ŞEKER HASTALIĞI VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLER
BELİRTİLERİ
Şeker hastalığı başta kalp, beyin, böbrek ve göz olmak üzere
doku ve organların çoğunda tahribat yapar. Yaptığı tahribatın değişmez iki
özelliği vardır: Bir, yavaş ama içten içe olması, iki kararlı, kalıcı ve
ilerleyici bir süreç göstermesi...
Gizli şekeri olanlarda sık görülen bazı sorunlar var:
Göbek-karın bölgesinden şişmanlama, iyi kolesterol HDL’de azalma, trigliserid
düzeyinde yükselme, ürik asidin fazlalaşması ve hipertansiyon eğilimi bunların
en önemlileri.
Eğer gizli şekere bu sorunlar da eşlik ediyorsa, koroner kalp
hastalığı ve kalp krizine yakalanma ihtimali neredeyse açık diyabet oranına
yaklaşabilir (Gizli şekerde normalde 1,5-2 kat olan bu risk, bu durumlarda
diyabetlilerde olduğu gibi dört kat kadar artabiliyor).
Bilhassa refah toplumunun en önemli sağlık sorunları arasında
sayılan “ölümcül dörtlü” veya “mahşerin dört atlısı” bir arada bulunduğunda
(göbek-karın bölgesinden şişmanlama, kan şekerinde yükselme, kan yağ dengesinde
bozulma ve yüksek tansiyon) kalp krizi ve felç riski daha da artar.
Son yıllarda bu tahribatın “prediyabet” veya “gizli şeker”
döneminde de ortaya çıkabileceği anlaşıldı ki, bu önemli bir gelişmedir.
Eskiden “latan diyabet” olarak da adlandırılan “gizli şeker” evresine son
yıllarda daha çok önem verilmesinin nedeni de budur.
Gizli şekerin açık şekere dönüşme süresi kişiden kişiye
değişirse de bu dönem ortalama on yıl kadar sürüyor. Karın-göbek bölgesinden
kilo alma, karbonhidratlardan (şeker, un, nişasta) zengin beslenme ve
hareketsizlik gibi önemli hatalar yapılınca süre daha da kısalıyor, bir-iki
yıla inebiliyor. Daha da kötüsü, şeker hastalığı ortaya çıkmadan siz çok erken
yaşlarda kalp damar hastalığına yakalanabiliyorsunuz.
Özellikle göbekli, düşük HDL kolesterollü veya hipertansiyonlu
biriyseniz süreç bu yönde işliyor. Bu nedenle de süreci daha bu aşamadayken
ciddiye almak ve önemli bir sağlık sorunu kabul edip çözmek şart!
Diyabet önleme
Ne iyi ki son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda elde
edilen bazı bulgular size iyi haberler vermemizi sağladı: Gizli şeker hastalığının
açık şeker hastalığı haline gelmesini önlemek mümkün olabiliyor. Özellikle
“Joslin Klinik” ve Harvard Üniversitesi’nin diğer hastanelerinde yapılan
araştırmalarda iyi planlanmış bir “diyabet önleme programı” sayesinde gizli
şeker hastalığının açık şekere dönüşmesinin ciddi oranda engellenebileceği
anlaşıldı.
Bunu başarmak için yapılması gerekenler son derece
uygulanabilir önlemler:
Fazla kiloları vermek, sağlıklı bir beslenme planına uymak,
düzenli aktivite alışkanlığı edinmek yeterli. Böyle bir planı deneyimli bir
uzman grubuyla birlikte uyguladığınızda şeker hastalığına yakalanma olasılığını
sonsuza kadar ertelemeniz mümkün.
Gizli şeker tanısı nasıl konuyor sorusunun yanıtına gelince...
Bunun için açlık ve tokluk kan şekerlerinize baktırmanız yetiyor. Eğer açlık
kan şekeriniz 100-125 aralığında, tokluk kan şekeriniz 140-199 aralığında ise
gizli şekerinizin olduğunu düşünebilirsiniz. Eğer kan şekeriniz açlıkta 120
altı, toklukta 199 ve üstü ise sizde açık şeker, yani orta yaş diyabeti (tip2
diyabet) var, yani yetişkin yaş şeker hastalığı başlamış demektir. Tanıyı daha
da kesinleştirmek için işin uzmanı bir merkezde etraflıca değerlendirilmeniz,
belki de bir şeker yükleme testi yaptırmanız gerekiyor.
Kimler risk altında
Gizli şeker ihtimali sizde de var mı? Açlık ve tokluk şekeri
değerlendirmelerini –ve mümkünse insülin ölçümlerini- kimlerin yaptırması
lazım? Ailesinde ve çok yakın akrabalarında şeker hastalığı bulunanlar, kilo
fazlalığı veya şişmanlık sorunu yaşayanlar, özellikle bel çevresi genişliği ile
birlikte (erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm.yi geçenler) kilo alanlar, bel
çevresi oranının kalça çevresine oranı 0,8’i geçenler ya da beden kitle indeksi
26’nın üzerinde olanlar, gebelik şekeri sorunu yaşayanlar ve mümkünse iyi
kolesterolü az, trigliseridi yüksek bulunanlar, hipertansiyonlular ile gut
hastalarının bu testleri yaptırmalarında fayda var.
Birçoğumuz farkına varmadan gizli diyabetle yaşıyoruz. Yine
birçoğumuz sorunu fark etsek bile önemini bilmiyoruz. Oysa özellikle damar
sağlığını korumanın yolu her şeyden önce
“şeker-insülin-kolesterol-trigliserid-kan basıncı” dengesini korumaktan
geçiyor. Bu nedenle yıllık sağlık taramalarında mutlaka “tokluk şekeri” analizi
de yaptırmalısınız. Gizli şekeri erken fark etmenin en kolay yolu bu.
Gizli şekerin belirtileri
Şeker hastalığının bu erken döneminde de bazı işaretler
vardır. Bunların en önemlileri kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan
“hipoglisemik belirtiler” grubudur. Yemeklerden sonra belirginleşen yorgunluk
hali, ağır yemekleri takiben daha çok hissedilen uyuklama, terleme, bitkinlik
gibi sorunlar, özellikle baş, boyun bölgesinde tekrarlayan terleme atakları,
bir türlü anlam verilemeyen öfke nöbetleri, ani parlamalar, sinirlilik, sık
tekrarlayan enfeksiyonlar bu işaretlerin en sık karşılaşılanlarıdır.
Prof. Dr. M. Emel Alphan
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Sağlıksız ve uygun olmayan bir beslenme, diyabetli kişinin kan
şekerini ve kan yağlarını yükseltir. Egzersiz ve ilaçlar (insülin ve ağızdan
alınan şeker düşürücü ilaçlar) ise, kan şekeri ve kan yağlarını düşürür. Bu üç
temel unsurun dengede tutulması, diyabetinizin iyi tedavi edilmesini sağlar.
Diyabetin tedavisinde, beslenmenin üç temel amacı vardır.
1- Kan şekeri ve kan yağlarınızın normal düzeylerde kalmasını
sağlayınız.
Yediğiniz yiyecekleri, egzersizi ve pankreasınızdan salgılanan
insülininizi dengede tutmayı öğrenmelisiniz. Böylece, kan şekerinizi ve kan
yağlarınızı (kolesterol ve trigliserid ) normale yakın düzeyde tutmak mümkün
olabilecektir.
Vücudunuzdaki insülin miktarına (vücudunuzdan salgılansın veya
enjeksiyonla yapın) uygun miktarlarda yemek yemeniz, son derece önemlidir.
Kan şekerinizin, normal sınırlar içinde kalmasını sağlamak;
kan şekeri yüksekliğinin (hiperglisemi) bir sonucu olan ketoasidoz veya
diyabetik koma, ya da kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) gibi sorunları
yaşamamak için gereklidir.
Kan şekerinizin normal sınırlar içinde kalması (70-110
mg./dl.), kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak, diyabetle ilgili belirtileri
yok edecek ve daha da önemlisi, diyabetle ilgili olarak ortaya çıkabilecek
organik bozuklukların oluşmasını azaltacak veya tamamen önleyecektir.
Kan şekerinizi, şeker ölçme aletleri ile takip etmeniz,
diyabetinizin nasıl seyrettiğini göstermesi açısından son derece önemlidir.
Böylece siz, bazı yiyeceklerin veya bazı egzersizlerin, kan şekerinizi nasıl
etkilediğini görebilirsiniz. Kan şekerinizi, "stick" ve "test
stripleri"ni kullanarak ölçebilirsiniz. Kan şekerinizi takip etmeniz ve
bunu kaydetmeniz, diyabet tedavinize ve beslenme planınıza yön verecektir.
Beslenme planınızda, yağların kısıtlanması da önemlidir.
Çünkü, kan yağlarının yüksekliği, kalp-damar hastalığına yakalanma riskinizi
arttırır. Diyabeti olan kişiler, diğer kişilerden çok daha fazla kalp-damar
hastalığına yakalanma riski taşırlar.
2- İdeal ağırlığınıza ulaşınız ve bunu koruyunuz.
Enerji ihtiyacınızın belirlenmesi ve buna uygun beslenmeniz,
ideal ağırlığınıza ulaşmanızı ve bu ağırlığı korumanızı sağlayacaktır. Enerji
ihtiyacınız, boyunuza, yaşınıza, cinsiyetinize, hareketlilik (aktivite)
düzeyinize göre hesaplanır.
İhtiyacınız kadar enerji almak, aşağıdaki sebepler için de
önemlidir:
§ İhtiyacınızın
üzerinde enerji alarak, kilo almak, diyabetinizin kötüleşmesine, kalp hastalığı
ve yüksek tansiyon (hipertansiyon) oluşmasına neden olacaktır. Uygun ağırlıkta
olduğunuz zaman, vücudunuzdan salgılanan insülinin veya kullandığınız insülinin
etkisi artacaktır.
§ İhtiyacınızın altında
enerji almanız da, bazı sorunlara yol açabilir. Tip I diyabetliler, yaşlarına
uygun büyüme ve gelişmelerini tamamlayabilmek için, yeterli kalori ve besin
ögelerini almak zorundadırlar. Gebe ve emziren kadınlar da, hem kendi
yaşamlarını sürdürecek, hem de bebeklerinin gelişimini sağlayabilecek
yeterlilikte enerji ve besin ögelerini almalıdırlar.
§ İnsülin kullanan
diyabetli kişiler, belirli zamanlarda yeterli ölçüde besini almak
zorundadırlar. Eğer yeterli besin alamazlarsa, kan şekeri düşüklüğü
(hipoglisemi) oluşur.
Egzersiz yararlı mıdır?
Evet, doğru bir beslenme ile birlikte egzersiz de çok
önemlidir. Kilo verebilmek, kan şekerinizi ayarlayabilmek için, egzersiz
yardımcıdır. Egzersiz, kan damarlarınız ve kalbiniz için de yararlıdır.
Aktivitenizi, yürüyerek, bisiklete binerek veya asansör yerine merdivenleri
kullanarak artırabilirsiniz. Eğer bir egzersiz programına başlamak
istiyorsanız, öncelikle kalbinizi kontrol ettirmeniz gereklidir.
Eğer diyabete özgü birtakım sorunlarınız varsa (göz, böbrek,
tansiyon yüksekliği vb.) veya romatizma ve kemik erimesi (osteoporoz) gibi
hastalıklarınız varsa, egzersiz konusunda dikkatli olunuz.
Egzersiz yaparken nelere dikkat edilmelidir?
§ Egzersiz öncesi, kan
şekerinizin 100mg./dl.'nin üzerinde, 240 mg./dl.'nin altında olmasına dikkat
ediniz.
§ Egzersizi, öğünlerden
(ara veya ana öğün) 1-1,5 saat sonra yapınız.
§ Egzersiz öncesi ve
sonrasında kan şekerinizi ölçünüz ve eğer 100mg./dl.'nin altında ise, öğününüze
karbonhidratlı yiyeceklerden ilave ediniz (1 bardak meyve suyu).
§ Egzersizi, yaptığınız
bin önceki insülinin etkisinin en yüksek olduğu dönemde yapmayınız.
§ Yapacağınız
egzersizin türüne göre, egzersizin etkili olduğu organlara insülin enjeksiyonu
yapmayınız (örneğin; yürüyüş ya da koşu sırasında, bacak kasları
kullanılacağından, insülin enjeksiyonunuzu kolunuza veya karın bölgenize
yapınız).
§ Yapacağınız
egzersizin türü ve süresini ve ek yiyecek gerekip gerekmediğini, beslenme
uzmanınızla mutlaka konuşunuz.
SAĞLIKLI BESLENMENİN ALTIN KURALLARI:
§ Şeker ve şekerli
yiyeceklerden sakınınız
Şeker ve şekerli yiyecek ve içeceklerin kalorisi çok
yüksektir. Vitamin ve mineral içermezler ve ayrıca diş çürüklerine neden
olurlar.
Şeker ve şekerli yiyecekler, barsaklardan hızlı emilirler ve
kan şekerini çok çabuk yükseltirler. Şeker, tatlılar, tahin helvası, bal,reçel,
pekmez, marmelat, şurup, kek, turta, pasta, kurabiye vb. yiyecekler, kan
şekerinizi hızla yükselteceğinden, beslenme planınızda yer almaması gereken
yiyeceklerdir. Bu tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara "BASİT
KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.
1 kutu meşrubatta 10 çay kaşığı şeker olduğunu biliyor
muydunuz?
Nişastalı yiyecekler, barsaklardan daha yavaş emilir ve kan
şekerinizi daha yavaş ve kontrollü yükseltirler. Un,ekmek, pilav, makarna,
çorba, hamur işleri,meyve, sebze, süt, yoğurt gibi yiyeceklerde de karbonhidrat
vardır. Kan şekerini daha yavaş yükselten bu tür yiyeceklerin içindeki
karbonhidratlara ise "KOMPLEKS KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.
Günlük enerji ihtiyacımızın yarısından fazlası (%50-60'ı),
karbonhidratlardan sağlanmalıdır.
§ Posalı yiyecekleri
tercih ediniz
Posa, bitkisel yiyeceklerde bulunan karbonhidratların,
sindirim sisteminde parçalanmayan kısımlardır. Meyveler, sebzeler, tahıllar,
kepek ve kurubaklagillerde posa vardır.
Yiyeceklerdeki posa 2 çeşittir:
Suda çözünebilir posa; sebzeler, yulaf, kurubaklagiller ve
meyvelerde bulunur.
Suda çözünemeyen posa; kepek, kepekli ekmek, tam buğday unu
(esmer un), bulgur, rafine edilmemiş pirinçte vardır.
Çözünebilir posa yönünden zengin olan bezelye, kurufasulye,
barbunya, nohut, mercimek ve yulaf gibi yiyecekler, yemekten sonra kan
şekerinin daha yavaş yükselmesini sağlar ve kan yağlarının düşürülmesine
yardımcı olurlar.
Posa yönünden zengin yiyecekler, aynı zamanda kabızlığın ve
bazı barsak hastalıklarının önlenmesinde de etkilidirler.
§ Glisemik indeksi
düşük yiyecekleri tercih ediniz
Her yiyeceğin, yemek sonrası kan şekerini yükseltme hızları
farklıdır. Bu, yiyeceklerin, kan şekerini yükseltme hızlarına "glisemik
indeks" adı verilir. Genellikle posalı yiyeceklerin glisemik indeksleri
düşüktür. Kurufasulye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut,
portakal gibi yiyeceklerin glisemik indeksleri düşük; beyaz ekmek, patates,
pirinç, havuç, muz, kavun ve üzümün glisemik indeksleri ise yüksektir. Glisemik
indeksi yüksek olan yiyecekler, kan şekerini hızla yükseltirler. Kurutulmuş
meyveler de (kuru üzüm, kuru kayısı, kuru erik) kan şekerinizi hızlı
yükseltirler. Bu nedenle, diyetinizde, kurutulmuş meyvelere ve glisemik indeksi
yüksek olan diğer yiyeceklere daha az yer veriniz.
§ Önerilenden fazla
miktarlarda protein almayınız
Et, balık, tavuk, süt, yoğurt, peynir, yumurta ve kurubaklagil
gibi yiyecekler protein yönünden zengindirler. Protein, vücuttaki doku ve
hücrelerin yapıtaşı olduğundan, diyetle mutlaka alınması gereken bir besin
ögesidir. Proteinden zengin olan yiyeceklerin, aynı zamanda yağdan da zengin
olduğu ve bu nedenle kalorilerinin yüksek olduğu unutulmamalıdır. Protein,
fazla alındığında yağa dönüşüp vücutta depolanırlar ve kalsiyum gibi bazı
minerallerin emilimini engelleyerek bu minerallerin vücutta kullanılmadan
idrarla atılmasını sağlarlar. Ayrıca, aşırı protein böbreklerin yükünü
artırarak bazı böbrek hastalıklarının oluşumuna yol açabilir. Proteinli
yiyecekler, kan şekerini yükseltmezler, fakat ihtiyacın üzerinde alındıkları
zaman, diyabete özgü bir bozukluğa, böbrek bozukluğuna yol açabilirler. Günlük
protein ihtiyacımız ortalama olarak vücudumuzun kilosu başına 1 gram olarak
hesplanabilir (60 kg ağırlığındaki bir kişinin protein ihtiyacı 60 gramdır).
Yiyeceklerimizde bulunan her 1 gram protein, 4 kalorilik enerji sağlar.
§ Az yağ tüketiniz ve
uygun yağı seçiniz, kolesterollü yiyeceklerden sakınınız
Yağsız bir sağlıklı beslenme düşünülemez. Çünkü yağların
vücudumuzun çalışabilmesi için önemli görevleri vardır. Yağlar vücudun enerji
deposudurlar, hücre zarlarının yapısında bulunurlar, hormonların çalışması için
gereklidirler, vücut sıcaklığının düzenlenmesini sağlarlar. Vücut yağları,
kalp, sinirler ve böbrekler gibi organların çevrelerini sararak zedelenmelerini
önlerler. Yiyeceklerimizdeki yağlar vücudumuzda yapılamayan, yiyeceklerle
almamız gereken zorunlu yağ asitlerini içerirler ve yağda çözünen A, D, E ve K
vitaminlerinin sindirimi ve emilimi için gereklidirler. Vücudumuz için bu kadar
yararlı olan yağların, belirli ölçülerde tüketilmesi gerekir. Çünkü; fazla
miktarlarda alınan yağlar, kan yağlarının ve kolesterolün yükselmesine neden
olarak, kalp-damar hastalığı ve hipertansiyon riskini artırırlar ve bazı kanser
türlerinin oluşmasına neden olurlar. Tereyağı, margarin, sıvı yağ, yağlı etler,
süt ve süt ürünleri, kuruyemişler gibi yiyecekler, yağ içerirler. Kek,
kurabiye, pasta gibi yiyeceklerde de yağ bulunur. Diyetin yağ içeriği, siz
diyabetlilerde ve özellikle kilo vermek isteyenlerde çok sıkı kontrol
edilmelidir. Yiyeceklerde bulunan yağların kalorisi çok yüksektir. 1 gramı 9
kalori verir.
