Kas sistemi ve romatizma
Kas ve
Kemik Sistemi
İskeletimiz,
bağdokularımız, kaslarımız ve eklemlerimiz, bizi bir bütün olarak tutar, ayakta
durmamızı ve hareket etmemizi sağlar ve bizi biçimlendirir. Çok ağır yüklerin
altına sokulurlar, kötü kullanılırlar, fiziksel aşınma ve yıpranma tehlikesiyle
karşı karşıyadırlar. Ama bu dokuların sağlığı, yalnızca kullanılış biçimlerine
göre değil, daha çok iç dünyamızla, metabolizmamızın durumuyla, beslenme
alışkanlıklarımızla ve yaşam biçimimizle yakından ilişkilidir. Doğal olarak,
genetik kökenli bazı aksaklıklar da önemli bir rol oynayabilir; ama bu
aksaklıklar erken teşhis edilirse, önemli hastalıkların oluşması önlenebilir.
Yapısal
nedenli rahatsızlıklarda, osteopatik(kemik hastalıkları bilimi) ve cerrahi
tedavi yöntemleriyle çok olumlu sonuçlar alınabiliyor. İskelet yapısının bazı
parçaları bazen normal ölçülerin dışına çıkarak sinirsel refleksleri etkiler ve
böylece bazı organların işlevlerini engelleyebilir veya tüm bedenin uyumluluğu
da bu durumdan etkilenebilir. Uzmanlar, bu tür aksaklıkları özel tedavi
yöntemleri ile düzelterek beden uyumunu yeniden sağlayabilirler.
Bu
sistemle ilgili hastalıklar, sistemler arası uyum sayesinde sürdürülebilen
genel sağlık durumundan da kaynaklanabilir. Genel sağlığımız ise ancak, iç
dünyamızla metabolizmamızın uyumluluğuna bağlıdır. Biyokimya ve metabolizma
işlevlerinde bir dengesizlik oluştuğunda, bedenimiz öncelikle metabolizma
atıklarının ve zehirli maddelerin dışkılanmasında oluşan problemlerle
karşılaşır. Böyle bir durum uzun süre fark edilmediğinde(genelde fark edilmez,
çünkü bir belirtisi yoktur), zehirli maddeler eklemlerin bağdokularında
birikmeye başlar. Böylece romatizmanın ve eklem iltihabının(Artrit) yolu
açılmış olur ve eğer genetik açıdan bu tür hastalıklara yatkınlık söz konusu
ise, hastalık kaçınılmaz olur. Şifalı bitkiler özellikle bu alanda zengin bir
ilaç çeşidini kullanıma sunar.
Kas ve
Kemik Sistemi İçin Şifalı Bitkiler
Bu
alanlarda oluşan hastalıklarda, özellikle de romatizma ve eklem iltihabında,
beden, eski sağlığına ve dengesine kavuşturulmalıdır. Kemiklerde ve kaslarda
oluşan rahatsızlıkların etkili biçimde tedavi edilebilmeleri için, sindirim ve
özümleme işlevleri kadar, değişik dışkılama işlevleri de eksiksiz
tamamlanmalıdır. Uygun bitkilerin seçiminde bu konuların öncelikle göz önünde
bulundurulması gerekir.
Romatizma
ilaçları
Romatizma
sıkıntılarını azaltan, önleyen ve hatta tamamen ortadan kaldıran özellikleriyle
tanınan pek çok şifalı bitki vardır. Burada, antiromatizmal bitkilerin geniş
bir listesini ve ayrıca bu konuda belirgin özellikleri öne çıkan öteki
bitkileri tanıtmaya çalışacağım. İhtiyaca göre, bedenin her alanı için
seçilebilecek olan bu bitkilerin içinde, kan temizleyici, iltihap giderici ve
sindirimi destekleyici özellikleri öne çıkanlar: Isırganotu, atkuyruğu,
hindiba, sarı kantaron, çıbanotu, karakafesotu, kekik, sinirliot, altınbaşak,
beyaz lahana, melekotu kökü, yulaf, biberiye, adaçayı, zencefil, civanperçemi,
kereviz(yaprak ve tohum), pelinotu, kurtpençesi, taş anasonu, huş ağacı yaprağı,
fasulye kabuğu, çobançantası, lavanta, ıhlamur, mercanköşk, çuhaçiçeği,
kuşekmeği, suteresi, eğir kökü, ardıç kozalağı, elma, atkestanesi.
Kan
temizleyici ilaçlar
Kan
temizleyici ilaçlar, zehirlenen kanı değişikliğe uğratıp iyileştirerek,
sağlıklı bir işleyiş biçimini yeniden oluştururlar. Bu doğrultudaki ayrıntılı
etkinlikleri ise henüz tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Ama aralarında
romatizmanın da yer aldığı pek çok hastalığın tedavisinde başarıyla
kullanılabilirler.
Kan
temizleyici ilaçların çoğu bu sistem için kullanılabilirler, ama aşağıdaki
bitkiler en etkilileridir: Isırganotu, huş ağacı yaprağı, civanperçemi, elma,
hindiba(kök ve yaprak), sinirliot, kereviz (yaprak ve tohum), taş anasonu,
fasulye kabuğu, altınbaşak, atkuyruğu.
Romatizma
ve eklem iltihabı rahatsızlıklarının çoğunda bu bitkiler, temizleyici ve
canlandırıcı etkileri sayesinde, önemli rahatlıklar sağlayabilirler.
İltihap
önleyici ilaçlar
Bazı
bitkileri iltihap önleyici olarak adlandırmak şaşırtıcı olabilir. Bedenin genel
tedavisinde iltihaplanmaların tümünü kontrol altına almak gibi bir amacımız
olamaz, çünkü iltihaplanmalar normalde sağlıklı bedensel tepkilerden biridir.
Burada adı geçen bitkiler, daha çok iltihap yatıştırıcı etkiler içerirler.
Öncelikle, romatizma ve eklem iltihabı hastalıklarındaki, uzun süreli
iltihaplanmaların eklemlerde ve dokularda yozlaşma(dejenerasyon)
başlattıklarında yardımcı olacaktır bu bitkiler.
Keçisakalı(ergeçsakalı)
bu konuda çok önemli bir örnektir. Bu bitki, şişlikleri ve ağrıları azaltan,
aspirin benzeri maddeler içerir. Bu maddeler aynı zamanda idrar arttırıcı ve
karaciğeri güçlendiricidir. Genel anlamda, dışkılamayı destekleyerek,
iltihaplanmanın kaynağı olan metabolizma atıklarından ve zehirli maddelerden
bedenin temizlenmesini sağlayabilir.
En etkili
iltihap önleyici bitkiler: Keçisakalı(ergeçsakalı), kereviz (yaprak ve tohum),
elma, civanperçemi, atkuyruğu, ısırganotu, ardıç kozalağı, altınbaşak,
peygamberağacı odunu (guajaka).
Deri
uyarıcı ilaçlar (Rubefazientia)
Deriye
sürülen uyarıcı ilaçlar, o bölgenin kan dolaşımını hızlandırırlar. Böylece
bölge daha fazla kanla beslenir ve bu yolla birikimler ve iltihaplar
temizlenebilir. Bu nedenle kas romatizması veya benzeri hastalıklarda deri
uyarıcı ilaçların kullanımı çok yararlıdır. Bu ilaçların çoğu, içten
kullanılamayacak kadar etkilidir. Bu özellik göz önünde bulundurularak bu
ilaçlar duyarlı derilerde dikkatle uygulanmalı ve yaralı derilerde kesinlikle
kullanılmamalıdır. Bu alanda önde gelen bitkiler: Zencefil, acı biber(paprika),
nane yağı, acı hardal unu ve ısırganotu dalı.
Zencefil
ve acı biber kaynama suyu ile kompresler, nane yağı ile friksiyonlar, acı
hardal unu ile lapa kompresleri yapılır. Taze ısırganotu dalı hasta bölgelere
sürülür(kamçılanır). Ayrıntılı bilgiler, kitabın ‘şifalı bitkiler’ bölümünde
verilmiştir.
Kas ve
Kemik Hastalıkları Belirtileri
Romatizma
ve eklem iltihabı (Artrit)
Bu
bölümde, romatizmanın ve eklem iltihabının çeşitleriyle ilgilenmeyeceğiz.
Bedenin bir bütün olarak tedavi edildiği yöntemler açısından, bu çeşitler
arasındaki farklılıkların bir önem taşıyıp taşımadıkları tartışılabilir. Ama en
önemlisi, genel ve kişisel nedenlerin ve kalıtımsal yapı etkisinin hastalığa
katkısı hakkında araştırma yapılması ve gerçeğe yakın bir sonuca
varılabilmesidir. Çünkü bu hastalıklar, belki yanlış beslenme, yanlış yaşam
biçimi veya başka etkenlerin oluşturduğu baskıyla bedenin başa çıkamamasından
kaynaklanırlar. Uygulanacak tedavinin amacı da, bedene eski sağlığını ve
canlılığını yeniden kazandırarak, bedenin bu belirtilerle başa çıkabilmesini
sağlamak olmalıdır; yoksa, belirtileri tedavi ederek sağlık ve canlılık
kazandırmaya çalışmak değil!
Bu
hastalıkların anlaşılabilmesinde, sürtüşme etkisinin çok önemli payı vardır.
Eklem iltihabında, eklemlerde oluşan değişimler, kemiklerin birbirlerine
sürtünmelerine, yani güçlü bir sürtünmeye yol açar. Bu fiziksel değişimlerden
önce, genellikle bedensel değişimleri başlatan, başka tür bir sürtünmeler
dönemi yaşanır. Bu dönemi başlatan neden, bazı bedensel çalışmalar olabilir. Örneğin,
yıllardır omzunda saman balyası taşımış olan çiftçinin omuz ekleminde
osteoartrit oluşur. Veya, eklemleri birbirlerine doğru çeken kas gerginlikleri
bu tür bir hastalığa yol açabilir. Sözlük, sürtünme-sürtüşme kavramını şöyle
açıklar: “Birbirine değen iki yüzeyden birinin, öbürünün bağıntılı hareketine
karşı gösterdiği direnç...” Uyuşmazlık, anlaşmazlık! Romatizma ve artrit
hastalıklarının kaynakları gözlemlendiğinde, yukarıdaki bu sözlük tanımı, tüm
etki alanlarına açıklık kazandırıyor; bu iki yüzey ister kemik olsun, ister
insan veya değişik duygular ve inançlar olsun, hiç fark etmez.
Uyuşmazlıklar
ve onlardan kaynaklanan sürtüşmeler değişik belirtiler verebilirler, ama onlar
öncelikle içsel deneyimlerdir. Bazıları için, karşıt düşünceli olmak bir dünya
görüşüdür. Bu görüş aslında, sebebi her ne olursa olsun, kişinin kendisiyle
barışık olmayışının ve kendi içinde süregelen bir savaşın belirtisidir ve bu
savaşın kökleri genellikle ruhsal boyutun derinliklerine kadar uzanır.
Eğer
hastalığın tedavisi için bedende uygun bir ortam oluşturmaya çalışıyorsak,
beslenme ve şifalı bitki seçimine verdiğimiz önemi, duygusal ve ruhsal dengenin
sağlanabilmesine de verebilmeliyiz. Eğer kişi dar görüşlü ve hep savunma
durumunda ise, karşısındakini kırabilecek açık yürekliliğe ve cesarete sahip
değilse, romatizmal hastalıkların oluşumu kolaylaşır. Ama eğer, duygusal
sürtüşmeyi yumuşatan, insan ilişkilerinin oluşumunu kolaylaştıran, prensiplerin
ve duyguların paylaşımını mümkün kılan bir içsel yumuşama süreci başlatılabilecek
olursa, işte ancak o zaman, şifalı bitkilerin de destekleyebileceği, bedenin
kendini iyileştirme mucizesinin yolu açılmış olur.
Romatizma
ve eklem iltihaplarının nedenlerinden biri de, ilgili dokularda metabolizma
atıklarının ve zehirli maddelerin birikimidir. Ayrıca bu hastalıkların
oluşmasında önemli bir etken de, ölçüsüzce yiyip içme alışkanlığı veya
besleyici değeri çok az olan, kimyasal maddelerle zehirlenmiş ürünler olabilir.
Bedende ekşime tepkileri oluşturan bu tür besin maddeleri genellikle tespit
edilebilir. Sindirim problemlerine veya alerjik tepkilere yol açan besin
maddeleri de aynı kapsamdadır. Kimyasal katkılı besinlerin yerine, elden
geldiğince taze ve işlenmemiş ürünler tercih edilmelidir.
Mide
yanması veya şişkinlik gibi alerjik tepkiler, genellikle buğday ürünlerindeki
yapışkan proteinden veya süt ve süt ürünlerinden kaynaklanabileceği için, bu
ürünlerden kaçınılmalıdır. Ekşime tepkileri ayrıca kırmızı et, süt ürünleri ve
yumurtadan; sirke veya turşulardan; rafine edilmiş karbonhidratlardan, rafine
edilmiş şekerden ve baharat türlerinden kaynaklanabilir. Son olarak kahve, çay
ve alkol gibi keyif verici maddelerin kullanımında dikkatli olunmalıdır. Şeker,
tuz ve kara üzüm, zehirli maddelerin birikimine yardımcı oldukları ve beden
temizliğini zorlaştırdıkları için kullanılmamalıdır.
Bunların
yerine bolca meyve (içerdikleri limon asidine rağmen, metabolizma üzerinde
alkalik etkisi olan turunçgiller de dahil olmak üzere), yeşil yapraklı ve köklü
olanlar tercih edilmek üzere taze sebze ve bedenin yıkanabilmesi için günde en
az 1,5 litre sıvı içilmelidir. Sıvı olarak kaynak suyu, içine biraz elma
sirkesi veya elma suyu eklenmiş olarak veya doğrudan içilebilir. Günlük vitamin
dozu olarak da en azından 5oo miligram C Vitamini alınmalıdır. Balık eti ve
beyaz et yenebilir.
Bedeni
genel anlamda güçlendiren başka uygulamalarla birlikte kullanılan uygun şifalı
bitkiler, romatizmal ve iltihabik gelişmelerin kaynaklarını büyük ölçüde
kurutabilirler. Böyle bir tedavi yöntemi uzun süreli olmak zorundadır, çünkü
bir süredir gelişmekte olan organik yozlaşmanın(dejenerasyon) 3-4 hafta içinde
düzelmesi beklenemez. Ama doğru tedavi yöntemi uygulandığında belirtiler,
ağrılar veya sertlikler henüz yok olmadan, günün birinde, “bugün kendimi çok
iyi hissediyorum!” diyebilirsiniz.
Genel
anlamda zorunlu olan, beden temizliğinin yanı sıra hasta, başka bir benzeri
olmayan kendine özgü bir kişi olarak görülmeli ve özel ihtiyaçları
araştırılmalıdır. Sindirim sisteminin desteklenmesi gerekir mi? Böbrekler iyi
çalışıyor mu? Acaba fazlaca stres yaşanıyor mu? Endokrin salgı sistemi acaba
uyumlu çalışıyor mu? Beslenme durumu acaba ne haldedir?
Romatizma
ve eklem iltihabı hastalıklarında, tüm hastalıklarda olduğundan daha da
öncelikle, insanın bir bütün olarak tedavi edilmesi kesinlikle gereklidir; aksi
halde iyileşme şansı azalır veya etki kısa süreli olur. Ama hasta kişi, başka
bir benzeri olmayan bir canlı olarak görüldüğünde, şaşırtıcı iyileşmeler
gerçekleşebilir.
Bu
ayrıntılı açıklamaların sonunda, romatizma ve eklem iltihabı hastalıklarına
karşı kullanılabilecek şu temel bitki karışımını tavsiye edebilirim:
Acıyonca(suyoncası) 2 ölçü, keçisakalı(ergeçsakalı) 1 ölçü, civanperçemi 1
ölçü, kurtpençesi kökü(yılankökü) 1 ölçü, kereviz tohumu 1 ölçü, ısırganotu 1
ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım tatlı
kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 10 dakika
demlendikten sonra süzülür. Uzun bir süre boyunca, günde 3 bardak taze
demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. İçilen her
bardak çaya, yarım veya bir tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenmesi tavsiye edilir.
Bu bitki
karışımı, yapılabilecek pek çok seçimden yalnızca biridir. Bu bölümde adı geçen
öteki bitkiler arasından da bir başka karışım, ihtiyaçlara göre
oluşturulabilir.
Eğer
ağrılar yüzünden uyku problemi çekiliyorsa, ayrıca uyku getirici bir karışım da
hazırlanabilir, çünkü dinlendirici bir uyku sağlık açısından en önde gelen
garantidir. Aşağıdaki gibi, ağrıları yatıştırıcı ve uyku getirici bir karışım
çok yararlı olacaktır: Kediotu kökü, sarı kantaron, civanperçemi, mayıs
papatyası, ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu
bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı
olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Yatmadan yarım saat önce demlenen
sıcak çay biraz balla tatlandırılarak içilir. Bitki dozajı bir misli
arttırılabilir, hiçbir sakıncası yoktur.
Ayrıca,
ağrıları ve iltihaplanmayı yatıştırmak, hasta bölgenin kan dolaşımını
arttırarak zararlı maddelerin dışkılanmasını hızlandırmak için, dıştan
uygulanacak tedavi yöntemleri de devreye sokulmalıdır. Böyle bir tedavi yalnız
başına uygulandığında önemli değişiklikler beklenmemelidir, ama böylece genel
durum desteklenmiş ve ağrılar azaltılmış olur. Güçlü bir ısıtıcı ve uyarıcı
friksiyon sıvısı, acı biber (paprika) ve gliserinin eşit oranda
karıştırılmasıyla elde edilebilir. Ama dikkat! Açık yaralara ve duyarlı bölge
olan yüze sürülmemelidir! Kas veya sinir ağrılarına karşı kullanılabilecek en etkili
friksiyon ilaçlarından biri de kantaron yağıdır. Kantaron yağının hazırlanışına
kitabın ‘şifalı bitkiler’ bölümünde değinilmektedir. Romatizma ağrılarından
etkilenen organlara, sinir ve siyatik ağrılarına ve hafif yanıklara
kullanılabilir bu kan kırmızısı bitki yağı. Lavanta, nane, kekik ve biberiye
yağları da aynı amaçla kullanılabilir; friksiyon için, 2-3 ml bitki yağı, biraz
badem yağı, zeytinyağı veya ayçiçek yağına karıştırılır.
Ağrıların
ve şişliklerin tedavisinde bir başka etkili uygulama da, soğuk ve sıcak
kompreslerin değişimli olarak yapılmasıdır.
Bağdoku
iltihapları
Romatizma
ve eklem iltihabına karşı uygulanan yöntemler bu konuda da geçerlidir.
Kramplar
Herhalde
geçmişte hepimizin herhangi bir organına kramp girmiştir. Gerçi ağrılı bir durumdur
ama genellikle önemli değildir. Ama kramplar sık sık yineleniyorsa, tedavi
edilmelidir ve bu tedavi yalnızca hastalığın belirtisi olan krampları
geçiştirmeyi değil, kan dolaşımını güçlendirmeyi hedef almalıdır, çünkü
kramplar dokudaki oksijen yetersizliğinin bir habercisidir.
Uzun
süreli bir tedavide, şifalı bitkiler sayesinde bu sıkıntıdan kurtulmak
mümkündür. Gilaburu ağaç kabuğu 6 ölçü, alıç 2 ölçü, zencefil 1 ölçü, anason 1
ölçü, mayıs papatyası 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, nane 1 ölçü, olarak bitkiler çok
ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki,
orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10
dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, aç
karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.
Mukoza
kesecik iltihabı (Bursitis)
Diz
ve dirsek eklemlerinde, kirişler arasında, kemiklerin yüzeyinde, ya da
birbirleri üzerinde olan kasların arasında sıvı dolu kesecikler, organların
kendi aralarında hızla hareket etmelerini sağlar. Bu kesecikler
iltihaplanabilir. Dizde oluşan iltihaplar, ‘temizlikçi kadın dizi’ olarak
tanımlanır, iltihap dirsekte oluştuğunda ise ‘tenisçi dirseği’ denir. Bu
problemler sert darbelerin, kazaların veya zamanla gelişen değişimlerin
sonucunda ortaya çıkar. Eğer hastalık zamanla gelişen bir özelliğe sahipse,
‘romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde tavsiye edilen yöntemlerle tedavi
edilmelidir. Problem eğer aniden ortaya çıktıysa, dıştan bir kompres, örneğin
İsveç Şurubu kompresi veya kan dolaşımını uyarıcı friksiyonlar yapılmalıdır.
Uygulanacak olan yöntemler iltihabı ve ağrıyı azaltacaktır. Eğer şikayetler
yine de devam ediyorsa, içten uygulanacak bir tedavi yöntemine başvurulmalıdır.
Kompresler, friksiyonlar ve içten uygulanacak olan tedavilerle ilgili
ayrıntılar, aynen ‘romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde de dile
getirilmiştir.
Lumbago
(Bel ağrısı)
Pek çok
hastalığın belirtisi olabilir. Genelde kas kökenlidir, ama ani hareketlere,
yorgunluğa, üşütmeye ve romatizmal hastalıklara bağlı olabilir. Omurgada
doğumsal oluşum kusurları, omurlar arası disk fıtıkları, böbrek hastalıkları,
cinsel organ hastalıkları veya omurgaya ağır yük bindirmekten de
kaynaklanabilir. Ağrıların gerçek nedeni teşhis edilmeli ve uygun bir tedavi
uygulanmalıdır. Duruma göre bu tedavi şifalı bitkilerle yapılabilir veya bir
kemik hastalıkları uzmanı (osteopat) veya bir uzman cerrah tarafından tedavi
edilebilir. Romatizma için önerilen, ısıtıcı ve kan dolaşımını uyarıcı
friksiyon ilaçları da bu durumda çok yararlı olabilir. Ayrıca sıcak kompresler
de uygulanabilir. Bir atkuyruğu tam banyosu mutlaka denenmelidir; çok
rahatlatıcı olabilir!
Siyatik
ağrısı (Siyatalji)
Siyatik
sinir kökleri üzerinde oluşan baskılardan kaynaklanan, ağrılı bir nevraljik
hastalıktır. Çok şiddetli olabilen ağrılar, kaba etlerden kalçanın ve uyluğun
arka bölgesine, bacağın arka dış yanına ya da ayak tabanına yayılır. Siyatik
sinirinin gerilip ağrının daha da artmasını önlemek için hasta, dizlerini ve
kalçalarını bükerek durur. Siyatik siniri, bedenimizdeki en uzun sinirdir;
kalçaların arka bölgesinden ayak tabanına kadar uzanır. Siyatik kavramı,
kalçalardan baldırlara vuran ağrıların tümü için kullanılır ama, gerçek
nedenleri çok değişik olabilir. Ama genelde, omurlar arası diskin fıtıklaşması
sonucu veya kalça kemiğindeki bir bozukluk yüzünden, siyatik siniri üzerinde
baskı oluşmasından kaynaklanır. Bu durumlarda, hastalığın uzman doktorlarca
tedavi edilmesi gerekecektir. Nevraljilerde, yani sinir ağrılarında, sinir
sistemini güçlendirici ve yatıştırıcı(sinir sistemi bölümüne bakın) ilaçlar
yardımcı olabilir. Bu ağrıların oluşmasında, alt karın bölgesindeki
birikimlerin de ağırlıklı rolü olabilir. Bağırsaklarda tıkanıklık veya kronik
kabızlık oluşmamasına ve böbreklerin düzenli çalışmasına büyük önem verilmelidir.
‘Romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde tavsiye edilen tedavi yöntemleri,
siyatik ağrıları için de geçerlidir. Bele ve bacaklara yapılan masajlar da çok
rahatlatıcıdır.
Burkulmalar
(Distorsiyon)
Kazalar
sonucunda, bir eklemin kapsül ya da bağ yapısında ortaya çıkan ağrılı
şişliklerdir. Kan dolaşımını uyarıcı bitkilerin katkısıyla hazırlanan tam veya
yarım banyolar veya el ve ayak banyoları, bölgenin kan dolaşımını hızlandırarak
iyileşmeyi çabuklaştırır. Bu banyolarda kullanılabilecek bitkilerin en etkilisi
kekiktir. Bir ayak banyosu veya tam banyo için, 30-60g kuru kekik, yarım veya
bir litre kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15-20 dakika demlendikten
sonra, kapakta biriken sıvı da eklenerek süzülür ve sıcak banyo suyuna eklenir.
Banyo süresi 15-20 dakikadır.
Ama en
kesin ve en kısa süreli tedavi yöntemi, burkulan eklemin üstüne bir İsveç
Şurubu kompresi yapılmasıdır. Büyükçe bir pamuk şurupla ıslatılıp hafifçe
sıkılır ve doğrudan burkulan eklemin üstüne çepeçevre yatırılır, pamuğun üstü
bir naylon parçasıyla örtüldükten sonra, bandajla sıkıca sarılır veya burkulan
diz veya dirsek eklemi ise, kompresin üstüne esnek bir dizlik veya dirseklik
çekilir. Kompres saat başı tazelenir ve gece boyunca etkilemeye bırakılır.
Genelde ertesi sabah şiş iner ve el veya ayak rahatlıkla kullanılabilir. Ancak,
şurup kompresi bazı duyarlı derilerde kaşıntılara ve kızarıklıklara yol
açabileceği için, burkulan bölge önceden aynısafa merhemi ile veya yağlı bir
bitkisel merhemle ovalanmalıdır.
-Karakafesotu
kök veya yapraklarının kaynama suyu ile yapılan sıcak kompresler etkilidir.
-Aynısafa
çayı ile yapılan sıcak kompresler de etkilidir.
-Mercanköşk
yağı veya merhemi ile yapılan friksiyonlar veya kompresler rahatlatıcıdır.
-Kantaron yağı ile yapılan friksiyonlar ağrıları dindirir ve
iyileşmeyi hızlandırır.
Romatizmal Ateş
Akut
romatizmal ateşin önemi nedir?
Akut
romatizmal ateş (ARA), 5-30 yaş grubunda en sık görülen kalp hastalığı
nedenidir. 45 yaş altında kardiyak(kalp) nedenlere bağlı ölümlerde romatizmal
kalp hastalığı en sık görülen nedendir. Bütün yaşlarda kalp hastalıklarının
%25-40 nedeni romatizmal kalp hastalığıdır. Her yıl 10-20 milyon yeni olgunun
görüldüğü tahmin edilmektedir. Hastalığın morbiditesi ve oluşturduğu sekeller
mortalitesinden daha da önemlidir.
2- Akut
romatizmal ateşin ülkemizde görülme sıklığı nedir?
"Türkiye
Romatizmal Ateş Çalışma Grubu"nun 14 merkezden aldığı 2000 yılı verilerine
göre pediyatri polikliniklerine başvuran hastalarda ARA sıklığı 10.8/10.000,
çocuk kardiyoloji polikliniklerine başvuran hastalar arasındaki sıklık ise %1.9
bulunmuştur. Ankara bölgesinde yapılan bir araştırmaya göre (1995) son 20 yılda
ARA görülme sıklığı 9-10 kat azalma saptanmıştır.
3-
Romatizmal ateş görülmesinde genetik eğilim var mı ?
Ailede
ARA varsa daha mı titiz davranılmalı. Romatizmal ateş nedenleri arasında bir
genetik ön yatkınlığın olduğu uzun yıllardan beri bilinmekle birlikte mekanizma
tam olarak anlaşılamamıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalar farklı bölgelerde
değişik genetik yapıların ARA ve özellikle romatizmal kalp hastalığına
duyarlılık bulgusu olarak hastalarda sık bulunduğunu göstermiştir. Ailede ARA
varsa kesinlikle daha titiz davranmalıdır. Aile öyküsü hastalığa karşı
duyarlılığı artırmaktadır. Kuşkulu ailelerde her ÜSYE'de kesinlikle boğaz
kültürü yapılmalı ve anti-streptokoksik tedavi uygulanmalıdır.
4- ARA
hangi yaşlarda görülür? Altı aylık bebeklerde de olabilir mi?
ARA'nın
ilk atağı 5-15 yaş arasında görülür. En sık sekiz yaşındaki çocuklarda görülür.
Beş yaş altında ender görülür. Hastalığın çok yaygın olduğu 1940-1960 yılları
arasında Amerika'da yapılan çalışmalarda iki yaş altında %0.7, beş yaş altında
%8.4 oranında görülmüştür. Beş yaş altında çocukların streptokok ile karşılaşma
riskleri düşüktür. Streptokoksik ÜSYE geçirmenin serolojik bulgusu olan ASO
titrasyonu iki yaş altındaki çocuklarda çok düşük iken, 6-14 yaş arasında
normalin üst sınırında ve hatta normalin üstünde bulunmuştur.
5- ÜSYE
olgularına Penisilin verelim mi?
Eğer
boğaz kültüründe beta hemolitik streptokok üremişse penisilinle tedavi edilmesi
uygundur. Önerilen tedavi paranteral uzun etkili penisilin (Benzatin Penisilin
G) ya da oral penisilin (fenoksimetil penisilin); penisilin alerjisi varsa
eritromisindir.
6-
ARA’dan korunmak için önerileriniz nelerdir?
Romatizmal
ateş tekrarlayan bir hastalık olduğu için hastalık geçirildikten sonra korunmak
çok önemlidir. Hastalığı geçiren bir çocuğun tekrar geçirmesi önlenmelidir.
Korunma tedavisinin kesilebilmesi için son beş yılda hastalığın tekrarlamamış
olması gerekir.
7- Kardit
tedavisinde salisilat kullanılabilir mi?
Kardit
tedavisinde bazı kaynaklar kalp yetmezliği ya da kardiyomegali olmayan
olgularda salisilat tedavisini önermekle birlikte Türk Pediatrik Kardiyoloji
Derneği Romatizmal Ateş Çalışma Grubu üyeleri kardit tanısı kesin olan tüm
hastalarda prednizolon tedavisini önermektedir. Karditli hastalar kesinlikle
yatak istirahatine alınır. Kalp yetmezliği varsa digital, diüretik ve ACE
inhibitörleri verilir. Rebound'u önlemek için steroid kesilirken salisilat
başlanmalıdır.
ROMATİZMA Alabalık yağı Ardıç tohumu Aspir Biberiye yağı
Defne yağı Eğir kökü Hardal tohumu Isırganotu
Karanfil
yağı Kekik yağı Lavanta Mısır püskülü Pelesenk yağı Sandalos Terebentin
: Sarkidoz
Sarkidoz (Morbus Boeck) iltihaplı bir hastalık
olur genelikle Akçiğerde görülsede nadirende deri, gözler, kemikler, lenf
bezeleri, dalak, kalp, karaciğer, pakreas ce sinir sistemindede görülebilir.
Hastaların yarısında herhangi bir rahatsızlık görülmezken diğer yarısında
ağrılı rahatsızlıklar görülebilir. Ocak şekilinde granül adı verilen yuvarlak
veya başka şeklide doku düğümlerinden oluşur. Hastalığın sebebi
bilinmemektedir, araştırmacılar hastalığın genetik veya çevre faktörleri
nedeniyle olabilieceğini ileri süremktedirler. Son yapılan araştırmalarda genin
bozulmasının sarkidoza sebep olduğu idea edilmektedir. Ama genetik yapıyı bozsa
bozsa henüz keşfedilmem,iş bir virüs veya virüsler sebep olabilir.
Sarkidoz normal olarak 15—60 yaşları arasında görülürsede nadiren yaşılarda vede daha küçüklerdede görülebilir. Sarkidoz en çok isveç , izlanda ve ABD’de ise zenciler arasında dahaço görülmektedir. Almanyada yılda ortalama 8—10 000 kişide sarkidoz hastalığı ortaya çıkmakta ve sürekli yaygınlaşmaktadır. Sarkidoz hastalığı genelikle kadınlarda daha çok görülmektedir.
Sarkidozun nedeni pek anlaşılamamıştır ve sebepleri konusunda araştırmalar sürmektedir. Hastaların çoğunda akçiğer rahatsızlığı görülür. Alınan nefesle birlikte akçüğere yerleşen zararlı maddeler tahribatta önemli rol oynarsada. Asıl bakteri, virüs ve mantarları yaptığı tahribatlara kimyasal ilaçlar ve kimyasal maddeler, ve tozlarında katkısı ile dahada komplaks bir durum ortaya çıkar. Genetik değişimlerinde sarkidozun yayılmasında önemli rol oynadığı 6 nolu kromosomdaki değişimlerin sarkidoza yakalanmayı kolaylaştırdığı tesbitedilmiştir. Genetik bozulmalar bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır.
Sarkidozun devreleri.
Sarkidoz akut ve kronik olmak üzere iki devrede görülür.
Akut Sarkidoz genelikle yüksek ateşle birlikte görülür. Hastalık belirtileri hangi organda görülürse o organa göre belirir. Sarkidozun Löfgren sendromu diye bilinen türünde ise üç özellik bir arada bulunur. Bu özelikler düğümgülü (erythema nodosum), artist (eklem iltihapalanması ) ve lenf şişmesi gibi rahatsızlıklar aynı anada görülürse buna özel sarkidoz (löfgren-sendrom) denir.
Kronik Sarkidoz
Kronik ya hiç fakedilmeden ortaya çıkar veya yavaş yavaş sinsice gelişir. Fakat geenlikle herhangi bir rahatsızlığa sebep olmadan hastalık yayılır ve hastalığın teşhisi röntgenle teşhisedilir.Hastalık genelikle göğüs kafesindki lenf bezelerinde görülür. Bunun hariçinde hastalığın başka önemli faktörleri şunlardır.
Genel Halsizlik
Hafif Ateşlenme
Zayıflama
Nefes darlığı
Artirit (Eklem iltihaplanması ) ve ayak bileğinde ağrı
Deride morumsukızarıklık ağrılı lekeler, genelikle klaçada
Gözün iris tabakasında iltihaplanma
Hastaların yarısında bu rahatsızlıklar görülürken yarısısnda görülmez bu nedenlede hastalığı teşhis zamanında yapılamadığından çok geç kalınabilir.
Sarkidozun Teşhisi:
Sarkidozu akçiğerlerdeki ve lenf bezelerindeki tipik değişimler röntgenle veya bilgisayarlı tomografi ile teşhis konur. Kesin teşhis ise mikroskopik inceleme ile mümkündür. Akçiğer sıvısı alınır ve analizi yapılır. Lenf bezelerinden, akçğer dokusunda, karaçiğerde, deride ve diğer organlarda görülen değişimler doku alınarak analizi yapılır ve teşhisi yapılır. Sarkidoz hastalarının % 60’ının kanında angiotensin Convertin anziminde (ACE) yükselme olur.
Sarkidozu Tedavi:
Sarkidozun tedavisi mutlaka yapılmalırır ve hastalık akut iken teşhis konursa genelikle problemsiz % 60 oranında iyileşmektedir. Kimyasal ilaçala tedavinin yanında Gökçek İksiride birlikte kulanılırsa dokularda biriken curuf yokeder. Curufa yerleşen bakteri, virüs ve mantarlar ortada kalır ve bağışıklık sistemide bu mikropları yokeder. Tedavi zamanıda yapılmazsa akçiğerde yara izine sebep olur.
Gökçek Iksiri ile Tedavi mümkündür. Fakat asla peynir yememeli, çünkü iltihaplanmaya sebep olur, siyah çay içmemeli, çünkü bağırsakaları kurutur ve vitaminler, minerller ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler, et ve et mamülerine 5-6 ay alınmaması gerekir, çünkü asidoza sebep olur. Buda birçok hastalığın sebebidir. Gökçek İksiri vücudu curuflar dan artır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Gökçek Tonik bağırsak, idrar yolları, solunum yolları ve ağız florasını düzenler patalojik bakteri, virüs ve mantarları yokeder vede bağışıklık sistemini güçlendirir.
Sarkidoz Hastalığını
Sarkidoz Hastalığını bilmem ama bendede koltuk altı bezeleri aşırı şekilde şişmişti ve korkumdan doktora yıllarca gitmedim. Önce Tahitian Noni, Aloe Vera ve sonrada Çörek otu yağını kulandım faydaları oldu ama kesin
Sarkidoz normal olarak 15—60 yaşları arasında görülürsede nadiren yaşılarda vede daha küçüklerdede görülebilir. Sarkidoz en çok isveç , izlanda ve ABD’de ise zenciler arasında dahaço görülmektedir. Almanyada yılda ortalama 8—10 000 kişide sarkidoz hastalığı ortaya çıkmakta ve sürekli yaygınlaşmaktadır. Sarkidoz hastalığı genelikle kadınlarda daha çok görülmektedir.
Sarkidozun nedeni pek anlaşılamamıştır ve sebepleri konusunda araştırmalar sürmektedir. Hastaların çoğunda akçiğer rahatsızlığı görülür. Alınan nefesle birlikte akçüğere yerleşen zararlı maddeler tahribatta önemli rol oynarsada. Asıl bakteri, virüs ve mantarları yaptığı tahribatlara kimyasal ilaçlar ve kimyasal maddeler, ve tozlarında katkısı ile dahada komplaks bir durum ortaya çıkar. Genetik değişimlerinde sarkidozun yayılmasında önemli rol oynadığı 6 nolu kromosomdaki değişimlerin sarkidoza yakalanmayı kolaylaştırdığı tesbitedilmiştir. Genetik bozulmalar bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır.
Sarkidozun devreleri.
Sarkidoz akut ve kronik olmak üzere iki devrede görülür.
Akut Sarkidoz genelikle yüksek ateşle birlikte görülür. Hastalık belirtileri hangi organda görülürse o organa göre belirir. Sarkidozun Löfgren sendromu diye bilinen türünde ise üç özellik bir arada bulunur. Bu özelikler düğümgülü (erythema nodosum), artist (eklem iltihapalanması ) ve lenf şişmesi gibi rahatsızlıklar aynı anada görülürse buna özel sarkidoz (löfgren-sendrom) denir.
Kronik Sarkidoz
Kronik ya hiç fakedilmeden ortaya çıkar veya yavaş yavaş sinsice gelişir. Fakat geenlikle herhangi bir rahatsızlığa sebep olmadan hastalık yayılır ve hastalığın teşhisi röntgenle teşhisedilir.Hastalık genelikle göğüs kafesindki lenf bezelerinde görülür. Bunun hariçinde hastalığın başka önemli faktörleri şunlardır.
Genel Halsizlik
Hafif Ateşlenme
Zayıflama
Nefes darlığı
Artirit (Eklem iltihaplanması ) ve ayak bileğinde ağrı
Deride morumsukızarıklık ağrılı lekeler, genelikle klaçada
Gözün iris tabakasında iltihaplanma
Hastaların yarısında bu rahatsızlıklar görülürken yarısısnda görülmez bu nedenlede hastalığı teşhis zamanında yapılamadığından çok geç kalınabilir.
Sarkidozun Teşhisi:
Sarkidozu akçiğerlerdeki ve lenf bezelerindeki tipik değişimler röntgenle veya bilgisayarlı tomografi ile teşhis konur. Kesin teşhis ise mikroskopik inceleme ile mümkündür. Akçiğer sıvısı alınır ve analizi yapılır. Lenf bezelerinden, akçğer dokusunda, karaçiğerde, deride ve diğer organlarda görülen değişimler doku alınarak analizi yapılır ve teşhisi yapılır. Sarkidoz hastalarının % 60’ının kanında angiotensin Convertin anziminde (ACE) yükselme olur.
Sarkidozu Tedavi:
Sarkidozun tedavisi mutlaka yapılmalırır ve hastalık akut iken teşhis konursa genelikle problemsiz % 60 oranında iyileşmektedir. Kimyasal ilaçala tedavinin yanında Gökçek İksiride birlikte kulanılırsa dokularda biriken curuf yokeder. Curufa yerleşen bakteri, virüs ve mantarlar ortada kalır ve bağışıklık sistemide bu mikropları yokeder. Tedavi zamanıda yapılmazsa akçiğerde yara izine sebep olur.
Gökçek Iksiri ile Tedavi mümkündür. Fakat asla peynir yememeli, çünkü iltihaplanmaya sebep olur, siyah çay içmemeli, çünkü bağırsakaları kurutur ve vitaminler, minerller ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler, et ve et mamülerine 5-6 ay alınmaması gerekir, çünkü asidoza sebep olur. Buda birçok hastalığın sebebidir. Gökçek İksiri vücudu curuflar dan artır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Gökçek Tonik bağırsak, idrar yolları, solunum yolları ve ağız florasını düzenler patalojik bakteri, virüs ve mantarları yokeder vede bağışıklık sistemini güçlendirir.
Sarkidoz Hastalığını
Sarkidoz Hastalığını bilmem ama bendede koltuk altı bezeleri aşırı şekilde şişmişti ve korkumdan doktora yıllarca gitmedim. Önce Tahitian Noni, Aloe Vera ve sonrada Çörek otu yağını kulandım faydaları oldu ama kesin
ROMATİZMA Alabalık yağı Ardıç tohumu
Aspir Biberiye yağı Defne yağı Eğir kökü Hardal tohumu Isırganotu
Karanfil yağı Kekik yağı
Lavanta Mısır püskülü Pelesenk yağı Sandalos Terebentin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder