlanma oranı erişkinlerde
% 2-4, çocuklarda % 6-8 civarındadır. Çevresel allerjen miktarı, ev içi ve dış
ortamdaki hava kirliliği, rastlanma oranlarındaki artış nedenleri arasında
bulunmaktadır.
Astım Türleri
1-Alerjik Astım
*Genetik Yatkınlığı Olanlarda Gelişen Astım
*Genetik Yatkınlık Zemini Olmaksızın Gelişen Astım (Örneğin; Mesleksel allerjenlerle gelişen astım)
*Genetik Yatkınlığı Olanlarda Gelişen Astım
*Genetik Yatkınlık Zemini Olmaksızın Gelişen Astım (Örneğin; Mesleksel allerjenlerle gelişen astım)
2-Alerjik Olmayan Astım
(İnfeksiyonlar, bazı ilaçlar, gıda ve katkı maddeleri gibi etkenler ile gelişen
astım.
Genetik Faktörlerin Etkisi
Genetik yatkınlığı olan kişilerde
çevresel allerjenlere (ev akarları, polen, küf mantarlan gibi) karşı gelişen
astım. Ev tozu akarları, ev hayvanları kedi, köpek, kemiriciler ve hamam
böceklerinin salgıları, idrar, dışkı ve tüylerindeki antijenlerin, polenler,
küf mantarları sporlarının ortamda fazla miktarda bulunması genetik yatkınlığı
olan kişilerde astıma neden olur.
Genetik yatkınlık olmadığı halde
bazı meslek gruplarında veya çevresel allerjenlere yüksek dozda ve uzun süreli
maruz kalanlarda da, astım gelişebilir.(Örneğin un, enzimler gibi mesleksel,
soya fasulyesi gibi çevresel allerjenler)
Alerjik Olmayan Astım
Bazı mesleksel kimyasal ajanlar,
ilaçlar tam olarak bilinmeyen bir mekanizma ile astım oluşumuna yol açmaktadır.
Astımın Ortaya Çıkmasında Katkısı
Olan Faktörler
Allerjenlerle karşılaşan kişide
duyarlaşmayı kolaylaştıran ve astımın ortaya çıkışında rol oynayan
faktörlerdir. Bunlar sigara (aktif ve pasif içicilik), ev içi ve dış ortam hava
kirliliği, viral solunum yolu enfeksiyonlarıdır.
Tetik Çeken Faktörler
Akciğerlerin en küçük fonksiyonel
üniteleri olan bronş düz kaslarında kasılma, ödem (şişme), inflamasyon ve hücre
yıkımı, mukus (salgı) artmasına neden olur. Artan mukus, hücre yıkımı, bronş
duvarında şişme ve inflamasyon, hepsi birden bronş lümeninde tıkanmaya neden
olarak astım nöbetini başlatır. İşte bu nöbeti başlatan faktörlere tetik çeken faktörler
deniyor.
Tetik çeken faktörler şunlardır:
Tetik çeken faktörler şunlardır:
·Allerjenler
·Solunum yolu enfeksiyonları
·Ev içi hava kirliliği (pasif
sigara içiciliği, kızartma kokuları, cila, parfüm, saç spreyi, insektisidler,
deterjan, çamaşır suyu, temizlik malzemeleri, deodorant, sprey kokuları)
·Dış ortam hava kirliliği (kükürt
dioksit, tozlar, ozon, egzoz gazları, polen, mantar sporları)
·Bazı hava koşulları (rüzgar,
fırtına)
·Egzersiz ve hipervantilasyon
·Bazı gıdalar ve katkı maddeleri
·Bazı ilaçlar
·Emosyonel faktörler (ağlamak
vs.)
Her hastada tetik çeken faktörler
değişiktir. Bir hastada birden fazla faktör bulunabilir.
Astım Nasıl Anlaşılır ?
Astımın teşhis edilmesinde
aşağıda sıralamış olduğumuz hastanın yakınmaları çok önemlidir.
·Nefes darlığı
·Hırıltılı solunum (Wheezing,
hışıltı, ıslık sesi olarak da ifade edilebilir. Aksi kanıtlanıncaya kadar her
hırıltılı solunum astım olarak kabul edilmelidir).
·Göğüste sıkışma hissi
·Göğüste sıkışma hissi
·Öksürük
Hasta koyu kıvamlı bir balgam
çıkarınca rahatlar. Soğuk algınlığı nedeniyle ortaya çıkan öksürükler on günden
daha uzun sürerse ve hasta "her üşütmenin göğsüne indiğini" söylerse
astımdan şüphelenilmelidir. Astımda yakınmaların diğer hastalıklardan şu
özelliklerle ayrılabilir.
·Tekrarlayıcı karakterdedir.
·Nöbetler halinde gelişir.
·Gece ve/veya sabaha karşı ortaya
çıkar.
·Kendiliğinden veya ilaçlarla
hafifler veya kaybolur.
·Bazı faktörler (allerjenler,
irritanlar, egzersiz, virus enfeksiyonları) ile alevlenmeler olur.
·Mevsimsel değişkenlik
gösterirler.
Her hastanın ilk muayenesinde,
diğer hastalıkları ekarte etmek amacıyla akciğer grafisi çekilmelidir.
Astımdan kurtulmanın temel
ilkelerinden birisi, tetik çeken faktörlerin eliminasyonudur. Bunun için de
kişide astımın hangi türünün olduğunun önceden tespiti şarttır. Yani genetik
yatkınlığı olan kişideki astım ile mesleki faaliyetler sonucu gelişmiş olan
astımın tedavisindeki temel prensipler de bazı farklılıklar taşımaktadır.
Aşağıdakilerin hastanın
hikayesinde bulunması genetik yatkınlığı düşündürmelidir:
·Çocukluk Çağında Başlangıç
·Allerjik rinit (burunda akma
veya tıkanma, genizde, kulakta kaşınma hissi, hapşırık nöbetleri),
konjonktivit, ürtiker, egzema, besin ve ilaç allerjisi belirtilerinden biri
veya birkaçının bulunması
·Yakın kan akrabalarında astım.
Mesleksel astım, işyeri
koşullarındaki bir etkene maruz kalma nedeniyle oluşan astım olarak tanımlanır.
Bu durum ya daha önce varolan astımda ağırlaşma veya astımın işe girdikten
sonra ortaya çıkması şeklinde görülür. Mesleksel astım için 200'ü aşkın etken
tanımlanmıştır.
Belirtilerin işyerine girdikten
sonra başlaması veya ağırlaşması. Tatil günlerinde şikayetlerinin hafiflemesi
veya kaybolması. Aynı işyerinde çalışan birden fazla kişide benzer şikayetlerin
görülmesi mesleki astım düşündürmelidir.
Astımın tanı ve tedavisin de
izlenecek yolun hasta ve ilgili branş doktoru ile planlanması çok önemlidir.
Tanıda Prick, RAST ve ELİSA gibi laboratuvar tetkikleri uygulanmaktadır. Ayrıca
ülkemizde en çok rastlanan antijenlere duyarlılık testi CLA-TOP bazı klinikler
tarafından hassasiyet ve güvenli bir şekilde yapılmaktadır.
Tedaviden en verimli bir şekilde
yararlanabilmeniz için astım konusunda bilmeniz gereken ana prensipler;
·Hastanın Eğitimi
·Hastanın Düzenli Takibi
·Hastalığın Ağırlığının
Saptanması
·Tetik Çeken Etkenlerin
Uzaklaştırılması
·Atak Tedavisi İçin Hastaya Özgü
Tedavi Planı
Astım, hava yollarının daralması
ve inflamasyonu ile karakterize kronik bir akciğer hastalığıdır.
Hastalık hafif veya şiddetli
olabilir, bazı hastalarda da nadiren ortaya çıkan ve çok hafif veya hayatı
tehdit edecek derecede şiddetli olabilen ataklarla seyreder.
Astımın belirtileri akciğerlerde
bronş ve broşiyol adı verilen hava yollarının iç yüzeylerinin inflamasyonuna
bağlı olarak gelişmektedir. Bu inflamasyon mukus üretiminin artmasına neden
olur ve inflamasyonla ilgili bağışıklık sistemi hücrelerinin hücumu söz konusudur;
her iki durum da hava yolu tıkanıklığına neden olur. Ek olarak hava yollarını
çevreleyen kaslarda kasılma meydana gelir ve hava yollarındaki daralma
şiddetlenir.
Tetikleyiciler genelde allerjen
maddelerdir. En yaygın alerjenler; hayvan tüyü ve salyası, polenler, küfler,
toz mitleri, hamamböceğinin vüsut artıkları, bazı ilaçlar ve kişiye özgü
yiyeceklerdir. Allerjenler dışında sıklıkla astım atağını tetikleyen
etkenlerden biri de viral enfeksiyonlardır (nezle ve grip gibi). Diğer önemli
tetikleyiciler: egzersiz, soğuk hava solumak, hava kirliliği, odun dumanı,
sigara dumanı, bazı boyalar ve duygusal stres. Bazı şiddetli astım hastalarında
herhangi bir tetikleyici saptanamayabilir.
Astım genelde 5 yaşından önce
başlamakla birlikte, belirtilerin ortaya çıkışı her hangi bir yaşta olabilir.
Astım kalıtımsal özellikleri olan bir hastalıktır ve sıklıkla ailesinde allerji
olan kişilerde gözlenir.
Belirtiler
Genel olarak, astım belirtileri
hırıltılı solumak (dışarı verilen havanın zorlukla çıkmasından), solunum
güçlüğü ve inatçı öksürüktür. Bazı hastalarda, sürekli öksürük temel
belirtidir. Şikayetler genellikle sabahları daha kötüdür ve egzersiz sonrası
şiddetlenir.
Şiddetli astım ataşında;
çarpıntı, terleme, nefesin son derece kısalması, genişlemiş burun delikleri,
nefes alma sırasında göğüs ve boyun kaslarının da kullanılması, siyanoz (el
tırnaklarında ve dudaklarda morarma) gözlenebilir.
Tanı
Doktorun muayenehanesinde astım
krizi geçirmediğiniz sürece, tanıda esas olan sizin anlattıklarınız olacaktır.
Astım tanısının doğrulanması kan testleri ile akciğer röntgen filmi ile ve
akciğer fonksiyon testleri ile yapılır.
Erişkinlerdeki Astım genelde
hayat boyu süren bir hastalıktır. Çocukluk çağında ortaya çıkan astım
olgularının yaklaşık yarısında tamamen iyileşme veya zamanla şiddetinde azalma
meydana gelebilir. Ancak ileriki yaşlarda genellikle tekrar başlar.
Tedavi
Kronik astım hastalığı olan her
hasta mutlaka doktoruna danışarak hangi ilaçları hangi durumlarda kullancağını,
atakların önlenmesi için hangi ilaçları alması gerektiğini ve ilgili diğer
konuları bir yere yazmalı ve yanında taşımalıdır.
Bilinen allerjenlerden uzak
durulmalıdır. Astım hastalarının evlerinde hayvan beslemesi sakıncalı olabilir.
Mutlaka beslenecekse de yatak odasından uzak tutulması ve hayvan sıklıkla
yıkanmalıdır. Toz mitlerinin alerjen olduğu saptanmış ise ev sık sık ayrıntılı
olarak temizlenmeli, yatak odalarında uzun tüylü halıların yerine kilimler ve
tüylü battaniye yerine de kumaş örtü kullanılmalıdır. Yatak malzemeleri sık
olarak çok sıcak suda yıkanmalıdır. Diğer allerjenlere uygun önlemler
alınmalıdır.
Astım tedavisinde kulanılan
çeşitli tip ilaçlar vardır. Bunlardan bazıları atakların oluşumunu önlemek
için, bazıları da atak sırasında kullanılır.
Bazı hastalar aşı tedavisi
denilen uygulamadan fayda görürler. Bu tedavide, allerjen maddeler hastaya
gittikçe artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminin o maddeye karşı alerji
oluşturması engellenir. Bu tedavinin hafif-orta dereceli astımlılarda ve
genelde ev tozu miti, küfler ve hayvanlara bağlı astım krizi geçirenlerde
etkili olduğu görülmektedir.
Şiddetli bir atakta vakit
geçirmeden hastaneye müracaat etmelidir.
Astım tam olarak tedavi
edilememekle birlikte, başarılı bir şekilde kontrol edilebilir. Astımlı
hastalar dikkat ettikleri sürece normal bir hayat yaşayabilirler.

Akut Bronşit ve Kronik Bronşit Nedir ?
Bronşit, büyük bronşları, yani soluk
borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava borularını örten mukoza
dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. İltihap bronşiyol denen küçük
bronşlarda oluşursa bronşiolit adıyla anılır.
Bronşit Nedir
Bronşit, büyük bronşları, yani
soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava borularını örten mukoza
dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. İltihap bronşiyol denen küçük
bronşlarda oluşursa bronşiolit adıyla anılır.
AKUT BRONŞİT
Akut bronşit sıradan bir hastalık
olarak kabul edilir ve soğuk algınlığının ardından gelişir. Çok yaygındır.
Hastalık etkeni genellikle üst solunum yollarında önceden bulunan ve sık
rastlanan virüslerdir. Başlangıçtaki virüs enfeksiyonuna daha sonra eklenen
bakteri enfeksiyonu bile fazla önemli değildir. Gelişen bu komplikasyon yaygın
kullanılan birkaç antibiyotikle kolayca denetim altına alınabilir.
Nedenleri
Akut bronşitin iki temel nedeni
vardır:
Enfeksiyonlar ve fizikokimyasal
etkenler. Soluk borusu ve bronşların iltihabı, üst solunum yollarında (burun,
boğaz, gırtlak) grip enfeksiyonu sırasında çok sık gelişen bir komplikasyondur.
Boğmaca ve kızamık sırasında da soluk borusu ve bronş enfeksiyonlarına sık
rastlanır.Özellikle gençlerde görülen akut bronşitlerde, başlıca etken
bakterilerden çok virüslerdir. Ama bakteriler de akut bronşit etkeni olabilir.
Bakteriler bronşlara hava ya da kan yoluyla ulaşabileceği gibi, solunum yolu
mukozasında saprofit olarak da, yani normal koşullarda bir hastalığa yol
açmadan bulunabilir. Herhangi bir nedenle organizmanın direnci zayıflar ve savunma
sistemi etkisiz kalırsa, enfeksiyona yol açabilen saprofit bakteriler de
bronşit etkenine dönüşebilir.
Fizikokimyasal etkenler içinde
genellikle gaz halinde havada asılı olarak bulunan ve bronş mukozasına zarar
veren birçok madde yer alır. Fabrika ve ev bacaları ile taşıtların egzost
borularından çıkan dumanlar ve solunum yollarında iltihaba yol açtığı
kesinlikle bilinen sigara dumanı bunların basında gelir.
Hazırlayıcı Etkenler
Hastalığı hazırlayıcı etkenlerin
basında çevre ve iklim koşulları yer alır. Ani sıcaklık değişikliklerinde,
sürekli sıcak ve kuru ya da tam tersi tozlu ve nemli ortamlarda solunum
yollarının koruyucu sıvı salgısı azalır. Ani bastıran soğuklar ve hava
değişimleri gibi etkenler solunum yolları hastalıklarının daha çok sonbahar ve
kış aylarında görülmesinin başlıca nedenidir.
Akut bronşitin öbür etkenleri ise
soğuk algınlığı, burun orta bölmesi eğriliği (deviasyon) ya da polip gibi
oluşumlardır. Üst solunum yollarının, yani burun, boğaz, gırtlak ve soluk
borusunun enfeksiyonlarına neden olan soğuk algınlığından başka öteki iki etken
de burun solunumunu engeller. Dolayısıyla bunlar solunumun ağız yoluyla
yapılmasına, sonuç olarak yeterince ısıtılmamış ve nemlendirilmemiş bir havanın
solunmasına neden olur.
Belirtileri
Özellikle soğuk algınlığı
sonrasında öksürükle birlikte hafif ateş (37,5°C-38,5°C ) görülür. Soluk
borusu ve bronşlarda gelişen iltihap göğsün orta bölümünde, göğüs kemiğinin
arkasında, öksürüğün artırdığı bir ağrıyla birlikte ortaya çıkar. Bazen daha
hafif olan ağrılar bütün göğse yayılabilir; solunum kaslarının zorlanmasıyla
solunum sıklaşır ve öksürük inatçı bir hal alır.
Bronş iltihabının en önemli
belirtisi olan öksürük bronşlardaki savunma mekanizmasının bir göstergesidir.
Olağan koşullarda da, bronş duvarlarım uyaran herhangi bir etkene karşı
şiddetli bir öksürük yanıtı görülebilir ve uyarıcı etken dışarı atılmaya
çalışılır. Ama bronşitte bronş mukozası iltihaplanarak örselenmiştir. Bu
durumda bronş duvarındaki mukus salgısı büyük ölçüde artar, damarlarda toplanan
aşırı miktardaki kanın sıvı bölümü bronş boşluğuna sızar, eksüda denen bu
sızıntının artması bronşları yabancı madde etkisi yaparak uyarır.
Hastalığın en önemli ikinci
belirtisi olan balgam çıkarma, damar dışına sıvı sızması ve mukus salgısının
artmasının sonucudur. Başlangıçta az çıkarılan ve koyu kıvamlı olan balgam,
hastalık ilerledikçe daha akışkan ve boldur. Bazen günde yarım litre, daha
seyrek olarak da bir litre kadar balgam çıkarılabilir.
Seyri
Akut bronşit genellikle tehlikeli
bir gelişme göstermez. Hasta iki hafta içinde iyileşebilir. Kalp hastalığı
olanlarda, çok küçük çocuklarda ve yaşlılarda hastalık daha uzun sürebilir.
Virüslerin etken olduğu bir enfeksiyonun bronşlarda doku yıkımına yol açması,
buralarda bakterilerin de üremesini kolaylaştırır. Bu durumda hastalığın gidişi
daha kötüdür. Bakteri enfeksiyonlarının eklendiği bronşitlerin en kötü sonucu
grip sonrası gelişen zatüredir.
Tedavi
Akut bronşitin etkeni genellikle
virüstür ve bu durumda antibiyotik tedavisinin yaran yoktur. Ama virüs
enfeksiyonuna bakteri enfeksiyonu eklenirse antibiyotik kullanmak gerekir. Bu
nedenle virüslerin etken olduğu düşünülse bile. akut bronşitli hastalara olası
bakteri enfeksiyonuna karşı antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır. Ayrıca bronş
salgılrının akışkanlığım artıran balgam yumuşatıcı (mukolitik) ilaçlar
verilerek balgamın atılması sağlanmalıdır. Ateş yükseldiğinde yaygın biçimde
kullanılan diğer düşürücülere başvurulur.
Öksürük aşırı miktarda artan
bronş salgısının temizlenmesi için gerekli bir savunma mekanizması oluşturur.
Öksürük ilaçları ancak çok gerektiğinde kullanılmalıdır.
KRONİK BRONŞİT
Kronik bronşit sessiz başlayıp
yavaş bir ilerleme göstererek yıllar boyu süren ve sonunda ağır solunum
yetmezliğine yol açan bir hastalıktır, iki yıldan uzun bir süre zaman zaman
yinelemelerle aylarca süren öksürük ve balgam yakınmaları olan bir hastaya,
verem gibi aynı belirtileri veren başka bir hastalık olasılığı elendikten sonra
kronik bronşit tanışı konabilir.
Nedenleri :
Kronik bronşitin nedenleri tam ve
açık biçimde ortaya konamamıştır.
Doğrudan hastalık nedeni değilse
de hazırlayıcı üç önemli etken olarak sigara dumanı, hava kirliliği ve solunum
yolları enfeksiyonları gösterilebilir. Bu etkenler yalnız kronik bronşite
değil, yatkınlığı olan kişilerde başka koşullarla birleşerek solunum yolu
hastalıklarına da yol açmaktadır. Doğumdan başlayarak var olan kişisel
yatkınlığın pek önemli olmadığı, hastalığın gelişmesinde kötü sağlık
koşullarının ve kötü alışkanlıkların belirleyici olduğu kabul edilmektedir.
Sigara dumanı ve hava kirliliği
bronş ağacında mukus yapımım artıran en önemli etkenlerdir. Bunlara bir
enfeksiyonun da eklenmesiyle bronş mukozasının hastalanması kolaylaşır. Hava
kirliliğine yol açan gaz ve tozların özellikle sanayi bölgelerinde oldukça
belirleyici etkisi vardır. Amonyak, aseton, asetik asit, hidroklorik asit,
hidroflüorik asit, metal buharları, hidrojen sülfür ve kükürt dioksit son
derece zararlıdır. Hava kirliliğinin önemini belirlemeye yönelik istatistik
incelemeler, kronik bronşit olgulannın ve bu hastalıktan ölüm oranının artışı
ile mevsimlik sis yoğunluğunun özellikle de havadaki kükürt dioksit ve sisle
karışık duman (smog) yoğunluğunun artışı arasında çok yakın bir ilişki olduğunu
göstermiştir.
Belirtileri
Hastalığın en önemli belirtisi
kuru ya da balgamlı öksürüktür. Ama balgam yutağa gelince dışarı atılmak yerine
yutulabilir. Ateş genellikle hafiftir. Solunum zorlaşmıştır ve solunum
sorunları ön plandadır. Nefes darlığı, fiziksel güç harcama durumunda hastanın
hareketlerim kısıtlayacak ölçüde artabilir. Nefes darlığının nedenim anlamak
için kronik bronşite bağlı olarak akciğerlerde ortaya çıkan değişiklikleri
bilmek gerekir. Bronşların hava geçişini sağlayan iç boşluğu, bir yandan eksüda
ve mukoza salgısının artarak birikmesi, öte yandan bronş duvarının damarlardan
sızan sıvı nedeniyle şişerek kalınlaşması sonucunda önemli ölçüde daralmıştır.
Hastalık sırasında bronş duvarındaki esnek liflerin yerini sert bağdoku lifleri
alır. Bu nedenle esnekliği azalan bronşlar solunum sırasında yeterince genişleyemez.
Bütün bu değişiklikler solunum hareketlerine karşı direnen bir güç oluşturur.
Akciğerlere giren hava akımı aşın ölçüde sınırlanır ve ancak dinlenme
sırasındaki gereksinimi karşılayabilir.
Vücudun oksijen gereksinimini
artıran kas hareketleri sırasında bütün dengeler altüst olur. Nefes darlığı,
yani son derece zorlukla sürdürülen yetersiz solunum gözlenir. Hasta dinlenmek
zorunda kalır. Nefes darlığı nedeniyle karşılanamayan hızlı soluma gereksinimi,
akciğerlerin daha çok kanı oksijenlendirebilmek için daha hızlı çalışmak
zorunda kalmasının sonucudur. Fiziksel güç harcandığında dokularda oksijen
gereksinimi ve karbon dioksit üretimi artar. Bronşitli hastanın akciğerleri,
kana yeterli oksijen sağlayabilecek durumda değildir. Sonuçta dolaşımdaki kanda
oksijen miktarı azalır. Oksijen açığım kapatmak için solunum hareketleri daha
sık ve derindir. Hasta sıkıntıyla hava gereksinimi duyar, yani nefes
darlığından yakınır.
Tedavi
Alınması gereken ilk önlem
sigaranın bırakılmasıdır. Kronik bronşitin gelişmesinde sigaranın baş sorumlu
olduğu genel olarak kabul edilen bir gerçektir. Uzun süre sigara içen bir hasta
sigarayı bıraktığında ya da azalttığında özellikle sabah yataktan kalkınca
yaşanan sıkıntılı öksürük nöbetleri ve çıkarılan balgamın kısa sürede ortadan kalktığı,
solunumun kolaylaştığı ve genel sağlık durumunun hızla düzeldiği gözlenir.
Böylece sigaranın kronik bronşit gelişimindeki etkisi, sigara bırakıldığında
gözlenen sonuçlara bakılarak kolayca kanıtlanabilir.
Hava kirliliği önemli bir
sorundur. Çoğu zaman bireysel çözümlerin ötesi-ne taşmakla birlikte, kirli
havayı solumaktan özenle kaçınmak gerekir.
Solunum sisteminin hava
kirliliğine de bağlı olarak gelişen kronik hastalıklarından ölüm oranı son
derece yüksektir. Bu durum sanayi merkezleri ve büyük şehirlerden elde edilen
istatistik verilerde açık biçimde ortaya çıkar. Bu verilere göre kronik solunum
sistemi hastalıklarından ölüm, kalp damar hastalıklarından ölüm oranının
ardından ikinci sırayı almaktadır. Bu nedenle kronik bronşit hastalarının
havanın kirli olduğu yerlerden uzak durması yaşamsal bir önem taşır. Bu
hastalar yılın belirli zamanlarını, özellikle kış aylarında sis görülmeyen, nem
oranı düşük, yumuşak ve ılıman bir havası olan bölgelerde geçirmeye özen
göstermelidirler. Bronşitin yinelenme ve kronikleşme eğilimi gösterdiği
hastaların, tozlu ya da zararlı gazlara açık bir ortamda çalışıyorlarsa, meslek
değiştirmeleri gerekebilir.
Kronik bronşitin ilerlemesine ya
da giderek kötüleşmesine neden olan enfeksiyonlar da önemlidir. Enfeksiyon
etkeni olan bakteri ve virüslerin solunum yollarına girişi engellenemez; ama
kış aylarında görülen salgın hastalıklarda bulaşmaya karşı genel önlemler
alınabilir. Öte yandan mikropların gelişmesine uygun bir ortamın oluşması da
engellenebilir.
Kış aylarında yaygın olarak
görülen akut bronşit olgularında yatakta dinlenmeye özen gösterilmeli, iyileşme
dönemi evde geçirilmelidir. Böylece hem soğuktan ve ani sıcaklık
değişimlerinden korunma sağlanır, hem de solunum yolları için son derece
zararlı olan sis ve kirli dumanın solunması önlenir. Aşırıya kaçmamak koşuluyla
hastanın bulunduğu ortam iyi ısıtılmalı, nem oranı yeterli olmalıdır. Bu
nedenle radyatör ya da sobaların üstünde su bulundurulmalıdır.
Kronik bronşitli hastaların
tedavisinde kullanılan ilaçlar hastanın ve hastalığın durumuna göre seçilir.
Her şeyden önce balgamın akışkanlığım artırıcı ve yoğunluğunu azaltıcı ilaçlar
kullanılır. Bronş mukozasındaki iltihap için iltihap giderici ilaçlara
başvurulur. Ayrıca hem bronşit sonucu gelişen daralmayı önlemek, hem de
salgılanan balgamın daha kolay atılabilmesini sağlamak için bronş genişletici
ilaçlar kullanılmalıdır. Doğrudan solunum yoluna uygulanan ilaçlar ve solunum
alıştırmaları kronik bronşitte çok yararlı olmaktadır. Solunum tedavisi uygun
bir alet ile çeşitli ilaçların aerosol olarak püskürtülmesi biçiminde
uygulanır. Bu yöntemle antibiyotik, balgam söktürücü, bronş genişletici ve
iltihap giderici ilaçlar verilebilir. İlacın doğrudan solunum yoluna verilmesi,
sindirim sisteminden ve kandan geçerek zararlı etkiler yaratmasını engeller. Bu
yöntemle ilaç, etkilenmesi istenen dokuya doğrudan ulaştırılabilir.
Solunum alıştırmalarının
tedaviden çok, koruyucu etkileri vardır. Bu yolla hastaya nasıl daha iyi soluk
alıp verebileceği öğretilir.
Antibiyotik tedavisi yıllarca son
derece gelişi güzel uygulanmıştır. Antibiyotik tedavisi yalnızca ateş, öksürük
ve aşırı balgam çıkarma gibi enfeksiyon belirtilerinin alevlendiği durumlarda
uygulanır. Bu uygulama için sorumlu bakterileri ve doğru antibiyotiği saptamak
amacıyla balgam kültürü alınmalı, antibiyogram yapılmalıdır. Böylece hastalık
etkenine karşı etkili olan antibiyotik belirlenebilir.
BRONŞİAL ASTIM / Temelinde sıklıkla
allerjik nedenlerin bulunduğu, allerjenlerin organizmaya girmesiyle bronşlarda
meydana gelen daralmaya/tıkanmaya bağlı solunum güçlüğü bulgularının belirdiği
tablo.
Şifalı sebze, meyve ve otlar:
Sarımsak, soğan, adaçayı, kekik, karabaşotu, havuç, çilek, maydanoz, koyunotu,
nane, keçiboynuzu, kuşdili, kimyon, rezene, mercanköşk, melekotu, portakal,
güzelavratotu, alıç, anason, çilek, kenevir, kâfuru.
Dikkat! Sigara, alkol, çay, kahve yasak.
R1* 10'ar gram gelincik + adaçayı +
tatula + sığır kuyruğu karıştırılır. 4 bardak suya 5 gram konup, 15 dakika
bekletilir. Günde 3 kere 1'er bardak bardak içilir.
R2* 8 bardak suya 100 gram İzlandalikeni +10 gram çam tomurcuğu + 30 gram yulaf konur. Su,
yanya ininceye kadar kaynatılır. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
R3* 8 bardak suya 30'ar gram Nemçe
saparnası kökü + andızotu kökü + yapışkanotu yapraklan + 10'er gram çiçeklenmiş
İspanyakatırtırnağı + kediotu kökü + 15 tane mine çiçeği (çiçekleri)
karıştırılır. Her bardağa 1 çorba kaşığı kadar konur. Kaynatıldıktan sonra 30
dakika bekletilir. Yemek aralarında 2'şer su bardağı içilir.
R4* 30'ar gram kereviz kökü + güzelavrat
kökü + aynkkökü + andızotu kökü + venüs ağacı yaprağı + 3'er gram kara yalancı
ısırgan + deveotu + zulfaotu karıştırılır. 4 bardak suya 4 çorba kaşığı konur.
3 dakika kaynatılır. Günde 3 kere l'er bardak içilir.
R5* 30'ar gram zulfaotu (tepe kısmı) + 10'ar
gram nane + loğusaotu kökü + andızotu + nilüfer + fulya karıştırılır, 1 bardak
suya 2 çorba kaşığı konup kaynatılır. 10 dakika bekletilir. Günde 3 kere 1'er
bardak içilir.
R6* 10'ar gram mercanköşk (çiçekli
tepecikleri) + nane yaprağı + 20'şer gram arslankuyruğu çiçeği + gelincik +
okaliptüs yaprağı + izlandalikeni + yersarmaşığı + dikenli çam + ciğerotu +
yabani kekik karıştırılır. 4 bardak suya 4 çorba kaşığı konup kaynatılır. Üstü
örtülüp 15 dakika dinlendirildikten sonra süzülür. Günde 2 kere 1'er bardak
içilir.
R7* 4 bardak kaynar suya 2 çorba kaşığı
ufalanmış kuru ısırgan konur. 20 dakika demlendirilip süzülür. Günde 4 kere
1'er bardak içilir.
R8* 250 gram siyah turp
mikserden geçirilir. Üzerine 1 fincan taze sıkılmış limon suyu ilave edilip
hamur gibi yoğurulur. Buzdolabında 1 saat bekletilir. Sabah aç karma ve
yatmadan önce yarım çorba kaşığı yenir. Yanm saat hiçbir şey yenilmez, içilmez.
Sonra 1 bardak süt içilir. Bu karışımın 2 günde tüketilmesi gerekir.
Solunum Sistemine Yararlı Şifalı
Bitkiler
Solunum sisteminin tüm organları,
doğru seçilen şifalı bitkilerden yararlanabilir. Bu bitkiler, mukozanın
işlerliğini destekleyerek, gaz alış verişinin en yüksek düzeyde gerçekleşmesini
sağlar, akciğer dokusunun dışkılayabilme yeteneğini arttırarak, hava nem
oranının dengelenmesini ve böylece mukoza zarlarının korunmasını düzenler.
Solunum ritmini dengeleyen sinirsel tepkimeleri (reaksiyonları) güçlendirir.
Kan dolaşımını uyararak, akciğer dokusunun canlılığını korumasını garanti eder
ve tüm dışkılama işlevlerini uyararak, temiz ve uyumlu bir bedensel işleyişin
koşullarının sürekliliğini sağlar.
Solunum sistemini bir bütün
olarak gördüğümüzde, bu alanda oluşmuş olan bir hastalığı gerçekten tedavi
etmek istiyorsak, bedenin tümünü gözden geçirmemiz ve belki de tedavi etmemiz
gerekir. Doğa bize, solunum sistemini etkileyen(pectoral) ve aynı zamanda başka
sistemlerde de olumlu etkilere yol açan bitkiler sunduğuna göre, geniş çaplı
bir bağdaşım(uygunluk) içinde çalışabiliriz.
Burada, şifalı bitkileri etki
alanlarına göre titizlikle sıralamak gereği olmasa da, bazı ana hatların
belirtilmesi yararlı olabilir. Gözden geçireceğimiz bitkiler: Solunum sistemini
uyaranlar, rahatlatanlar, dengeleyen/ normalleştirenler (amphoter) ve mukoza
koruyucular (demulcentia).
Solunum sistemini uyaranlar
Bu sınıflandırılmada yer alan
bitkiler, sindirim sistemindeki bazı sinir uçları yoluyla ilettikleri
reflekslerle, solunum sistemi sinirlerini ve kaslarını uyarırlar. Bu durum,
balgam dışkılama gereksinimine yol açar. Balgam söktürücü(expectorant) droglar
da, balgamın solunum sisteminden sökülüp dışkılanmasına yardımcı olurlar.
Uyarıcı bitkiler sırasıyla: Sütotu, yaban yasemini, koyungözü, adasoğanı,
çuhaçiçeği(bitki ve kök), kekik, rezene, meyan kökü.
Solunum sistemini rahatlatanlar
Bu bitkiler, öncelikle, akciğer
dokusunun gerginliğini azaltır ve bu yolla, gerginlik veya aşırı
hareketlilik(hiperaktivite) nedeniyle oluşan problemlere karşı kullanılabilir.
Bilimsel bir açıklaması olmadığı halde, gerginliklerin giderilmesi balgam akışkanlığını
arttırır ve böylece balgamın dışkılanabilmesini sağlar. Pek çok bitki bu sınıfa
alınabilir, ama aşağıdakiler en önde gelenlerdir: Andızotu kökü, anason,
sinirliot, melekotu kökü, keten tohumu, denizüzümü, kekik, lavanta.
Solunum sistemini normalleştirenler
(Amphoter)
Amphoter etkime yöntemi,
çelişkili etkiler oluşturabilen bitkiler kullanıldığında yararlı olabilir.
Amphoter, kimyasal bir terimdir ve baz ya da asit özellik gösteren, bazlara
karşı asidik, asitlere karşı bazik özellik gösteren, bazik ve asidik
özelliklerin her ikisini de taşıyan drogların tanımlanmasında kullanılır.
Amphoter ilaçlar,
normalleştirici/dengeleyici özelliklere sahiptir ve hastalığın belirtilerine
göre etkenliklerini değiştirerek, problemin çözülebilmesini sağlarlar. Fitoterapide
bu tür bir uygulamanın yer alıyor olması, ilk bakışta şaşkınlığa yol açabilir.
Çünkü bilimsel tıp, her ilaçtan, dozaja bağlı ve kolay kontrol edilebilen,
belirli bir etki bekler. Bu beklenti, bedeni eğer genel anlamda bir makine
olarak görüyorsak geçerlidir. Ama bedeni sistemlerden, organlardan ve
hücrelerden oluşan bir bütün olarak gördüğümüzde, tedavi eden kişinin öncelikli
görevinin, bedenin kendini iyileştirme işlevini desteklemek ve güçlendirmek
olduğunu göz ardı edemeyiz. İşte burada, amphoter drogların, söz konusu
sistemdeki hastalığın gerektirdiği etkiyi oluşturarak, bedenin kendi dengesini
yeniden sağlayabilmesine yardımcı olduğunu görüyoruz. En önemli amphoter
droglar sırasıyla: Bozotu, küçük çiçekli sığırkuyruğu çiçeği, andızotu kökü,
sütotu, mercanköşk, sinirliot, ökaliptüs yaprağı.
Mukoza koruyanlar (Demulcent)
Bu tür droglar, tahriş olmuş veya
iltihaplanmış olan mukozayı rahatlatır, yükünü hafifletir ve yumuşatır.
Sümüksel özellikleriyle, mukozayı ve öteki dokuların yüzeylerini korur ve kayganlıklarını
sağlarlar. Tedavi, onların bu yardımlarıyla gerçekleşebilir. Akciğerler için en
önemli olanlar şunlardır: Hatmi(bitki ve kök), öksürükotu, ebegümeci,
sığırkuyruğu çiçeği, keten tohumu, meyan kökü, salep.
Solunum Sisteminin Hastalık
Belirtileri
Adları belirlenmiş olan tüm
solunum hastalıklarının ve hastalık belirtilerinin, genelde iki ana durumdan
kaynaklandığı söylenebilir: Yığılma/birikme durumu ve kramp/spazm durumu.
Yığılma/birikme durumları, gereğinden fazla üretilen veya yeterince dışkılanamayan
balgamın akciğerlerde birikmesiyle oluşur. Bu durum, zamanla dejenerasyona
(bozulmaya) yol açar. Bronş kaslarının spazmı (bronşiyospazm), solunum
hastalıklarında ikinci bir grup oluşturur ve pek çok nedenden kaynaklanabilir.
Bu iki grubun dışında kalan
hastalıklar ise (örneğin akciğer kanseri), bedenin bir bütün olarak ele alınıp
tedavi edilmesi gereği ile ilgili örneklerdir.
Yığılma/birikme (Kongestion)
Bilimsel tıp genelde, akciğer,
burun veya boğazdaki birikimlerin, bakteri veya virüs enfeksiyonlarından
kaynaklandığını kabul eder. Ama enfeksiyonun, bir organdaki birikimden
kaynaklandığını düşünmek herhalde daha doğru olurdu. Virüsler bedende ancak,
uygun yaşam alanı bulduklarında çoğalabilirler. Akciğerdeki balgam birikimi,
virüslerin çoğalabileceği, uygun bir yaşam alanıdır, ama normal bir durum
değildir. Yalnızca enfeksiyon tedavi edildiğinde, hastalığın asıl nedenini
oluşturan durum ortadan kalkmış olmaz. Aynı rahatsızlığın yinelenmemesini
sağlamak için, balgam birikiminin de tedavi edilmesi kaçınılmazdır.
Balgam birikimlerinin oluşumunda,
genelde beslenme biçiminin de payı vardır. Balgam yaptırıcı besin maddeleri
bedenin gereksinimini aşan oranlarda tüketildiğinde, örneğin akciğerlerde
balgam oluşumu artar. Bu doğal temizlik işlevi, antibiyotiklerle baskı altına
alındığında, bir balgam birikiminden, kronik veya dejeneratif (organ bozukluğu)
hastalıklara uzanan yol açılmış olur. Bu nedenle, balgam birikimiyle ilgili tüm
solunum sistemi hastalıklarında, balgam yaptırıcı özelliği öne çıkmayan besin
maddelerinin tüketimine öncelik verilmelidir. Örneğin bir sinüzit olayında eğer
balgam/sümük birikimi oluşmuşsa, olası mukoza iltihaplarının oluşumuna katkı
sağlayabilecek maddeleri daha az içeren besinlerin tercih edilmesi yararlı
olacaktır. Herhangi bir hastalığın söz konusu olmadığı durumlardaki sümük ve
balgam birikimlerinin bile, uzun sürede bedeni zorlayabileceği veya dejeneratif
hastalıklara yol açabileceği söylenebilir. Çünkü bu birikimler, metabolizmanın
dışkıladığı zararlı ve zehirli maddeleri bünyelerinde tutarlar. Balgam veya
sümük, aslında kötü maddeler değil, bedenin ürettiği doğal karbonhidratlardır
ve beden atıklarının dışkılanmasında önemli işlevleri vardır. Biz yalnızca,
bedenin bu maddeleri gereğinden çok üretmemesine dikkat etmeliyiz ve bunun için
de, bu maddelerin hangi besinlerden kaynaklanabileceğini bilmemiz gerekir. Bu
besin maddeleri :
Yoğurt dahil, tüm süt ürünleri,
yumurta, özellikle yapışkan albümin içeren, buğday, yulaf, çavdar ve arpa türü
tahıllar, şeker, patates ve nişasta içerikli besinler.
Balgam üretiminin azaltılmasını
amaçlayan bir diyette, adı geçen bu besin maddelerinin yerine, taze meyve ve
meyve suları tüketilmelidir.
Öksürük
Öksürük, pek çok şifalı bitki ile
tedavi edilebilir. Ama, bitkileri kullanan herkesin, öncelik tanıdığı bir
bitkisi veya bitki karışımı vardır ve bitki karışımlarının kullanımı genelde
daha yararlı olur.
Karışımlar: Ebegümeci, meyan
kökü, sinirliot ve hindiba, eşit oranda, ince kıyılarak karıştırılır. 1-2 tatlı
kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten
sonra süzülür. Günde 3 kere 1 bardak çay, balla tatlandırılıp, yudumlanarak
içilir. *İnatçı öksürüğe karşı, hatmi kökü çayı, yarım saatte 1 yudum içilir.
İnce kıyılmış 2 yemek kaşığı dolusu kök, 1 litre suda ağır ateşte 2
saat kaynatılır ve süzülür. *İnce soğan dilimleri, nöbet şekeriyle birlikte
şurup kıvamına gelene kadar kaynatılır. Saat başı 1 tatlı kaşığı şurup içilir.
*Öksürük gıcığı, biraz sirke eklenmiş 1 tatlı kaşığı toz şeker alındığında
sakinleşir. *Limon suyu karıştırılmış bal, balgam söktürücüdür. * 1 avuç dolusu
arpa, 1 litre
suda yarım saat kaynatılır, süzülür ve biraz balla tatlandırılır. Yarım saatte
1-2 yudum içilir. *Rendelenmiş kara turpa bal karıştırılır. 1-2 saat sonra
oluşan şuruptan saatte 1 tatlı kaşığı alınır. Şurup, 1 günden fazla
bekletilmez. *125g nöbet şekeri, 125g kuru üzüm ve 2-3 tatlı kaşığı ince
kıyılmış meyan kökü, 1 litre
suda, suyun yarısı kalana kadar kaynatılır. Günde 2-3 kere, 1 yemek kaşığı
dolusu alınır. *Çok iyi yıkanan 3-4 patates, kabuğu soyulmadan haşlanır,
haşlama suyu, nöbet şekeriyle kaynatılır. Günde 2 kere, 1 bardak sıvı,
yudumlanarak içilir. *Andızotu kökü 20g, kekik 15g, çuhaçiçeği kökü 5g ince
kıyılmış olarak karıştırılır. 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1 bardak soğuk suya
eklenir, kaynama derecesine geldikten sonra 1-2 dakika kaynatılır ve süzülür.
Biraz balla tatlandırılarak, günde 2-4 kere 1 bardak çay, soğumadan,
yudumlanarak içilir. *Çuhaçiçeği kökü 20g, ezilmiş anason 10g, ebegümeci
yaprağı 10g, ezilmiş rezene 10g. Bu karışımdan 1 tatlı kaşığı dolusu, 1 bardak
kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Sıcak çay balla
tatlandırılarak, günde 2-3 kere 1 bardak, yudumlanarak içilir. *Taze sinirliot
yaprakları havanda biraz ezilir, biraz su eklenir ve kaynama derecesine kadar
ısıtılır. Süzmeden, bolca balla karıştırılır. Öksürük ateşli de olsa, saatte 1
tatlı kaşığı dolusu alınır. *1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış gülhatmi
çiçeği, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde
3 kere 1 bardak çay, 1 tatlı kaşığı balla tatlandırılır ve soğutulmadan,
yudumlanarak içilir. *Meyan kökü 20g, gülhatmi çiçeği 10g, sinirliot 10g,
çekirdeksiz kuşburnu 10g, ince kıyılmış olarak karıştırılır. 1 tatlı kaşığı
dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra
süzülür. 1 tatlı kaşığı balla tatlandırılır, günde 2-3 kere 1 bardak çay,
soğutulmadan, yudumlanarak içilir. *Kekik 20g, çuhaçiçeği kökü 10g, ezilmiş
anason 10g, sinirliot 10g, meyan kökü 10g. 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1
bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür ve bal ile
tatlandırılır. Günde 2-3 kere 1 bardak çay, soğutulmadan, yudumlanarak içilir.
*Yaraotu çiçeği 30g, sinirliot 20g, ince kıyılarak karıştırılır. 1 yemek kaşığı
dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10-15 dakika demlendikten sonra
süzülür. Günde 2-3 kere 1 bardak sıcak çay, balla tatlandırılır ve yudumlanarak
içilir.
Eğer öksürük, zayıf bir kalbe
baskı yapıyorsa, karışıma 1 ölçek arslankuyruğu veya ökseotu eklemek gerekir.
Bu katkı, kalbi rahatlatır ve gücünü arttırır.
Sinirsel kökenli kuru öksürüğü
yatıştırmak için, öksürükotu, ebegümeci, keten tohumu gibi, mukozayı koruyucu
ve solunumu rahatlatıcı bitkiler kullanılabilir. Ama genellikle sinirsel bir
nedenden kaynaklanabileceği düşünülerek, aşağıdaki, sinir sistemini yatıştırıcı
ve dengeleyici bitkilerin de kullanılması doğru olur: Oğulotu, lavanta,
arslankuyruğu, kediotu kökü ve sarı kantaron.
Bronşit
Akciğerdeki büyük ve orta çaptaki
bronşların mukozasında oluşan iltihabik süreçtir. Ama, akciğerdeki tüm hafif
enfeksiyonlar genelde bronşit olarak tanımlanabilir. Eğer tedavi şifalı
bitkilerle yapılacaksa, zaten tanım kargaşasıyla uğraşmaya da pek gerek yoktur.
Bu tür durumlarda kullanılması gereken, balgam söktürücülüğü mukoza
koruyuculukla bağdaştırabilen ve böylece iltihaplı dokuları rahatlatabilen,
genelde öksürüğe karşı kullanılan bitkilerdir: Öksürükotu, keten tohumu,
kestane yaprağı, kekik, hatmi, meyan kökü, ıhlamur, atkuyruğu, kediotu kökü,
ısırganotu, çıbanotu, sarı kantaron, ebegümeci, ayrıkotu kökü, adaçayı ve
soğan. Ayrıca, ökaliptüs, adaçayı veya buğuseptil ile inhalasyon tedavisi
yapılabilir.
Karışımlar: Öksürükotu, leylak
çiçeği, ıhlamur ve atkuyruğu ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. 1 tatlı
kaşığı dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten
sonra süzülür. Günde 3-4 kere 1 bardak sıcak çay, balla tatlandırılır ve
yudumlanarak içilir. Yatak istirahati gereklidir. *Mürver çiçeği ve ıhlamur,
ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. 1-2 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1
bardak kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 2-3 bardak
sıcak çay, kısa aralıklarla, yatakta içilir ve terlenir. *Ayrıca, ökaliptus,
adaçayı veya buğuseptil ile buğu tedavisi yapılabilir. *Mürver çiçeği 2 ölçek,
boyotu 2 ölçek, civanperçemi 1 ölçek, kekik 1 ölçek, ince kıyılarak
karıştırılır. 4-5 yemek kaşığı dolusu (20g) bitki, 1 litre beyaz şarabın
içinde 8-10 dakika ağır ateşte kaynatılır, süzülür ve saat başı 1 yemek kaşığı
dolusu alınır. *Taze limon suyu ve balla hazırlanan sıcak limonata
rahatlatıcıdır. *Pelinotu çayı, saat başı bir tatlı kaşığı alınır. Tüm akciğer
iltihaplarında çok iyi sonuçlar verir.
Başka öneriler: Sıcak tuzlu suda
10-15 dakikalık el ve ayak banyoları. Göğse sıcak sirkeli su kompresleri, yarım
saatte bir tazelenir. Balgamın böbrekler üzerinden dışkılanabilmesini sağlamak
için, günde 2-3 bardak adaçayı, 1-2 hafta süreyle içilebilir.
Enfeksiyon durumunda, öncelikle
sarmısak, kekik ve ökaliptus kullanılabilir. Kekik ve ökaliptusun içerdiği
uçucu yağlardan, buğu tedavisi ve banyo katkısı olarak da yararlanılabilir.
Bronşitte uygulanacak tedavi banyosunda, kekik ve ökaliptus eşit oranda
karıştırılır. 2 avuç dolusu bitki karışımı, 2 litre kaynar suya
eklenir, 30 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. 37-38
derece sıcaklıktaki banyo suyunda 15-20 dakika kadar kalınır. Banyo sonunda
üşütülmemeli, 1 saat kadar yatakta dinlenilmelidir.
Eğer lenf bezlerinde şişkinlik
görülecek olursa, lenf sistemini de desteklemek gerekebilir. Sistemin
atıklarından arındırılabilmesi için, günde 2-3 bardak yoğurtotu çayı etkili
olacaktır.
Akciğer zarı iltihabı (zatülcenp,
satlıcan)
Bir akciğer zarı iltihabı veya
akciğer iltihabı oluştuğunda, hastanın öncelikle ateşinin düşürülmesi için bir
tedavi başlatılmalıdır. Böylece, öncelikle göğüs olmak üzere, bedenin yükü
azaltılmış olur. Bu amaç doğrultusunda kullanılacak bitkilerin başlıca
özelliği, ter atılmasını sağlamaları(diaphoretica) ve mukozayı korumaya
almaları (demulcentia) olmalarıdır. Terletici bitkiler: Mürver çiçeği, ıhlamur,
mayıs papatyası, nane ve sinirliot eşit oranda karıştırılır. Günde 2-3 bardak
çay, soğutulmadan içilir. Mukoza koruyucu bitkiler: Keten tohumu, ebegümeci,
meyan kökü, hatmi(çiçek-yaprak-kök).
Boğmaca
Yaşamın daha sonraki yıllarında
başka rahatsızlıklara ve bünyesel güçsüzlüklere de yol açabileceği için,
hastalığın tam anlamıyla tedavi edilmesi gerekir. Tedavide etkili olabilecek
bitkiler aşağıda gösterildiği gibi kullanılmalıdır: Frenküzümü yaprağı 2 ölçü,
sinirliot 2 ölçü, kekik 1 ölçü, kokulu menekşe (yaprak) 1 ölçü,
hatmi(yaprak-çiçek) 1 ölçü, ince kıyılarak harmanlanır. Yarım tatlı kaşığı
dolusu bitki, yarım su bardağı kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten
sonra süzülür ve biraz balla tatlandırılır. Günde 3-4 kere yarım bardak çay
yudumlanarak içilir. Bu karışımın tadı, anason veya meyan kökü ile
zenginleştirilebilir. *Yarım tatlı kaşığı dolusu, havanda hafifçe ezilmiş
rezene tohumu, 1 bardak süte eklenir, ağır ateşte 1-2 dakika kaynadıktan sonra
10 dakika demlendirilir ve süzülür. Biraz balla tatlandırılarak, günde 1-2
bardak içilir. *1 bardak sıcak suya 1 yumurta sarısı, biraz limon suyu ve bal
karıştırılır. Soğutmadan, yudumlanarak içilir. *Sıcak süte biraz soğan özsuyu
ve bal karıştırılır, soğutmadan yudumlanarak içilir. *Taze sıkılmış kara turp
suyuna bal karıştırılır. Saatte 1 tatlı kaşığı içirilir. Bir günden fazla
bekletildiğinde, kötü kokular oluşturur.
Kramplar/spazmlar
Bir başka önemli solunum
rahatsızlığının özyapısı, bronşlarda oluşan kramplar tarafından belirlenir.
Astım, bu hastalıkların en çok tanınan bir türüdür. Kramplar, hastalığın
kaynağını oluşturmaz, onlar, çok yönlü bedensel gelişimlerin sonucudurlar ve
problemin çok küçük bir bölümünü oluştururlar. Bu nedenle, uygulanan tedavilerde
genel sağlık durumunun göz önünde bulundurulması doğru olur.
Astım
Hastalık, çeşitli nedenlerin bir
araya gelişinden kaynaklanabilir. Genellikle, alerjik bileşkeler astım
nöbetlerine yol açar. Bazı durumlarda neden, doğrudan kalıtımla ilgilidir,
bazen de uyaran maddelere karşı organizmanın oluşturduğu bir tepkidir. Bedenin
esneklik açıdan yetersizliği de bronşiyal kramplara yol açabilir. Astıma
eğilimli kişilerde, gerginlik, korku, aşırı hareketlilik ve yorgunluk nedeniyle
oluşan stres, bir astım nöbetini başlatabilir. Asetilsalisilik asit(aspirin)
veya benzeri ilaçlar da, bazı alerjik hastalarda bir nöbete neden olabilir.
Bedenimiz, normal şartlarda pek
çok etkenle başa çıkabilir. Ama çağımızın şartları, beslenme bozuklukları,
yaşamı algılama ve uygulama biçimleri, genel anlamda hastalığın oluşmasında
rolü olan öğelerdir ve tedavide göz önünde bulundurulmalıdırlar.
Astım, şifalı bitkilerle tedaviye
çok olumlu yanıt veren bir hastalıktır. Ama her hastaya iyi gelebilecek bir
örnek reçete hazırlamak olanaksızdır. Çünkü şifalı bitkilerin, hastalığa yol
açan etkenlere göre seçilmesi gerekir. *Kramp çözücü ve solunumu rahatlatıcı
etkileri olan bitkiler: Şahtereotu, farekulağı(şahinotu-tırnakotu/Hieracium
pilosella), güneşgülü(çiğotu/Drosera ratundifolia), çıbanotu, melekotu kökü,
mine çiçeği, sedefotu, biberiye, çuhaçiçeği kökü, pelinotu, civanperçemi,
kekik, atkuyruğu. *Normalin üstünde balgam oluşumunda, aşağıdaki, balgam
söktürücü bitkilerin kullanılması doğru olur: Anason, meyan kökü, öksürükotu, boğadikeni
kökü, ökaliptus, ebegümeci, hatmi, sinirliot, ısırganotu, rezene, kekik,
çıbanotu, boyotu tohumu, hindiba. *Astım nöbetlerinin kalbi yorduğu durumlarda,
arslankuyruğu, alıç ve ökseotu, kalbi güçlendirici etkileriyle, fevkalade
yararlı olabilir. *Kan basıncının yüksek olduğu durumlarda, ökseotu, alıç,
ıhlamur dengeyi sağlayabilir. *Korku ve gerginlik hallerinde ise, kediotu kökü,
şerbetçiotu çiçeği, arslankuyruğu, yulaf gibi bitkiler başarıyla
kullanılabilir. *Alerjik reaksiyonlara karşı ısırganotu denenmelidir.
Ender de olsa, astım bazen
yalnızca sinir sistemini güçlendirici droglarla tedavi edilebilir. Çünkü, astım
nöbetini başlatan başlıca nedenlerden biri korkudur. Hatta, astım nöbetinden
duyulan korku, nöbetin başlamasına neden olabilir. Böyle durumlarda, hastanın
iç dünyasını dengeleyici ve kendine güvenini güçlendirici her yöntem
uygulanabilir. Sinir sistemini güçlendirici bitkiler, bu süreci
destekleyebilir, ama psikoterapinin önemini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Süt ve süt ürünleriyle ilgili
birkaç söz daha. Çocuk astımlarında ve egzamalarında, sütün alerjik
reaksiyonlara yol açtığı kanıtlanmıştır, hatta, yetişkinlerin bu tür
hastalıklarının da süt ve süt ürünlerinden kaynaklanabileceğine inanılmaktadır.
Çocuklarımızın, mümkün olduğunca uzun süre anne sütü emmeleri mutlaka
gereklidir. Ama memeden kesildikten sonra, bazı zararlı maddeleri içeren inek
sütüyle beslenmemelidirler. İçinde birçok harika(!) besin maddesi ve şeker
bulunan süt ürünlerinden de kaçınmak gerekir. Hatta kırmızı etten de uzak
durulmalıdır. Tüm bunlara karşın, inek sütünün içerdiği zararlı maddelerin hiç
birini içermeyen keçi sütü ve peyniri ile bu boşluk pekala doldurulabilir.
Solunum
yolu ve hastalıkları
Tahriş
olmuş boğazlar: bir bardak suya 1 cay kaşığı hatmi kökü atılır, 1 çay kaşığı Da
meyan kökü atılarak kaynatılır. Sonra 1
, 2 bardak içilir.
Nefes acıcı ve öksürük kesici cay: bir bardak
kaynar suya l tutam ada çayı, bir Tutam hatmi, dört kaşık civan perçemi, l kaşıkta
gelincik atılır. 2 bardak çayı içilir.
Boğaz iltihabı ve öksürük için elma sirkesi ile ada çayı
karıştırılıp dinlendirilir.
Gargara yapılır veya içilir.
Soğuk algınlığı ve bronsit için: bir kaşık ada çayı, l kaşık hatmi kök,
4 kaşık civan perçemi, İki kaşık sinirli
ot bir iki bardak suda demlenir. l, 5,2 bardak içilir, istenirse bal
Karıştılarak içilir.
Boğmaca;
bir cay kaşığı anason, adaçayı, arpa, bakla, biberiye, çörekotu, Dutkurusu,
hatmi, ıhlamur, karabaş, kantoron, kekik,,hünnap, kuşburnu, Papatya, salep,
tarçın birlikte suda kaynatılıp balla tatlandırılır.
Nefes
darlığı: pırasa kaynatılır suyu içilir veya taze sıkılmış
Bronşit: bir ölçek ada
çayı, Bir ölçek hatmi kök, civan perçemi Dört ölçek sinirli ot, iki ölçek bir
iki bardak sıcak suya ilave edilir cay
gibi demlendikten sonra içilir.
Bronşit
için yumuşatıcı cay:hatmi bir keten
tohumu iki ebe gümeci Bir bir veya iki bardak suda demlenir bal ile
tadlandırılır günde bir İki bardak
içilir.
Bronşit: ebe
gümeci bir sığır kuyruğu bir öksürük otu bir ölçek .Bir bardak kaynar suda
demlenir. İki üç bardak içlir.
Astım: bir
ölçek kekik bir ölçek sinirli ot aynı oranda karıştırılır ve çay olarak günde
bir iki bardak içilir.
Çam suyu: öksürük balgam söktürücü
ferahlatıcı astım bronşit için iyi gelir.
Defne
suyu: astım bronşit balgam söktürücü demir eksikliği ve kemik hastalıklarına
İyi gelir.
Alerjik
öksürüklerde pamuk yakılarak tütsüsü burna cekilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder