27 Şubat 2018 Salı

BAŞ AĞRISI VE MİGREN -ALZHEİMER HASTALIĞI NEDİR?




BAŞAĞRILARI
Prof.Dr. Okay VURAL
Başağrısı toplumun büyük kesiminde görülebilen ve insanların büyük çoğunluğunun hayatlarının değişik dönemlerinde karşılaştığı ve çare aradığı bir problemdir.Başağrılı insanları en çok endişelendiren bu ağrıya sebep olabilecek faktörler özellikle beyin tümörü korkusudur. Başağrılı insanlar sıklıkla beynimde bir tümör mü var korkusuna kapılırlar.Ancak başağrısı nadiren ciddi bir hastalığın özellikle beyin tümörünün haberci belirtisi olarak ortaya çıkar.Başağrısında doktorun en önemli hedefi başağrısına sebep olan ciddi bir hastalık varsa öncelikle onu belirlemek ve tedavi etmektir,Başağrısı çoğu kez kafada ve çevresinde bulunan(boyun gibi) kasların gerilmesine veya bazı hafif hastalıklara bağlıdır.Başağrısının toplumda sık görülen önemli bir sebebide Migrendir.



BAŞAĞRILARI
 Migren
 Gerilim tip başağrısı
-Arada bir gelen
-Kronik
 Küme Başağrısı
 Travma sonrası başağrısı
 Diğer iyi huylu başağrıları
Eksersize bağlı
İlaçlara bağlı
Yiyecek ve alkole bağlı
 Yapısal sebeplere bağlı başağrıları
-Beyin tümörleri
-Hidrosefali
-Boyundun gelen ağrılar
-Sinüzit
-Temporal arterit
-Beyin damar hastalıkları
-Beyin kanamaları
-Menenjit
-Yüz ve diş ağrıları
-Tansiyon yüksekliği
-Beyin damarlarındaki yapısal bozukluklar
BEYİN TÜMÖRLERİ
Başağrısı beyin tümörlerinde sık görülen bir belirtidir.Ancak başağrılı hastalarda beyin tümörü görülmesi nadirdir.Büyüme gösteren kitlelerde ağrı daha çok görülür.Ayrıca beyin tümörlü hastalarda başağrısı yalnız olmaz.Çoğu kez epilepsi veya başka belirti ve muayene bulguları vardır.
BEYİN DAMAR HASTALIKLARI,BEYİN KANAMALARI,MENENJİT
Bu hastalıklarda şiddetli başağrısına yol açar.Ancak bu hastalıklardada başağrısı ile birlikte olan başka belirtler olduğu gibi muayenede de bazı bulgular saptanır.Özellikle akut şiddetli başağrısı olarak bilinen kişinin hayatında ilk kez olan veya kişi tarafından hayatımın en kötü başağrısı olarak tanımlanan ve bir kaç saat veya 1-2 günden beri mevcut olan şiddetli ağrılar önemli olabilir.Böyle durumlarda mutlaka doktora başvurmak uygun olur,
KÜME BAŞAĞRISI
Bazı özellikleri ile migrene benzer.Ancak farklı yönleri vardır.Ağrı daha kısa sürer.Daha çok göz etrafındadır.Ağrı sırasında Gözde yanma,kızarıklık sulanma olur.Burundan akıntı olabilir.Ağrılar daha çok peryotlar halinde gelir.Kriz dönemi bir kaç hafta sürer sonra geçer.Bir süre sonra yine tekrarlar.Genellikle aynı mevsimlerde tekrarlama eğilimi gösterir.Tedavisinde kullanılan bir çok ilaç vardır.
HİPERTANSİYON
Tansiyonun ani ve çok yükselmesi başağrısına sebep olablilir.Özellikle diastolik [küçük tansiyonn) belli bir seviyenin üstüne aniden çıkması başağrısına yol açabilir.Uzun zamandan beri olan tansiyon yüksekliği ve tansiyondaki orta veya hafif derecede yükselmeler çoğunlukla başağrısına sebep olmaz.
EKSERSİZLE OLAN BAŞAĞRILARI
Bazı insanlarda eksersiz sırasında başağrısı olabilir.Korkulacak bir durum değildir.Ancak bir insanın hayatında ilk kez eksersiz sırasında başağrısı olmuş ise doktora baş vurması iyi olur.Aynı şeyler cinsel ilişki sırasında olan başağrıları içinde geçerlidir.
GERİLİM TİP BAŞAĞRISI
Çoğunlukla psişik bazı sebeplerle olan bir başağrısıdır.Kafada uyuşma ,kafada sıkışma hissi ensede gerginlik gibi belirtiler olur.Sık görülen bir başağrısı tipidir.Bütün gün devam edebilir.Bulantı, kusma,ses ve ışıktan rahatsız olma özelliği değildir.Tedavisinde kullanılan bir çok ilaç vardır.
MİGREN
Başağrısı bir kısım insanda ise migren diye adlandırılan bir hastalığın bir parçası olarak görülür. Migren bir çok değişik belirtinin bir arada görüldüğü bir rahatsızlık olup bu belirtiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Bir belirtiler topluluğu şeklinde görülen migrende çoğu kez özellikleri olan bir baş ağrısı vardır.Kişiyi en fazla rahatsız eden bir özellik olduğu için migren çok şiddetli başağrısının diğer bir ismi olarak algılanmaktadır.Ancak başağrısı her zaman çok şiddetli olmayabileceği gibi nadiren de olsa başağrısı içermeyen migrenler olabilir. Seyrek görülen bazı migren tiplerinde ağrı değişik yerlerde örneğin gözlerde,göğüs bölgesinde veya karında olabilir.Migrenli kişileri şüphesiz en fazla rahatsız eden ve bazı kez günlük işlerini ve görevlerini aksatabilen veya tam engelleyen temel özellik baş ağrısıdır Bu bakımdan migren en basit şekilde tekrarlayıcı özellikli bir başağrısı olarak tanımlanabilir..Ancak migreni sadece bir baş ağrısı olarak algılamamak gerekir.Genellikle bir grup belirtiye eşlik eden bir durum olarak ortaya çıkar.Ancak başağrısı kişiyi ençok rahatsız eden özellik olduğu için genellikle migren ile şiddetli başağrısı özdeşleşmekte ve haklı olarak migren denince akla başağrısı gelmektedir.
MİGREN BAŞAĞRISININ ÖZELLİKLERİ

Migrenli kişilerin büyük çoğunluğunda baş ağrısı en azından atağın(krizin) başlangıcında başın bir tarafından başlar.Daha sonraları bir kısım hastada her iki tarafı tutar.Bu özelliği sebebi ile yarım baş ağrısı olarakta bilinir.Ancak yarım baş ağrısı kesin bir kaide değildir.Enseden veya alından başlayan veya iki taraflı başlayabilen migren başağrıları da vardır.Ağrı zonklayıcı niteliktedir.Alın veya şakakların küçük bir bölgesinden başlar.Zonklayıcıdır giderek şiddetlenir ve genişler kafa yarısını veya tamamını etkiler.Ağrının şiddeti ve süresi değişkendir.Çok şiddetli olabileceği gibi orta veya hafif şiddette olabilir. Ataklar birkaç saat ile 3 gün kadar arasında değişen sürelerde devam edebilir.
Beraberinde bulantı veya bulantı ile birlikte kusma,ışık ve gürültüden sesten rahatsız olma vardır.Bazı hastalarda ishal görülebilir.Normal ışık ve sesler çok rahatsız edici olabilir.Bu yüzden bir kısım hastalar karanlık ve sessiz bir odada yatmayı tercih ederler.1-2 saatte en şiddetli dönemine ulaşır.Daha sonra giderek hafifler.Ağrı esnasında sinirli sıkıntılı olan hastalar ağrının geçmesi ile rahatlar sakinleşir hatta bazı hastalarda sevinçli bir durum olabilir iştahları açılabilir.
MİGRENİN TİPLERİ VARMIDIR?
Değişik migren tipleri vardır.Haberci belirtili migren ve haberci belirtisiz migren en sık rastlanan tiplerdir.Haberci belirtisiz olan daha sık görülür.Haberci belirtili olanda(auralı migren)baş ağrısı öncesinde bazı belirtiler olur.Bunlar daha çok görme ile ilgilidir.Karanlık nokta,görme alanında zikzaklar veya parlayan ışıklar olabilir.Bazı migrenliler başağrısı öncesinde sanki bir tül perde oluştuğundan veya dış aleme buzlu cam arkasından bakar gibi bir duruma girdiklerini ifade ederler.Daha seyrek olarak vücudun bir tarafında uyuşma veya güçsüzlük bazende konuşma bozukluğu olur.Bu haberci belirtilerden sonra baş ağrısı başlar.Migren hastalarının büyük çoğunluğunda ise bu haberci belirtiler olmadan baş ağrısı ve diğer buna eşlik eden belirtiler başlar.Bu örnek migren haberci belirtisiz migren olarak adlandırılır(aurasız migren veya mutad migren).
MİGREN NEDİR? MİGREN SIRASINDA NELER OLMAKTADIR? SEBEBİ NEDİR?
Migren tehlikeli bir hastalık değildir.Kişiyi sakat bırakabilen veya ölüme yol açan bir hastalık hiç değildir.Gerçi tedavi edilmeyen ve dolayısiyle sık migren atağı geçiren kişilerde beynin küçük damarlarında tıkanmalar olabileceği ve bununda hastalarda bazı bozukluklara yol açabileceği bilinmektedir.Ancak bu çok seyrek bir durumdur.Migren baş ağrısının bir diğer ismide vasküler yani damarsal baş ağrısıdır.Vasküler terimi kan damarlarını ifade eder .Bu damarlar kalpten beyine kan taşıyan ana damarlar ile bunların dallarını kapsar.Beyne giden damarlarda önce bir daralma olur.Bu daralma döneminde haberci belirtiler olur.Bu daralmadan sonra damarlar genişler .Damarların duvarı gerilir ve bu sırada salınan bazı kimyasal maddeler sinirleri uyarır ve ağrı oluşur.Ancak günümüzde migreni başlatan faktörün kesin olarak ne olduğu bilinmemektedir.Sebep belli değildir.Bazı kimyasal maddelerin bu işte önemli rol aldığı kabul edilmektedir.Beyinde Nörotransmitter adı verilen uyarı iletiminde görevleri olan bir kısım kimyasal maddelerin azalması veya etkilerinin gücünde azalma başka kimyasal maddelerde(nörotransmterlerde) etki artımına sebep olabilir.Bu kimyasal maddeler arasındaki çok ince dengenin bozulması migrende önemli rol oynamaktadır.Ancak bu dengenin neden bozulduğu henüz bulunamamıştır.Bu kimyasal maddelerden özellikle serotonin isimli madde önemli olup damarlar üzerindeki etkide önemli görevi vardır.
MİGRENİ BAŞLATABİLEN FAKTÖRLER VARMIDIR?
Migren değişik kimyasal maddelerin açığa çıkması ve bir çok sistemin yer aldığı bir rahatsızlık olması özelliği ile bir çok faktör tarafından başlatılabilir.Ancak bir hastada etkili olan bazı faktörler diğer hastalarda başlatıcı olmayabilir.Hastalar bu gibi faktörlere durumlarına bağlı olarak değişken derecelerde hassasiyet gösterirler.Bu faktörlere cevap aynı hastada değişiklikler gösterebilir.Yani migreni başlatabilen bir faktör aynı kişide o kişinin o anki durumuna bağlı olarak migren ağrısını başlatırken yine aynı hastada başka zaman başlatmayabilir.Tetikleyici faktörlerin etkili olabilmesi için hastanın buna hazırlıklı olması gerekir.Bütün bu değişkenliklere rağmen herhangi bir hastada tetikleyici faktörlerin ortaya konması ve mümkün olduğunca bunlardan sakınılması önemlidir.Bu faktörler iyi kontrol edilirse tedavi dahada kolaylaşır.
Migreni tetikleyen, bir başka deyişle migrenin başlamasına sebep olabilen başlıca faktörler; stres,hormonal değişiklikler,diyet faktörleri,uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklardır
Stres ve duygular:Emosyonel olaylar migrenin başlamasında önemli role sahiptirler.Uzamış stres,bastırılmış veya içe atılmış düşmanlık duyguları ve bir çok duygusal ve kişisel faktörler bir çok migren hastasında önemlidir.Özellikle öfke ve üzüntü gibi duygular ifade edilmeleri veya dışa vurumları mümkün olmazsa birikerek bir migren atağını başlatabilirler.Stres önemli olmakla beraber bir kısım hastada stres geçtikten veya hafiflerken migrenin başladığını ifade ederler. Mesela tatilin ilk günü(tatil baş ağrısı) veya yoğun bir haftanın sonunda baş ağrısı başlayabilir.Bu durumun muhtemelen stres ortamında devamlı bir vazokonstriksiyon(damarlarda sıkışma ,daralma) olması ve bunu damar tonusunda bir gevşemenin izlemesi ilgili olduğu kabul edilmektedir. Damarların gevşemesi bir diğer deyişle genişlemesi sonucu başağrısı başlamaktadır. Netice olarak stres,depresyon,sıkıntı,öfke ve aynı zamanda ağır streslerden sonra rahatlama migren ağrılarını başlatabilir.
Hormonal değişikliler:Migrenli bayanların yaklaşık %70 inde ataklar adet döneminde sıklaşır ve şiddetleri artar.Bazı bayanlarda ise migren krizleri sadece adet dönemlerinde olur.Bir kısım bayan hastalarda özellikle menstruasyon sırasında olan ağrılarının daha şiddetli olduğunu ifade ederler.Bir çok bayan hastada özellikle gebeliğin ilk 3 ayında ağrı çekmez.Östrojen hormonu seviyelerindeki oynamaların tetikleyici faktör olabileceği kabul edilmektedir. Doğum kontrol haplarındaki veya menopoz için kullanılan hormonlardaki östrojen tetikleyici olabilir.Menopoza girmiş migrenli hastalarda mecbur olunmadıkça hormonal ilaçlardan kaçınılmalı kullanılacaksa östrojen mümkün olan en az seviyede tutulmalıdır.
Diyet faktörleri ve bazı ilaçlar:Yiyecek ve içeceklerde bulunan bazı maddeler damarlar üzerine direkt etki ederek onları genişletir ve böylece migreni başlatabilirken bir kısım maddelerde daha ziyade dolaylı yoldan etki ederek bazı refleks yollar ile ağrıyı başlatabilrler.Mesela alkol direkt etki ederken kafein ve nikotin gibi maddeler dolaylı yoldan etki etmektedirler.
Sıklıkla migren başlatabilen yiyecekler
Alkol
Eski peynirler
Nitrat ihtiva eden yiyecekler:
(Salam sucuk ve sosis gibi yiyecekler)
Kabuklu yiyecekler:
(ayçiçeği çekirdeği kabak çekirdeği susam gibi)
Çikolata
Kafeinli içecekler*
Nikotin*
Monosodyum glutamat içeren yiyecekler:
(Çin yemekleri gibi)
Dondurma
*Bunların aşırı alımından sonra beyin damarlarında tepkisel genişleme olabilir
Aşağıda verilen şekilde bir diyet listesine uymak migren ataklarından sakınmada faydalı olabilir.
Müsaade
edilenler
sakınılması gerekenler
içecekler
Dekafeine kahve,meyve suları,soda.
Kahve çay kola gibi kafeinli içecekler günde 2 fincanı geçmemelidir.
Çikolata,kakao,alkollü içecekler
Et cinsi
Donmuş veya taze her türlü et
İşlemden geçirilmiş,konserve veya eskimiş etler salam sucuk ve sosis gibi yiyecekler,tuzlanmış ve kurutulmuş balık vs nitrit nitrat ve tyramine ihtiva eden her türlü yiyecek
Süt ve süt mamulleri
süt,yoğurt,peynir(ancak bazı peynir cinsleri yenmemelidir)
çikolatalı süt
Peynir:eski peynir,rokfor ve cheddar tipi peynir,italyanların mozeralla isimli peyniri
Ekmek ve tahıl türü
Peynir ihtiva etmeyen her türlü ekmek kepek,buğday yulaf ezmesi cornflakes pirinç ve mamuller vs.
Peynir ihtiva eden ekmek ve krakerler
Kakaolu kek,ekşi mayadan yapılan ekmek
Çikolata veya fındık fıstık ceviz gibi kuru yemişleri ihtiva eden ekmek ve tahıl mamulleri
Bitkisel yiyecekler
Sakınılmnası gerekenler dışındaki her türlü bitkisel yiyecek
pancar,mercimek,bezelye bakla,soğan,zeytin
Meyve
Sakınılması gereken dışındaki bütün meyveler mesele kaysı elma armut,ananas vesaire
avokado,incir,kuru üzüm kırmızı erik
şekerli yiyecekler
şeker,bal vs
çikolata ve çikolatalı şekerlemeler
keçi boynuzu
Muhtelif yiyecekler
pizza,dondurma,soya sosu,monosodyum glutamat ihtiva eden yiyecekler örneğin çin yemekleri kabuklu yiyecekler,ve tohumlar: özelliklesusam ve ay çiçeği ve kabak çekirdeği,yer fıstığı
Turşu ve salamura halindeki yiyecekler
Yemek yemede genel olarak dikkat edilmesi gerekenler:
*Günde 3 öğün hatta daha sık yiyiniz ancak bunlar az az olmalı
*Uzun süre aç kalmaktan kaçınınız
*Aşırı karbonhidrat,yağ,protein veya şekerden kaçının
*Herşeyde vasat durumda olun aşırılıktan kaçının
İlaçlar:
*Bazı ilaçlar özellikle migrene yatkınlığı olan kimselerde baş ağrısına yol açabilirler. *Reserpin,doğum kontrol hapları,damar açıcılar,bazı diüretikler(idrar söktürücüler),astmada kullanılan teofilin ve aminofilin içeren ilaçlar.Ayrıca uzun süre ergotamin ve amfetamin kullanımı ve bunların ani kesimi.Ağrı kesicilerin gereksiz uzun süre ve devamlı kullanımının devamlı hergün olabilen bir başağrısına sebep olabileceği unutulmamalıdır.
Uyku:
*Fazla uyku ve uykusuzluk migreni provake edebilir.Yani migren krizini başlatabilir.
İklim değişiklikleri:
*Bazı migren hastaları iklim ve hava değişikliklerinden etkilenebilirler,İnsanı kötü yönde etkileyen hava durumları olduğu bilinmektedir. Bunun negatif ve pozitif iyon yükü ile ilgili olabileceği söylenmektedir.
Kişisel alışkanlıklar,kokular vs:
*Sigara migreni provoke etmemektedir. Fakat küme baş ağrısı denen başka bir baş ağrılı hastalıkla yakın bağlantısı vardır.Bazı ağır kokular migreni provake edebilir bu durumlardan kaçınılmalıdır.
Yukarda bildirilen faktörlerin bir kısmının etkisi tartışılabilir.Ancak bu faktörleri bilmek ve sakınılması gerekenlerden mümkün olduğunca sakınmak iyi bir tedavi planında hem hasta hemde doktora yardımcı olabilir.İyi bir diyet ve sağlıklı yaşam alışkanlığı edinmek,uygun eksersizler yapmak uygun dinlenmek,sağlığı bozduğu bilinen alışkanlıklardan kaçınmak bir çok hastada yardımcı olur.
MİGRENİN SEYRİ VE TEDAVİSİ
Migren genellikle 16-35 yaş arası başlar.50 yaş civarında sıklığı azalmaya başlar.Kadınlarda menstruasyonla ilgili migren menopozda kaybolur.Bazı istisnalar hariç migren ileri yaşlarda problem olmaz.Migren tanısı mutlaka ilgili uzman hekim tarafından konur.Başağrısına sebep olabilecek bir çok faktör olabileceği bunların bir kısmının tehlikeli olabileceği unutulmamalı ve teşhis için mutlaka konunun uzmanına başvurulmalıdır.Migren ağrısını taklid edebilen bazı ciddi durumların olabileceği ve bunların ayırımının ancak uzman hekim tarafından yapılabileceği unutulmamalıdır.Migren tedavisi olan bir hastalıktır. Tehlikeli, insan hayatını riske sokan bir hastalık değildir.Çeşitli formlarda bir çok ilaç başarı ile migren tedavisinde kullanılmaktadır.İlaçların bir kısmı başlamakta olan veya başlamış olan migreni sona erdirmeye yöneliktir.Bu tedaviye atak tedavisi adı verilmektedir.Bu amaçla bir çok ilaç kullanılmaktadır.Özellikle son yıllarda Triptan denen ilaçlar atakları sona erdirmede oldukça başarılı olmaktadır.Bir diğer grup ise tedaviye yöneliktir.Yani krizleri tamamen kesmeye veya bu krizleri şiddet ,süre ve sıklığını azaltmaya yöneliktir.Bu uzun süreli bir tedavidir.Unutulmaması gereken bir noktada verilen bir ilaçtan yararlanılmaması tedavi olunamadı anlamına gelmez.Zira bu amaçla kullanılan bir çok ilaç mevcuttur.Bir migren ilacından yararlanmayan hasta başka bir migren ilacına çok iyi cevap verebilir.Hangi hastaya ne tip tedavi uygulanabileceği ve ne tip ilaçlar verilebileceği uzmanlığı gerektirir konulardır.İlaçlar doktorun verdiği şekilde ve onun direktifleri yönünde kullanılmalıdır.Uzman hekim tavsiyesi dışında gelişigüzel ilaç kullanılmamalıdır.Özellikle ağrı kesicilerin gereksiz yere uzun süre kullanılmaları hastalarda günlük başağrısı[daily headeche] denen ve hemen hergün gelen bir başağrısına sebep olabilmektedir.
Migrenli hastalar;
1.Doktorunuzun önerilerini içtenlikle uygulayınız.Tedavi migreninizi bazen tam geçiremezse bile migren ataklarınızı hayatınızın önemli bir problemi olmaktan çıkaracaktır.
2.Sedece konunun uzmanı doktorun verdiği ilaçları ve onun verdiği dozda kullanınız.Kesinlikle etraftan konu komşudan veya konunun uzmanı olmayan kişilerden öğrendiğiniz , tavsiye edilen ilaçları almayınız.Her migrenli hasta her ilacı alamaz.Kişiye verilecek ilaçlar kişinin durumu ve varsa diğer hastalıkları ile uyumlu olmalıdır. Bazı hastaların kullanmalarının yasak olabileceği ilaçlar olabileceği unutulmamalıdır.Mesela kilolu hastalara verilmeyecek ilaçlar vardır.Ayrıca her ilacın bir kullanım şekli ve süresi vardır. ilaçlarınızı yanınızda taşıyınız.
3.Migren tedavisinde kullanılan birçok ilaç vardır.Bir ilaçtan istifade etmezseniz başka bir ilaçtan istifade edebilirsiniz.Doktorunuzun tayin ettiği sürelerde kontrole gitmek ve onunla işbirliği yapmak sorununuzu çözecektir.
4.Migren atağı sırasında mümkünse sessiz ve hafif karanlık bir odada başınız hafif yüksekte yatınız.Gevşek olmaya çalışın ve kendinizi sıkmayın.Sevdiğiniz dinlendirici bir müzik dinlemek faydalı olabilir.
5.Ataklarınızı kaydediniz.Ayrıca atak başlamadan önce yediğiniz yiyecekleri veya yaptıklarınızı kaydetmek, müteakip migren ataklarını önlemede yardımcı olabilir.Migreninizin bir paterni olduğunu yani migreninizi harekete geçiren bazı faktörler olduğunu bulabilir ve bunu değiştirmekle migreninizi önleyebilirsiniz.
6.Yukarda yazılı migren provakatörleri sizin migreninizi harekete geçirmiyorsa onları alabilirsiniz,Yemeklerinizi kaçırmayın, zamanında ancak aşırılığa kaçmadan yiyin
7.Aşırı uyumayın .Mümkün olduğu kadar düzenli bir yatma ve kalkma düzenine sahip olun.Bunu hafta sonları da uygulayın.
8.Düzenli eksersiz yapın. Bu migren sıklığını azaltabilir.
9.Stresten kaçının.
ÖZETLE:
  • Migren sadece bir başağrısından ibaret değildir.Beraberinde hemen daima başka belirtiler vardır(bulantı,kusma,ses ve ışıktan rahatsız olma gibi).
  • Migren tehlikeli veya kişileri sakat bırakan bir durum değildir.
  • Migren tedavisiz bir hastalık değildir.Birçok tedavi alternatifleri vardır.
  • Tedavide ilgili uzman hekim ile yakın işbirliği yapmak ve yine uzman hekimin vereceği ilaçları kullanmak esastır.
  • Her migren tedavi ilacı her migrenli hastada kullanılmaz.Bazı ilaçların bazı hastalarda kullanılması yasak olabilir bunu da ancak konunun ilgili uzmanı en iyi bilir.
  • Doktorunuzun yemek yeme, diyet, uyku düzeni gibi konularda yapacağı önerilere uyun ve mutlaka ağrı günlüğü tutunuz

                                    BUNAMA
DEMANS(Bunama)
Demans: Öğrenme, bellek, oriantasyon, dil fonksiyonları ve kişilk gibi mental fonksiyonların bozulması ile karekterize, sosyal ve iş hayatını etkileyen, çoğunlukla geri dönüşsüz ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Birbaşka ifadeyle demans; beyin kabuğuna ilişkin üst düzey işlevlerin genel olarak bozulmasıdır.
Demanslar, orta ve ileri yaşdaki kişilerde en çok yıkıma neden olan beyin hastalıklarıdır.İnsan ömrünün uzaması ile birlikte, bu tip hastalıkların sayısı çoğalmakta ve buna paralel olarak hastalığın tanısı, tedavisi ile ilgili ekonomik yük de artmaktadır. Demanslar içinde en sık Alzheimer Hastalığıdır. Bunu vasküler ve frontal lob demansları izler.
Epidemiyoloji:
Her yıl 100 bin kişiden 75’inde demans hastalığı görülür.
Yaş arttıkça bu hastalığın görülmesi de artar
ABD’de, 65 yaşındakilerde Alzheimer Hastalığını oranı yaklaşık %10.3 olup 80 yaş üzerinde %47’ye çıkar.
65 yaşının üzerinde Alzheimer Hastalığı gelişmesi yıllık
%2.6’dır.
Bati Avrupa ve ABD’de yapılan çalışmalarda Demansların %50-70’inin Alzheimer Hastalığı olmasına karşılık, Japonya ve Rusya’da damarsal nedenli demansın daha fazla olduğu bildirilmiştir. Afrika’da yapılan çalışmalarda zencilerde Alzheimer Hastalığının nisbeten az olduğu bildirilirken, ABD’de yapılan çalışmalar siyah ırkdaki oranın beyaz ırktan daha fazla olduğunu göstermiştir.
Genel olarak demanslar içinde en sık görüleni ALZHEİMER HASTALIĞI’dır
NEDEN
LERİNE GÖRE DEMANSLARIN SINIFLANDIRILMASI
1.    Primer Demanslar
a. Alzheimer’ın senil tip demansı
b. Pick Hastalığı
2.  Sekonder Demanslar
·         Enteksiyon Hastalıkları(AIDS, Deli Dana Hastalığı, Tuberkülosis gibi) -
·         Metabolik Hastalıklar(Tiroid, Paratiroid Bezi Hastalıkları, Karaciğer Hastalıkları, Vitamin B12 ve Folat eksikliği gibi)
·         Damarsal Hastalıklara bağlı demanslar(Beyin damar hastalığı, yüksek tansiyon gibi)
·         Nörolojik Hastalıklar ve Kafa Travmaları(Beyin tümörleri, Normal Basınçlı Hidrosefali, Parkinson Hastalığı, Huntington Koresi gibi)
ALZHEİMER HASTALIĞI NEDİR?
Alzheimer Hastalığı(AH); demansa yol açan hastalıklar arasında en sık görülenidir. AH’lığı sıklıkla 40-85 yaşları arasında ortaya çıkan, sinsi başlangıçlı, genellikle yavaş olarak ilerleyen ve çoğu hastada bellek problemleriyle kendini gösteren bir beyin hastalığıdır. Bu hastalık sanayileşmiş ülkelerde en sık görülür ve nüfusun yaşlanmasına paralel olarak giderek de artış göstermektedir.
AH’nda kalıtımsal geçiş kanıtlanmıştır, ancak tüm vakalarda bu geçerli değildir. Alzheimer tipi demansların ortalama %3’ü ailesel geçiş gösterirken, geriye kalanlar sporadik(yani kalıtımsal olmayan) olgular olarak değerlendirilir. Yani yakın akrabalarınızda AH varsa, bu sizin ya da çocuklarınızın ileride yüzde yüz hasta olacağınız anlamına gelmez. Ancak ailesinde Alzheimer Hastalığı olanlarda bu risk 4 kat kadar fazladır.
Alzheimer Hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir.
Alzheimer Hastalığının Nedeni Nedir?
Kesin nedeni henüz bilinmemektedir, ancak bazı muhtemel nedenler üzerinde durulmakta ve bu konu üzerinde yoğun çalışmalar devam etmektedir.
1.    Beyinde bulunan sinir hücrelerine hasar veren birtakım toksik maddeler etkili olabilir.
2.  Sinirler arasındaki iletişimi sağlayan bazı maddelerin üretiminde azalma ve bunlar arasındaki dengede bozulma etkili olabilir.
Alzheimer Hastalığı Risk Faktörleri Nelerdir?
1. Yaş:Tüm demans tiplerinde en önemli risk faktörü yaştır. En sık 65-85 yaşları arasında görülür ve yaşlala birlikte görülme oranı artar.
2. Cinsiyet: Kadınlarda Alzheimer Hastalığı riski daha fazladır. Erkeklerde ise; beyin damar hastalıkları daha sık olduğundan damarsal demans daha fazla bulunur. Alzheimer Hastalığının kadınlarda daha fazla görülmesinde hormonların etkisinin olabileceğine gösterir.
3. Eğitim ve İş: Düşük eğitim seviyesinin ileri yaşlarda hem Alzheimer Hastalığı hem damarsal demans gelişmesi için risk faktörü olduğu gösterilmiştir. 75 yaşından sonraki demans sayısında eğitimsizlerde belirgin artış görülür. Eğitimsiz bir kişinin 75 yaşından sonra demansa yakalanma riski, en az 8 yıllık eğitim görmüş bir kişiye göre iki misli fazladır.
4. Genetik ve Aile Hikayesi: Birinci derece yakınlarında Alzheimer Hastalığı bulunanlarda demans gelişme riski ortalama 4 kat fazladır. İki ya da daha fazla birinci derece yakınında Alzheimer Hastalığı olanlarda bu oran daha da artmaktadır. 75 yaşından sonra Alzheimer Hastalığı başlayanlarda, daha önceki yaşlarda başlayanlara göre, aile ilişkisi kesin değildir.
5. Kafa Travması: Boksörlerde olduğu gibi, bilinç kayıbına neden olan kafa travması ile mültipl kafa travmaları Alzheimer Hastalığı için risk faktörüdür.
6. Östrojen: Bazı çalışmalarda, östrojen alan kadınlarda Alzheimer Hastalığı riskinin östrojen kullanmayanlara göre, yarı yarıya az olduğunu göstermiştir. Bu azalma doza ve kullanım süresine göre artmaktadır.
7. Non-Steroid Antienflamatuar İlaçlar(NSAID): Bu ilaçların kullanımı da Alzheimer Hastalığı riskini azalttığı bildirilmiştir. Alzheimer Hastalığı Romatoid Artrit ve lepra gibi hastalıklarda az görüldüğü kaydedilmiştir. Burada ilaç alımının mı, yoksa enflamatuar durumun engelleyici etkisinin olduğunun araştırılması gerekir.
8. Anne Yaşı: İleri yaşlarda yapılan doğumun, Down Sendromunda da olduğu gibi, Alzheimer Hastalığı için risk faktörü olduğu bazı çalışmalarda ileri sürülmüşse de bazı çalışmaların bunu desteklemediği görülmüştür.
9. Kalp Krizi: Özellikle ileri yaşlardaki kadınlarda kalp krizinin Alzheimer Hastalığı için bir risk faktörü olduğu ileri sürülmüştür.
ALZHEİMER HASTALIĞINI NASIL TANIYACAĞIZ?
Hastalık oldukça sinsi başladığından aşağıdaki belirtileri kendinizde ya da çevrenizdekilerde fark ederseniz hemen bir nöroloji doktoruna müracaat ediniz. Çünkü erken tanı konulduğunda tedaviden yararlanma şansınız artacaktır.
1. Bellek Kayıbı:
Erken dönemlerde unutkanlık dikkati çeker; özellikle yakın geçmişteki olayları, insanların yüzleri tanıyamama, isimlerini hatırlayamama, telefon numaralarını, tarihi nutma başlar. Aynı soruları tekrar tekrar sorarlar.
2. Günlük Yaşam Aktivitelerini Yapmada Zorluklar Başlar:
Hastanın sosyal yaşantısında ve iş hayatında problemler yaşamaya başlar ve performansı oldukça düşer düşer. Yeni öğrendiği bilgileri saklayamaz. Bu dönemlerde uzak bellek korunur, asıl sorun yakın bellektedir. Örneğin; bazı telaşlı insanlar yemeği fırında unutabilirler ve yemek yanınca hemen hatırlarlar. Oysa Alzheimer’lı hastalar yemeği fırında unutmakla kalmazlar, ne hazırladıklarını da unuturlar. Artık kendi elbiselerini seçmekte de güçlük çekerler.
3. Kelime Bulmakta Güçlük Çekerler:
Kelimeleri unuttuğundan cümle kurmakta zorlanır, konuşmanın akıcılığı bozulur, anlama daha iyidir. Bazen doğru kelime yerine uygun olmayan kelimeleri kullanırlar. Bununla da kalmayıp konuşurken kullandığı cümlenin başını hatırlayamadığından yanlış ve anlamsız cümleler de kurarlar.
4. Zaman ve Mekanı Karıştırmaya Başlar:
Bellek problemleri daha da artar.Çeşitli paranoid hezeyanlar, ve hallüsinasyonlar ortaya çıkar. Bu dönemde artık hasta bakıma ve gözetilmeye muhtaçtır, banyo ve giyinme gibi aktiviteleri yardımsız yapamaz. Hasta evden uzaklaştığında evini bulamaz. Objeleri isimlendiremez, zaman zaman inkontinanslar olur.
5. Anlama ve Karara Varmada Güçlükler olur:
Artık evin içinde odaları karıştırır, anlama da belirgin olarak bozulmuştur, uyku-uyanıklık dönemleri değişmiştir. Bazen emosyonel parlamalar, şüphecilik, inatcılık ve anlamsız hiperaktivite olur. Hastada geçmişte yaşama durumu olur. Olayları doğru olarak yargılıyamaz ve karara varamaz.
6. Aileye Bağlı Duruma Gelir:
Ağır konuşma ve anlama bozukluğu olur, ufak adımlı ve dengesiz yürüme olur, kendini besleyemez ve hızla kilo kaybeder. İlkel refleksler ortaya çıkar(Emme ve yakalama refleksi gibi). Daha sonra motor fonksiyonlarını kaybederek yatağa bağımlı hale gelir. İdrar ve gaita kontrolü tamamen kaybolur.
ALZHEİMER HASTALIĞININ EVRELERİ NELERDİR?
Bu hastalık belli başlı üç evreden oluşur ve her evre arasında uzun seneler olabilir. Ayrıca bazı hastalar bu evrelere tabi kalmadan değişik seyredebilir
EVRE-I: Genellikle hafif belirtilerin olduğu evredir.
·         Bellek Kayıbı(Genellikle yakın bellekle ilgili)
·         Günün tarihini hatırlamada güçlük
·         Daha önce bildiği mekanları tanıma güçlüğü(Örnek: Hasta kendi evinde olmasına rağmen nerede bulunduğunu karıştırabilir)
·         Karar vermede güçlük
·         Kelimeleri bulma güçlüğü
EVRE-II: Günlük Yaşam Aktivitelerinin sürmesini engelleyen belirtiler.
·         Belirgin bellek problemleri(Örnek: aile elemanlarının isimlerini unutma)
·         Kendine bakım işlevlerinin bozulması(Örnek: yıkanma, giyinme gibi işlevlerde yardım gerekir)
·         Çevrede kaybolma(yalnız başına sokağa çıktığında kaybolur)
·         Konuşma bozukluğu artar
·         Hallüsinasyonlar olur(Yani olmayan cisimleri varmış gibi algılar)
EVRE-III: Hasta tamamen bağımlı hale gelir. Yani zihinsel bozukluklar belirgin fiziksel bozukluklarla beraberdir.
·         Yardıma rağmen beslenmede sorunlar olur
·         Arkadaşlarını ve aile fertlerini tanımada büyük güçlükler olur.
·         Yürüme güçlüğü(Hemen hemen yatağa bağımlı hal alır)
·         İdrar ve/veya gaita kaçırma
·         Belirgin davranış ptoblemleri olur.
PROGNOZ
Tanı konulduktan sonra ortalama yaşam süresi 4-10 yıldır. Bazen bu 1-20 yıl da olabilir. Bu hastalar genelde aspirasyon pnömonisi, eskarlarla veya araya giren enfeksiyonlarla kaybedilir.
ALZHEİMER HASTALIĞINDAN ŞÜPHELENİRSEK NE YAPALIM?
Böyle bir durumda hemen bir Nöroloji uzmanına gitmek olmalıdır. AH’lığı sinsice ilerler ve zamanla hem hastanın hem de çevresinin yaşam kalitesini bozmaya başlar Hastalığa erken tanı konulması, hem mevcut tedavi olanaklarından daha fazla yararlanmasına hem de pratik bazı çözümlerle hasta ve yakınlarının yaşam kalitesinin yüksek tutulmasını sağlayacaktır.
ALZHEİMER HASTALIĞININ TANISI NASIL KONUR?
Yukarıda anlatılan belirtiler sizde veya yakınlarınızda var ise, doktorunuza gittiğinizde öncelikli olarak muayeneniz yapılacak, bazı laboratuvar tetkikleri istenecek( Kan tetkikleri, Bilgisayarlı Beyin tomografisi gibi) ve testler uygulanacaktır.Bunların sonucuna göre hastalığınızın tanısı konulacaktır. Tanı konulduktan sonra en az 6 ayda bir doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.
İlerleyici Demansla Gelen Yaşlı Hastada Tanısal Yaklaşım
1. Her Hastada Yapılması Gereken İncelemeler
·         Ailedeki demans öyküsünü de içeren nörolojik öykü
·         İlaç Öyküsü
·         Mental muayeneyi de içeren nörolojik muayene
·         Kan Testleri:Tam kan sayımı, sedimentasyon hızı, biyokimya profili, tiroid fonksiyon testleri, vitamin B12, folik asit, sifiliz(frengi) testi, ilaç kullanıyorsa kan ilaç seviyeleri.
·         Bilgisayarlı Beyin Tomografisi ya da beyin Manyetik Rezonans İncelemesi
2. Hastadan alınan bilgiler ve Muayene Sonucunda Gerekli Görülen Hastalarda Yapılması Gereken Tetkikler
·         Nöropsikolojik testler
·         Psikiyatrik değerlendirilme
·         Elektroensefalografi(Beyin elektrosu)
·         AIDS testi
·         Beyin Omurilik Sıvısının İncelenmesi
·         Santral SinirSistemi fonksiyonunu azaltan maddelerin, ve metal iyonlarını içeren toksikolojik araştırma.
ALZHEİMER HASTALIĞININ TEDAVİSİ VAR MI?
Bu hastalığın kesin nedeni henüz bilinmediğinden hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi yoktur. Ancak erken tanı ile, hastalığın belirtileri azaltılır ve ilerlemesi durdurulabilir ya da yavaşlatılabilir. Böylece hastaların yaşam kalitesi en yüksek seviyede tutulmaya çalışılır.
TEDAVİ HANGİ İLAÇLARLA VE YÖNTEMLERLE UYGULANIR?
Bu hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların sayısı birden fazladır. İlaç seçimi mutlaka bir uzmanın önerisiyle olmalıdır. Tıbbi denetim altında verilmediklerinde hastalığın düzelmesi birtarafa, belirtilerin daha da ağırlaşmasına neden olunabilir.
1. Demansda Non-farmakolojik(ilaçsız) yaklaşım: Yani hiçbir ilaç vermeden yakınlarının eğitimi ile hastaya yardımcı olunur. O halde demanslı hastaya nasıl davranalım?
a.   Dostça davranın
b.   Esprili olun
c.   Yaklaşımınız kişiye özel olsun
d.   Karmaşık kavramlardan sözetmeyin
e.   Yavaş konuşun
f.   Hastaya fiziki olarak yakın olun
g.   Hastayı ve aileyi önemsemiyor görünmeyin
h.   Güven ve duygusal yakınlık sağlayacak bir ortam oluşturun.
i.     Hastaya dokunun
Tanıyı Açıklama
Hastalar bozukluklarının tamamen farkında olabilecekleri gibi, tamamen ya da kısmen inkar da edebilirler. İnkar ya da farkında olmama durumu birçok hastada görülür ve bu durum demansın ağırlığı ile orantılı değildir. “İnkar” olan hastalar hastalıkları ile ilgilenmedikleri için tanı konusunda bilgilendirmenin pek yararı olmaz. Öte yandan bilgi almak isteyen hastalara da tanı ve prognoz konusunda yalan söylemek insancıl değildir.
Teorik olarak, hastalık konusunda bilgilendirilmiş olmanın doğurduğu stres ve depresyona eşlik eden olumsuz nöro-endokrin etkiler hastalığın alevlenmesine yol açacağı söylenebilir. Anca, aile ve doktoru tarafından aldatıldığını düşünmek de en az o kadar stres ve depresyon nedenidir. Yapılan çalışmalarda hastaların tanıyı bilmeleri uzun süreli bir depresyon yol açmamaktadır. Bunun nedeni şunlardır;
·         Tanı konusundaki kötü haberleri tanıyı bilmeden önceki belirsiz duruma tercih edilebilir.
·         Hasta Alzheimer tanısını, tanıyı bilmeden önce kendinde var olduğunu düşündüğü hastalıklara tercih edebilir.
·         Azalmış mental kapasite hastanın tanıya ilişkin kendine söylenenleri hatırlamasına yetmeyebilir.
Danışma ve Tedavi
Majör antipsikotik ilaçların ciddi bilişsel ve motor yan etkileri nedeniyle, hastadaki ajitasyon, hallüsinasyon ve delüzyon gibi semptomlar mümkün olduğunca ilaç kullanmadan ele alınmalıdır. Uykusuzluk da Alzheimer’da sık görülen yakınmadır. Yatma saatlerinin düzenli olması, gece ışıkları açık bırakma, gündüz uykularına izin vermeme gibi önlemler yardımcı olur. İdrar kaçırma nörolojik nedenli olmayabilir(İdrar yolları enfeksiyon, banyoyu bulamama, giyisilerini çıkaramama, hareket güçlüğü, tuvalet ve tuvalet olmayan objeleri birbirinden ayırt edememe gibi nedenleri olabilir). Bunların birkısmı uygun yaklaşımlarla giderilebilir(banyoya ulaşımı kolaylaştırma, kapısını açık bırakma, ışıkları açık bırakma, kolay çıkarılabilir giyisiler giydirilerek, hastanın aradığı eşyanın yanına bildiği başka bir eşyayı işaret olarak bırakma gibi)
Zararlı Etkinlikler
Araba kullanma, yatak içinde sigara içme, ateşli silah ile oynama, ilaçların yanlış kullanımı kendine ve çevresine zararlı olabilecek etkinlikleridir. Alzheimerlı hastalar kendi yaş popülasyonlarına göre 2-3 kat daha fazla trafik kazası yapmaktadırlar. Bu nedenle hastalar çok yönlü olarak değerlendirilerek(hastalığının ağırlık derecesi, vizüo-spasyal algılama yeteneklerinin durumu gibi). Bilinçli olarak intihar demansda oldukça nadirdir.
2. Alzheimer Hastalığı ve Diğer Demanslarda Davranışsal Bozuklukların Tanınması ve Tedavisi
Alzheimer Hastalığında gözlenen nöropsikiyatrik bozukluklar:
a. Sanrılar
·         Kötülük görme, hırsızlık, sadakatsizlik gibi
·         Hatalı özdeşim
b. Varsanılar
·         İşitsel, görsel gibi
c. Ajitasyon/Agresyon
d. Duygudurum Değişiklikleri
·         Depresyon
·         Kabarmış duygudurum
·         Duygudurum oynaklığı
e. Anksiyete
f. Kişilik Değişiklikleri
·         Kayıtsızlık, apati, iritabilite gibi
g. Nörovejetatif İşlev Bozuklukları
·         Uyku bozukluğu ve diurnal ritm bozuklukları
·         İştah ve yeme davranışı değişiklikleri
·         Cinsel aktivite değişiklikleri
·         Kluver-Bucy Sendromu
h. Psikomotor Bozukluklar
·         Yerinde duramama ve rahatsızlık hissi
·         Volta atma
·         Carphologia(amaçsız koparma, yolma hareketi)
ALZHEİMER HASTALIĞININ ÇAĞDAŞ TEDAVİSİ
Demanslarin en sık görülen nedeni olan Alzheimer hastalığı tedavisinde halen yararlı olduğu kabullenilen iki ajan bulunmaktadır.
Kolinerjik Ajanlar:
İlk denenen ilaçlardan birisi de fizostigmindir. Bunun kısa süre kullanımda hastaların %33’ü yararlanmıştır. Ancak %45 hastada bulantı gibi yan etkiler olmasından dolayı başka mekanizmalar üzerinden etkili olabilecek ilaçların geliştirilmesi zorunludur.
Diğer kolinesteraz inhibitörleri e20/20 (Aricept-donezepil) ve ENA-713 (Exelon-Rivastigmin)’dur. Her iki ilaç da günümüzde kullanılmaktadır. Excelon’un etkinliği Aricept’e eşdeğer bulunmuştur. GIS ile ilgili olanlar hariç yan etki profili daha iyidir. Ancak, Exelon'un günde en az 2 kezde verilme zorunluluğu Aricept’e göre dezavantaj olarak görülmektedir.
Nörotrofik Faktörler:
Nörotrofik faktörler nöronal gelişim için gerekli olmakla birlikte, Alzheimer hastalığı için etkinliği açık değildir. Esas olarak Alzheimer hastalığı ile ilişkilendirilmelerinin temelinde, “Nerve Growth Factor”(NGF) reseptörlerinin, beyinde asendan kplinerjik projeksiyonlarda eksprese edildiğinin gösterilmesi yatmaktadır. Böylece NGF ile kolinerjik sistemin stimüle edilebileceği düşüncesi doğmuştur. NGF ilk olarak intratekal olarak kullanılmış, son zamanlarda ise nazal sprey formu geliştirilmiştir. İntratekal kullanımın meningeal kalınlaşma ve intranazal kullanımın ise şiddetli ekstremite ağrısı yapma şeklinde önemli yan etkileri bulunmaktadır. NGF oral preparatları halen geliştirilmektedir.
Propentofilin ve idebenone gibi antioksidan maddelerin NGF’yi “in vitro”da stimüle edebilmelerinden dolayı, Alzheimer hastalığında yararlı olabilecekleri düşüncesi de gündeme gelmiştir. Yeni keşfedilen AIT-082 maddesi ise NGF stimüle edici bir ajan olarak ABD’de halen denenmektedir.
Oksidatif stres ve nöroproteksiyon teorisi:
Yaşlanma ile birlikte serbest radikaller ve diğer oksidatif mekanizmalarda artış olduğuna ilişkin kanıtlar vardır. İleri yaşın Alzheimer hastalığının gelişiminde primer risk faktörü oluşu da bu mekanizmaların patogenezinde önemli olabileceğini telkin etmektedir.
Antioksidan ajanların Alzheimer hastalığı progresyonunda yavaşlatıcı etkileri olup olmadığına ilişkin en yeni çalışmada, selegilin ve  -tokoferol kombinasyonu kullanılmıştır.
İnflamatuar mekanizmalar:
Alzheimer hastalığı patogenezinde inflamatuar mekanizmaların değişik basamaklarının rolü vardır. Alzheimer hastalığında nörodejenerasyonda inflamatuar mekanizmaların önemli rol oynadığı sanılmaktadır..
Östrojen:
Alzheimer hastalığında östrojenin rolü gözlem ve çalışmalarla gündeme gelmiştir. Pek çok küçük ölçekli çalışmalarda demanslı kadınlarda östrojen replasmanının kognitif fonksiyonlarda iyileşme yaptığı saptanmıştır.
HASTA YAKINI OLARAK NELER YAPACAKSINIZ?
A: Kendiniz için;
Seyrek görülen bir hastalık olmadığından birçok hasta yakını bu sorunları yaşıyor ve ümitsizliğe kapılıyor. Ancak hastalık hakkında bilginiz arttıkça, bu hastalığın yol açtığı değişikliklerle birlikte yaşayabileceğinizi görürsünüz ve daha az etkilenirsiniz. Herşeyden daha önemlisi, inancınızı asla yitirmeyiniz.
Anne ya da babanızdan biri bu hastalığa yakalandığında, ana-baba-çocuk ilişkisi tersine çevrilmesi oldukça sorunlu olabilir. Bi zamanlar siz ona bağımlıyken, şimdi o size bağımlı hale geldi. Bu rol değişimine ayak uydurması için ona yardımcı olun, bu aynı zamanda size de yardımcı olacaktır.
Böyle bir durumun başınıza gelmesi başlangıçta sizi çok öfkelendirecek, ancak sabırlı olur ve duygularınızı başka biriyle paylaşabilmek çok yararlı olacaktır.
Artık dostlarınızı eve çağıramaz olabilirsiniz, onunla sokağa çıkmaktan kaçınacaksınız. Böyle yapmayın!! Bazı davranışlardan sıkıntı duymanız çok doğal. Ama, kendinizi çevrenizden uzaklaştırdıkça, günlük sorunlarla başa çıkmanız da güçleşecektir. Lütfen çok sabırlı olun.
Duygularınızı diğer hasta yakınlarıyla paylaşmak size yardımcı olabilir. Yalnız olmadığınızı, sizin gibi birçok hasta yakınının olduğunu düşününüz.
Eğer hastanız geceleri hep dolaşıyor ve başkalarının uyumasını engelliyorsa, hastanızı gündüzleri uyanık tutmaya çalışın ya da geceleri bekleyecek başka birilerini de bulun.
Hastanıza sürekli bakım verdiğinizden yorgun ve bitkin düşmemeniz için dengeli beslenin
Günlük hasta bakımının stresi ve yükü, enerjinizi tüketmeye başladığında biraz ara verin. Yürüyüşe çıkın, bir dostunuzla konuşun, müzük dinleyin ya da kendinize gevşeyecek başka bir yol bulun.
B: Hastanız için;
1. Size ya da başka birisine saldırganca davranabilir. Ne yapmalı?
·         Korkmuş görünmeyin ve dayanıklılığınızı yitirmeyin
·         Dikkatini başka bir işe çekin(Tv, el işleri gibi)
·         Azarlamayın, siz de saldırgan hale gelmeyin
·         Saldırganlığı sıklaşmaya başladıysa tekrar doktorunuzla görüşün. Zira bunu giderebilecek ilaçlar vardır.
2. Hastalık ilerledikçe hastanızın iletişim sorunları da artacaktır. Bu konuda neler yapılmalı ?
·         Dokunarak, okşayarak ve ona gülümseyerek ilişki kurmaya gayret edin
·         Onunla konuşurken ya da onu dinlerken daima gözlerinin içine bakın
·         Konuşurken tane tane ve yavaş konuşun. Basit cümleler kurun.
·         Televizyonlu bir odadaysanız, kapatın ya da başka bir odaya geçerek konuşun ki sesiniz tanınabilsin
·         Tekrarlamalardan usanmayın
·         Konuşurken karşınızdaki kişiye “nasıl olsa hasta hiçbir şey anlamıyor” diye saygısızlık yapmayın, hep saygılı olun.
·         Konuşurken gülümsemeyi, mimik ve jestlerinizi esirgemeyin.
·         Görme ve işitme sorunları arttıysa doktorunuzla tekrar görüşün.
3. Alzheimer Hastalarının uyku düzeni tersine döner(yani gecenin çoğunu uyanık geçirir). Bu durumda ne yapılmalı?
·         Gününün aktif geçmesini sağlamalı(yürümek, ev işleri gibi)
·         Gündüzleri mümkün olduğunca uyutmayın
·         Geceleri hep aynı saatte yatağa girmesini sağlayın
·         Yatmadan önce uykuyu kaçıracak yiyecek ve içeceklerden uzak durun(çay, kahve, yüksek düzeyde şeker içeren yiyecekler)
·         Yatmaya yakın tuvalate sık kalkmasına neden olacak aşırı sıvı ve diüretik gibi ilaçlar vermeyin
·         Bu uygulamalarınıza rağmen uyku düzeni yine de bozuksa mutlaka ilaç tedavisi için doktorunuzla görüşün.
4. Hastalığın ileri evrelerinde beslenme sorunları ortaya çıkar. (Yemekleri reddetme, sıvıları yutma güçlüğü, kaşığı kullanamama gibi). Ne yapılmalı?
·         Yemeğinizi aynı saat ve aynı odada yemeye gayret edin. Böylece beslenme düzeni oluşmuş olacaktır
·         Yutma sorunu varsa lokmaları daha küçük verin
·         Sıvıları yutamıyorsa, püre, muallebi gibi yarı sıvı besinler verin
·         Yemek malzemelerini kullanmakta güçlük çekiyorsa, bırakın eliyle yesin.
·         Yemek yerken sık olarak üzerini kirletiyorsa, bunu engellemek için büyük peçeteler kullanın. Biberon ya da önlük kullanmayın.
5. Amaçsız dolaşmaları varsa;
·         Mutlaka üzerinde telefon numarası, adres ve isminin bulunduğu yazı bulundurun
·         Evi yalnız terketmemesine gayret gösterin. Kapı klidini buna göre ayarlayabilirsiniz
·         Komşularınıza hastanız hakkında bilgi verin ki ona deli muamelesi yapmasınlar, sadece yönelimi bozuk birhasta olduğunu bilsinler.
·         Kaybolduğunda azarlamayın
·         Bu durumlarla başa çıkamıyorsanız, doktorunuzla görüşerek ilgili yardımları alınız.
6. Hastanızın koyduğu şeyleri bulmakta güçlük çektiğini ve bunun giderek artış gösterdiğini izleyeceksiniz.
·         Sakladığı yerleri bulup, onları doğru yerde aramasına yardım edin
·         Suçlamalarını kabüllenin, saldırgan tepki vermeyin
·         Çok sevdiği eşyaların, resimlerin yerlerini değiştirmeyin.
7. Hastalığın ilk evrelerinde cinsellikle ilgili problemler pek olmaz. Ancak ileri dönemlerinde sorunlar yaşanır. Siz ya da yabancılara alışılmadık biçimde aleni cinsel davranışlarda bulunabilir. Ne yapabilirsiniz?
·         Bu davranışlarından yumuşak biçimde caydırmaya çalışın
·         Sarılarak ya da elini tutarak fiziksel teması daha da arttırın
·         Saldırgan davranmayın, hiçbir faydası olmaz. Durumr anlaması için yardımcı olun
·         Eğer eşi olarak davranışını size sıkıntı verici olarak buluyorsanız, ayrı yataklarda yatmayı deneyin ve mutlaka doktorunuzla görüşün.
8. Hastanız başlangıçta hastalığını kabullenmiyecektir. Bu durumda siz onu. Dikkatle dinleyin ve her zaman onun yanında olduğunuzu hissettirin. Kendine güvenini koruması için ona yardım etmelisiniz.
9. Alzheimer Hastalığı, hastanın günlük yaşantısını engellemeye başladığında depresyon ortaya çıkabilir ve sürekli sağlığından yakınır. Depresyon yaşamını etkiler seviyeye geldiğinde mutlaka doktorundan yardım isteyin
10. Hastalığın ilk evrelerinde, hastanızın ve sizin dünyanız da değişmeye başlar, alkol ve ilaçlar çare olabilir.
·         Alkol alımının artmaya başladığını farkettiğinizde, bunu azaltması için ikna etmeye çalışın, ikna edemesseniz emredici tavır almayınız. Sağduyunuzu kullanın ve ulaşabileceği alkol miktarını sınırlayın.
·         Yemeklerde içme alışkanlığı varsa, yasaklamak yerine içkisini sulandırmayı deneyin.
·         Sıkıntısını azaltmak için fazla ilaç kullanmaya kalkışabilir, bu durumda doktorunuzun tavsiyelerine uyun.
11. Hastalık ilerledikçe, hastanızın kafası daha karışık hale gelecek, sizi ve çevresini suçlamaya başlayacaktır.
·         Örneğin sizi, eşyalarını ya da parasını çalmakla suçlayabilir(hezeyan). Böyle bir durumda hastaya kızmayın ve bunun hastalıktan kaynaklandığını unutmayın
·         Normalde ortamda olmadığı halde bazı sesler duyabilir ve görüntüler görebilir(Hallüsinasyonlar). Böyle durumlardakızmayın, dikkatini başka şeye çekmeye çalışın, doktorunuzla görüşerek gerekli ilaç tavsiyesini alın.
12. İleri evrelerinde hasta aile fertlerini ve yakınlarının yüzünü tanıyamama durumu ortaya çıkabilir, bu durumda sabır dışında yapacağınız başka da bir şey yoktur.
13. Hastanızın bulunduğu ortama alışmış olacağından, aşağıdaki kuralları yerine getirin
·         Çevrede çok fazla değişiklik yapmayın
·         Değişiklik yapılacaksa yavaş yavaş yapın
·         Yaptığınız değişiklikler hasta ve aileniz için yaşamı kolaylaştırıcı ve güvenli olsun
1.     
1.    Ortamda yanıcı ve yakıcı maddeleri bulundurmayın,
2.  Gece yatmadan önce gaz vanasını kapatın
3.  Mümkünse gazlı ocağı elektrikli ocak ile değiştirin
4.  Kibrit yerine elektrikli çakmak kullanın
5.  Kapının anahtarını ortadan kaldırın, kapıyı kilitler ve sonra açamayabilir
6.  Kilim gibi örtüleri yerden kaldırın, takılıp düşebilir
7.  Deterjanlar ve kolonya gibi maddeleri ortadan kaldırın, içecek sanıp içebilir.
8.  Banyo küveti ya da duş kabininin kaymaması için tedbir alın
9.  Basamakları kaymaz bir madde ile kaplayın,
10.             Özellikle tuvalet ile odası arası aydınlatmayı iyi yapın
11. Aynaların üzerini kaplayın, çünkü aynada kendini görürü ve tanıyamadığından öfkelenir, kafası karışabilir.
12.             TV seyretmek rahatlatıcı olabilir. Ancak şiddet sahnelerini izlemesini engelelyin.
13.             Kapı ve pencereleri daima kilitli tutun, zira kaçöma girişiminde bulunabilir ve düşebilir.
14. Eğer maddi olarak karşılıyabiliyorsanız bir bakıcı tutmanız faydalı olacaktır.
15. Hastanız kısa bir süre sonra parasal işleri yapamayacak duruma gelecektir. Bu durumlarda alışverişlere mutlaka beraber gidin. Banka hesabı var ise doktorunuzdan alacağınız rapor ile avukatınıza danışın
16. Alzheimer Hastalığı tanısı konulduktan sonra, gerek sağduyu ve gerekse yasalar gereği araba kullanması engellenmelidir. Zira araç kullanarak hem kendine hem de çevresindekilere telafisi mümkün olmayan zarar verebilir. Eğer hastanıza bunu telkin edemezseniz, arabanın çalışmamasını sağlayın.
17. Belirli bir süre sonra ona evde bakamayacak duruma gelebilirsiniz, bu durdmda bakımevi ya da benzeri bir kuruluşu düşünmek zorundasınız.
18. Bu hastalığın çok ileri evrelerinde bir ilaç ile tedavi etmek mümkün değildir. Zaten hastalığın ileri evrelerinde hasta yakını olarak tükenmiş olacaksınız, hastanız hiçbir şey yiyemeyecek, içemeyecek ve mide sondası ile beslenmesi gerekebilecektir. Bu durumda suçluluk duygusuna kapılmayın, sadece su içerek ya da dudaklarını ıslatarak ızdırabını azaltmayı ihmal etmeyin, yalnız kalmayın aile bireylerinin fikirlerini alın.
19. Hastanız kabız kalabilir, özellikle yaz aylarında aşırı sıvı kayıbı olabilir, sürekli yatar pozisyonda kaldığından kalçasında ya da sırtında yaralar açılabilir. Bu durumda;
·         Mutlaka doktorunuzun onayını aldıktan sonra ilaç kullanın
·         Yaraların açılmaması için sık sık hastanın pozisyonunu değiştirin
·         Mümkünse altına bir havalı yatak koyun
·         Gayretlerinize rağmen yine de yara oluşmuş ise, doktorunuza başvurun, size yardımcı olacaktır.

BEYİN KRİZİ 
PROF.DR. OKAY VURAL
  • BEYİN KRİZİ ACİL BİR DURUMDUR
  • BEYİN KRİZİ ÖNLENEBİLİR BİR DURUMDUR
  • BEYİN KRİZİNDE BİR ÇOK TEDAVİ ALTERNATİFİ VARDIR
Beyin krizi kalp hastalıkları ve Kanserden sonra en fazla ölüme sebep veren bir durumdur.Dünyada 3ncü sıradaki ölüm sebebidir.
Beyin krizi orta ve ileri yaşta sakatlığın en önde gelen sebebidir.
Bütün bunlara rağmen BEYİN KRİZİ önlenebilir bir durumdur.
BEYİN KRİZİ NEDİR?
Beyin krizi terimi ile anlatmak istediğimiz olay beynin bir bölgesinin kansızlığına veya bir bölgesine kanamaya bağlı olarak gelişen ve çoğunlukla felç şeklinde ortaya çıkan beyin damar hastalığıdır.
1 Tıkanan damar: Beyin krizi,beynin ihtiyacı olan kanı alamadığı zaman ortaya çıkan bir durumdur.Beyin ihtiyacı olan kanı kendisine taşıyan damarlar yolu ile sağlar.Beyin krizlerinin çoğu bu damarlardan kan akımını engelleyen pıhtı sebebi ile olur.Yani damardaki kan akımı pıhtı sebebi ile engellenir ve beynin bir bölgesinin ihtiyacı olan kanı ya hiç alamaz veya yetersiz alır ve sonucunda beyin krizi denen durum ortaya çıkar
2 Kanayan damar: Bazen de daha seyrek olarak beyin krizi zayıflamış damarların yırtılması ve kanın beyin içine veya beyin etrafına geçmesi sonucu da görülebilir.
İlk örneğe kansızlığa bağlı beyin krizi ikincisine ise beyin kanamasına bağlı beyin krizi diyebiliriz.Her iki tip beyin krizide konuşmayı, davranışı, hafızayı etkileyebilir, beyinde kalıcı hasara ,vücudun bir tarafında kuvvetsizliğe yani felce, sakatlığa ve ölüme sebep olabilir.
BEYİN KRİZİNİ ÖNLEMEK İÇİN
NELER YAPILABİLİR?
  • Beyin Krizi Belirtilerini öğreniniz ve tanıyınız
Beyin krizi belirtilerinden herhangi biri yalnız başına görülebileceği gibi,birkaç tanesi bir arada görülebilir .Bunlar birkaç dakika sürebilecekleri gibi birkaç saatte sürebilirler. Siz veya çevrenizde bulunan herhangi bir kimse bu beyin krizi belirtilerini hissediyorsanız acilen Doktora müracaat ediniz.Belirtiler geçmiş olsa bile bunu ihmal etmeyin.Zira bu belirtiler gelecekteki bir beyin krizinin habercisi veya ikazcısı olabilir.
  • Beyin krizi haberci veya ikaz belirtileri
  • Çoğunlukla vücudun bir yarısında ,yüz kol veya bacakta aniden ortaya çıkan kuvvetsizlik veya uyuşma,his bozukluğu
  • Konuşmada zorluk,söylenenleri anlamada zorluk
  • Bir veya her iki gözde aniden ortaya çıkan görme azalması veya görmede bulanıklık, çift görme
  • İzah edilemeyen denge bozukluğu
Bazen beyin krizlerinin öncesinde küçük beyin krizleri olur. Bunlara geçici iskemik atak adı verilir. Bunlar birkaç dakika ile birkaç saat sürebilir. Bu küçük ve en fazla 24 saat içinde tam düzelen küçük beyin krizleri beyne giden kanın geçici kesilmesi ve kısa sürede tekrar düzelmesine bağlı olarak ortaya çıkarlar. Bunlar daha sonra gelişebilecek büyük beyin krizinin önemli ikaz belirtileridir. Küçümsenmemeli ve üzerinde önemle durulmalıdır. Büyük depremden önce olan zararsız yer sarsıntılarına benzetilebilir.

  • Beyin krizi geçirmeye sebep olabilecek faktörleri ,hastalıkları öğreniniz
Bu faktörlere risk faktörleri adı verilir. Bu faktörlere karşı gerekli önlemleri alınız. Gerekli tedavi ve kontrolleri yaptırınız
Değiştirilmesi mümkün olmayan risk faktörleri
  • YAŞ: İnsan yaşlandıkça beyin krizine yakalanma ihtimali artar 
  • CİNS: Beyin krizi erkeklerde kadınlardan daha çok görülür
  • IRK: Zencilerde beyaz ırka göre daha çok görülür
Değiştirilmesi,önlenmesi veya tedavisi mümkün olan risk faktörleri
  • YÜKSEK KAN BASINCI:TANSİYON YÜKSEKLİĞİ
Beyin krizine en fazla sebep olan risk faktörüdür. Ancak aynı zamanda en kolay kontrol altına alınabilen bir durumdur. Düzenli olarak tansiyonunuzu ölçtürünüz ve kontrol altında tutunuz
  • SİGARA: Beyin krizine yakalanma riskinizi iki misli arttırır.
Sigara çiyorsanız hemen bırakınız
  • KİLO: ŞİŞMANLIK Aşırı kilo yüksek kolesterole,tansiyon yüksekliğine ve şeker hastalığına zemin hazırlar veya öncülük eder. Bu 3 durumda Beyin krizine sebep olabilen faktörlerdir. Kilonuzu belirli sınırda tutunuz,diyetinizi ona göre ayarlayın ve yağlı yemeklerden kaçınınız
  • ŞEKER HASTALIĞI: Şeker hastalığı damar hastalıklarına sebep olabilir. Damarları bozar. Buda beyin krizine sebep olabilir. Şeker hastalığınız var ise şeker düzeyini kontrol altında tutun ve gerekli tedavinizi zamanında ve düzenli olarak yaptırın.
  • DAHA ÖNCE BEYİN KRİZİ VEYA KÜÇÜK GEÇİCİ BEYİN KRİZİ GEÇİRMİŞ OLMA: Daha önce geçirilmiş krizler başka bir beyin krizine yakalanma ihtimalinizi arttırır. Ancak bazı ilaçlar düzenli alındığı takdirde bu ihtimali azaltır.
  • KALB HASTALIKLARI : Bazı kalp hastalıkları özellikle düzensiz kalp ritmi olarak tanımlanabilecek atrial fibrilasyon önemli beyin krizi sebebidir. Düzensiz kalp ritmi özellikle ileri yaşlarda daha çok önem kazanmaktadır. Bazı ilaçlar düzenli alındığında beyin krizine yakalanma ihtimalini azaltırlar.
  • HAREKETSİZ HAYAT TARZI: Hareketsizlik beyin krizine zemin hazırlayabilen önemli bir faktördür. Düzenli eksersiz ve/veya yürüyüş ve spor yapmak çok önemlidir.

 BEYİN KRİZİ ÖNLENEBİLİR BİR DURUMDUR
 BEYİN KRİZİ ACİL BİR DURUMDUR EVDE VEYA BAŞKA YERDE VAKİT KAYBETMEYİNİZ.ZAMAN ÇOK ÖNEMLİDİR.BU KONUDA DENEYİMLİ VE HAZIRLIKLI BİR MERKEZE NE KADAR ERKEN MÜRACAT EDERSENİZ TEDAVİDEN O KADAR ÇOK YARARLANIRSINIZ
 BEYİN KRİZİNDE UYGULANACAK BİR ÇOK TEDAVİ ALTERNATİFİ VARDIR.
 EN ETKİLİ TEDAVİLER İLK 3- 6 SAATTE UYGULANIR
 SİZ VEYA YAKININIZDAKİ KİŞİLERDE BEYİN KRİZİ BELİRTİLERİ VAR İSE VAKİT KAYBETMEDEN 3044480 NUMARALI TELEFONA
MÜRACAAT EDİNİZ.
BEYİN KRİZİNDE TANI VE TEDAVİ ALTERNATİFLERİ
Beyin krizini teşhis etme ve krize yakalanma risklerini ortaya koyan tetkikler
Beyin krizinin acil tedavisi açısından beyindeki hasarın derecesinin tesbiti ve tipinin tayini mümkün olduğunca erken yapılmalıdır.Beyin krizinin tıkanmış bir damara mı veya beyin kanamasına mı bağlı olduğunun çok süratli bir şekilde ortaya konması çok önemlidir. Çünkü tedavi alternatifleri buna göre değerlendirilecektir.Hastanemizde hastanın durumunu ortaya koyacak gerekli tanının çok süratli bir şekilde konmasını sağlayacak tetkiklerin tamamı vardır. Böylece tanıya çok kısa süre içinde ulaşmamız mümkündür.
Tam bir tanı koymak için aşağıdaki tetkiklerin bir kısmına başvurulur.Bir hastada aşağıdaki tetkiklerin hepsini uygulamaya gerek yoktur.
  • Beyin Tomografisi:Hastanın acil olarak müracaatında ilk uygulanan tetkiktir.Kısa sürede beyin krizinin kanamaya veya damar tıkanmasına bağlı olup olmadığı hakkında bilgi verir.Düşük dozda şua ile beyin görüntülenir.
  • Magnetik rezonans:Beyin krizinin olduğu bölge hakkında detaylı bilgi verir beyindeki hasarın derecesinide gösterir.Çok hassas bir tetkik olduğundan özellikle küçük damar tıkanmalarında çok iyi bilgi verir. Manyetik alan kullanılarak özel bir odada yapılan bir tetkiktir.
  • Manyetik rezonans anjio:Beyin damarlarını gösteren bir tetkiktir.Hastanın damarlarına girilmeden ve ilaç verilmeden yapılan ve beyin damarları hakkında bilgi veren bir yöntemdir.
  • Transkraniyal dopler : Beyindeki kan akımı hakkında bilgi veren gerektiğinde hastaya yatağında uygulanan bir yöntemdir
  • Karotis Duplex görüntüleme: Beyne kan taşıyan ana damarları ve dolayısiyle onlardaki tıkanmaları gösteren bir yöntemdir
  • SPECT Bazı özel maddeler kullanılarak beynin kanlanması hakkında bilgi veren bir yöntemdir
  • Beyin anjiografisi: Büyük damarlardan birine bazı özel maddelerin verilmesi ile yapılan ve beyin kan akımı ve beyin damarları hakkında bilgi veren bir yöntemdir.
  • Transözofagal ekokardiografi:Yemek borusu içine bir tüp sokularak direkt olarak kalbi inceleyen bir yöntemdir
  • Bunların dışında risk faktörlerini belirlemeye yarayan diğer yöntemler
*Kan tetkikleri
*EKG
*EKO


BEYİN KRİZİ TEDAVİSİ
Beyin krizinde ilaç tedavisi gün geçtikçe gelişmekte ve krizin beyinde yaptığı hasarı en aza indirmeye çalışan bir çok yeni ilaç üzerinde çalışılmakta bir kısmı ise kullanılmaktadır.
Beyin Krizinde acil tedavi
Damar tıkanmasına bağlı beyin krizlerinin büyük kısmında hasar ilk 6 saatte oluşmaktadır. Araştırmalar damarda oluşmuş pıhtıyı çözmek ve beyni beyin krizine karşı daha dirençli hale getiren ilaçlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Beyni beyin krizi sırasında hasara karşı koruyan yani bir anlamda hasarı mümkün olan en az seviyede tutmak için uygulanan ikinci gruba beyin koruyucu ajanlar veya önlemler adı verilebilir.
  • Damardaki pıhtıyı eriten ilaçlar: Bu grupta tPA denen bir ilaç kullanılmaktadır. Beyin krizinin erken devrelerinde beyin damarları içinde oluşmuş pıhtıyı eritebilen bir maddedir. Ancak bu kritik dönem olan beyin krizinin başlangıç dönemlerinde verilme ile mümkündür.İlk birkaç saatte verilmesi önemli olup bu şekilde beyinde hasar oluşması önlenebilmekte veya hasar en az seviyede olmaktadır.Ancak bu ilacın uygulanmasının önemli şartları vardır.En önemli şart mümkün olduğunca erken müracat etmektir. İlk 3 saat çok önemlidir. GATA beyin krizi merkezinde bu ilacı uygulama imkanı vardır.
  • Beyin koruyucu ilaçlar veya ajanlar: Beyni ,beyin krizinde oluşan ve beyinde hasara yol açan olaylardan daha az etkilenir hale getirten ilaçlara beyin koruyucu ilaçlar adı verilir.Bu ilaçlarla ilgili olarak çok yoğun araştırmalar yapılmakta ve çok ümit verici sonuçlar elde edilmekte olup halen uygulanabilen ilaçlar mevcuttur.
Beyin krizini önleme
Yüksek risk taşıyan hastalarda beyin krizini önlemede kullanılan bir çok ilaç vardır.Bu ilaçların kullanımı özellikle daha önce küçük beyin krizi yani geçici iskemik atak veya geçici beyin krizi geçirenler ile büyük beyin krizi geçirenlerde daha önem kazanmaktadır.Bunlar kanın pıhtılaşmasını azaltan veya önleyen ilaçlar olup kanı sulandırıcı ilaçlar olarak bilinmektedir.Aslında kanın pıhtılaşma yeteneğini azaltan ilaçlar demek daha doğru olur.Bunlar 2 gruptur.
  • Antikoagulanlar damardan veya ağızdan verilebilir Bunlar kanı daha inceltir ve pıhtıyı önlerler
  • Antitrombosit ilaçlar Kanda dolaşan ve pıhtı oluşmasında önemli rolleri olan trombosit denen elementlerin birbirine veya damar duvarına yapışmasını önleyerek etki ederler.Bunların bir araya gelmesi veya damar duvarında kümeleşmeleri önlenerek damarlaın tıkanması önlenebilir ve böylece beyin krizi geçirme riski azaltılır.Beyin krizine karşı önlem alınmış olur.Bu grupta bulunan ve en çok kullanılan ilaç aspirindir.Bu grupta bir çok yeni ilaç vardır.
Cerrahi tedavi
Bazı durumlarda beyin krizini önlemek için cerrahi yöntemlerde kullanılabilir.Örneğin beyne kan taşıyan damarlardaki daralmalar veya tıkanmalar cerrahi yöntemle kaldırılabilir.Ancak bu cerrahi müdahele için gereken bazı kurallar vardır.Bunları uzman hekimler değerlendirip karar verir. Bunun dışında beyin kanamasına sebep olabilen beyin damarlarındaki baloncuklar ve anormal kan damar yumakları cerrahi yöntemler ile zararsız hale getirilebilir.
Hasta bakımı
Beyin krizinde tanı ve tedavi yöntemleri yanında bakımda çok önemlidir.Hatta tedavinin önemli bir parçasıdır.Bütün beyin krizleri acil bir durum olup bu krizi geçirenler bir süre yoğun bakımda tutulduktan sonra diğer normal bölüme alınmalıdırlar.Hastanın solunum, dolaşım ve kalp gibi fonksiyonlarının takibi,gerekli beslenmesinin sağlanması yanında yatak bakımıda önemlidir.Tansiyon yüksek ise bunun gereksiz ve kontrolsüz düşürülmesinin büyük sakıncaları olabilir.Tansiyona müdahelenin bir sınırı vardır ve mutlaka konuyu bilen bir hekimin direktiflerine göre olmalıdır.
Rehabilitasyon
Beyin krizi sonrası ortaya çıkan fonksiyon kayıplarını en aza indirgemek en önemlisi hastayı kimseye muhtaç olmadan bağımsız bir hayat tarzına kavuşturmak rehabilitasyonun en önemli hedefidir..Gereksiz sakatlıkları önler. Beyin krizi sonu oluşan sakatlıkları düzeltme hastaları sakatlıklarına rağmen kendi işlerini kendileri yapar duruma getirmek için rehabilitasyon gereklidir.

Beyin krizinde her dakika sayılıdır

Beyin krizi ne kadar uzun sürede tedaviye alınırsa başka bir deyişle tedavide ne kadar gecikilirse beyindeki hasar o kadar büyük olur

Beyin krizinde tedavinin başarısı belirtiler başladıktan sonra süratle kısa süre içinde ilgili uzman hekim tarafından görülmeyle yakın ilişkilidir.

Beyin krizinde de aynen Kalp krizinde olduğu gibi acil tıbbi bakım uygulanmalıdır.


EPİLEPSİ NEDİR?

Epileptik nöbet (Sara), beyindeki hücrelerin kontrol edilemeyen, ani, aşırı ve anormal deşarjlarına bağlı olarak ortaya çıkan bir durumdur. Beyin, insan vücudunun ana kumanda merkezi gibidir. Beyin hücreleri arasındaki uyumlu çalışma, elektriksel sinyallerle sağlanır. Nöbetin nedeni, bir tür beklenmeyen elektriksel uyarı olarak düşünülebilir. Kısaca; epileptik nöbet beynin kuvvetli ve ani elektriksel boşalımı sonucu oluşan kısa süreli ve geçici bir durumdur.
Epilepsi, dünyanın her bölgesinde, erkek ve kadında, her türlü ırkta ve yaklaşık 100 kişide bir oranında görülebilen bir hastalıktır.
Hastaların yaklaşık yarısında belirli bir neden bulunamaz. Belli bir grup hastada ise; gebelikte olabilen beyin gelişme problemleri, doğum sırasındaki nedenler, menenjit, beyin enfeksiyonu, beyin tümörleri, zehirlenmeler veya ciddi baş yaralanmaları epileptik nöbetlere yol açabilir.
Nöbetin nedeni tümör yada başka bir hastalık değilse, epilepsinin ilerlemesi söz konusu değildir, bazen yaşla birlikte nöbet sıklığı da azalabilir.
Epilepsi nöbetleri, çoğu zaman insana çok uzun sürüyor gibi gelse de 1-3 dakika içinde kasılmalar biter ve hastalar belli bir süre sonra nöbet öncesindeki normal aktivitelerini kazanırlar.
Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma[basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize[kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.
Ayrıca kısa süreli (5-10 saniye), gözlerini dikip sabit bakma, bu anda cevapsızlık şeklinde, kasılmasız dalma nöbetleri (absans) ile; özellikle sabahları uykudan uyandıktan sonraki dönemlerde ortaya çıkan ve kollarda sıçrama-atmalar tarzında myoklonik nöbetler de olabilir.
Epilepsi bulaşıcı bir hastalık değildir. Epilepsili kişinin hastalığının başkaları tarafından bilinmemesi için bir neden yoktur. Yakın arkadaşlarınız, akraba ve komşularınız, öğretmeniniz hastalığınız hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
Epilepsili kişi evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Bayanlar hamile kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir. Tedavide kullanılan ilaçların çocuk üzerine değişik etkileri nedeniyle; gebelik öncesi nöbetlerin tipine ve durumuna bakılarak uygun ilaç ve dozu doktor tarafından düzenlenmelidir.
Epilepsi tanısında en önemli nokta; nöbetler hakkında verilen bilgidir. Özellikle nöbeti gören kişinin doktor tarafından dinlenmesi gerekir. Genel fizik ve nörolojik muayene yapıldıktan sonra başvurulacak ilk laboratuar inceleme aracı; elektroensefalografi (EEG) dir. Bu tetkik, saçlı deriye elektrotlar yapıştırılarak beyin dalgalarının kaydedildiği bir yöntemdir. Epilepsi hastalığı tanısının konulmasında en önemli tetkiktir. Bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve magnetik rezonans incelemesi (MRI) epilepsi nöbetlerine neden olan olayların ortaya konmasında yardımcı olabilir.
Epilepsi ilaçla yada cerrahi olarak tedavi edilebilen, çoğu hastada (%70-75) tek ilaçla nöbetlerin kontrol altına alınabildiği bir hastalıktır. Epilepsili hasta ilacını kullanarak aktif ve başarılı bir yaşam sürebilir. Epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçlar; hastanın yaşına, fiziksel durumuna ve nöbet tipine göre uzman doktor tarafından verilmelidir. Bilinçsizce kullanılacak ilaç, nöbetleri önlemediği gibi istenmeyen yan etkilere de neden olabilir.
Eğer tedavi ile nöbetler bir kaç yıl (hastanın durumuna göre 2-4 yıl gibi) arka arkaya görülmezse, doktor kontrolunda ilaçların azaltılıp kesilmesi denenebilir. Nöbetler tekrarlamazsa tedaviye son verilir, tekrarlarsa tedaviye yeniden başlanır. İlacın kesilmesi, mutlaka hastayı izleyen doktor tarafından karar verilmesi gereken önemli bir konudur.
EPİLEPSİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN KONULAR
1. Epilepsi kısa süreli nöbetler şeklinde tekrarlayan, beyinden kaynaklanan bir hastalıktır. Nöbetler ilaçla durdurulabilir.
2. Epileptik bir hastayı aşırı kollamaya, takip etmeye ve gereğinden fazla ilgi göstermeye gerek yoktur.
3.Epilepsi hastalığı olan kişi aşırı uykusuz kalmamalı, günde en az 7-8 saat uyumalıdır.
4. Aşırı çay, kahve ve kolalı içeceklerden kaçınılmalı, gece ağır yemek yenmemelidir.
5. Uzun süreli ve yakından televizyon seyredilmemeli ve fazla bilgisayar kullanılmamalıdır. 
6. Epileptik hasta, aşırı efor sarfetmemeli ve bunu gerektiren sportif faaliyetlerden kaçınılmalıdır.
7. Alkollü içecekler, nöbet oluşumuna yol açabileceği ve epilepsi ilaçların etkilerini değiştirebileceği için kesinlikle kullanılmamalıdır.
8. Aç kalınmamalıdır.
9. Yüksek yerlerin kenarında bulunulmamalı ve ateş gibi yakıcı olabilecek yerlerden uzakta durulmalıdır.
10.Meslek seçiminde dikkat edilmelidir. Epileptik hastalar; askerlik, polislik, şoförlük, berberlik, inşaat ve kaynak işçiliği gibi meslekleri seçmemelidir.
11.Motorlu taşıt kullanılmamalıdır. 3 yıldan fazla bir sürede nöbet geçirmeyenlerde ve EEG leri normal olanlarda müsade edilebilir.
12.Epilepsili hasta elinden geldiğince üzülmemeli, olur olmaz şeyleri dert etmemelidir.
13.Epilepsili kişi evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Epileptik kişi evlenecek ise eşi hastalığını bilmelidir. Bayanlar hamile kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir.
14.Alınan ilaçların hastalığı tamamen geçirmeyebileceği bilinmelidir. Ama ilaçlar nöbet gelmemesini yada sayısının azalmasını sağlayacaktır.
15.İlaçlar, düzenli ve mutlaka önerildiği şekilde kullanılmalıdır. 
16.Nöbet geçirilme sayısı ile gün ve saatleri kaydedilmelidir.
17.Düzenli aralıklarla doktor kontrolüne gidilmelidir.
18.Hastalar, yanında iyi yüzme bilen birisi olmak şartıyla denize girebilir, fakat uzun süre denizde ve güneş altında kalmamalı, aşırı yorulmamalıdır.
19.Epilepsi kısmen de olsa hayatınızı etkileyebilir, ama normal, aktif bir hayat sürmenizi engellemez. Bazı meslekler dışında yapamayacağınız hiçbir şey yoktur.
20.Epilepsi çalışmanıza ve işinizde başarılı olmanıza engel olacak bir hastalık değildir. Unutmayınız ki; dünyada bir çok ünlü ve başarılı insan da epilepsi hastalığına sahiptir.


EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN BİR HASTAYA
NE YAPILMALI? NE YAPILMAMALI?
YAPILMASI GEREKENLER 
Sakin olun, hastanın baş ve vücudunu yana çevirin.
Nöbet sırasında yaralanmasını önleyin (Başını yere vurmasını, yataktan düşmesini önleyin. Çevresindeki kesici ve yaralayıcı cisimleri uzaklaştırın).
Yakasını ve varsa sıkı giysilerini gevşetin.
Eğer bilinçsiz hareketler yapıyorsa, sert olmayan hareketlerle engelleyin.
Nöbet anında neler yaptığını iyice gözleyin ve bunları doktorunuza anlatın.
Hasta kendine gelene kadar yanından ayrılmayın.
Mümkünse doktoruna bilgi verin.

YAPILMAMASI GEREKENLER 
Panik yapmayın.
Hastayı telaşlandırmayın.
Ağzını açmak için uğraşmayın, dişleri arasına bir şey koymaya çalışmayın.
Dilin ısırılmasını önemsemeyin.
Yiyecek-içecek veya ilaç vermeyin.
Zor kullanarak engel olmayın, yatıştırıcı davranışlar içinde olun.
Yapay solunum ve kalp masajı uygulamayın.
Uyarıcı olduğu düşünülerek yapılan soğuk su dökme, tokat atma, ağrı verme gibi hareketler yapmayın.

baş ağrıları 
Baş ağrıları çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Bunlar; şöyle sıralanabilir. Aşırı yemekten sonra görülen veya açlıktan kaynaklanan baş ağrıları. Göz, kulak veya burun hastalıklarından kaynaklanan baş ağrıları. Ateşli hastalıkların neden olduğu baş ağrıları. Alkol kullanmanın neden olduğu baş ağrıları. Kafa bölgesinde meydana gelen, kırık, ezik, çatlak veya sarsıntılardan kaynaklanan baş ağrıları. Beyin urlarının neden olduğu baş ağrıları. Kahve tiryakilerinde kahvesizlikten doğan baş ağrıları. Kabızlık çekenlerde görülen baş ağrıları. Saralılarda görülen baş ağrıları. Çikolata, sarımsak, lahana, yeşil biber, kuru yemiş yedikten sonra görülen, alerjik baş ağrıları. Menenjit hastalığının neden olduğu baş ağrıları. Fazla miktarda şekerli yiyecek yemekten doğan baş ağrıları. Diş hastalıklarının neden olduğu baş ağrıları. Fazla çalışma ve ruhi çöküntülerin neden olduğu baş ağrıları. Baş ağrılarının gerçek nedenini bulabilmek için mutlaka doktora başvurulmalıdır
BAŞ AĞRISI
Baş ağrısının pekçok sebebi olabilir. Etkili tedavi için bu sebepleri ortadan kaldırmak gerekir. 1 bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur, 5 dk. sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.
Baş Ağrıları Neden Kaynaklanıyor?...
Baş ağrısı nedeniyle hekime başvuran hastaların ancak %5-7’sinde baş ağrısına yol açan beyin uru, beyin damar hastalığı (beyin kanaması, beyin damarı tıkanıklığı), beyin veya yüz yapılarında iltihap hali gibi yapısal bir bozukluk vardır.
YAPISAL BOZUKLUĞA BAĞLI OLMAYAN BAŞAĞRILAR
Yaşamının herhangi bir döneminde baş ağrısı olmayan insan yok gibidir. İnsanların %80’ninde zaman zaman ilaç almayı gerektiren baş ağrıları olur. Baş ağrısı olan kişilerin ancak %10’nunda baş ağrısı kişiyi yatıracak iş ve gücünden alıkoyacak derecede şiddetlidir. Baş ağrısı nedeniyle hekime başvuran hastaların ancak %5-7’sinde baş ağrısına yol açan beyin uru, beyin damar hastalığı (beyin kanaması, beyin damarı tıkanıklığı), beyin veya yüz yapılarında iltihap hali gibi yapısal bir bozukluk vardır. Bir diğer ifadeyle baş ağrısı şikayetiyle hekime başvuran hastaların %90’ında, yapılan incelemeler sonucu başta ya da bedende baş ağrısına yol açacak herhangi bir bozukluk bulunmaz. Yapısal bir bozukluğa bağlı olmayan bu baş ağrılarını ancak hastadan aldığımız bilgilere dayanarak teşhis edebiliriz. Bu tür baş ağrılarının belli başlıları aşağıda özet olarak verilmiştir.
Migren
Erkeklerin %10’nunda kadınların %15-20’sinde ortaya çıkar. Nöbetler halinde gelen, saatlerce bazen günlerce süren, hastayı yatıran veya işinden alıkoyan, bulantı bazen kusma yapan, ışıktan ve sesten rahatsızlığa yol açan, başın bir yarısını tutan, zonklayıcı, şiddetli baş ağrısıdır. Belirtilen baş ağrısı özelliklerinin her hastada bulunması gerekmez. Değişik tipleri vardır.


Gerilim Baş Ağrısı
Başın tümünü tutar. Çoğunlukla boyun ense kaslarının kasılmasıyla gider. Hasta tarafından ağırlık, yanma, sıkışma, basınç şeklinde tarif edilir. Bulantı ve kusma yapmaz, hareketle artmaz, çoğunlukla hastanın aktivitelerini engellemez. 5-10 dakika kadar kısa olduğu gibi günlerce de sürebilir. Ataklar şeklinde tekrarlar veya hiç geçmez, devamlıdır. Yıllarca ve sık baş ağrısı olan insanları % 60’ında gerilim baş ağrısı vardır.
Küme Baş Ağrısı
Sıklıkla bir saat civarında süren, günde bir ya da birkaç kere gelen, bir taraf göz , alın ve şakakta yerleşik, ani başlayıp, ani sona eren şiddetli baş ağrısı ile karakterizedir. Baş ağrısına gözde kanlanma, gözyaşı akması, burun akması, burunda şişme, alın ve yüzde terleme, göz kapağı şişmesi, göz kapağı düşmesi ve o taraf göz bebeğinde küçülme gibi bitkisel sinir sistemi belirtileri eşlik eder. Ağrı günde birkaç kere veya gün aşırı sıklığında gelir ve genellikle aynı saatlerde, çoğunlukla geceleri ortaya çıkar. Bu tür ağrı nöbetleri haftalar ya da aylar boyu sürdükten sonra kendiliğinden kaybolur. Fakat yılda bir iki kere veya birkaç yılda bir benzer ağrılı dönemler yine ortaya çıkar. Nadir görülür değişik tipleri vardır.
Kronik Günlük Baş Ağrısı
Hastalarda yıllardan beri her gün gelen, sabahtan akşama kadar devam eden, zaman zaman hastayı yatıracak kadar şiddetlenen sürekli baş ağrısı vardır. Hastaların çoğunda başlangıçta migren, bir kısmında da gerilim tipi baş ağrısı bulunur. Bunlar giderek sıklaşır ve her gün gelen baş ağrısına dönüşür. Bir kısım hasta da migren ya da gerilim tipi baş ağrısı olmaksızın doğrudan kronik günlük baş ağrısı gelişir. Kronik günlük baş ağrısı olan hastaların çoğu sürekli ağrı kesici ilaç alır. Ağrı ilaçları baş ağrısını geçirmediği halde hasta ağrı ilacı almaya devam eder, çünkü ağrı ilacı almadığı zaman baş ağrıları şiddetlenir. Bu nedenle hastada bir çeşit ağrı kesici ilaç bağımlılığı gelişir.


Ruhsal Nedenli Ağrı ve Baş Ağrıları
Ağrı somatoform ağrı bozukluğunda ana şikayeti oluşturur veya başka çeşitli ruhsal hastalıkların semptomlarından biri olarak ortaya çıkar. Somatoform ağrı bozukluğunda belirli bir bedensel nedene bağlı olmayan, psikolojik etkenlerle ilgili olabilen ve kişinin bireysel, toplumsal ve mesleki olarak işlevlerini önemli derecede bozan ağrı şikayeti vardır. Değişik ruhsal nedenli ağrılar belirli bir anatomik yapıya uymaz, bedenin birbiriyle ilgisiz birden çok yerinde ortaya çıkabilir. Ağrının yeri zaman içine değişiklik gösterir. Tedavi ile bir bölgedeki ağrı geçerse bir başka bölgede tekrar ortaya çıkar. Ağrı ilaçlarının yararı olmaz. Ağrı şikayeti genellikle devamlıdır. Ağrıyla ilgili bilgiler çok güç alınır; hastalar çoğu kez belirsiz, birbiriyle çelişik ya da uyumsuz cevaplar verir. Ağrı ruhsal nedenlerle ortaya çıkmasına rağmen hastalar genellikle duygusal sorunları ve çatışmaları olduğunu kabul etmez, ruhsal durumları ile ağrı arasında bağlantı kuramaz ve ağrılarının gerçekliğini ve ağır şekilde hasta olduklarını ispata yönelik abartılı durumlar sergilerler. Ruhsal nedenli ağrılarda tedavi esas olarak ilaç ve psikoterapidir.
Yapısal Bozukluklara Bağlı Olmayan Çeşitli Baş Ağrıları
Çoğu zaman fiziksel etkilerle ortaya çıkan, nadiren tedavi gerektiren baş ağrılarıdır. Başın dıştan basısına bağlı baş ağrısı, başın soğukta kalmasına bağlı baş ağrısı, soğuk gıda yenilip içilmesine bağlı baş ağrısı, öksürük sırasında ortaya çıkan baş ağrısı, eksersiz sırasında ortaya çıkan baş ağrısı, cinsel aktivite sırasında ortaya çıkan baş ağrısı... bunlar içinde sayılabilir.
Yapısal bozukluklara bağlı olmayan baş ağrıları hayatı tehdit etmemekle beraber yaşam kalitesini ciddi şekilde bozarlar ve iş güç kaybına sebep olurlar. Baş ağrısını ortaya çıkaran sebeplerin hasta tarafından tanınıp kontrol edilmesi, yaşam şeklinin ve dış olaylara verilen tepki biçiminin değiştirilmesi ve ağrıların gelmesini önleyici (ağrı ilacı olmayan) ilaçların uygun şekilde kullanılması ile bazen tama yakın bazen büyük oranda düzelme sağlanır.


Beyin de Zayıflıyor!
Zayıflık hastalığı olarak bilinen anoreksi ve bulemia gibi yeme bozuklukları beyinde kalıcı hasarlar bırakabiliyor.
Zayıflık hastalığı olarak bilinen anoreksi ve bulemia gibi yeme bozuklukları beyinde kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Almanya'daki Bad Bramsted Tıbbi-Psikosomatik Kliniği'nden nöropsikolog Dr. Roy Murhpy, "Kilo kaybıyla birlikte beyin kütlesinde de azalma olabilir ve beyindeki kimyasal reaksiyonlarda değişiklik olabilir.
Araştırmalarda bu hastalığı olan kadınların planlama ve ileriye dönük düşünme faaliyetlerinde zorlandıkları görüldü. Hastaların yeniden kilo almalarıyla birlikte beyin fonksiyonları hızlanıyor ama bu hastalıkların beyinde kalıcı hasarlar bıraktığına dair ciddi ipuçları var" dedi.
Olan ve Kötü Sonuçlar Doğuran Oluşumlardır.
Halk arasında baloncuk olarak bilinir. Anevrizma denince, genel olarak, temiz kan taşıyan damarlara (arter) ait genişlemeler anlaşılır.
Genel Bilgiler
Halk arasında baloncuk olarak bilinir. Anevrizma denince, genel olarak, temiz kan taşıyan damarlara (arter) ait genişlemeler anlaşılır. Anevrizmalar aort damarı gibi çok geniş damarlarda oluşabildiği gibi, küçük ve orta boy damarlarda da teşekkül ederler. Beyin anevrizmaları, ani kanamalara sebep olan ve kötü sonuçlar doğuran oluşumlardır.
Anevrizmalar yapı itibarı ile damar duvarının doğuştan zayıf olduğu noktalarda, genellikle de damarın daha küçük dallara ayrıldığı noktalarda oluşur. Damar duvarının zayıf olduğu noktada damar içi basınç (tansiyon) nedeniyle her kalp atımında damar duvarı zayıf noktadan dışarı doğru bombeleşerek baloncuk oluşur. Baloncuk duvarı basınca dayanamadığı anda da patlar, patlama ya kendiliğinden olur ya da eforla oluşur. Örneğin; öksürme, ıkınma, cinsel temas gibi basınç artmasına neden olan aksiyonlar...

Anevrizma kimlerde oluşur, risk faktörleri nelerdir.
*Damar duvarındaki yetersizlikler (Doğumsal)
*Damar duvarındaki Arteriosklerotik veya hipertansif değişiklikler.
*Travmatik (darp veya kaza sonucu kafa yaralanmaları)
*Enfeksiyona bağlı
Risk Faktörleri:
*Hipertansiyon
*Sigara kullanımı
*Oral Kontraseptifler (Doğum kontrol ilaçları)
*Alkol (Şüpheli)
*Kokain
Anevrizmanın beyinde oluştuğu yerler:
Beyni besleyen damarlar, beyin tabanında birleşerek willis poligonu adı verilen damar ağını meydana getirirler. Anevrizmalar genellikle bu willis poligonunda oluşur. Anevrizması olan insanların büyük bir bölümünün hiçbir şikayeti yoktur. Ancak bazen migren tarzında ya da spesifik olmayan baş ağrıları olabilir. Ayrıca anevrizmanın büyük olduğu durumlarda kitle etkisi nedeniyle beyinde komşuluk yaptığı sinirlerle ilgili belirtiler görülebilir. Koku ve görme duyularındaki bozulmalar gibi...
Anevrizma nasıl ortaya çıkar?
*Genel amaçlı yapılan tomografi veya MR tetkikinde tesadüfen
*Kafa sinirlerine ait belirti vererek. Örneğin görme sinirine ait felçler.
*Kanama sonucu: Kanama da sızıntı şeklinde beyin zarları arasına (subaraknoid kanama) veya beyin dokusu içerisine olmak üzere iki türlü olabilir.
Yukarıdaki nedenlerden en önemlisi kanamadır. Aniden, çok şiddetli baş ağrısı, arkasından menenjit belirtisi olan ense sertliği, kusma, kanamanın cinsi ve ağırlığına göre bilinçte bozulma ve bazen bel ağrısı ile ortaya çıkabilir. Teşhis için yapılacak ilk iş bir nörolog ya da beyin cerrahisine müracaat etmektir. Anevrizmalarda ilaçsız olarak çekilen ilk beyin tomografisi kanama olup olmadığı konusunda yeterli bilgiyi verir. İkinci aşamada MR veya kateter anjiografi mutlaka yapılmalıdır. Anevrizmaların rastlanma oranı Amerika'daki istatistiki verilere göre yüzbinde 6-10 arasında bulunmuştur. Anevrizmaların tedavisi cerrahidir. Ancak buradaki önemli olan nokta anevrizmaya kanama olmadan müdahale etmek, ya da hiç değilse birinci kanamdan sonra hastanın genel durumu uygunsa ameliyatını yapmak şarttır. Ameliyat mikroşirürji uygulanarak yapılmaktadır. Son yıllarda endovasküler girişimde başarıyla uygulanmaktadır.
BAŞ AĞRISI / SEFALALJİ
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Badem, karanfil, kekik, kişniş, patates, papatya, portakal, lavanta, yavşanotu.
R1* 4 bardak suya 30 gram nilüfer çiçeği konup kaynatılır. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
R2* Yarım limon kesilir. 15 dakika boyunca şakaklara sürülür.
R3* 50'şer gram nane tepesi + kekik tepesi + kokulu inciçiçeği tepesi + mine çiçeği yaprağı karıştırılır. 4 bardak suya konup kaynatılır. 15 dakika buharı solunur.
Baş ağrısı
Baş ağrısının pekçok sebebi olabilir. Etkili tedavi için bu sebepleri ortadan kaldırmak gerekir.
1 bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur, 5 dk. sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.

        Baş ağrısı ve dönmesi

Baş ağrısı ve dönmesi

Alna nane veya lavanta yağ sürülerek ovulur ve koklanır.
Baş dönmesi: çörekotu havanda dövülür balla karıştırır bir yemek kaşığı yenir.
            Karabaş otu suyu; beyin süpürgesi, baş ağrısına, beyin hastalıklarına kalbe Ferahlık verir.               

Migren için: yarım cay kaşığı karabiber, aynı ölçülerde tuz ve kahve, yumurta sarısı biraz un ile karıştırılır. Hamur haline getirilir. Alna yapıştırılır. Sabah çıkartılır. Bu bir kez yapılır.
BAŞ DÖNMESİ /VERTİGO / Objektif tip: Nesnelerin çevresinde döndüğünü algılamak. Sübjektif tip: Kendisinin nesneler çevresinde döndüğünü algılamak.
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Adaçayı, fesleğen, kekik, kimyon, kuşdili, nane, papatya. Dikkat! Alkol, sigara, ağır yiyecekler, hayvani yağlar yasak.
R1* 4 bardak suya 30 gram melekotu konup kaynatılır. Günde 3 kere 1'er bardak içilir.
Baş dönmesi tansiyondan değilse şu ilaçları yapmalı:
R2* 40 gram kişnişi, l litre suda kaynatıp yemeklerden sonra birer kahve fincanı içmelidir.
R3* Limonu kurutmalı, kesip parçalara ayırarak bir müddet bu şekilde kurutmalı, iyice döğmeli sabah ve akşam bu tozdan 5 gram içmelidir.
R4* Demirhindi 10 gram, kuru üzüm 100 gram, su 200 gram. Bu eczalar kaynatılıp süzülür akşam yatarken ve sabah birer bardak içilir. Bu ilaç safradan ileri gelen baş dönmesini tedavi eder.
BAYILMA / SENKOP / Kan görme, korku, heyecan, güçlü ağrı, diabetes mellitus, antihipertansif ilaçlar, kalb hastalıkları, yakası sıkı gömlek basısı, anemi, hipoglisemi, aşırı alkol alınması, barbitürat zehirlenmesi, kafa travması, beyin tümörü, beyin damadan anomalileri, serebral ateroskleroz, serebral iskemi gibi nedenlerle ortayla çıkan, birden bire beliren geçici bilinç kaybı.
Şifalı sebze, meyve ve otlar: Pelinotu, ıhlamur, kediotu, kuşdili, tarçın.
R1* Bacaklara ve ayaklara hardalotu lapası.
R2* Nane, oğulotu veya ıhlamurla ılık banyo.
R3* 4 bardak suya 10 gram melissa konup kaynatılır. Yarım bardak suya 15 damla konup içilir.



Migren: Magnezyum takviyesi migren için kurtarıcınız olabilir. Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan bir makalede üç aylık bir süreçte magnezyum yağı spreyinin kullanımının migren semptomlarını hafiflettiğinden bahsedilmişti. Dr. Ricky Hay de “Magnezyumun migrenin şiddetini azaltıcı bu etkisi büyük ihtimalle hormonal düzenleyici ve kas gevşetici özelliklerine bağlı” açıklamasında bulunuyor.



Baş Ağrısı İçin:
Zencefil - Zencefil çayı, başınızda zonklayan damarları yatıştırır. Ayrıca, vücudun ağrı-algılayıcı kimyasallarının üretimini yavaşlatır ve dolaşımı kolaylaştırır. Çayı hazırlamak için, 1/3 çay kaşığı toz zencefili veya kıyılmış taze zencefili bir fincan sıcak suya karıştırın. Soğumaya bırakın, süzün ve ilk baş ağrısı belirtisinde için.

Baş dönmesi

başdönmeleri 
Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Kulak ağrısı. Araç tutmaları. Ani hava değişimi. Bazı göz hastalıkları. İlaç zehirlenmeleri. Düşük veya yüksek tansiyon. Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları. Kansızlık ve kan hastalıkları. Mikrobik hastalıklar. Beyin hastalıkları. Sara ve bazı ruh hastalıkları. Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. baş dönmelerine yapılacak ilk iş; hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.
bayılmalar 
Geçici olarak uyanıklık halinin kaybolmasına halk arasında bayılma tıp dilinde senkop denir. Bu durumda beyin hücrelerine giden oksijen azalmıştır. Bayılmanın nedeni; yorgunluk, uzun süre ayakta kalmak, ani heyecanlar, tansiyon yüksekliği, gebelik, kansızlık, damar sertliği ve kalp hastalıklarıdır. Bayılmadan önce baygınlık hissi gelir. Sonra yüz kül rengini alır. Arkasından da terleme, çarpıntı, göz kararması ve baş dönmesi görülür. Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş hastayı hemen yatırmak, elbise ve çamaşırlarını gevşetmektir. Sonra yüzüne su serpilir ve amonyak koklatılır.
damar sertliği 
Vücuttaki kan damarlarının bir kısmının veya tamamının sertleşmesi sonucu, esnekliklerini keybetmesine; halk arasında damar kireçlenmesi tıp dilinde ise Arterio Skleroz veya Atheremo denir. Nedeni, kan damarlarının iç kısımlardaki hücrelerin esnekliğini kaybedip, zayıflaması veya kandaki yağlı maddelerin birikinti yaparak, damarı darlaştırmasıdır. Belirtileri baş dönmesibaş ağrısı, titreme, yürürken sendeleme, düşünme ve öğrenme gücünde zayıflama, sinirlilik veya damarın sertleştiği bölgelerde ağrılar görülür. İlk belirtiler görüldüğünde önlem alınacak olursa, korkulacak bir şey yoktur. Hastanın neşe ve cesaretini kaybetmemesi ve doktorun tavsiyelerini yerine getirmesi iyileşmede atılacak ilk önemli adımdır. Damar sertliği teşhisi konan kimse, perhiz yapmalı, alkol ve sigara gibi keyif verici maddeleri bırakmalı, yumurta, tereyağı ve benzeri yiyecekleri terk etmeli, tuzu da azaltmalıdır. Ayak damarlarında meydana gelebilecek herhangi bir hastalığı önlemek için de dar ayakkabı giymekten kaçınmalıdır.
gastrit 
Midenin iç yüzündeki zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Mide iltihabı veya mide nezlesi de denir. Hazırlayıcı nedenler : Ağır yemekler, fazla kuru veya sert yiyecekler, hamur işleri, tatlılar, acı ve baharatlı yiyecekler, alkol, fazla miktarda çay, kahve veya sigara içmek, yemek saatlerinin düzensiz olması, çabuk çabuk ve çiğnemeden yemek, fazla ilaç kullanmak, ateşli hastalıklar, karaciğer veya safra kesesi hastalıkları, kalp hastalıkları veya romatizmadır. Tedaviye başlamadan önce hastalığın nedenini tespit etmek gerekir. Belirtileri : Mide ağrısı, bulantı veya kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, aniden çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, yorgunluk görülür. Midenin üzerine bastırlınca da ağrı hissedilir. Bu belirtiler özellikle ilk bahar ve son bahar aylarında artar. Tedavisi : Perhiz ve istirahat şarttır. Hastalığı doğuran nedenler ortadan kaldırılır. Hafif yiyecekler yenir. Aspirin gibi ilçlar kullanılmaz. Yemekler, yavaş yavaş ve çok çiğnenerek yenir.
gıda zehirlenmeleri 
Gıda zehirlenmeleri; çoğunlukla bayatlamış ve bozuk yiyecekler veya bayat balık yedikten sonra görülür. Belirtileri : Hasta solumakta, yutkunmakta güçlük çeker. Kaslarında ağrı ve kramplar vardır. baş dönmesi, halsizlik, mide ağrısı ve bulanık gördüğünden şikayet eder. Bazı hastalarda kabızlık, bazılarında da ishal görülür. Yapılacak ilk iş, hastayı kusturmaktır. Gerekiyorsa sunni solunum da yapılır. Vakit kaybetmeden hastaneye götürülür.
grip 
Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir. baş ve sırt ağrıları, titreme nöbetleri, nezle, öksürük, iştahsızlık, baş dönmesi de görülür. Tedavinin ilk şartı istitrahat etmektir. İyi tedavi edilmezse, başka hastalıklara da yol açabilir.
isteri 
Psikonevrozlar grubuna giren bir çeşit hastalıktır. Tıp dilinde babinski hastalığı veya pithiatisme adı verilir. Hastalığın belirtileri; hastanın sosyal ve entellektüel seviyesine göre değişir. Hastanın gayesi, çevresinin ilgisini üzerine çekmektir. Bunun için aşağıdaki şikayetlerin biri veya birkaçı birden görülebilir. Hastada; ağrılar, baş dönmesi, bayılma, iştahsızlık, titreme, boğazında düğümlenme duygusu, kaslarda gerilme, geçici körlük, sağırlık, herhangi bir uzuvda uyuşma, hafıza kaybı görülür. Tedavinin temeli telkindir.
kanda kolestrol yüksekliği 
Kolestrol, kanda, sinirlerde, beyinde, karaciğerde, dalakta, böbrek üstü bezlerinde ve safrada bulunan, yağ yapısında, kristal gibi beyaz görünümde bir maddedir. Görevi dokulardaki su dengesini sağlamak, alyuvarları zehirlere karşı korumak, sinir dokularının dayanıklığını sağlamak ve deri altında, dışarıdan gelecek mikroplara karşı koruyuculuk yapmaktır. 100 gram kanda; 180-230 miligram kolestrol bulunur. Bu miktar normaldir. 230 miligram kolestrol miktarı, kanda kolestrolün yükselmiş olduğuna işarettir. Tedavi edilmezse; damarsertliği, beyin ve kalpteki ince damarların tıkanmasına neden olur. Meydana Gelişi : Böbrek üstü bezleri, husyeler, yumurtalıklar bünyenin ihtiyacı olan kolestrolü imal ederler. Ayrıca hayvansal yağlar, süt, yumurta ve bitkisel hormonlarla da kolestrol alınır. Kanda, kolestrolün yükseldiğini anlamak için bir seri test yapmak gerekir. Ayrıca, hastanın cildinde oluşan sarı lekeler, göz altlarında beliren siyah halkalar, göz akında görülen sarı lekecikler, genel yorgunluk, iştahsızlık, hazımsızlık, baş dönmesibaş ağrısı, görme zayıflığı, ağız acılığı, nefes ve ter kokusu kolestrolün yükselmiş olduğuna işaret olabilir.
mide ülseri
Midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya mide ülseri denir. Sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasındadır. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına, sık sık ekşi su gelir. Tat alma duygusu hafiflemiştir, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur. Karnın üst kısmına bastırılınca, acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra; en kısa zamanda tedaviye geçilmezse; yemeklerden 2-3 saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrıları başgösterir. baş dönmesi ve terleme de görülür. Bu devrede, kusma ile bir miktar kan da görülebilir. Bazı kimselerin büyük abdestleri katran gibi olur. Bu işaretler, ülserin ilerlemiş olduğunu gösterir. Mide ülseri, bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında, çok rahatsız edici bir hal alır. Ağrı ve kanamalar artar. Mide ülseri, başlangıcında teşhis edilip de tedaviye başlanılacak olursa, telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş, üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarfetmektir. Sonra tedaviye yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki hususlara kesinlikle uymak gerekir. - Tedavi süresince istirahat edin - Yemeklerinizi, her gün belirli saatlerde yiyin - Bağırsaklarınızın düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayın - Sigara, çay, kahve ve alkolü bırakın - Diş sağlığına önem verin - Süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, kızarmış ekmek, tereyağı, pelte ve haşlanmış balık, sebze püreleri ve patates yemeğini sofranızdan eksik etmeyin.
onikiparmak bağırsağı ülseri 
İncebağırsağın 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne onikiparmak bağırsağı denir. C harfi görünümündedir. Onikiparmak bağırsağında meydana gelen ülsere tıp dilinde duodenum ülseri denir. Tedavi eidlmeyen gastrit, fazla asit, sinir bozukluğu, düzensiz hayat, gürültü, fazla miktarda sigara, çay, kahve ve alkol kullanmak, safra kesesi veya karaciğer yetersizliği, kalp hastalıkları, hormon dengesizliği, dengeli bir şekilde beslenememe, çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur işleri veya baharatlı yiyecekler ve bazı ilaçlar; onikiparmak bağırsağında ülserin meydana gelmesine yardımcı olur. Hasta, mide ekşimesi ve ağzına ekşi su gelmesinden şikayet eder. Ayrıca dili paslı, rengi solgundur, baş dönmesi ve fazla terleme de görülür. Midesinin üstüne basılınca, ağrı hisseder. Yemeklerden sonra da göğse doğru yayılan bir ağrı belirir. Bu belirtiler, ilk bahar ve sonbahar aylarında daha da artar. Tedavi için yapılacak ilk iş, hastalığı doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, yemekleri az, fakat sık sık yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak yaşamaya gayret etmektir.
tansiyon yüksekliği 
Büyük tansiyonun kişinin yaşına göre yüksek olmasına halk arasında tansiyon yüksekliği, tıp dilinde ise hipertansiyon denir. Bir çok hastalıkta tansiyon yüksekliği görülür. Mesela kalbin sol bölümünün büyümesinde, böbrek hastalıklarında, damar sertliğinde, kan hücrelerinin çoğalmasında, şişmanlıkta ve iç salgı bezleri hastalıklarında kan basıncı artar. Tansiyon yüksekliğinin belirtileri arasında yorgunluk, sinirlilik, çarpıntı, baş dönmesi, uykusuzluk, baş ağrısı vardır.
vertigo
Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentit, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırı

Baş dönmesi için Şifalı Bitkiler


acıağaç
İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür. Tükürük ifrazatını arttırır. Mide, bağırsak, karaciğer ve böbreklerin çalışmasını düzenler. Böbrek sancılarını keser, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak kurtlarını döker. Kanamaları durdurur. Haşarat kaçırıcı olarak da kullanılır. Fazla kullanılacak olursa; baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma yapar. 
fesleğen
Öksürüğü keser. baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu, sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratları kaçırır.  
melissa
Yapraklar yatıştırıcı, mîdevî, gaz söktürücü, terletici ve antiseptik etkilere sâhiptir. Huzursuzluk ve sıkıntıları giderir. Hafıza zayıflığına faydalıdır. baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi şikayetleri keser. Hazımsızlık, baş ağrısı ve migrende de faydalıdır. Daha çok çay hâlinde kullanılır.  

Zekayı Artıran Besinler



Çilek: İçeriğindeki fisetin maddesi hafıza kaybının etkilerini azaltıp, bunamayı geciktiriyor.

Çikolata: Magnezyum ve antioksidan içeriğiyle beyne oksijen taşıyarak daha aktif çalışmasını sağlıyor.

Tahıl: Önemli bir B vitamini kaynağı olan tahıllar, kan şekerini dengeliyor.

Patates: Kan şekerini dengeli olarak yükseltiyor bu sayede zeka daha verimli çalışıyor.

Yoğurt: İçinde bulunan tirozin isimli madde hafızayı güçlendirip, beyni uyarıyor.

Üzüm suyu:
 Dopamin salgılanmasını arttırarak problem çözme yeteneğini geliştiriyor.

Fasulye: Lif ve protein bir arada özellikle çocuklarda zekayı açıyor.

Kırmızı ve turuncu renkli sebzeler: Özellikle domates, havuç ve kırmızı biberde bulunan antioksidan beynin daha uzun süre sağlıklı kalmasını sağlıyor.

Somon: Omega-3 yağları hem beyni koruyor hem hafızayı güçlendiriyor.

Hergün düzenli olarak kahvaltı yapan kişilerin diğerlerine oranla daha başarılı ve verimli oldukları biliniyor. Yoğun bir güne başlarken; peynir, süt, yumurta gibi protein içeren besinlerden oluşan bir kahvaltı, şekerli çay ve simitten oluşan bir kahvaltıya kıyasla daha iyi sonuç almayı sağlıyor.

“Odaklanma” için ceviz, fındık, fıstık gibi sinirleri kuvvetlendiren yiyeceklerin yenmesini öneriliyor.

Uzmanlar yaratıcılığın geliştirilmesi için zencefil yenmesini öneriyor. Kimyonun da içerdiği uçucu yağların bütün sinir sistemini uyardığını söyleyen diyetisyenler “Aniden bir fikre, bir buluşa ihtiyacı olan kimyon çayı içmelidir. Çay, bir fincana iki tatlı kaşığı dolusu kimyon eklenerek yapılabilir” önerisinde bulunuyor.

Lahana, tiroit bezlerinin aktivitesini yavaşlattığı için daha stressiz öğrenmeyi sağlar.

Yağsız kırmızı et: Tam bir demir deposu, özellikle sağlıklı alyuvarlar için vazgeçilmez... Beyin gelişimi için büyük yarar sağlıyor.




Hafıza İçin:
Biberiye - Hafif konsantrasyon problemleri ve unutkanlık için biberiye yağı koklayabilirsiniz. Bir mendile birkaç damla biberiye yağı damlatıp koklayın. Cebinizde veya çantanızda taşıyıp, ara sıra koklayın. Bu bitkinin hafızayı ve konsantrasyonu iyileştirici ve geliştirici özelliği yüzyıllar öncesinden bili

1 yorum:

  1. Burada iyi puanlar yarattın. İnternette herhangi bir sorun olup olmadığına baktım ve çoğu bireyin blogunuza olduğu kadar gittiğini keşfettim. en iyi beyin ameliyati

    YanıtlaSil