Sağlıklı bir yaşam için az miktarlarda yağa ihtiyaç vardır.
3 tip yağ bulunur:
Doymuş yağlar,
Tekli doymamış yağlar,
Çoklu doymamış yağlar.
Doymuş yağlar, oda sıcaklığında katı haldedir. Doymuş yağlar,
özellikle hayvansal kaynaklı yiyeceklerde,yağlı et, kuyruk yağı,iç yağı,
tereyağı, peynir, mayonez, tam yağlı süt ve diğer süt ürünlerinde ve
katılaştırılmış bitkisel margarinlerde bulunur. Bu tür yiyecekler,belirli
ölçülerde diyetinizde varsa, günlük doymuş yağ hakkınızı kullanmış olursunuz.
Ayrıca, tereyağı, margarin gibi katı yağ yemenize gerek yoktur. Doymuş yağlar
fazla alındığı takdirde, kan yağlarınızın (kolesterol ve trigliserid vb.)
yükselmesine neden olabilir.
Tekli doymamış yağlara örnek olarak; zeytinyağını ve
fındıkyağını verebiliriz. Ayrıca, zeytin ve fındık, ceviz, badem gibi
kuruyemişler de tekli doymamış yağ açısındanzengindirler. Tekli doymamış
yağlar, kan kolesterolünü düşürürler. Diyabetli kişiler, kalp-damar hastalığı
açısından tehlike oluşturan kolesterollerini yükseltmemek için, yemeklerini
zeytinyağı ile pişirmelidirler.
Çoklu doymamış yağ içeren ayçiçek, soya yağı gibi bitkisel
sıvı yağların da yemeklerinizde, her gün belirli ölçülerde bulunması gerekir.
En iyisi zeytinyağı ile bitkisel sıvı yağı yarı yarıya karıştırıp her yemekte
bu karışım yağı kullanmanızdır. Eğer zeytinyağının o kendine has özel
kokusundan hoşlanmıyorsanız, size sağlıklı yağ için başka bir seçenek
sunabiliriz. 2 kg fındık yağı + 1 kg ayçiçek yağından oluşan karışımı da
sağlıklı yaşayabilmeniz için kullanabilirsiniz
Şeker hastası olan ve gece uykusunda nefes darlığı cekenlere;
Gece uykusunda ani nefes darlığına beyaz lahana kürü çok
etkilidir. 750 -800 gram kaynamakta olan
suya yaprağı parclanmamış 8 yaprak konur
ağzı kapalı olarak on dakika haşlanır.
Ilık su ac karnına yemeklerden bir saat sonra bir bucuk su
bardağı olarak icilir. Bu uygluma her gün
taze olarak uygulanır. Altı gün devam edilir. Günde üç defa icilir. Yılda bu uygulama üç dört kez
uygulunabilir. Saracoğlunun formülü
Diyabet Körlüğe Neden Olabiliyor
Diyabet, Türkiye' de bilinen 2.5 milyon, bilinmeyenlerle
birlikte 5 milyon insanı etkileyen bir sağlık sorunu.
ıÜüPankreastan salgılanan insülin hormonunun, tamamen ya da
kısmen eksikliğine bağlı olarak gelişen diyabet, kan şekeri yüksekliği ile
kendini gösteriyor. Kalıtım, şişmanlık,hareketsizlik ve yüksek tansiyon
hastalığı diyabete yakalanma riskini artırıyor. Çok susama, idrara çıkma,
acıkma, kilo kaybı ve yorgunluk hastalığın en iyi bilinen belirtileri.
Diyabetin düzenli tedavisi son derece önemli. Aksi halde
hastaların göz sağlığı da olumsuz etkileniyor. Hastalarda göz tansiyonu,
katarakt ve gözün arka damarlarında kanama gibi sorunlar gözleniyor. Özellikle
insülin kullanan hastalarda gözle ilgili sorunlar daha sık görülüyor.
Damarları etkiliyor.
Acıbadem Hastanesi Bakırköy Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr.
Solmaz Akar, diyabetin gözün ağ tabakasındaki (retina) damar sistemini
etkileyen bir hastalık olduğunu, çoğunlukla küçük damarları tuttuğunu
belirtiyor ve "Ancak büyük damarları da etkileyebilir. Ufak damarlarda
meydana gelen tıkanmalar retinada yetersiz beslenmeye (hipoksi) neden olur ve
retinada oksijenlenmeyi artırmaya yönelik yeni damar gelişimi başlar. Bu bölgeler,
tedavi edilmediği takdirde de retinada veya göz içinde kanamalara neden
olur" diyor.
Diyabetin tipleri
İki tip diabet var. Tip 1 çocukluk yaşında, tip 2 ise erişkin
yaşında özellikle 50-70 yaş grubunda ortaya çıkıyor. Birincisine insüline
bağımlı, diğerine insüline bağımlı olmayan tip adı veriliyor. Prof. Dr.
Akar"Tip 1 de diyabetik retinopati görülme sıklığı yüzde 40 , tip 2 de
yüzde 20'dir. Diyabetik retinopati 20-65 yaş arasındakilerde görülen körlüğün
başta gelen nedenidir" diyor ve şöyle devam ediyor:
"30 yaşından önce diabet tanısı konmuş kişilerde,
diyabetik retinopati görülme sıklığı tanı konmasından 10 yıl sonra yüzde 50, 30
yıl sonra yüzde 90'dır. Diyabet tanısı konmasından 5 sene içinde ve ergenlikten
önce çok seyrek ortaya çıkar. Erişkinlerdeki diyabette ise, gözün arka bölümünü
(retina) olduğu gibi ön kısmı da etkilenebilir. Diyabetik hastalarda katarakt
daha sıktır ve gerektiği halde tedavi edilmemiş hastalarda göz tansiyonu
(glokom) meydana gelebilir. Bu olgularda görme kaybı kaçınılmazdır, ancak
gerektiği zaman tedavilerin uygulandığı olgularda günümüz teknolojileri ile
görme kaybı minimumdur. "
Gözdeki belirtiler
Diyabetik retinopati, başlangıçta hastanın fark edebileceği
bulgu vermeyebiliyor. Genellikle diyabeti nedeni ile göz kontrolü altında
olduğu için hekim tarafından tanı konuluyor, gerekiyorsa tedavi ediliyor. Bulgu
verenler ise görme noktasının tutulduğu ve kanamaların başladığı hasta grubunu
oluşturuyor. Prof. Dr. Akar hastaların genellikle görme azalması, eğri görme
veya görmenin tümünün kaybolmasından yakındıklarını söylüyor.
Tanı ve tedavi
Tanı için öncelikle hastanın gözünün retina tabakası
inceleniyor. Bunun için özel lensler kullanılıyor. Eğer diyabetik retinopati
bulguları mevcut ise retina damarlarının muayenesinin anjiyografi ile
tamamlandığını belirten Prof. Dr. Solmaz Akar sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Anjiyografi de, tıkalı damar ve yeni damar oluşumu
saptanırsa yapılacak lazer tedavisi hastanın görmesini koruyacaktır. Göz içi
kanama mevcut ise ultrasonografi uygulayarak gözün arka bölümünü durumu
incelenir ve ameliyata alınır. Gözde retina damarlarında tıkanıklıklar veya
yeni damar gelişimi saptanır ise hastaya acil olarak laser tedavisi
uygulanmalıdır. Bu tedavi gözde tıkalı olan bölgedeki oksijen ihtiyacını
karşılamak için gelişen anormal damarların oluşumuna dolayısı ile kanamalara ve
gözün kaybına engel olacaktır. Lazer tedavisi, görmenin azalmasını önler.
Diyabetik retinopatinin ilerlememiş olgulardaki tedavisi, gerektiğinde gereken
dozlarda uygulanan lazerdir. Bir defa lazer uygulanmış bölgeye tekrar
uygulanma. İlave lazer tedavisi, yeni bölgelerin tedavisi şeklindedir.
Günümüzde artık çok ilerlemiş, hatta görme derecesi ışık hissine kadar düşmüş
gözlere de görme sağlamak mümkündür. Vitrektomi dediğimiz ileri mikrocerrahi
yöntemi ile göz içine girerek hasar veren dokuları temizleyip tekrar hastalara
görme kazandırıyoruz."
Diyabet hastalarına öneriler
Zamanında laser ya da ameliyatla yapılan tedavi ile diyabetin
verdiği zarar ortadan kaldırılıp ileriye dönük önlem alınabiliyor. Hasta ne
kadar kontrol altında kalır ve tedavilerini yaptırır ise istenilen sonuca
ulaşma şansı da artıyor. En önemli faktörün hastanın diyabetini kontrolünü
yapan hekim ile göz hekiminin işbirliği olduğunu söyleyen Prof. Dr. Solmaz Akar
şöyle konuşuyor:
"Görmeyi koruma açısından diyabetin kontrolü ve
önerdiğimiz sürelerle bize başvurması bize büyük yardım olacaktır. Diyabetik
kontrolü, göz bulgularının ortaya çıkması açısından önemlidir. İyi kontrollü
metabolik kontrol düzeyinde diyabetik retinopatinin ortaya çıkma ihtimali
ortadan kalkmasa bile, bu süre çok daha uzun olup hastalık daha hafif
seyretmektedir. Bu arada diyabetle birlikte hamilelik, hipertansiyon, böbrek
sorunlarının diyabetik retinopatiyi şiddetlendirdiğini unutmamak gerekiyor. Diyabetik
bir hasta, diyabetinin ve gözdeki bulgularına göre hekiminin ayarlayacağı 3
ay-1 yıl gibi süre aralıkları ile kontrole gitmelidir."
ŞEKER HASTALIĞINDAN KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER?
Hekiminizin diyet, egzersiz ve ilaç önerilerini aynen
uygulayın.
Kan şekeri düzeyinizi düzenli olarak ölçün veya ölçtürün ve
kaydedin.
Sigara içiyorsanız bırakın.
Diyabetin uzun dönemde ortaya çıkan komplikasyonları konusunda
mümkün olduğunca fazlaca bilgi edinin. Sık sık tansiyonunuzu kontrol edin;
yüksekse düşürmek için ne yapmanız gerektiğini öğrenin ve verilen tedaviyi
aynen uygulayın.
Her yıl tam bir göz muayenesinden geçin.
Böbrek hasarına ait belirtiler açısından kanınızda ve
idrarınızda gerekli testleri yaptırın. Sonuçların ne anlama geldiğini,
böbreklerinizi korumak için neler yapmanız gerektiğini öğrenin.
Kan yağlarınızı ölçtürün; yüksekse nasıl düşürüleceğini
öğrenin ve verilen diyet, egzersiz ve tedaviyi aynen uygulayın.
Sinir hasarına ait yakınmalar (el ve ayaklarda karıncalanma ve
yanma hissi, his azalması gibi) varsa, doktorunuza mutlak söyleyin.
Ayaklarınızı ve derinizi hergün kontrol edin. Herhangi bir
sorun varsa, hemen tedavi edilmesini sağlayın.
Gebe iseniz veya gebe kalmayı planlıyorsanız hemen doktorunuzu
görün. Kan şekerinizin gebelik öncesinde ve sırasında normale yakın değerlerde
devam ettirilmesi hem sizin, hem de bebeğinizin karşılaşabileceği riskleri
azaltır.
DİABET TEDAVİSİ
Diabet tedavisinin iki temel yolu vardır. Diabeti kontrol
altına almak ve yan etkilerini önleyebilmek. Kanda glikozun artması kanın
akışkanlığını azaltır. Kılcal damarların ve hücrelerin beslenmesi bu nedenle
aksar. Diabet hastalarında dokuların beslenememesinden kaynaklanan doku
ölümleri kendini diabetik ayak gibi iyileşmesi zor ikincil sorunlara neden
olur. Ayakta çıkan bu yaralarda, zaten doku beslenmesinin kötü olması
nedeniyle, iyileşme süreci oldukça uzar. Bu nedenle diabetli kişilerin ayakkabı
seçimlerinde, keskin aletlerle yapılan işlerde ve enfeksiyon nedenli yaraların
bakımında oldukça dikkatli olmaları gerekmektedir. Ancak diabetin kalıcı bir
tedavisi yoktur, sadece kontrol altına alınabilir.
Her iki tip diabet hastalığı da kalp rahatsızlıkları, kalp
krizleri, körlük, karaciğer hasarları veya sinir sistemi bozuklukları gibi
rahatsızlıklara neden olabilir. Kan şekerinin kontrol altına alınması bu kötü
sonuçlardan korunmamızı sağlar.
Tedavi şekli diabetin tipine göre değişiklik gösterir. Her iki
tipte de düzenli diet önemli bir role sahiptir. Kan şekerini belli sınırlarda
tutmak için doktor tavsiyesinde uyulması gereken dietler vardır. Diabet
hastalarının düzensiz beslenmeleri kan şekerinin ya çok düşmesine (hipoglisemi)
ya da çok artmasına (hiperglisemi) neden olur. Diabet hastaları günün belirli
saatlerinde kan örnekleri alarak şeker kontrolünü kendi kendilerine
yapabilirler. Hatta bazı durumlarda idrar testi bile yeterli bir sonuç
yaratabilir.
DİABET HASTALARI NELERE DİKKAT ETMELİ?
Diabet hastaları kilolarına da dikkat etmek zorundadırlar.
Yürüyüş, yüzme, bisiklet ve bunlara benzeyen hafif egzersizler vücuttaki kiloyu
ideal bir seviyede tutar ve kandaki şeker oranının istenilen seviyelere
ulaşmasına yardımcı olur.
Bunun yanında sigara tüketimi ve alkol, diabet hastalığı için
tehlikeli etkenlerdir. Diabet hastası kesinlikle sigara içmemelidir. Alkol ise
belirli sınırlar dahilinde tüketilebilir. Örneğin diabet hastası aç karnına
alkol aldığında hipoglisemi riski artar.
Diabet, sağlıklı bir diyetle kontrol altına alınabilir. Alınan
besinlerin yağ oranı düşük olmalı ve lifli besinler( meyve ve sebzeler)
seçilmelidir. Şeker kesinlikle tüketilmemeli, çikolata, pasta ve benzeri
şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. Tüm bunlara bağlı olarak yapılan
diyetteki tuz oranı da azaltılmalıdır. Tuz kan basıncını yükselteceğinden, kalp
rahatsızlıklarına sebep olabilir.
Kan basıncı ve tansiyon sık zaman aralıkları ile ölçülmeli ve
140/80 oranının altında olmalıdır. Yüksek kolestrol, damarlar ve kalp için risk
taşıdığından, kan kolesterol seviyesi normal sınırlarda tutulmalı, gerekli
kontroller düzenli aralıklarla yapılmalıdır.
HİPOGLİSEMİ
Hipoglisemi, kandaki şeker oranının normal sınırların altına
düşmesi durumudur. Hipo insülin enjeksiyonundan sonra, ağız yoluyla alınan
diabet ilaçlarından sonra, gerekli bir öğünün alınmamaması durumunda veya ağır
bir egzersizden sonra oluşabilir.
Belirtileri yorgunluk, titreme, terleme, açlık ve çeşitli
rahatsızlıklardır. Bu durum az oranda şeker alınması ile giderilebilir. Kandaki
şeker oranı yüksek sınırlara kadar düştüyse kişiye acilen sıvı şekilde şekerli
içecekler verilmelidir. Bazı durumlarda kişinin bilinci kaybolabilir. Acilen
glukagon enjekte edilmeli ve kandaki glikoz oranı artırılmalıdır.
Diabet hastaları üzerlerinde hastalıkları ile ilgili bilgiler
içeren bir kart taşımalıdırlar. Bu kartta kişinin diabet tipi, ilk yardım
koşulları ve doktoru hakkında bilgiler bulunmalıdır.
Hasta aşırı susuzluk çekiyor, sık idrara çıkıyor ve
yorgunluktan şikayet ediyor ise bu kandaki glikoz oranının
artığının(hiperglisemi) bir göstergesi olabilir. Vücutta su kaybı artacağından
dolayı hastalık tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Böyle durumlarda hasta acilen
hastaneye kaldırılmalı ve doktor kontrolüne alınmalıdır.
Şeker hastalığı
Belirtiler: Halsizlik, deri kaşıntıları, idrarda artma, ağız
içi mukozasında kuruma, aşırı su içme ihtiyacı, bazen aşırı iştah, bulantı,
sindirim bozuklukları, zayıflama vs.
Hastalığın değişik tipleri vardır:
-Genç tipi şeker hastalığı, bedendeki insülin eksikliğinden
kaynaklanır. İnsülin alımı ve perhiz gerektirir.
-Erişkin tipi şeker hastalığı, genelde orta yaşlarda görülür.
Bedendeki insülin düzeyi yüksek, normal veya düşüktür. Genelde fazla kilolu
kişilerde görülür. İnsülin alımına gerek yoktur. Perhiz ve ağızdan alınan
ilaçlar gerektirir.
-İkincil şeker hastalığı, pankreas veya başka bir organın
işlev bozukluğundan kaynaklanır. Perhiz ve hasta organın tedavisini gerektirir.
-Belirtisiz şeker hastalığı, pek çok nedenden kaynaklanır.
Perhiz gerektirir.
Etkiler: Hastalığın gidişi çok sinsi ve değişken olduğu için,
başlangıç aşamasında saptanması çok zordur. Hastalığın saptanmasının gecikmesi
halinde ise, bazı organlarda bozukluklar görülmeye başlar. Bunlar, sindirim
sistemi, dolaşım sistemi, üreme organları, sinir sistemi ve duyu organları
olarak sıralanabilir.
-Sindirim sistemi bozukluklarında, ağız içi ve dişeti
iltihaplanmaları sıklıkla görülür. Dil şiş görünümlüdür, soluk kötü kokar,
iştah azalır ve genelde kabızlık vardır.
-Dolaşım sistemi bozukluklarında, öncelikle gözdeki
ağtabakada, böbreklerde, çevrel atardamarlarda ve kalpteki koroner
atardamarlarda doku değişiklikleri (lezyonlar) görülür.
-Üreme organları bozukluklarında, erkekte genç yaşta
iktidarsızlık, kadında ağrılı adet görme ve erken menopoz görülebilir.
-Sinir sistemi bozukluklarında, şiddetli halsizlik, uyuşukluk
ve ruhsal çöküntü görülür. Ayrıca, ani kan basıncı düşmesi, idrar dışkılamada
zorluk, bacaklarda ağrı ve karıncalanma görülebilir.
-Duyu organları bozukluklarında, öncelikle gözde doku
değişiklikleri görülür. Ayrıca, ağtabakada kanama ve iltihaplanma sonucunda,
ağır komplikasyonlar da görülebilir.
Önlemler: Çok ciddiye alınması gereken bu hastalığın sürekli
olarak doktor kontrolünde tutulması gerekir. Uzman doktor, izlenmesi gereken tedavi
biçimi ve uyulması gereken genel kurallar hakkında ayrıntılı bilgiyi hastaya
verecektir. Hasta, öncelikle bu kurallara uymalı, eğer ayrıca doğal kaynaklı
yöntemlerle de bazı rahatlamalar sağlayabileceğine inanıyorsa, önce doktorunun
onayını almalıdır.
-Çiğ lahana ve kuru soğan bolca tüketilmelidir. Lahana salata
biçiminde, istenirse soğanla da karıştırılarak yenebilir. Ayrıca, çiğ lahana
mutfak robotundan geçirilerek, özsuyu günde 1-2 bardak içilebilir.
-Isırganotu çayı, günde 2-3 bardak, öğün aralarında,
tatlandırılmadan içilir.
-Adaçayı, günde 1-2 bardak, öğün aralarında, tatlandırılmadan
içilir.
-Fasulye kabuğu çayı, günde 2-3 bardak, aç karnına,
tatlandırılmadan içilir.
Bu bitkilerin kullanımı hakkında bilgi almak için, kitaptaki
ilgili bölümlere bakın.
Bitki karışımı çayı: Ceviz yaprağı, zeytin yaprağı, kara dut
yaprağı, kara üzüm yaprağı, böğürtlen yaprağı, ısırganotu ve yulaf bitkisi,
kurutulmuş ve ince kıyılmış olarak, eşit oranda karıştırılır. 2-3 çay kaşığı
dolusu bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra
süzülür. Günde 2-3 bardak çay, aç karnına, tatlandırılmadan içilir. İki
haftalık bir kürden sonra bir hafta ara
verilir ve aynı küre yeniden başlanır.
Bu karışım için ille de tüm bitkilerin bir araya getirilmesi
gerekmez. Hatta, bitkiler tek olarak da kullanılabilir.
Karışımdaki bitkiler hakkında bilgi almak için, kitaptaki
ilgili bölümlere bakın (kara üzüm ve kara dut hakkında bilgi yoktur).
ŞEKER HASTALARINA
FAYDA SAĞLAYABİLECEK BİTKİ KÜRLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Şeker Hastalığı İçin Mucizevi Bitki "Tarçın"
Anderson, MHCP maddesinin sadece kandaki şeker düzeyini değil,
kandaki yağ ve kolesterol miktarını da düşürdüğünü ifade etti. Bilim adamları,
şeker hastalarına günde 6 gram kadar çekilmiş tarçını yemeklere karıştırmayı
önerdi. 2. tip şeker hastalığında, vücut ensülin hormonunu yeterli miktarda
üretiyor, fakat bu hormona tepki vermiyor ve kandaki fazla şeker miktarını
almayarak kanda bırakıyor.
Başka öneriler
1 lt. sıcak suya 20g. Mersin yaprağı konup 5-10 dakika
demlenir ve gün boyu içilir.
250g. servi kozalağı, 250g. pelinotu ve 100g. melisa 2.5lt.
alkole konur. Hava almayan bir kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 üğün, aç
karna, 1 kahve fincanı suya 8-10 damla damlatılarak içilir.
Her öğün tok olarak bir çay bardağı dört ay boyunca kekik suyu içmelidir.
Şeker hastalığı:okaliptus,bahar ve karabaş lavanta aromatik
suyu ile birlikte kekik suyu içilir.
Şeker hastaları ekmeği ve pirinci çok az tüketmelidir. Çünkü
ekmeğin Yüzde 92 si pirincin yüzde72 si şekerdir. Ailesinde şeker olanlar da Bu
besini çok dikkatli tüketmelidir.
Üç yemek kaşığı ezilmiş yulaf tanesi bir su bardağı kaynar
suda bırakılır.On dakika sonra az miktarda bal ilave edilerek içilir. Bu cay organ kireçlenmesine zihni
yorgunluğa çok iyi gelir.
Ayrıca bir avuç inçe yulaf samanı Yarım litre su içersinde
yarım saat kaynatılır elde edilen mayiden sabah Akşam birer su bardağı içilir.
Bu çay pankreasın çalışmasını düzenler.Bu çay insülin yerini alabilecek
durumdadır.
Şeker hastalığının iyileşmesi: üç ölçü su karanfili,bir ölçü böğürtlen
Ve çoban üzümü (yaban mersini) yaprağı, üç ölçü beşparmak otu İki ölçü
kurutulmuş taze fasülye kabuğu ince
kıyılarak çok iyi karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı bitki ortaboy bir su bardağı
dolusu kaynar Suyla haşlanır. Ve 3 dakika demlendikten sonra süzülür. Günlük 2
–3 litre yayılarak içilir. Çoban üzümü yaprakları meyvelerinin olgunlaşmasından
önce toplanmalıdır.
Şeker için çiğ lahana öz suyu veya taze havuç yemek, ekmek
üstüne Yenen soğan ve sarımsak da iyi gelir.
Başka bir halk ilacı: dört yemek kaşığı dolusu çoban üzümü
yaprağı 2 litre suda 8-10 saat bekletilir sonra bu miktarın yarısı kaynatılır
öteki soğuk yarısı ile karıştırılır. Bu
sıvıdan günde 3 orta boy bardak içilir.
Eğir kökü tüm pankreas hastalıklarına iyi gelir.
Ökseotu bütün pankreas hastalıklarına iyi geldiğine göre
şekere de çok iyi gelmektedir.
Başlangıçta 2- 3 hafta boyunca 3bardak daha Sonra 2 bardak ve
daha sonrada 1 bardak çay içilmelidir.
ŞEKER HASTALIĞI KEKİK VE CEVİZ
Kekik ve ceviz diyabeti yeneriz
İnsülin hormonunun yeterince üretilmemesi ya da hücrelere
dağılımın yapılamaması şeker hastalığını ortaya çıkarıyor. Uzmanlar, bu dertten
muzdarip olanlara kekik çayı ile günlük 5 adet ceviz öneriy
Vücuttaki insülin
hormonunun yeterince üretilmemesinden ya da var olan insülinin etki
gösterememesinden, gerekli hücrelere dağılımın yapılamamasıyla şeker hastalığı
(diyabet) ortaya çıkıyor. Uzmanlar, diyabet riski taşıyan ve rahatsızlığa
bulunanlara doktor kontrolü ile beraber bitkisel tedavileri öneriyor. İşte
bazıları:
Kekiği sıcak suyun içine atın. 10 dakika bekleyin. Daha sonra
süzüp için.
Hastalığın tedavisinde her gün 5 adet ceviz tüketilmelidir.
100 gram kadar çam sakızı, 100 gr çörek otu, 100 gr arpa ve
buğday, 4 fincan su ile birlikte karıştırıp kaynatın. Karışımı dört gün için.
İk i bardak su içerisine bir kaşık kadar çemen ekleyin. Kısık
ateşte pişirin. Kahvaltısından önce için.
Bir litre kaynar su içerisine bir yemek kaşığı mersin yaprağı
koyun. 15 dakika kaynatın. Demledikten sonra süzün. Yemeklerden önce bir bardak
için.
Bir çay bardağı sıcak su içerisine bir tatlı kaşığı karadut
yaprağı, hulasası koyun. Yemeklerden önce birer bardak tüketin.
Böğürtlen, ada çayı ve atkuyruğu diğer bitkisel önerilerden
bazılarıdır.
Ayrıca bitkisel çaylardan zeytin yaprağı çayı da önerilir.
Çörek otu çok faydalıdır.
1 çorba kaşığı yaban mersini yaprağını 2 bardak suyun içine
atın. 4-5 dakika kadar kaynatın. Yemeklerden 15 dakika önce yarım bardak için.
1 çay kaşığı karadut yaprağını 1 çay bardağı önceden
kaynattığınız suyun içine koyun. 5 dakika bekletin, yemeklerden önce için.
Kuşburnu çayı içmek de diyabete karşı fayda sağlar.
Karahindiba bitkisi de şeker hastaları için oldukça
faydalıdır.
Yer elması da fayda sağlar.
1 yemek kaşığı okaliptüs yaprağını 5 bardak kaynamış suya
koyun. 10 dakika bekleyin. Soğumaya başlayınca Yemeklerden önce 1 çay bardağı
için.
Taze fasulye, ıspanak ve enginar gibi yeşil sebzeleri de
tüketmek oldukça fayda sağlayacaktır.
ZEYTİN YAPRAĞI
Zeytin yaprağı: 30 gr.
yaprak ince kıyılıp, 1 litre suya atılır. 2 dakika kaynatıp 15 dakika demlenip
süzülür. Yemeklerden önce 1 çay bardağı içilir.
Ardıç toh umu: 30 gr. ardıç, 1 litre suya atılır, 10 dakika
kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden sonra 3-4 çay bardağı
içilir.
YULAF UNU KARIŞIMI
Yulaf unu da bu
hastalık için çok faydalıdır. 1 bardak suyun içine 1 yemek kaşığı yulaf unu
katın. Hafif koyulaşıncaya kadar kaynatın. Yemeklerden önce günde 3 kez bu
yulaflı karışımı için.
Keten tohumu da bu hastalığa karşı iyi gelen bitkiler
arasındadır. 1 çorba kaşığı keten tohumunu iki bardak suda kaynatın.
Yemeklerden önce günde iki kez yarım bardak kaynayan bu sudan için.
BAHARAT TÜKETİN
Şeker hastalığının bir
beslenme hastalığı olduğu unutulmamalıdır. Bu kapsamda hastaların dengeli ve
düzenli bir biçimde beslenme alışkanlığı edinmesi, yağ, protein ve karbonhidrat
dengesini doğru şekilde sağlaması gerekmektedir. Yağsız ürünler tüketmeye özen
gösterilmeli, bol miktarda sebze tüketilmelidir. Özellikle lahana, tere, soğan,
marul, salatalık ve turp tüketimi tavsiye edilmektedir. Bol miktarda baharat
tüketimi tavsiye edilmektedir. Ancak dengeli ve düzenli tüketim
gerçekleştirilmelidir. Baharat tüketimi, salgı bezlerinin daha aktif olarak
çalışmasını sağlamaktadır.
FAYDASI ÇOK
Kekik potasyum, demir,
magnezyum, kalsiyum, manganez ve selenyum mineralleri ile B grubu C, A, K, E
vitaminleri, beta karoten, ve folik asit gibi
vitaminlerin kaynağıdır.
DR AHMET MARANKİDEN ŞEKER HASTALIĞI İÇİN KURUSOĞAN VE KURU FASULYE
KÜRÜ
Prof Dr Ahmet Maranki
Diyabet hastalığı olarak bilinen şeker hastalığına faydalı
olan bitkiler, kuru soğan ve kuru fasulyedir.
KURU SOĞAN KÜRÜ : Kuru soğanı kabuklarıyla birlikte, sirkeli
suda bekletin. Arkasından kaynamakta
olan sirkesiz suyun içne, soağnı atıp kaynatın. suyunu için. Posasını da yiyin.
KURU FASULYE KÜRÜ : 10 adet kuru fasulyeyi, kaynayan suyun
içine atıp, 3 taşım kaynatın. Suyunu için. Şeker hastalığına ve sindirim
sistemne iyi gelir.
a. Tunus Baklası (
çemen ) : İki bardak suya 1 kaşık çemen konur ve orta ateşte pişirilerek sabah
kahvaltısından önce içilir.
b. Yulaf : Yemeklerden
önce veya iki yemek arası, günde 3-4 bardak salep şeklinde, 1 bardak suya 1
kaşık yulaf unu katarak, orta ateşte pişirip içmelidir.
c. Mersin Yaprağı : 1
litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve
her yemekten önce 1 çay bardağı içilir.
d. Okaliptus : 1 litre
kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her
yemekten önce 1 çay bardağı içilir.
e. Karadut Yaprağı : 1
çay bardağı sıcak suya, 1 tatlı kaşığı hulasası konur. Yemeklerden önce içilir.
f. Ceviz Yaprağı : 1
litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve
her yemekten önce 1 çay bardağı içilir.
g. Zeytin Yaprağı : 30
g. yaprak ince kıyılıp, 1 litre suya atılır, 2 dakika kaynatılıp, 15 dakika
demlenir ve süzülür. Yemeklerden önce 1 çay bardağı içilir.
h. Ardıç Tohumu : 30 g.
ardıç, 1 litre suya atılır, 10 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve
süzülür. Yemeklerden sonra 3-4 çay bardağı içilir.
i. Böğürtlen
j. Adaçayı
k. At kuyruğu
(kırkkilit otu)
Bitkilerle yapılan tedavilerin yararlı olabilmesi için,
yukarıdaki tedavi şekillerinin en az 2-3 ay sürekli uygulanması gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder